ta-tahoşça kal!, eyvallah!
tabetiket, brit, askı, (Aİ) fatura, hesap
tabernacleseyyar Yahudi tapınağı
tablemasa, yemek, sofra, tablo, keste, çizelge, tasarıyı müzakereye sunmak
table microphonemasa mikrofonu
table of contentsiçindekiler
table-watermaden suyu, yeraltı suyu
tableautablo, keste, resim
tableclothsofra örtüsü, masa örtüsü
tablettablet, kitabe, yazıt, tablet
tabloidküçük sayfalı, bol resimli gazete
tabulasümüğün sert ve düz yüzeyi
tabularmasa gibi düz, çizelge biçiminde
tabulatecetvel haline koymak, çizelgelemek
tabulationcetvel haline koyma, çizelgeleme
tabulatorkeste yapıcı, çizelgeleyici, tabülatör
tachographtakograf, kilometre saati
tachometertakometre, devirölçer, dönüşölçer
tachymetertakeometre, araziölçer
tacitsöylenmeden anlaşılan
taciturnsessiz,sakin,suskun,az konuşan,karadinmez
taciturnitysuskunluk, sessizlik
tackufak çivi, raptiye, pünez, gidiş, yol, rota, teyel, çivi ya da raptiye ile tutturmak, çakmak, orsa etmek, kumaşı teyellemek, çatmak
tack mortgagesipotekleri birleştirmek
tack oneklemek, ilave etmek
tack rivettutturma perçini
tacklehalat takımı, takım, donatı, marke etmek, uğraşmak, çaresine bakmak, üstesinden gelmek, topu kapmak, ayağından almak, yakalamak, saldırmak
tackweldteyel kaynağı ile tutturmak
tackyyapışkan, adi, kalitesiz, üçüncü sınıf, boktan
tactzaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış, davranış inceliği, insanlarla anlaşabilme yetisi
tactfulince düşünüşlü, sezgisi güçlü, nazik, sezinçli
tactfulnessince düşünme, düşüncelilik, sezinç
tacticiantaktikçi, taktik veren kimse
tactiledokunma duyusuna ilişkin, dokunsal
tactlesspatavatsız, düşüncesiz, sezinçsiz, densiz
tactlessnesspatavatsızlık, düşüncesizlik, densizlik
tactualdokunma duyusu ile ilgili, dokunsal
tactual sensedokunma duyusu
taeniaşerit, tenya, bağırsak kurdu, pervaz
taeniafugebağırsak kurdunu düşüren ilaç
tagetiket, fiş, çok sık kullanılan laf, beylik laf, etiketlemek, fiş takmak, eklemek, (along/on ile) peşine takılmak, birlikte gitmek, takılmak, elim sende oyunu
tag withbirine yüklemek, üstüne atmak
taggeretiket koyan kimse, ince demir levha
tailkuyruk, göt, bozuk paranın resimsiz tarafı, yazı, kuyruk gibi peşine takılmak, yakından izlemek
tail assemblykuyruk takımı
tail awaykötüye gitmek, azalmak
tail behindbirinin peşinden gitmek
tail finkuyruk stabilizörü
tail offkötüye gitmek, zayıflamak, gittikçe azalmak
tail parachutekuyruk paraşütü
tail piecebindirme kiriş, yarım kiriş
tail pipeegzoz uç borusu, kuyruk egzoz borusu
tail rotorkuyruk pervanesi
tail shaftuskur şaft, kuyruk şaftı
tail surfacekuyruk yüzeyi
tailless planekuyruksuz uçak
tailorterzi, elbise dikmek, yeni bir biçim vermek
tailor-madeısmarlama dikilmiş, uygun
tailored(giysi) yeni bir biçim verilmiş, iyi oturtulmuş
tailored costumeısmarlama kostüm
tailored suitısmarlama elbise
tailspinkuyruk çevrintisi, panik
tailstock(torna) gezer punta gövdesi
taintlekelemek, leke sürmek, kara çalmak, bozmak, leke, pis koku, ayıp, kusur
takealmak, götürmek, kiralamak, tutmak, kazanmak, almak, (sınav) girmek, (fotoğrafını) çekmek, kabullenmek, üstlenmek, almak, gerektirmek, istemek, (içine) almak, taşıma, hasılat, para, kâr, çekim
take a back seatköşesine çekilmek
take a bathyıkanmak, banyo yapmak
take a bathroombanyo yapmak, yıkanmak
take a bearingkerteriz etmek
take a chanceriske girmek
take a copysuretini çıkarmak
take a cruisevapurla geziye çıkmak
take a dim viewiyi gözle bakmamak
take a dim view ofküçük görmek
take a dipdalış yapmak,dalmak,cummak
take a fancy tohoşlanmaya başlamak
take a hintleb demeden leblebiyi anlamak
take a leaf out of sb's booközüne örnek almak
take a lickingkötek yemek
take a photographresim çekmek
take a seatlütfen oturun, buyrun oturun
take a shine tokanı kaynamak
take a short breakbirkaç günlük bir tatile çıkmak
take a shot in the darkkafadan atmak
take a stand onkararlı olmak
take a tumbletepetaklak gitmek
take a vote on sthoya koymak
take advantage of-dan faydalanmak, kazanç sağlamak
take after-e benzemek, -e çekmek
take an examinationsınava girmek
take an objection to sthitiraz etmek
take apartsökmek, parçalarına ayırmak
take as readaraştırmadan kabul etmek
take at one's wordsözüne güvenmek
take awayçalmak, alıp götürmek, kaldırmak, çıkarmak
take backgeri almak, eskileri düşündürmek
take by surpriseansızın olmak, şaşırtmak
take care of-e dikkat etmek, bakmak, ilgilenmek, dövmek
take care of yourselfözüne iyi bak!
take charge ofsorumluluğunu almak
take coals to Newcastledenize su taşımak, gereksiz yere eşya götürmek
take couragecesaretlenmek
take coversığınmak, siper almak
take downsökmek, parçalarına ayırmak, yazmak, kaydetmek
take effectyürürlüğe girmek, etki etmek
take exceptionaynı görüşte olmamak
take for granteditirazsız kabul etmek
take goods on approvalmuhayyer almak
take great painsözenip bezenmek
take heed ofönem vermek, dikkat etmek
take inalmak, içine almak, içermek, kandırmak, aldatmak
take in good partdarılmamak, gücenmemek
take in handüstüne almak, yola getirmek
take into accountdikkate almak, hesaba katmak
take into considerationgöz önünde bulundurmak, hesaba katmak
take into custodygözaltına almak
Take it easyözünü yorma, kolayına bak, sakin ol
take it hardderin acı duymak
take it on the chinmetanetle karşılamak
take it out of sbbütün gücünü tüketmek
take leaveayrılmak, veda etmek
take leave of one's sensesaklını peynir ekmekle yemek
take measuresönlem almak, tedbir almak
take note of-e önem vermek
take notice ofdikkate almak, umursamak, farkına varmak
take off(giysi) çıkarmak, (uçak) havalanmak, kalkmak
take off one's hat to sbbirisine şapka çıkarmak
take onişe almak, görev vermek, kavga etmek, üstlenmek
take on trustkanıtsız kabul etmek, güvenmek
take one at one's wordsözünü tutmak
take one's breath awaybirinin nefesini kesmek, heyecanlandırmak
take one's choicebeğendiğini almak
take one's hat off totakdir etmek
take one's life in one's handskelleyi koltuğa almak, canını dişine takmak
take one's medicinebaşa geleni çekmek
take one's timeacele etmemek, fazla vaktini almak
take outiçinden çıkarmak, bir yere götürmek, edinmek
take out a loanbankadan kredi almak
take out a patentpatent çıkartmak
take out onhırsını -den almak
take overdevralmak, yönetimi almak, üzerine almak
take pains withçok uğraşmak
take part in-e katılmak, iştirak etmek
take placemeydana gelmek, olmak
take possessionele geçirmek, almak
take pot luckverileni almak, bulduğunu yemek
take sb abackşaşırtmak, afallatmak
take sb by surprisegafil avlamak
take sb down a peg or twoburnunu kırmak, bozum etmek
take sb for a ridekazıklamak, aldatmak, kandırmak
take sb out of himselfneşelendirmek, yüzünü güldürmek
take sb to one's bosombağrına basmak
take sb to taskazarlamak, paylamak
take sb unawaresgafil avlamak, şaşırtmak
take sb's breath away-in nefesini kesmek, heyecanlandırmak
take sb's measurebirinin yeteneğini tartmak
take sb's word for itsöylediğine inanmak
take seriouslyciddiye almak
take shapebiçimlenmek, gerçekleşmek, şekillenmek
take sheltersığınmak,daldalanmak,barınmak,siperlenmek,saklanmak,siper almak,duldalanmak
take sides with-ın tarafını tutmak
take stepsönlem almak, tedbir almak
take sth for granteditirazsız kabul etmek
take sth on the chinsineye çekmek
take sth out on sbacısını başkasından çıkarmak
take sth to heartağrına gitmek
take sth up withgörüşünü almak
take stockenine boyuna düşünmek, envanter yapmak
take the bit in one's teethidareyi ele almak
take the bread out of sb's mouthekmeğini elinden almak
take the bull by the hornsgüçlüklere cesaretle karşı koymak
take the cakebirinciliği kazanmak
take the canceremeyi çekmek
take the chairbir toplantıya başkanlık etmek, celseyi açmak
take the fieldsavaşa girmek
take the gilt off the gingerbreadtadını kaçırmak
take the hell out of sbiflahını kesmek
take the helmidareyi eline almak
take the lid offiş karıştırmak
take the offensivesaldırıya geçmek
take the piss out ofalay etmek
take the place ofbirinin yerine geçmek
take the plungedüşünüp taşındıktan sonra işe girişmek
take the rapsuçu üstüne almak
take the starch out ofhamur gibi yapmak
take the words out of one's mouthlafı ağzından almak
take timevakit almak, vakit istemek
take tohoşlanmak, alışkanlık edinmek, çekilmek, kaçmak
take to drinkiçkiye başlamak, özünü içkiye vermek
take to flightfirar etmek
take to heartyüreğinde hissetmek, ciddiye almak
take to one's heelstabanları yağlamak
take to piecesparçalara ayırmak, sökmek
take to the roadserseri olmak, avare olmak
take troublezahmete girmek, zahmet etmek
take upgirişmek, başlamak, kaplamak, işgal etmek
take up armssilaha sarılmak
take up the cudgels forarka çıkmak
take up withile arkadaş olmak
take vengeance onintikam almak
take wingsuçmak, uçup gitmek, yok olmak
Take your pickSeçimini yap
take-home foodshazır gıda maddeleri
take-home paynet gelir, safi vergin
takeawayhazır yemek satan dükkân, hazır yemek satan dükkândan alınan
takedownsökülebilir, demontabl, sökme, parçalara ayırma
takeoffhavalanma, kalkış, taklit
takeoff runwaykalkış pisti
takeoff weightkalkış ağırlığı
takeoverdevralma, ele geçirme, yönetimi alma, devir
takingskâr, kazanç, hasılat, gelir
talcum powdertalk pudrası
talehikâye,nağıl,ertek,masal,palavra,yalan,martaval,dedikodu
talebearerdedikoducu,gammaz,nağılbaz
talent scoutyıldız avcısı
taletellerhikâyeci, masalcı, dedikoducu, yalancı
talismantılsım, uğur, uğurluk
talkkonuşmak, konuşma, görüşme, sohbet, konuşma biçimi, konuşma, boş laf
talk a blue streakjet gibi konuşmak
talk a mile a minuteçan çan etmek
talk abouthakkında konuşmak, bahsetmek, lafını etmek
talk awaydurmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek
talk back tokarşı gelmek, karşılık vermek
talk bigövünmek, atıp tutmak, dem vurmak
talk down toküçümseyici bir biçimde konuşmak
talk in circleslafı ağzında gevelemek
talk in telephone numbersbire bin katmak
talk into-meye ikna etmek
talk nineteen to the dozenhızlı ve sürekli konuşmak
talk nonsensesaçmalamak, zırvalamak, çene yormak
talk one's head offbirisinin kafasını şişirmek
talk one's way out ofiçini dökmek, konuşup rahatlamak
talk out of-memeye ikna etmek, -den vazgeçirmek
talk overgörüşmek, tartışmak
talk roundcaydırmak, ikna etmek
talk sensemantıklı konuşmak, makul konuşmak
talk through one's hatpalavra atmak, saçmalamak
talkativekonuşkan,şapır,yanşak,sirgep,çenesi düşük,geveze
talkativenesskonuşkanlık, gevezelik
talkee-talkeepalavra, masal
talking picturesözlü film
talking-toazarlama, paylama, azar, fırça
talluzun boylu, ...boyunda, yüksek
tall storypalavra, maval, masal
tallnessuzun boyluluk, yükseklik
tally shoptaksitle satış yapan dükkân
tally tradetaksitli alışveriş
talusbirikinti, aşık, ayak bileği, meyil
tamableevcilleştirilebilir
tamarackkaraçam, amerikan çamı
tameevcil, yumuşak başlı, uysal, sıkıcı, yavan, tatsız, evcilleştirmek, ehlileştirmek, dize getirmek
tameableevcilleştirilebilir
tamenessuysallık, evcillik
tamervahşi hayvan eğiticisi
tamptokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak
tamper(with ile) karıştırmak, kurcalamak, oynamak
tampingsıkılama, tokmaklama
tampon(adet zamanı kullanılan) tampon
tan(hayvan derisi) tabaklamak, sepilemek, güneşte yanmak, bronzlaşmak, bronzlaştırmak, güneş yanığı, sarımsı kahverengi
tandemiki kişilik bisiklet
tangkeskin koku, keskin tat
tangentialteğetsel, yüzeysel
tangential accelerationteğetsel ivme
tangibledokunulabilir, elle hissedilebilen, gerçek, elle tutulur, somut, kesin
tangible propertymaddi mallar
tangledolaştırmak,karmakarışık etmek,arap saçına çevirmek,arap saçına dönmek,dolaşmak,karışmak,dolaşık şey,dolaşmış kelep,dolaşmış yumak,cancal,karmakarışık şey,dolaşıklık,arapsaçı,düğüm,dava,münakaşa
tangle withatışmak, kapışmak, tartışmak
tanktank, (gaz/sıvı/vb.) depo, tank, sarnıç, benzin deposu
tanningsepileme, tabaklama
tantalizationboşuna ümit verme, umutlandırıp vermeme
tantalizeboşuna ümit vermek, umutlandırıp vermemek
tantalizingdüş kırıklığına uğratan
tantamount(to ile) eşit, eşdeğer, aynı değerde, eşdeğerde
tantrumöfke nöbeti, sinir krizi
tanyardtabakhane, sepi yeri
tapmusluk,tapa,tıkaç,tapa ya da musluğu açmak,(alısün konuşmalarını) gizli bağlantı kurarak dinlemek,delip ya da kesip içindeki sıvıyı çekmek,kullanmak,hafifçe vurmak,hafif vuruş
tapeşerit, bant, ses kayıt bantı, kaset, bant, banda kaydetmek, banda çekmek, (up ile) şeritle bağlamak
tape deckdek teyp, şerit birimi
tape feedşerit besleme, şerit ilerletme
tape measureşerit metre, mezür
tape operating systemşerit işletim jüyesi
tape punchşerit delici, şerit delgileyici
tape recorderteyp, kasetçalar
tape recordingbanda alma, bant kayıt
tape reproducerşerit çoğaltıcı, şerit tıpkılayıcı
tape skipşerit atlatıcı, şerit atlatma komutu
taperuca doğru incelmek, sivrilmek, inceltmek, ucunu sivriltmek, ince ve uzun mum
taperinggittikçe incelen, konik, daralan, sivrilmiş
tapewormtenya, şerit, bağırsak solucanı
tappinghafifçe vurma, kılavuz çekme
tarasfalt, katran, asfaltlamak, asfalt dökmek, katranla kaplamak
tarantulabüyük zehirli bir örümcek, tarantula
tardinessağırlık, yavaşlık, gecikme, rötar
tardyağır, yavaş, geç, gecikmiş
taredara, burçak, darasını almak, darasını düşmek
targethedef, hedef tahtası, amaç, erek, hedef, alay konusu kimse/şey, şamar oğlanı
target computerhedef bilgisayar
target dateamaçlanan tarih
target languagehedef dil, amaç dil
target machineamaç makine
target programhedef bağdarlama, amaç bağdarlama
tarifftarife, gümrük vergisi
tariff barriersgümrük engelleri
tariff rategümrük vergisi oranı
tarmacasfalt, asfalt alanı
tarnishsönükleşmek, kararmak, donuklaşmak, karartmak, donuklaştırmak, sönükleştirmek
tarotfal bakmak için kullanılan 'lik iskambil destesi
tarpaulinkatranlı muşamba
tarradiddleyalan, kaçamaklı söz
tarred with the same brushaynı yolun yolcusu
tarrykatranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek
tarsalayak bileği ile ilgili
tarsal boneayak bileği sümüğü
tarsusayak bileği, tarsus
tartturta, orospu, keskin, acı, ters, aksi, acı, iğneleyici
tartarkefeki, pesek, şirret, bela, vahşi kimse
tartar emeticpotasyum tartarat asidi
tartar saucesos tartar, balık sosu
tartaric acidtartarik asit
tartnesskeskinlik, acılık, ekşilik
tartrazine(boya) tartrazin
task forceözel birlik, özel görev timi
task masterangaryacı, amir, usta
taskmasterbaşkasına iş yükleyen kimse, angaryacı
tastetatmak, tadına bakmak, tat almak, tadını almak, belli bir tadı olmak, tat, tadımlık, beğeni, zevk
taste budtat alma cisimciği
tastelessnesstatsızlık, zevksizlik
tasterçeşnici, içki ya da yemeklerin tadına bakan kimse
tatteredyırtık pırtık, eski püskü
tattersyırtık pırtık giysi, paçavra
tattlededikodu, gevezelik, gevezelik etmek, fitlemek, gammazlamak
tattlerboşboğaz, dedikoducu kimse
tattoodövme yapmak, dövme, trampet sesi, bando gösterisi
tattydağınık, pejmürde, eski püskü
tauntalay etmek, sataşmak, iğnelemek, alay, sataşma, iğneleme
tautgerili, sıkı, gergin, gergin, gerilmiş, telaşlı
tautengerginleştirmek, pekiştirmek, kasmak
tawpostu işleyip kösele yapmak
tawdrinessadilik, zevksizlik, cafcaflılık
tawdryadi, zevksiz, cafcaflı
tawnyesmer, sarımsı kahverengi
taxvergilendirmek, vergi koymak, yormak, zorlamak, vergi, külfet, yük
tax administrationvergi dairesi
tax allowancevergi muafiyeti
tax assessmentvergi tahakkuku
tax avoidancevergiden kaçınma
tax bracketvergi baremi, vergi dilimi
tax collectorvergi tahsildarı
tax consultantvergi müşaviri
tax deductiblevergiden düşülebilir
tax dodgervergi kaçakçısı
tax evadervergi kaçakçısı
tax exemptvergiden muaf, vergisiz
tax liabilityvergi yükümlülüğü
tax payervergi mükellefi, vergi sorumlusu
tax-freevergiden muaf olan, vergisiz
tax-free incomevergi dışı gelir
tax-free investmentvergiden muaf yatırım
taxable incomevergiye tabi gelir
taxationvergilendirme, vergi miktarı, vergi
taxitaksi, (uçak) yerde ilerlemek, taksi yapmak
taxi drivertaksi haydavcısı
taxidermisthayvan postunu dolduran kimse, tahnitçi
taxidermyhayvan postunu doldurma sanatı
taxonomytaksonomi, sınıflandırma ilmi
teaçay, bitki çayı, öğleden sonraları yenen hafif yemek
tea caddyçay kavanozu, çay kutusu
tea partyçay daveti, çay partisi
tea towelbulaşık kurulama bezi
tea wagontekerlekli servis masası
teachöğretmek, ders vermek
teach one's grandmother to suck eggstereciye tere satmak
teach-intartışma, münazara
teachableöğrenmeye hevesli
teachingöğretim, ders, öğreti, öğretmenlik
teaching aidsöğretim araçları
teaching machineöğretici araç
teaching stafföğretim üyesi
teagardençay ve hafif yiyecekler bulunduran açık hava lokantası, çay yetiştirilen geniş arazi
teamtakım, türküm, ekip, aynı aracı çeken hayvanlar
team upbirlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak
team up withile birlikte çalışmak
teargözyaşı,yırtmak,cırmak,yırtılmak,cırılmak,kopmak,koparmak,hızla ilerlemek,paldır küldür gitmek,(giysi/kâğıt/vb.) yırtık,sökük
tear a strip offharcını vermek
tear along(hızla/süratle) geçmek,çapmak
tear bombgöz yaşartıcı bomba
tear downyıkmak, alaşağı etmek, yerle bir etmek
tear gasgöz yaşartıcı gaz
tear one's hairsaçını başını yolmak
tear upyırtarak parçalamak, parça parça etmek
tearawaygürültücü, vahşi genç
tearfulağlayan, gözü yaşlı, ağlamaklı
tearingçılgınca, korkunç, müthiş, yırtma, yırtılma
tearoomçay ve hafif yemekler bulunduran lokanta
teasesataşmak, takılmak, alay etmek, rahatsız etmek, rahat vermemek, sataşan, alaycı, muzip kimse
teaseltarakotu, hav kabartma aleti
teaserzor soru/sorun, sataşan, alaycı, muzip kimse
teatmeme ucu, biberon emziği
teatime(öğleden sonra) çay sögeni
technetiumteknesyum, teknetyum
technical adviserteknik danışman
technical analysisteknik analiz
technical bureauteknik büro
technical collegeteknik okul
technical dictionaryteknik sözlük
technical feasibilityteknik olabilirlik
technical knockoutteknik nakavt
technical languageteknik dil
technical literatureteknik literatür
technical reportteknik rapor
technical schoolmeslek okulu
technical skillteknik beceri
technical termteknik terim
technicallyteknik bakımından
technologyteknoloji, uygulayımbilim
tectologydoku bilgisi, yapıbilim
tectonictektonik, yapısal, jeoteknik
tectonic laketektonik göl
tectonicsmimarlık, yapı sanatı, tektonik
tedioussıkıcı, usandırıcı, bezdirici
tediumusandırıcılık, bıktırıcılık, sıkıcılık
tee(golf) ilk vuruşun yapıldığı yer
teem(with ile) dolu olmak, kaynaşmak, bardaktan boşanırcasına yağmak
teenage13 - 19 yaş arası gençlerle ilgili
teenager13 - 19 yaş arası genç
teens13 - 19 arasındaki yaşlar
teenyufacık, genç kız/erkek
teeterdüşecek gibi olmak, sallanmak, sendelemek
teethe(bebek) diş çıkarmak
teetotalyeşilaycı, içki içmeyen
teetotalismiçki içmeme, yeşilaycılık
teetotalleriçki içmeyen kimse, yeşilaycı
teheekıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek
tele-(önek) tele, sınalgıyla ilgili
telecameratelekamera, uzaktan kumandalı fotoğraf makinesi
telecommunication networktelekomünikasyon şebekesi
telecommunication satellitetelekomünikasyon uydusu
telecommunicationstelekomünikasyon, iletişim
telecoursesınalgıyla öğretim
telediagnosistelediyagnoz, televiyonla tanı
telegenictelejenik, sınalgıya gider
telegraphtelgraf, telgraf jüyesi, telgraf çekmek
telegraph cabletelgraf kablosu
telegraph keytelgraf anahtarı, telgraf hattı
telegraph officetelgrafhane
telegraph operatortelgrafçı
telegraph poletelgraf direği
telegraph systemtelgraf jüyesi
telegraphictelgraf, telgrafla ilgili, çok kısa
telegraphic addresstelgraf adresi
telegraphic money ordertelgraf havalesi
telegraphic transfertelgraf havalesi
telekinesistelekinezi, uzadevim
telelensteleobjektif, tele merceği, ırak merceği
telemechanicsuzaktan kumanda jüyesi
telemetertelemetre, uzaklıkölçer
teleobjectiveteleobjektif
teleologicerekbilimsel, teleolojik
teleologyerekbilim, teleoloji
telepathytelepati, uzaduyum, öteduyum
telephonealısün,çınka,telefon,alısünlemek,telefon etmek,zeng etmek
telephone boothalısün kulübesi
telephone capacitoralısün kondansatörü
telephone circuitalısün devresi
telephone directoryalısün rehberi
telephone exchangealısün santralı
telephone frequencyalısün tezliği
telephone polealısün direği
telephonictelefonik,alısünlük,alısünle ilgili
telephonistsantral memuru
telephoto lenstele objektif
telephotographytelefotografi
teleportışınlamak,şualamak
teleprintertelem, uzyazar
teleprocessingtele işlem, uzişlem
telepromptertelepromptır, otokö, akıl defteri
telescopeteleskop, iç içe geçerek kısalmak, içiçe geçirip kısaltmak
telescopicteleskopa ilişkin, teleskopik, iç içe girerek uzayıp kısalan, geçmeli
telescopic antennateleskopik anten
telescopic forkteleskopik çatal
telescopic jackteleskopik kriko
teletextteletekst, yazı görüntüleme
teletuberesim tüpü, sınalgı tüpü
teletypeteletip, uzakyazıcı
teletypesetterteletipsetter
teletypewriterteleks cihazı
televiewsınalgı izlemek, sınalgıda görmek
televisesınalgıda göstermek, yayınlamak
televisiontelevizyon, sınalgı
television antennasınalgı sırgavılı
television bandsınalgı bandı
television broadcastsınalgı yayını
television broadcastingsınalgı yayını
television cablesınalgı kablosu
television camerasınalgı kamerası, alıcı
television cameramansınalgı kameramanı
television channelsınalgı arnası
television fieldsınalgı alanı
television monitorresim monitörü
television picturesınalgı görüntüsü
television picture tubesınalgı resim tüpü
television programsınalgı bağdarlaması
television projectorsınalgı göstericisi
television receiversınalgı alıcısı
television stationsınalgı istasyonu
television studiosınalgı stüdyosu
television telephonesınalgılı alısün
television towersınalgı kulesi
television transmissionsınalgı yayını
television transmittersınalgı vericisi
television tuberesim tüpü, resim lambası, ekran lambası
telexteleks, teleks haberi, teleks çekmek, teleksle haber yollamak
telex operatorteleks operatörü
telicsonuna gelinmiş, amacına ulaşmış
tellsöylemek, ayıtmak, anlatmak, tembihlemek, emretmek, bildirmek, göstermek, belli etmek, etkili olmak, göze çarpmak, belli olmak, bilmek, tahmin etmek, seçmek, ayırt etmek
tell a long rigmarolezırvalamak
tell a storymasal anlatmak
tell offazarlamak,abırlamak,paylamak,yüzüne vurmak
tell onkötü etkilemek, gammazlamak, ihbar etmek
tell people apartayırt etmek
tellerbanka veznedarı, oy sayıcı
tellingetkili, tesirli, (duygu/görüş/vb.) açığa çıkaran, gösteren, belirten
telltalegammaz, muhbir, ispiyoncu, (duygu/düşünce/suç/vb.) belli eden, açığa vuran
telluriandünyadaki varlık
telpher lineteleferik hattı
telpherageteleferikle gönderme
temeritygözüpeklik, ataklık, aptalca cesaret, cüret
temperhal, keyif, huy, tabiat, mizaç, kızgınlık, öfke, (metal) sertleştirmek, tavlamak, hafifletmek, yumuşatmak
temperamenthuy, tabiat, mizaç, yaradılış, yapı, doğa
temperamentaldeğişken doğalı, sögeni sögenine uymayan, yapıdan ileri gelen, tabiatından kaynaklanan
temperanceılımlılık, itidal, nefse hakimiyet, özdenetim, içki içmeme, alkolden kaçınma
temperance hoteliçki bulundurmayan konakçı
temperance societyiçkiyle mücadele derneği
temperateılımlı, ölçülü, ılıman, ılık, mutedil
temperate climateılıman iklim
temperatenessılımlılık, ölçülülük, ılımanlık, mutedillik
temperaturesıcaklık derecesi
temperature coefficientsıcaklık katsayısı
temperature controlsıcaklık kontrolü
temperature controllersıcaklık denetleme aygıtı
temperature differencesıcaklık farkı
temperature distributionsıcaklık dağılımı
temperature increasesıcaklık artışı
temperature indicatorsıcaklık göstergesi
templatekalıp, şablon, mastar, ana kalıp, takoz, gabari
templetkalıp, model, örnek
temporalzamanla ilgili, maddi, geçici
temporary accountgeçici hesap
temporary annuitygeçici gelir
temporary arrangementgeçici düzenleme
temporary creditkısa süreli kredi
temporary magnetgeçici mıknatıs
temporary storagegeçici bellek
temporizeayak uydurmak, zamana uymak, savsaklamak
temptşeytana uydurmak, ayartmak, baştan çıkarmak, teşvik etmek, cezbetmek, özendirmek
temptationistek uyandıran şey, cezbedici şey, ayartma, baştan çıkarma, baştan çıkma, şeytana uyma
tempterbaştan çıkaran kimse, ayartıcı
temptingayartıcı, baştan çıkarıcı
temptressbaştan çıkaran kadın
ten feet tallboyu bir karış uzamış gibi
tenablesavunulabilir, (of ile) elde tutulabilir
tenaciousinatçı, direngen, (hafıza) güçlü
tenacityinat, azim, sebat
tenaculumkancalı cerrah aleti
tenancykira süresi, kiracılık
tenancy in commonortak mülkiyet
tenant for lifehayat boyu kiracı
tenantlesskiracısız, kiracısı olmayan
tenchkilizbalığı, yeşilsazan
tend(to ile) meyletmek, eğinmek, eğilimi olmak, yönelmek, -e yönelik olmak, bakmak, ilgilenmek
tendentiousyanlı, taraf tutan, meyilli
tenderyumuşak, gevrek, körpe, duyarlı, kolay incinir, hassas, genç, toy, deneyimsiz, sevecen, müşfik, şefkatli, dokununca acıyan, kömür vagonu, teklif, fiyat teklifi, teklif etmek, sunmak
tender forteklifte bulunmak
tender guaranteeteklif garantisi
tender of resignationistifa mektubu
tender offerihale yoluyla satış
tender one's resignationistifasını vermek
tenderfootmuhallebi çocuğu, acemi
tenderheartedyufka yürekli, müşfik, şefkatli, duyarlı, duygusal
tendernessyufka yüreklilik, şefkat, duyarlılık, duygusallık
tendinouskiriş ile ilgili, kiriş
tendrilasma bıyığı, sülükdal
tenebrouskaranlık, kara, kasvetli
tenementçok kiracılı ucuz apartman
tennis rackettenis raketi
tenongeçme, erkek geçme parçası, geçme parçası ile birleştirmek
tenortenor, en tiz erkek sesi, genel anlam
tensezaman, gergin, sıkı, gerilmiş, gerili, sinirli, gergin, telaşlı, (up ile) gerilmek, gerginleşmek, germek, gerginleştirmek
tensilegerilebilir, sündürülebilir, gerilip uzayabilir
tensile forceçekme kuvveti
tensile strengthgerilme direnci
tensile stressçekme gerilmesi
tension(ip/tel/vb.) gerginlik derecesi, gerilim, voltaj, gerginlik, zihin yorgunluğu, asabiyet, stres
tension bargerilme çubuğu
tensionalgerilimle ilgili
tensortansör, gerey, geren kas, gerdirici, gerici
tentativedeneme niteliğinde, öneri niteliğinde, kesin olmayan
tentergerme-kurutma makinesi, ram, gergef, germek
tenterhookgerme makinesi kancası, gergef çengeli
tenuityincelik, seyreklik
tenuousçok zayıf, az, hafif
tenureişinde kalabilme hakkı, sahiplik hakkı, memuriyet/kullanım süresi
tenure of officehizmet süresi
tepeeyuvarlak çadır, kızılderili çadırı
terdogemi kurdu, iskele kurdu
terebinthinesakız ağacına ait, terementi yağına ait
teredogemi kurdu, iskele kurdu
tergiversatedin/parti değiştirmek, dönmek
term(okul) dönem, süre, terim, adlandırmak, çağırmak, demek
term depositvadeli mevduat
term of officegörev süresi, hizmet müddeti
termagantcadaloz, çirkef, şirret, cadaloz, çirkef, şirret
terminalölümcül, öldürücü, ölen, dönemle ilgili, dönem ..., sonda bulunan, son, terminal, otobüs terminalı, kutup
terminal areaterminal alanı
terminal budtepe tomurcuğu
terminal illnessöldürücü hastalık
terminatebitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek
terminationbitirme, bitim, son
terminatoraraçizgi, sınırlayan şey
terminologicalterminolojik
terminologyterminoloji, terimler dizimi
termitebeyaz karınca, termit
termsşartlar, koşullar, anlaşma koşulları
terms of deliveryteslim şartları
terms of issueihraç şartları
terms of paymentödeme koşulları
terms of salesatış şartları, satış koşulları
terms of tradeticaret hadleri
terndenizkırlangıcı, balıkçın
terra cottakızıl balçık, pişmiş lüleci çamur
terra firmakara toprak, kuru arazi
terra rossakırmızı toprak
terracesıra evler, teras, taraça, set, tribün basamağı
terrapinküçük su kaplumbağası
terraquioushem kara hem de suya ait
terrariumhayvanat korusu, hayvanat bahçesi
terrazzopalladyen, çimento mozaiki
terrenetoraktan, topraklı, dünyevi
terrestrialkaraya ait, karasal, dünyevi, dünya ile ilgili
terrestrial globedünya, yerküre
terriblekorkunç, rezil, berbat
terriblenesskorkunçluk, rezillik, berbatlık
terriblykorkunç bir şekilde, çok kötü, çok, son derece, müthiş
terricolousyeryüzünde yaşayan
terrierteriyer, küçük av köpeği
terrificçok iyi, mükemmel, harika, süper, korkunç, müthiş, süper
terrificallyçok, o biçim, süper
terrifyçok korkutmak, ödünü patlatmak
terrigenoustopraktan çıkma, topraktan oluşan
territorialkaraya ait, karasal, bölgesel
territorial waterskarasuları
territoryülke, memleket, toprak, arazi, bölge, mıntıka
terrortedhiş, terör, dehşet, korku, başbelası
terror-strickendehşete düşmüş, çok korkmuş
terrorismtedhişçilik, terörizm
terroristtedhişçi, terörist
terrorist organizationterör örgütü
terrorizekorkutmak, yıldırmak
tertiaryüçüncü sırada yer alan, üçüncü dereceden, üçüncü
tertiary industryüçüncül sanayi
tertiary languageüçüncü dil
tessellatemozaikle donatmak
tessellationmozaik işi, mozaik
testsınav,test,deneme,sınama,ölçü,ayar,muayene,deney,çözümleme,muayene etmek,kontrol etmek,denemek,sınamak,tekşirmek,araştırmak
test acidstandart asit, numune asit
test cardtanıtma kartı, test resmi, ayar resmi
test loaddeneme yükü, test yükü
test paperturnusol kâğıdı
test patterntest resmi, test diyas
test piecedeney parçası, deney örneği, numune
test pitdeneme çukuru, deneme kuyusu
test programtest bağdarlaması, deneme bağdarlaması
test routinetest yordamı, deneme yordamı
test specimentest numunesi, deney örneği
test valuetest değeri, deney değeri
testamentaryvasiyetname ile ilgili
testatorvasiyetçi, vasiyetname sahibi, muris
testerdeneme cihazı, kontrol cihazı, test görevlisi
testicletestis, erbezi, taşak
testiculartestise ait, erbezi
testiculateyumurta şeklindeki
testifytanıklık etmek, kanıtlamak, doğrulamak
testimonialbonservis, takdirname, başarı belgesi
testinesshuysuzluk, terslik
testingdest, deney, deneme, sınama, test
testing apparatusdeney aleti
testing devicekontrol aygıtı
testing machinedeney makinesi, deneme makinesi
testing methodtest metodu
testysabırsız, kolay kızan
tetanustetanos, kazıklıhumma
tetra-(önek) dört, dört kat
tetraddört rakamı, dörtlü
tetragondörtgen, dörtkenar
tetragramdört harfli kelime
tetrahedrondört yüzlü şekil
tetrameterdört vezinli mısra
tettertemriye, bir cilt hastalığı
textmetin, tekst, parça, konu, İncil'de ayet
textiletekstil, dokuma, dokumacılık, dokuma kumaş, dokuma
textile engineertekstil mühendisi
textile industrytekstil endüstrisi, dokuma sanayii
textile machinestekstil makineleri
textualmetne ait, metne bağlı
textureyumuşaklık/sertlik derecesi, dokuma
thalamustalamus, çiçek tablası
thank GodAllah'a şükür, çok şükür
thank goodnessAllah'a şükür, çok şükür, hamdolsun
thank heavenAllah'a şükür, çok şükür
thank youteşekkür ederim, sağ olun
thank-you lettersteşekkür mektupları
thankfulmüteşekkir, minnettar, şükreden, memnun, mutlu
thanklessnankör, iyilikbilmez, (emeğinin) karşılığını vermeyen
Thanks a lot!€ok teşekkürler!
thanks to-in yüzünden, sayesinde
thanksgivingşükür, şükran, minnet
Thanksgiving Day?ükran Yortusu
thankyou cardteşekkür kartı
thatadl.şu, o, o kadar, öylesine, ki, -dığı(nı), -diği(ni), ki o, -en, -an, ki onu, ki ona, -dığı, -diği
that is to sayyani, bu demek oluyor ki
that makes no oddsfark etmez, önemi yok
that's Greek to meAnladımsa Arap olayım
that's to sayyani, demek ki
thatch(saz/samandan) dam örtüsü
thatched roofsaman çatı, kamış çatı
thaumaturgesihirbaz, büyücü
thawerimek, eritmek, yakınlaşmak, samimileşmek, açılmak
thawing pointerime çekidi
the AntarcticGüney Kutbu ve çevresi, Antarktika
the boot is on the other footeski çamlar bardak oldu
the CityLondra'nın iş merkezi
The Commonwealthingiliz Uluslar Topluluğu, ingiliz Uluslar Topluluğu
the ContinentBritanya dışındaki Avrupa ülkeleri
the contracting partiesakit taraflar, anlaşmaya taraf olanlar
the CreatorTanrı, Yaradan
The devil take the hindmostAltta kalanın canı çıksın
the die is castok yaydan çıktı
the earth's atmosphereyeryüzü atmosferi
the ensuing yearertesi sene
the first waterbirinci sınıf
the four elementsdört temel öğe
the game is not worth the candleastarı yüzünden pahalı
the gapesesneme nöbeti, bir kuş hastalığı
the ghost of abir parçacık, çok az, azıcık
the gift of the gabkonuşkanlık, çenebazlık yeteneği
the go-aheadbaşlama işareti
the good Godesirgeyen ve bağışlayan Allah
the Great WarBirinci Dünya Savaşı
the halttopallar, sakatlar
the honeymoon is overcicim ayları bitti
the hot seatzor durum, çıngılı sandalye
the House of LordsLortlar Kamarası
the human bodyinsan vücudu
the human raceinsan nesli
the last strawbardağı taşıran son damla
the lion's shareaslan payı
the Lord's SupperAşai Rabbani
the LordsLortlar Kamarası
the mammary glandsmeme bezleri
the man in the streetsıradan bir kimse, sokaktaki adam
the meresten ufak, en önemsiz
the MidlandsOrta ingiltere
the more the morene kadar o kadar
the origin of speciestürlerin kökeni
the other daygeçen gün, geçenlerde
the other side of the coinmadalyanın öbür yüzü
the other way roundtam aksi, tam tersine
The penny droppedAnlaşıldı, Jeton düştü
the penny has droppedjeton düştü
the pitsrezaletin daniskası
the public opinionkamuoyu
the rumour runssöylentiye göre
the scruff of the neckense
the sexual organscinsel kılganlar
the sheep and the goatsiyiler ve kötüler
the small hoursgece yarısından sonraki üç dört sögen
the spit and image ofhık demiş burnundan düşmüş
the Supperson akşam yemeği
the thirtiesotuzlu yaşlar, otuzlu yıllar
the wee hoursçok erken sögenler
the West EndLondra'nın işlek olan batı kısmı
the whole caboodlecümbür cemaat
the windüflemeli çalgılar
theatretiyatro, olay yeri, sahne
theatricaltiyatroya ait, tiyatral, yapmacık, abartmalı
theatricsoyunu sahneleme, dramatik etki yapma
theft insurancehırsızlık sigortası
themonları, onlara, onlar
thematictematik, konuya ait
themekonu, anakonu, tema, izlek, tema
theme songfilm müziği, ana müzik
themselveskendileri, kendilerini, kendilerine, özleri, özlerini, özlerine
theno zaman, o zamanlar, o süre içinde, sonra, ondan sonra, daha sonra, bu durumda, öyleyse, madem öyle, o zamanki
then and therederhal, hemen
thencefortho zamandan beri
thenceforwardo zamandan beri
theocracyteokrasi, dinerki
theocraticteokratik, dinci
theologianilahiyatçı, tanrıbilimci
theologyteoloji, tanrıbilim
theoremteorem, sav, önerme
theoreticteorik, kuramsal
theoreticalteorik, kuramsal
theoretical chemistrykuramsal kimya
theoretical physicskuramsal fizik
theory of relativitygörecelik kuramı, izafiyet teorisi
therapeutictedaviye ait, iyileştirici, sağaltıcı
therapistterapist, sağaltman
thereorada, oraya, orayı, işte, ...var
there and backileri geri, oraya buraya
there are wheels within wheelsişin içinde iş var
there you arebuyurun, demedim mi
there's no knowinghiç bilinmez, Allah bilir
there's no question ofolasılığı yok
thereaboutso civarda, o yakınlarda, o ara, oralarda
thereafterondan sonra, daha sonra
therebyo süretle, suretiyle, -erek
thereforebu yüzden, bu nedenle, onun için, therefore he put on his pullover
thereuponbunun üzerine, o an
therewithalbununla beraber
thermaehamamlar, ılıcalar, kaplıcalar
thermaltermik, sıcaklıkla ilgili
thermal analysisısıl analiz, ısıl çözümleme
thermal capacitytermik kapasite, ısıl sığa
thermal conductanceısıl iletkenlik
thermal conductionısı iletimi, ısıl iletim
thermal conductivityısıl iletkenlik
thermal diffusionısıl difüzyon, ısıl yayınım
thermal efficiencytermik verim, ısıl verim
thermal energytermik enerji
thermal equilibriumısıl denge
thermal expansionısıl genleşme
thermal insulationısıl yalıtım
thermal ionizationısıl iyonlaşma
thermal radiationtermik radyasyon, ısıl ışınım
thermal stressısıl gerilme
thermal windtermal rüzgâr
thermalizationtermalizasyon
thermistortermistör, ısıldirenç
thermo-(önek) ısı, sıcaklık, termo
thermochemicalısılkimyasal, termokimyasal
thermochemistryısılkimya, termokimya
thermocoupleısılçift, termokupl
thermodynamictermodinamik, ısıldirik
thermodynamic potentialtermodinamik potansiyel
thermodynamicstermodinamik
thermoelectrictermoelektrik
thermoelectric effecttermoelektrik etki
thermoelectricitytermoelektrik
thermoelectrontermoelektron
thermographtermograf, ısılçizer
thermolabileısılkararsız, termolabil
thermoluminescencetermolüminesans, ısılışıldama
thermolysistermoliz, ısılçözüşüm
thermomagnetictermomanyetik, ısılmıknatıssal
thermometertermometre, sıcakölçer
thermometrytermometri, ısılölçüm
thermonucleartermonükleer
thermopiletermoelektrik pil, ısılçift göze, termopil
thermoplastictermoplastik, ısılplastik
thermosettingsıcakta sertleşen, termofiksaj
thermospheretermosfer, ısılyuvar
thermostableısılkararlı, termostabil
thermostattermostat, ısıdenetir
thermotropismtermotropizm
thesauruskavramlar dizini (kitabı)
thesisiddia, sav, (birdemde) tez, bitirme araştırması
theyonlar, insanlar, millet, ilgililer
thiazine dyetiyazin boysı
thickkalın, (sıvı) koyu, katı, sık, yoğun, (with ile) ile dolu, kaplı, kalın kafalı, en hareketli an, yoğunluk, curcuna, keşmekeş
thick-skinnedduygusuz, vurdumduymaz, aldırmaz
thickenkalınlaşmak, kalınlaştırmak, koyulaşmak, koyulaştırmak, karmaşıklaşmak, karmaşıklaştırmak
thickenerkoyulaştırıcı, kıvamlaştırıcı
thickeningkalınlaştırma, koyulaşma
thicketedsık çalılarla kaplı
thicknesskalınlık, koyuluk
thieveçalmak, hırsızlık etmek
thinince,zayıf,arık,cılız,sulu,cıvık,seyrek,hafif,zayıf,güçsüz,sudan,incelmek,inceltmek,seyrekleşmek,seyrekleştirmek,ayırmak
thin on the groundnadir, ender, seyrek
thin-skinnedfazla duygusal, alıngan, buluttan nem kapan
thine(eski) senin, seninki
thingzat,cisim,şey,nesne,olay,yaratık,canlı,gerekli şey,ihtiyaç
thingamabobbkz.thingamajig
thingamajigadı akla gelmeyen şey/kimse, nesne, zamazingo, şey, zımbırtı, zırıltı, karın ağrısı
thingseşya, gidişat, durum, vaziyet, işler
thingumajigzıpırtı, zırıltı
thinkdüşünmek,fikirleşmek,sanmak,hatırlamak,anımsamak,beklemek,ummak,tahmin etmek
think aboutdüşünmek, aklına getirmek
think alouddüşündüğünü söylemek
think better offikrini değiştirmek, vazgeçmek, vazgeçmek
think in terms ofdüşünmek, gözden geçirmek
think much ofhakkında iyi düşünmek
think nothing ofhiçe saymak, önemsememek
think nothing of itrica ederim, hiç önemi yok
think ofdüşünmek,fikirleşmek,tasarlamak,hatırlamak,anımsamak
think outdüşünüp taşınmak
think overüzerinde düşünüp taşınmak, iyice düşünmek
think throughüzerinde düşünmek
think twiceiyi düşünmek, düşünüp taşınmak
think upuydurmak, icat etmek, ortaya çıkarmak
thinkerdüşünen kimse, filozof
thinkingdüşünme, düşünce, görüş
thinnessincelik, seyreklik, hafiflik
thiocarbamidetiyokarbamit, tiyoüre
thiocarbonatetiyokarbonat
thiosulphuric acidtiyosülfürik asit
third degreeüçüncü derece
third marketüçüncü piyasa
third personüçüncü şahıs, üçüncü kişi
Third Worldaz gelişmiş ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri
third-order reactionsüçüncü derece reaksiyonlar
thirstsusuzluk, susamışlık, güçlü arzu, ihtiras, susamışlık
thirst aftersusamak, arzulamak
thirst forsusamak, arzulamak
thisbu, bu kadar, böylesine
thixotropecıvıyan, tiksotrop
thixotropycıvıma, tiksotropi
thongsırım, kamçı sırımı, kayış
thoracic cavitygöğüs boşluğu
thorndiken, dikenli bitki
thorn in one's fleshbaşının belası
thoroughtam ve dikkatli, eksiksiz, titiz
thoroughbredsafkan, soylu
thoroughfarehalk trafiğine açık cadde/yol, işlek cadde
thoroughlybaştan aşağı, tamamen, iyice, adamakıllı
thoroughnessmükemmellik, tamlık
thoseonlar, şunlar, onlar, şunlar
though-se bile, -e rağmen, karamazdan, yine de, herşeye rağmen
thoughtdüşünüş, düşünme, düşünce, görüş, kanı, düşünce, niyet, kasıt, düşünce
thoughtfulderin derin düşünen, düşünceye dalmış, düşünceli, düşünceli, nazik
thoughtfulnessdüşüncelilik, özen gösterme, naziklik, nezaket
thoughtlessdüşüncesiz, bencil, dikkatsiz
thoughtlessnessdüşüncesizlik, bencillik, dikkatsizlik
thraldomesaret, kölelik, bağımlılık
thrash(sopa/kırbaç ile) dövmek, yenmek, mahvetmek, (about ile) kıvranmak
thrash outtartışarak çözümlemek, konuyu derinleştirmek
thrash overtekrar tekrar tartışmak
thrasherharman dövme makinesi
thrashingdayak atma, dayak, yenme, mahvetme
threadiplik, lif, tel, yiv
threadbare(giysi/vb.) eski püskü, yıpranmış, yırtık pırtık
threadeddişli, vida dişli
threadingvida açma, vida dişi çekme
threadwormbağırsak solucanı
threattehdit, gözdağı, tehlike işareti, tehlike
threatentehdit etmek, gözdağı vermek, (olası bir tehlikeye) işaret olmak
three dimensionalüç boyutlu
three-corneredüç köşeli, üçgen gibi
three-plyüç katmerli, üç katlı
three-point landingbaşarılı iniş
threefoldüç katı, üç misli
threesomeüç kişilik, üçlü
thresherdüven,tahıldöven,harman dövme makinesi,sapanbalığı
threshing machineharman makinesi
thresholdeşik,bosağa,astana,başlangıç
threshold valueeşik değeri
thriftlessmüsrif, savurgan, idaresiz, tutumsuz
thrillheyecan, korku, heyecan verici şey, heyecanlanmak, heyecanlandırmak
thrillerheyecanlı kitap/oyun/film
thrillingheyecan verici, titreyen
thriveiyi gelişmek, iyiye gitmek, iyileşmek, başarılı olmak, büyümek, sepilemek
thrivingbaşarılı, gelişen
throbküt küt atmak, zonklamak
throesşiddetli ağrı, sancılar
thrombocytetrombosit, pıhtıgöze
thrombokinasetrombokinaz, pıhtımaya
thromboplastictromboplastik
thromboplastintromboplastin
thrombosiskan pıhtılaşması, tromboz
thrombustrombus, kan pıhtısı
throngkalabalık, kalabalık halinde gitmek, akın etmek
throstlegüzel sesli ardıçkuşu
throttleboğazlamak, boğmak, gırtlaklamak, kısma valfı, kelebek
throttle valvejikle supabı
through-den geçerek, içinden, arasından, yoluyla, sayesinde, aracılığıyla, yüzünden, nedeniyle, sayesinde, her yanında, orasında burasında, her yanına, başından sonuna dek, süresince, içeriye, başından sonuna kadar, başarılı bir sonuca, sonunda, sonuna, bitirmiş, bitmiş, ilişkisi kalmamış, direkt, aktarmasız
through and throughtamamen, tümüyle, her yönden
through flightdirekt uçuş, aktarmasız uçuş
through thick and thiniyi günde de kötü günde de
throughoutbaştanbaşa, başından sonuna kadar, hep
throughputiş çıkarma yeteneği
throughwayhız yolu, asfalt
throwatmak, fırlatmak, (parti/yemek/vb.) vermek, düzenlemek, atmak, şok etmek, afallatmak, şaşkına çevirmek, atma, atış, fırlatma
throw a monkey wrench in the worksişi bozmak
throw a sop toönüne sümük atmak
throw a spanner in the worksortaya bir balgam atmak
throw aboutsaçmak, dağıtmak
throw awayboşa harcamak, çarçur etmek, vazgeçmek
throw backgeciktirmek, geri atmak, aksettirmek, aksatmak
throw cold waterpişmiş aşa soğuk su katmak
throw down the gauntlethodri meydan demek
throw dust in one's eyesaldatmak, gerçeği gizlemek
throw for a loopeşekten düşmüş karpuza döndürmek
throw inbedavadan katmak, verginsiz sağlamak
throw in one's lot with sbkader birliği etmek
throw in the towelyenildiğini kabul etmek
throw light onışık tutmak, aydınlatmak
throw light uponışık tutmak, aydınlatmak
throw offüstünden atmak, kurtulmak
throw onüzerine giyivermek
throw one's cap over the windmillhayal kurmak
throw one's hat into the ringhodri meydan demek, yarışa girmek
throw one's weight aboutağırlığını koymak
throw one's weight aroundcart curt etmek
throw oneselfözünü bir yere atmak,şığımak
throw oneself at sb's feetbirinin kulu kölesi olmak
throw outreddetmek, kovmak, dışarı atmak, ışık yaymak
throw out of geardebriyaj yapmak
throw out the billyasa tasarısını reddetmek
throw overile ilişkisini kesmek, ayrılmak, vazgeçmek
throw to the wolveskurban etmek
throw togetheruyduruvermek, biraraya getirmek
throw upbırakmak, vazgeçmek, ayrılmak, kusmak
throw up a jobişini bırakmak, istifa etmek
throw up the spongehavlu atmak, pes demek
throwawayiadesiz, atılır, geri verilmeyen, el ilanı
throwaway pricesdamping fiyatı
throwbacksoya çekme, ataya çekme, geri atış
throweratıcı, çömlekçi ustası
thrown silkbükümlü ipek, ibrişim
thrus, ilg, (Aİ) bkz.through
thrumiplik saçağı, iplik döküntüsü
thrushardışkuşu, pamukçuk
thrustsokmak, saplamak, itmek, dürtmek
thrust at someonekılıçla hamlede bulunmak
thuggeryeşkıyalık, adam öldürme
thumbbaşparmak, otostop çekmek, (through ile) (kitaba) göz atıvermek, göz gezdirmek
thumb nailbaşparmak tırnağı
thumb one's nose at sbbirine nanik yapmak
thumb throughgöz gezdirmek
thumbscrewkanatlı vida, parmakla döndürülen vida
thumpyumruklamak, güm güm vurmak
thundergökgürültüsü, (gök) gürlemek, gümbürdemek, bağırmak, gürlemek
thunderboltyıldırım, ani şaşırtıcı, telaşlandırıcı haber
thundercloudoraj bulutu, fırtına bulutu
thunderheadkümülüs kalvüs
thunderinggürültülü, kocaman, gürleyen, uğultulu
thunderstormyıldırımlı fırtına
thunderstruckyıldırım çarpmışa dönmüş, şaşkın
Thursdayperşembe,cuma akşamı
thusböylece, bu sonuçla, böyle
thwartengellemek,önlemek,önüne geçmek,aykırı,çapraz,köndelen
thyroidtiroid, kalkanbezi
ticktıkırtı, tiktak, ``doğru'' işareti (V), (İİ) an, saniye, kene, sakırga, veresiye
tick offfırça çekmek, paylamak, azarlamak
tick overrölantide çalışmak
ticketbilet, etiket, (trafik) para cezası
ticket agencybilet gişesi
ticket collectorbiletçi, kondüktör
ticket conductorbiletçi, kondüktör
ticket inspectorbiletçi, kontrolör
ticket officebilet gişesi
ticket toutbilet karaborsacısı
tickingkılıflık kumaş, yastık yüzlüğü
ticklegıdıklamak, eğlendirmek, gıdıklama, gıdıklanma
tickle one's fancyhoşuna gitmek
ticklergüç durum, muhtıra defteri, vade defteri
ticklishgıdıklanır, zor, özel dikkat isteyen, nazik
tidalgelgitle ilgili, gelgitli
tidal basingelgit havzası
tidal energygelgit enerjisi
tidal harbourgelgit limanı
tidal wavedev okyanus dalgası, deprem dalgası
tidelandgelgit sınırları arasındaki arazi
tidemarkgelgit nişanı, gelgit izi
tidinesstemizlik,temizkârlık,muntazamlık,selikalılık,selika
tidyderli toplu,temizkâr,selikalı,temiz,oldukça büyük,temizlemek,yığıştırmak,selikaya salmak,(up ile) derleyip toplamak,çekidüzen vermek,yığıştırmak
tidy oneself upözüne çeki düzen vermek
tiekravat, bağ, beraberlik, sonuç eşitliği, düğüm, düğüm ipi, ayakbağı, bağ, bağlamak, bağlanmak, berabere kalmak, eşit olmak
tie downayakbağı olmak, zorlamak, bağlamak
tie inuyuşmak, birbirini tutmak, uymak
tie oneself in knotsdokuz doğurmak
tie rodbağlama çubuğu, gergi çubuğu
tie upbirleştirmek, bağlamak, kısıtlamak
tiepinkravat iğnesi,sancak
tierceyüz doksan litrelik fıçı, üçlü takım
tigerishkaplan gibi, vahşi
tightsıkı, sımsıkı, gergin, (pul) zor elde edilir, esrik, cimri, sıkı, pinti, sıkı sıkı, sıkıca
tight money policysıkı para politikası
tightensıkılaştırmak, sıkmak, daraltmak, sıkılaşmak, daralmak
tighten one's beltkemerleri sıkmak
tightenergerdirici, sıkıcı
tightfistedpinti, elisıkı, sıkı, cimri
tightlippedağzı sıkı, sır söylemez
tightlysıkıca, sıkı olarak
tightly packedçok sıkı, çok yoğun
tightnessdarlık, sıkılık, gerginlik, hasislik
tightrope walkerkendirbaz
tightskülotlu çorap, balerin/akrobat pantolonu
tikesokak köpeği, yaramaz çocuk
tilburyiki tekerlekli araba
tilekiremit,çini,kâşı,kiremit kaplamak
tillbağ, bkz.until, para çekmecesi, kasa
till Doomsdaydaima, kıyamete kadar
till moneykasa mevcudu, ankes
till the cows come homebalık kavağa çıkınca
till the dust settlesher şey yoluna düşende,ihtiraslar soğuyanda
tillableziraata elverişli
tillageişlenmiş tarla, sürülmüş tarla, çiftçilik, tarım
tilteğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, eğiklik, yana yatıklık
tilt anglemeyil açısı, eğim açısı
tilt atsaldırmak, hücum etmek
tilt at windmillshayali düşmanlarla savaşmak
tilt overdevirmek, devrilmek, eğilmek
tilt upkalkmak, kaldırmak
tilthtoprağı işleme, toprağı sürme, tarım
timber lineorman sınırı, ağaç sınırı
timber yardkereste deposu
timberingkereste, kerestelik ağaç
timberyardkereste mağazası
timbretını, ses rengi, ses tonu
timezaman, vakit, müddet, süre, tempo, devir, çağ, an, zamanlamak, zamanı -e göre ayarlamak, zamanını/hızını kaydetmek
time after timesık sık, tekrar tekrar
time and time againsık sık, tekrar tekrar
time bargainvadeli alışveriş, alivre satış
time billvadeli poliçe, süreli senet
time cardkartela, mesai kartı
time consumingzaman tüketici
time depositvadeli mevduat
time depositsvadeli mevduat
time exposureuzun pozlu resim
time freightekspresle gönderilen mal
time fuseihtiraklı tapa, ayarlı fitil
time intervalzaman aralığı
time of paymentvade, ödeme zamanı
time paymenttaksitle ödeme
time savingzaman kazandıran
time sharedzaman paylaşımlı
time sharingzaman paylaşımı
time-honoredeski ve geçerli, yıllanmış
time-outoyunda kısa ara, mola
time-share holidaydevre mülk
timelessdeğişmeyen, sonsuz
timelinessuygunluk, yerindelik, vakitlilik
timelytam vaktinde, yerinde, uygun
timepiecesaat, kronometre
timersaat hakemi, kronometre
timeskere, çarpı, şimdiki zaman, devir, kere, kez, defa
times tableçarpım kestesi
timeserverzamana uyan kimse
timetable(tren/otobüs/vb.) tarife, ders bağdarlaması
timeworneskimiş, bayatlamış
timidkorkak, ürkek, yüreksiz, çekingen, sıkılgan, utangaç
timidityutangaçlık, çekingelik
timing errorzamanlama hatası
timorouskorkak, ürkek, yüreksiz, heyecanlı, gergin
timpanitimpani, timballer
tinkalay, teneke, teneke kutu, konserve kutusu, (yiyecek/vb.) konservelemek, kutulamak, tenekeden yapılmış, teneke
tin openerkonserve açacağı
tin plateteneke kaplı çelik, sac
tin tackkalaylı döşeme çivisi
tincture of iodinetentürdiyot
tinfoilkalay yaprağı, ince levha kalay
tingçan sesi, çınlatmak, çınlamak
tingeaz miktar, nebze, renklendirmek, renk katmak, belirtmek, göstermek
tingleürpermek, diken diken olmak
tinkertenekeci, (with ile) kurcalamak, oynamak
tinkleçıngırtı, işeme, su dökme, çınlamak, çınlatmak
tinman's soldertenekeci lehimi
tinned fruitmeyve konservesi
tinnyteneke gibi, tenekeli, çıngırtılı, beş para etmez, boktan, tenekeden
tinplateteneke, teneke levha
tinselcicili bicili, gelin teli, simli kumaş, sahte parlaklık, gelin teli ile süslemek
tinthafif renk, renk tonu, (saç) hafifçe boyamak
tip(burun/parmak/vb.) uç, çöplük, bahşiş, tavsiye, öğüt, eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, devirmek, devrilmek, boşaltmak, dökmek, (çöp/vb.) atmak, bırakmak, bahşiş vermek, görmek
tip offgizli bilgi vermek, uyarmak, ihbar etmek
tip overdevirmek, devrilmek, kapaklanmak
tip the scalesağır basmak
tip the winkkaş göz etmek
tipperdevirme tertibatı, damper
tipping platformdevirme platformu, basküllü platform
tipstertiyocu, tiyo veren kimse
tiptoeayaklarının ucuna basarak yürümek
tiptopdört başı mamur, en yüksek derece
tiradeuzun sıkıcı konuşma, nutuk, paylama, tirad
tireyormak, yorulmak, bkz.tyre
tire outbitkin düşürmek, yormak
tiredyorgun, (of ile) -den bıkmış, bezmiş
tirednessyorgunluk, bıkkınlık
tirelessyorulmak bilmeyen, yorulmaz
tiresomebezdirici, sinir edici, yorucu, sıkıcı
tissuedoku, ince yumuşak kâğıt, kâğıt mendil
tissue culturedoku kültürü
titmeme, ayva, memebaşı, salak, baştankara
tit for tatkısasa kısas, dişe diş
titanicdev gibi, muazzam, titanyumla ilgili
titheöşür, aşar vergisi, onda bir
titillateheyecanlandırmak, coşturmak, zevklendirmek, icini gıcıklamak
titillationgıdıklama, gıdıklanma
titivateçeki düzen vermek, toparlamak
titlebaşlık,serlevha,ad,ünvan,hak,istihkak,şampiyonluk
titlerbaşlık basma makinesi, yazıcı aygıt
titrationtitreleme, titre etme, titrasyon
titterkıkır kıkır gülmek, kıkırdamak
tittleişaret, çekit, küçük şey, zerre
to(edat) -e doğru, -e, -e kadar, -e karşı
to a turntam kararında pişmiş
to and froileri geri, bir ileri bir geri
to be reckoned withciddiye alınacak, hesaba katılacak
to begin withevvela, bir kere, ilk neden olarak
to crown it allüstüne üstlük
to datebugüne dek, şimdiye kadar
to handel altında, yakın bir yerde
To my surprisebir de baktım ki
to my way of thinkingbence, bana göre
to oneselfkendine, kendisine özel
to say nothing ofda cabası
to show forden eline geçen bir şey olarak
to some a certain extentbir dereceye kadar
to some extentbir dereceye kadar
to start a carmotoru çalıştırmak
to start withher şeyden önce, bir kere, başlangıçta
to the backboneadamakıllı, sapına kadar
to the best advantageen faydalı şekilde
to the bitter enden sonuna kadar, ölesiye
to the coresapına kadar, tamamen
to the full extentsonuna kadar
to the letterharfi harfine
to the lifeaynen, tıpatıp
to the tune ofmiktarına kadar
To your health!Sıhhatinize!
to-dotantana, patırtı, gürültü, çıngar, karışıklık
toadstoolzehirli bir tür mantar
toadydalkavuk, yağcı, dalkavukluk etmek, yağ çekmek
toastkızarmış ekmek, sağlığına içme, kutlama, tebrik etme, sağlığına içilen kimse, kızartmak, ısıtmak, sağlığına içmek
toasterekmek kızartma makinası
tobaccotütün, tütün yaprağı
tobacco heartaşırı tütünün yol açtığı kalp hastalığı
tobacco pouchtütün kesesi
tobacconisttütün/sigara satıcısı, tütüncü
toboggan slidekızak pisti
tocsinheyecan sinyali,alarm işareti,tehlike işareti,tehlike çanı
toddletıpış tıpış yürümek
toddleryeni yürümeye başlayan çocuk
toe the lineemirlere uymak, hizaya gelmek
toe-intekerlek kapanıklığı, içe doğru yatıklık
toe-outtekerlek açıklığı, dışa doğru yatıklık
togelbise, giyinip kuşanmak
tog upgiyinip kuşanmak, şık giyinmek
togetherbiraraya, birarada, birlikte, beraber, aynı anda, hep birden, üst üste, durmadan, sürekli, kesintisiz, düzenli, toplu, özdenetimli
togethernessbirliktelik, beraberlik, arkadaşlık
toggle jointdirsek mafsalı
toggle switchmafsallı anahtar
toilyorulmadan çalışmak, çok çalışmak, zar zor ilerlemek, güçlükle hareket etmek
toil and moilimanı gevremek
toilethela, tuvalet, çekidüzen, giyim kuşam, tuvalet
toilet papertuvalet kağıdı
toilet rollbir top tuvalet kâğıdı
toilet tabletuvalet masası
toilet waterhafif parfüm, hoş koku
toiletriestuvalet takımı, tuvalet eşyaları
tokenbelirti, iz, gösterge, jeton, kart, marka, fiş
token strikeikaz grevi, uyarı grevi
tolerableşöyle böyle, idare eder, orta, dayanılabilir, çekilir
tolerancetahammül, dayanma, dayanıklılık, müsamaha, hoşgörü
toleranthoşgörülü, katlanan, sabırlı
toleratemüsamaha etmek, hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak
tolerationmüsamaha, hoşgörü
toll(yol/köprü/vb.) geçiş vergini, bedel, çan sesi, çınlama, (çan) çalmak
toll boothverginli geçiş gişesi
toll callşehirlerarası alısün konuşması
toll exchangeşehirlerarası alısün santralı
tollgategeçiş vergini ödenen yer
tombmezar, kabir, gömüt, türbe
tombolotombolo, birleştirme dili
tomfoolkafasız, aptal, kuş beyinli, mankafa
tomfooleryaptalca davranış, saçmalık
tommyingiliz ordusunda er, somun anahtarı
tommyrotabuk subuk konuşma, saçma şey
tomorrow morningyarın sabah
tonton, tonilato, yığın, sürü, büyük miktar, ton
toneses, ses tonu, ton, perde, ton, renk tonu, ton, tarz, tavır, hava
tone controlton ayarı, perde ayarı
tone downtonunu hafifletmek, yumuşatmak, donuklaştırmak
tone inuyum sağlamak, uymak
tone upgüçlendirmek, dinçleştirmek, canlandırmak
tone-deafnotaları ayırdedemeyen, müzik kulağı olmayan
tone-in-tone dyeingaynı tonda boyama
tonelessrenksiz, cansız, ruhsuz, zevksiz, tekdüze
tonemetonbirim, titrembirim
toner cartridgetoner kartuşu
tongue in cheekgırgırına, şakadan
tongue-and-groove jointlamba ve zıvana
tongue-tieddili tutulmuş, ağzı var dili yok
tonickuvvet ilacı, güçlendirici şey, tonik
tonic spasmtonik kas gerilimi
toningviraj, renklendirme
tonometregöz tansiyonu ölçme aleti
tonsillarbademcikle ilgili
tonsillectomybademcik ameliyatı
tonsillitisbademcik yangısı
tonsurebaşın tepesini tıraş etme
too(gereğinden) çok, fazla, aşırı, de, da, dahi, ayrıca, öyle, öyle yahu
too big for one's bootsburnu havada, özünü beğenmiş
too clever by halffazla akıllı, sivri, anasının gözü
too much foriçin çok fazla
toolalet, başkasına alet olan kimse, alet, oyuncak, maşa, kukla
tool kitalet takımı, avadanlık
tool roomtakımhane, takım odası
tooth and naildişe diş, kana kan, vahşice
toothed rackkremayer, dişli çubuk
toothing planedişli planya, rende
toothsomelezzetli, tadı güzel
toptepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak, (meyve/sebze/vb.) sapını koparmak
top brassyüksek rütbeli subay
top dead centerüst ölü çekit
top dogkodaman, en üst mevkideki kimse
top dressingörtü, baş gübresi
top railtırabzan, üst korkuluk rayı
top the billbaşrol oyuncusu olmak
top viewkuşbakışı, üstten görünüş
topecamgöz balığı, ayyaş olmak, çok içmek
topflighten iyi kalite, üstün
topknottepe, ibik, saç topuzu
topographic maptopografya haritası
topographic surveytopografik araştırma
topographic youthgençlik çağı
topographytopografya, yerbetim
topperen üste konan taş, birinci sınıf mal
toppingbirinci sınıf, en iyi kalite, üstün, mükemmel, tepesini kesme, üst, tepe
topplesendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek
topple overdüşmek, yuvarlanmak, devirmek
topsy-turvykarman çorman, arapsaçına dönmüş, altüst, karmakarışık
torchel feneri, meşale, alev makinesi
torch light processionfener alayı
torch processionfener alayı
toreadortoreador, ata binmiş boğa güreşçisi
tormentbüyük acı, sancı, eziyet, acı çektirmek, eziyet etmek
tormentoreziyetçi kimse, işkence aleti
tornayrı, zıt güçlerle ayırılmış, bölünmüş
torpedo tubetorpido kovanı
torpidhareketsiz, yavaş, ağır
torpidityhareketsizlik, uyuşukluk, cansızlık
torporhareketsizlik, uyuşukluk
torquetork, buru, dönme momenti, bükme momenti
torquemetertorsiyometre, buruölçer
torrefactionkavurma, kurutma
torrefykızartmak, kavurmak, kurutmak
torridçok sıcak, kavurucu, yakıcı, kontrolsüz duygularla ilgili
torsion bartorsiyon çubuğu, burulma çubuğu
torsionalburulma ile ilgili
torsokolsuz, bacaksız, ve başsız insan vücudu, gövde
torthaksız fiil, haksız muamele
tortfeasorhaksız fiil işleyen kimse
torticollisboyun tutulması
tortuosityeğri büğrülük, hileli olma, namussuzluk
tortuousdolambaçlı, dönen, kaçamaklı, dolambaçlı, dolaylı
tortureişkence, işkence etmek
tossatmak, yazı-tura atmak, sallamak, sallanmak, yavaş yavaş karıştırmak, sallama, sallanma, silkeleme, atma, fırlatma, yazı-tura
toss offkolayca yapıvermek,yuvarlamak,devirmek,içki içmek
toss sth inbir fikri ortaya atmak
tot(up ile) toplamak, ilave etmek, ufak çocuk, bir yudum içki, yudum
totaltoplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak
total darknesszifiri karanlık
total pressuretoplam basınç
total reflectiontam yansıma
totalitariantotaliter, erktekelci
totalitybütünlük, tamlık, yekûn, toplam miktar, tutar, tam ay/güneş tutulması
tote bagkadınların büyük el çantası
tottersendelemek, yalpalamak
totterysallantılı, sarsak
touchdeğmek, dokunmak, ellemek, elini sürmek, kullanmak, eline su dökmek, boy ölçüşmek, dokunmak, etkilemek, duygulandırmak, dokunma duyusu, temas, dokunma, değme, az miktar, taç, yetenek, tamamlayıcı ilave, temas, bağlantı
touch a sore pointbam teline basmak
touch a sore spotdamarına basmak
touch and gotehlikeli durum
touch down(uçak) yere inmek
touch forikna etmek, para koparmak
touch offpatlatmak, başlatmak, neden olmak
touch on the rawcan evinden vurmak
touch sb on the rawbamteline basmak
touch the right chordbirinin zayıf yönünden yararlanmak
touch woodnazar değmesin diye tahtaya vurmak
touch-sensitive screendokunma duyarlı ekran
touch-typebakmadan taktilo kullanmak
touchdownyere iniş, Amerikan futbolunda gol
touchedminnettar, müteşekkir, üşütük, kaçık, çatlak
touchingdokunaklı, etkili, acıklı, (edat) -e dayanarak, -e bağlı olarak, dair
touchyalıngan,fazla duyarlı,çıtkırıldım,küseğen,değmedüşer
toughgüçlü, dayanıklı, (et/vb.) sert, kart, çetin, zor, güç, katı, sert, haşin, berbat, rezil, şansız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, bıçkın
tough row to hoeçetin ceviz
toughensertleşmek, sertleştirmek
toughnesstokluk, dayanıklılık
toupeeküçük erkek perukası
tourtur, gezi, turne, gezmek, dolaşmak
tour de forceyetenek gösterisi, güç gösterisi
touring carbüyük açık otomobil
tourism agencyturizm acentası
tourism seasonturizm sezonu
tourist agencyseyahat acentası
tourist attractionsturistik yerler
tourist bureauturizm bürosu
tourist classturistik mevki
tourist officeturizm bürosu
tourist seasonturizm sezonu
tournamentturnuva, yarışma
tourneyturnuva, turnuvaya katılmak
tourniquetkanamayı durdurucu sargı, sargı bezi
tousle(saç/vb.) karıştırmak, arap saçına çevirmek
toutmüşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı
tow(taşıt) yedekte çekmek, yedekte çekme
tow ropepermeçe, yedek halatı
towageyedekte çekme, çekme vergini
towards-e doğru, yönünde, -e doğru, sularında, ile ilgili, -e karşı
towelhavlu, havluyla kurulamak
towel barhavluluk, havlu asacağı
towerkule, burç, (above/over ile) yükselmek, çok yüksek/uzun olmak
tower blockapartman, yüksek bina
tower telescopekule teleskopu
toweringçok yüksek, şiddetli, son derece
townşehir, kent, kasaba, şehrin iş/alışveriş merkezi, çarşı, şehir halkı
town councilbelediye meclisi
town councillorbelediye meclisi üyesi
town plannerplanlamacı, şehir plancısı
town planningşehir planlaması
township(Güney Afrika'da) siyahilerin yaşadığı yer
toxicantzehirleyici, zehirli
toxicityzehirlilik, ağılılık
toxicologicaltoksikolojik, zehirbilimsel, ağıbilimsel
traceizini sürmek, izlemek, bulmak, ortaya çıkarmak, (kopya kâğıdıyla) kopyasını çıkarmak, iz, az miktar, zerre, kalıntı
trace elementazrak element, az rastlanan element
trace programizleme bağdarlaması
tracerkopya makinesi, izli mermi
tracheatrake, yaprak damarı
trachealsoluk borusuna ait, yaprak damarına ait
tracheitissoluk borusu iltihabı
tracheotomysoluk borusunu açma ameliyatı, trakeotomi
tracing clothmuşamba kâğıt
trackiz,patika,keçiyolu,ray,pist,yarış pisti,parça,şarkı,müzik,palet,tırtıl,izlemek,izini takip etmek,izini sürmek
track boltcebire cıvatası
track downizleyerek bulmak, avlamak
track layinghat döşeme, ray döşeme
track rollerpalet makarası
track scalesvagon baskülü
track-type loaderpaletli yükleyici
track-type tractorpaletli traktör
trackerizleyen kimse, izci
tracking stationizleme istasyonu
tracklessizsiz, yolsuz, iz bırakmayan
tractarazi, alan, toprak, jüye, risale
tractablekolay kontrol edilir, uysal, uslu, kolay işlenir
tractionçekme, çekiş, çekilme
traction batteryçekme bataryası
tractive forceçekme kuvveti, çekme gücü
tractive powerçekici güç, çekme kuvveti
tractor ploughtraktör pulluğu
tractor tyretraktör lastiği
tradeticaret, alışveriş, meslek, kesp, sanat, iş, iş, satış, (in/with ile) ticaret yapmak, almak, satmak, değiş tokuş etmek, değişmek
trade acceptanceticari kabul
trade agreementticari anlaşma
trade associationticari birlik
trade balanceticaret dengesi
trade bankticaret bankası
trade barriersticari engeller
trade cyclekonjonktür dalgası
trade deficitticaret açığı
trade directoryticaret rehberi
trade discounttoptancı indirimi
trade inüste para verip değiştirmek
trade investmentticari yatırım
trade markmarka, alameti farika, ticari marka
trade namead, marka, ticaret unvanı
trade registerticaret sicili
trade restrictionsticaret kısıtlamaları
trade schoolmeslek okulu, sanat okulu
trade unionsendika, işçi sendikası
trade unionismsendikacılık
trademarkalameti farika, marka
tradertüccar, tacir, tecimen
tradesmanesnaf, dükkâncı, satıcı
tradingalış veriş, değiş tokuş
trading accountticari hesap, ticaret hesabı
trading capitalödenmemiş sermaye
trading companyticaret şirketi
trading creditticaret kredisi
trading profitticari kazanç
traditionalistmuhafazakâr
traditionallygeleneksel olarak
traduceçamur atmak, leke sürmek, kara çalmak
traffictrafik, ticaret, alım-satım
traffic accidenttrafik kazası
traffic capacitytrafik kapasitesi
traffic congestiontrafik tıkanması
traffic densitytrafik yoğunluğu
traffic inticareti yapmak, alıp satmak
traffic islandrofüj, emniyet adası
traffic jamtrafik sıkışıklığı
traffic lanetrafik şeridi
traffic lighttrafik ışığı
traffic lightstrafik ışıkları
traffic lineşerit çizgisi
traffic managertrafik memuru
traffic noisetrafik gürültüsü
traffic offencetrafik suçu
traffic policeyol sakçısı
traffic roundaboutdönel kavşak
traffic ruletrafik kuralı
traffic signtrafik işaret levhası
traffic signaltrafik sinyali
traffic signstrafik işaretleri
traffic streamtrafik akışı
traffic volumetrafik hacmi
tragediantrajedi yazarı, trajedi oyuncusu
tragediennetrajedi aktrisi
tragedytrajedi, ağlatı, facia, felaket
tragictrajik, üzücü, talihsiz, müthiş, korkunç
trailiz, koku, patika, keçiyolu, kuyruk, izini sürmek, izlemek, peşinden sürüklemek, sürüklenmek
trail one's coatbelasını aramak, kaşınmak, kavga çıkarmak
trailerrömork, treyler, fragman, tanıtma filmi, karavan
trailer couplingrömork bağlantısı
traintren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri, yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek, (on/upon ile) -e nişan almak, -e yükseltmek, üstüne tutmak, çevirmek
train ferrytren taşıyan vapur
train onnişan almak, yükseltmek
train stationtren istasyonu
train uponnişan almak, üstüne tutmak, çevirmek
trainedeğitilmiş, alışkın
trained nursediplomalı hastabakıcı
trainerantrenör, çalıştırıcı
trainingterbiye, eğitim, antrenman, idman, çalışma
training campantrenman düşergesi
training centereğitim merkezi
training planeeğitim uçağı
trammelkollu pergel, elipsograf
trammingaraçla taşıma, elle araba itme
trampserseri, avare, rap rap sesi, uzun yürüyüş, orospu, ağır adımlarla yürümek, yürüyüp geçmek, çiğnemek
tramplebasmak, ezmek, çiğnemek
tramwaytramvay, dekovil rayı
tranceözünden geçme, esrime, trans
tranquilsakin, sessiz, durgun
tranquillitysessizlik, sük-n, asudelik, huzur, durgunluk
tranquillizesakinleştirmek, yatıştırmak
tranquillizersakinleştirici, yatıştırıcı ilaç
trans-(önek) öte, ötesinde, karşı tarafta
transact(iş) görmek, bitirmek, yapmak
transactioniş görme, yapma, iş, muamele, işlem
transaction fileişlem dosyası
transaction recordişlem kaydı
transatlantictransatlantik, Antlantik Okyanusu'na ait, Atlantikaşırı
transceiveralıcı verici ünalgı
transcendentüstün, ulu, yüce
transcendentaldeneyüstü, insanüstü
transcendentalismdeneyüstücülük
transcontinentalkıtayı kateden, kıtaötesi
transcribekopya etmek, suretini çıkarmak, uyarlamak
transcriberkopya edici, tıpkılayıcı
transcriptiontranskripsiyon, çevriyazı
transducergüç çevirici, çevirgeç
transfernakletmek,taşımak,göçürmek,taşınmak,transfer etmek,transfer olmak,nakliyat değişmek,aktarma yapmak,devretmek,transfer,devir,çıkartma,yapıştırma,baskı,aktarma bileti,nakil
transfer bankhavale yapılan banka
transfer booksenet defteri
transfer by judgementkazai temlik
transfer by lawyasal temlik
transfer caseara şanzıman, muavin şanzıman
transfer commandaktarma komutu
transfer commissionhavale komisyonu
transfer currentgeçiş akımı
transfer deeddevir belgesi
transfer feedevir vergini, transfer vergini
transfer geartransfer dişlisi
transfer of foreign exchangedöviz transferi
transfer taxintikal vergisi
transfer ticketaktarma bilet
transferabledevredilebilir, nakli mümkün
transfereedevir olunan, devralan, temlik olunan
transferencetransfer,nakil,aktarma,nakletme,havale edilme
transferordevreden kimse, nakleden kimse, temlik eden
transferred charge callödemeli alısün konuşması
transferring bankdevreden banka
transfigurationşekil değişimi
transfigureşeklini değiştirip yüceltmek
transfixşaşkına çevirmek, afallatmak, sersemletmek, dondurmak
transformbiçimini değiştirmek, dönüştürmek
transformationdönüşüm, dönüştürüm
transformationaldönüşümsel
transformational grammardönüşümsel dilbilgisi
transformationalismdönüşümcülük
transformationalistdönüşümcü, dönüşümcü
transformertransformatör, trafo
transformer oiltransformatör yağı
transgress(sınırı) aşmak, bozmak, çiğnemek, karşı gelmek
transgressiondeniz ilerlemesi, ihlal, çiğneme, sınırı aşma
transgressorçiğneyen, günahkâr
transientgeçici, kısa süreli, süreksiz
transient currentgeçici akım
transient errorgeçici hata
transient stategeçici hal
transistortransistör, transistörlü ünalgı
transistor ignitiontransistorlu ateşleme
transistor radiotransistorlu ünalgı
transistorizetransistorla donatmak
transistorizedtransistorlu
transittaşıma, aktarma, geçiş
transit loungetransit yolcu salonu
transit tradetransit ticaret
transition cardgeçiş kartı
transition elementtransisyon elementi, geçiş öğesi
transition metalgeçiş metali
transition periodgeçiş dönemi
transition pointgeçiş çekidi
transitionalgeçişle ilgili, geçişli
transitivegeçişli (eylem)
transitive expressiongeçişli ifade
transitive verbgeçişli fiil, geçişli eylem
transitivitygeçişme, geçişkenlik
transitorygeçici, süreksiz, fani, kalımsız, ölümlü
transitory incomearızi gelir
translatabletercüme edilebilir
translatetercüme etmek, çevirmek
translationtercüme, çeviri
translation bureautercüme bürosu
translatortercüman, çevirmen
transliteratekarakter değiştirmek, karakter dönüştürmek
transliterationharf çevirisi, transkripsiyon
translocateyerini değiştirmek,kenar etmek
translucenceyarısaydamlık
translunarayın ötesindeki
transmigrationgöç, hicret
transmissibledevredilebilir,aktarılabilir,bulaşıcı,yolukucu
transmissiongönderme, iletme, geçirme, taşıma, (ünalgı/sınalgı) yayın, transmisyon, vites
transmission belttransmisyon kayışı
transmission boxvites kutusu, dişli kutusu
transmission braketransmisyon eğleci
transmission chaintahrik zinciri
transmission geartransmisyon dişlisi
transmission leveltransmisyon düzeyi
transmission speedgönderme hızı
transmission systemiletim jüyesi
transmitgöndermek, yayınlamak, geçirmek, iletmek, (hastalık/vb.) geçirmek, bulaştırmak
transmitterverici, iletici
transmitting antennaverici anten
transmitting microphoneverici mikrofon
transmitting stationverici istasyon
transmogrifyşeklini değiştirmek
transmutabledeğiştirilebilir
transmutationdeğişme, değiştirilme
transmuteaslını/şeklini değiştirmek
transnationaluluslararası, çokuluslu
transomçapraz kiriş, lento
transparencysaydamlık, slayt
transparentsaydam, açık, net, anlaşılır
transparent paperaydınger
transpireortaya çıkmak, bilinmek, olmak, vuku bulmak
transplantnakledilen şey, aktarılan şey, kılgan nakli, (bitki) başka bir yere dikmek/aktarmak, (kılgan/saç/vb.) nakletmek
transplantationnakil, aktarma
transplanterfide dikme makinesi
transportnakil,taşıma,taşımacılık,kölük,araç,taşıt,taşımak,götürmek,nakletmek,sürgüne göndermek,sürmek
transport documentsnakliye vesaiki, taşıma belgeleri
transport expensesnakliye masrafı
transportabletaşınır, portatif, taşınabilir
transportationsürgüne gönderme, sürme, sürgün, nakil, gönderme, taşıma, taşımacılık
transportation taxnakliyat vergisi
transporteraraba nakil aracı, nakliyeci
transposeyerlerini/sırasını değiştirmek, perdesini değiştirmek
transpositionyerini değiştirme, yer değişikliği
transsexualcinsiyet değiştiren
transubstantiatebaşka bir cisme dönüştürmek
transudationsızma, sızıntı
transudederiden sızmak, terlemek
transverseenine,köndelen,çaprazlama
transverse sectionenine kesit
transverse waveenine dalga, kesme dalgası
transvestitekarşıt cinsin elbiselerini giyen, travesti
traptuzak,tele,kapan,ağız,iki tekerlekli at arabası,tuzağa düşürmek
trap doorkapak biçiminde kapı
trap windowçatı penceresi
trapezoidalikizkenar yamuk şeklinde
trappingssüslü koşum takımı
trapsebaşıboş gezmek, yavaş yavaş dolaşmak
trashdeğersiz şey, adi şey, çerçöp, süprüntü, ayaktakımı
trashinessadilik, değersizlik
trashydeğersiz, beş para etmez, saçma
traumaticsarsıcı, şok edici, derinden etkileyici
travaildoğum sancıları, doğum ağrısı çekmek, zahmet çekmek
travelseyahat etmek, yolculuk yapmak, yol almak, gitmek, tüymek, topuklamak, gazlamak, seyahat, yolculuk
travel agencyseyahat acentası
travel allowanceyol masrafı, harcırah
travel bureauseyahat acentası
travel expensesyol masrafları, harcırah
travel from hand to handelden ele dolaşmak
travel lightaz eşya ile yolculuk yapmak
travel non-stopmolasız seyahat etmek
travel throughmolasız yolculuk yapmak
travellatoryürüyen kaldırım
travelledçok seyahat etmiş, çok gezmiş
traveller's chequeseyahat çeki
travellingseyahat, yolculuk
travelling craneseyyar vinç
travelling expensesseyahat giderleri
travelling loadhareketli yük
travelling salespersonseyyar satıcı
travelling waveyürüyen dalga
traversableöne arkaya hareket edebilen
traverseiçinden/üzerinden geçmek
travestykötü/gülünç taklit, travesti
trawltarak ağı, trol, tarak ağıyla balık tutmak
trawlertarak ağlı balıkçı gemisi
treacheroushain, dönek, tehlikeli
treacheryhainlik, ihanet, döneklik, sahtelik, vefasızlık
treadüzerinde yürümek, katetmek, basmak, çiğnemek, ezmek, ayak basışı/sesi, lastik tırtılı, merdiven basamağı
tread downayak altında çiğnemek
tread on sb's cornsbamteline basmak
tread on sb's toesgücendirmek, incitmek
tread under footayak altında çiğnemek
treasonvatan hainliği, ülkesine ihanet
treasurehazine, define, gömü, çok değerli şey/varlık, çok kıymetli tutmak, büyük değer vermek
treasure househazine dairesi
treasure upaklında tutmak
treasurerhaznedar, veznedar
treasuryhazine, maliye dairesi
treasury billhazine bonosu
treasury boardmaliye bakanlığı
treasury bondhazine bonosu
treasury certificatekâğıt para
treasury departmentmaliye bakanlığı
treasury notehazine bonosu
treasury officehazine dairesi
treasury stocksdevlet tahvilleri
treasury warrantmaliye senedi
treatmuamele etmek, davranmak, ele almak, düşünmek, saymak, görmek, (to ile) ikram etmek, ısmarlamak, vermek, kimyasal işleme tabi tutmak, elden geçirmek, tedavi etmek, geçirmek, zevk, hoş şey, hoş sürpriz
treat sb like dirthiçe saymak, hor görmek, adam yerine koymamak
treat something as a jokeişi şakaya vurmak
treat with tannintanenlemek
treatisebilimsel inceleme, tez
treatmentmuamele, davranış, tedavi, sağaltım
treatyantlaşma,muahede,saziş,mukavele
treaty powersantlaşmayı oluşturan güçler
treblesoprano, tiz, üç misli, üç kat, üç bölüm, üçlü, tiz, üç misli olmak, üç misline çıkarmak
treble controltizlik ayarı
tree classificationağaç sınıflandırması
treenailkavela, ağaç çivi
trefoil archyonca kemer, üç dilimli kemer
trekuzun ve zor yolculuk yapmak, uzun ve zor yolculuk
trellisbitki kafesi, sırık
trembletitremek, ürpermek, titreme, ürperme, ürperti
tremblertitreşim aygıtı, çıngı zili
tremendousbüyük, çok büyük, çok fazla, kocaman, harika, şahane, nefis, olağanüstü
tremendouslyçok, son derece
tremuloustitrek, titremeli, heyecanlı, gergin
trenchhendek, çukur, siper
trench coattrençkot, yağmurluk
trench ontecavüz etmek,göğmek
trench warfaresiper harbi
trenchantkeskin, sert, acı, etkili
trencherhendek kazma makinesi, tahta tabak
trenchermaniştahı yerinde kimse
trend in pricesfiyatların eğilimi
trendyçok moda, modaya uyan
trepancerrah testeresi, matkap
trespass(başkasının arazisine) izinsiz girmek, başkasının arazisine izinsiz girme, araziye tecavüz
trespass onsuiistimal etmek, kötüye kullanmak
trestlemasa ayaklığı, sehpa
trestle tabletaşınır masa
trestleworkiskele işi, sehpa
triadüçlü, üçlü türküm, üçlü takım
trialduruşma, yargılama, deneme, sınavı, başbelası, dert
trial and errordeneme-yanılma yöntemi
trial balancegeçici mizan, küçük mizan
trial judgeduruşma hâkimi
trial lawyerduruşma avukatı
trial marriagedeneme evliliği
trial perioddeneme süresi
triangleüçgen,üçköşe,üçbucak,triangel
triangle of forceskuvvetler üçgeni
triangularüçgen, üç köşeli
triangulateüçgenlere bölmek, nirengi yapmak
triangulationnirengi, üçgenlere bölme
tribologysürtünmebilim, triboloji
triboluminescencesürtünmeli ışıldama, tribolüminesans
tribulationsıkıntı, dert, sorun, keder
tribunekürsü, platform, tribün
tributarykol, akarsu, geleğen
tributetakdir, övgü, baç, haraç, vergi
tricarüç tekerlekli araba
trichloroethylenetrikloretilen
trichotomyüç kısma bölünme
trichromatictrikromatik, üçrenkli
trickhüner, numara, el çabukluğu, marifet, ustalık, beceri, incelik, muziplik, şeytanlık, (iskambil) el, hile, düzen, dolap, oyun, dalavere, muziplik için yapılmış, muzip, muzır, zor, kazık, (into ile) aldatmak, kandırmak, keleğe getirmek, üçkâğıda getirmek
trickeryhilekârlık, dolap, dalavere, düzen, üçkâğıt
trickinessaldatıcılık, hile, karmaşıklık, kurnazlık
trickledamlamak, akmak, süzülmek
tricksterhileci, düzenbaz, üçkâğıtçı, dalavereci, kazıkçı
trickyustalık ve dikkat isteyen, nazik, ince, hassas, kurnaz, uyanık, üçkâğıtçı, düzenbaz
triclinictriklinik, üç ayrı mihverli (kristal)
tricuspidtriküspit, üçlü kapakçık
tricycleüç tekerlekli bisiklet
tricyclicüçhalkalı, trisiklik
tridentüç dişli çatal, üç çatallı zıpkın
triennialüç yılda bir olan
trifleıvır zıvır, değersiz şey, meyveli tatlı, bir tür jöle
trifle withhafife almak, önem vermemek
triflingönemsiz,değersiz,lağlağı
trifurcateüçlü çatal, üç yollu
triggertetik, (off ile) başlatmak, neden olmak, yol açmak
trigonometrictrigonometrik
trigonometricaltrigonometrik
trihedralüçyüzlü, üç yanlı
trilateralüçlü, üç yanlı, üç yönlü
trilinearüç çizgiden oluşan, üç hatlı
triliteralüç harfli kelime
trilobateüç loplu, üç kısımlı
trim(off ile) kesip düzeltmek, budamak, kırkmak, (with ile) süslemek, kısmak, azaltmak, yenmek, (gemi/uçak) dengelemek, dengelenmek, düzenli, derli toplu, kesme, kırkma, intizam, düzen, form, kondisyon
trimesterüç aylık öğrenim süresi
trimmerfletner ayarlayıcısı, süsleyen kimse, yağcı
trimmingsüs, garnitür, kesilmiş parça
trimming machinekordon makinesi
trimorphismtrimorfizm, üçbiçimlilik
trineüç kat, üçlü, üç misli
trinketincik boncuk, değersiz ziynet
trioüçlü, üç kişilik türküm, trio, üçlü
tripçelme takmak,badalak vurmak,sendeletmek,tökezlemek,sendelemek,takılmak,hata yapmak,gezi,gezinti,kısa yolculuk,takılma,tökezleme,düşme,hata,yanılma,(dil) sürçme,uyuşturucu etkisi,uçuş,trip
trip outuyuşturucu almak, uçmak
trip uphata yaptırmak, yanıltmak, çelme takmak
tripartiteüç bölümlü, üç kısımlı
tripeişkembe, zırva, saçmalık
tripleüç bölümlü, üç misli, üç kat fazla, üç katına çıkmak, üç katına çıkarmak
triple allianceüçlü ittifak
triple jumpüç adım atlama
triple-core cableüçlü kablo
triple-expansion engineüç genişlemeli makina
triplexüç katlı, üç katlı ev
triplex glassüç katlı kırılmaz cam
triplicateüç benzer bölümden oluşan, üçlü
tripodüç ayaklı sehpa, üç ayaklık
tripperturist, kastanyola
trippingçevik, kıvrak, hafif adımlarla yürüme
trisectüç eşit parçaya bölmek, üçe bölmek
trisectionüç eşit parçaya bölme, üçeşbölüm
tritebasmakalıp, beylik, cıvımış, suyu çıkmış
tritenessbasmakalıplık, beylik olma, cıvımışlık
tritoneüç sesli müzik parçası
triumphzafer, utku, yengi
triumphal processionzafer alayı
triumphantmuzaffer, galip, sevinçli, gururlu
trivialönemsiz, havadan sudan
trivialityönemsizlik, havadan sudan olma, bayağılık
triweeklyüç haftada bir olan
trochilusbir çeşit yağmur kuşu
trochoidteker eğrisi, döner eklem
TrojanTruva kentiyle ilgili, Truvalı
trollsuda oltayı çekerek balık tutmak
trolleyel arabası, yemek servis arabası
trolley cartramvay arabası
trolley manvatman, biletçi
trolloppasaklı kadın, fahişe, sürtük
troopküme, takım, sürü, türküm, ç.askerler, bölük, tabur, alay, izci türkümü
troopersüvari eri, eyalet sakçısı
trophicbesleyici, besinsel
trophyyarışmacıya verilen ödül, ödül, ganimet, av
tropicdönence, ç.tropikal bölge, sıcak bölge
tropic of CancerYengeç Dönencesi
tropic of CapricornOğlak Dönencesi
tropicaltropikal, çok sıcak
tropical rain foresttropikal yağmur ormanı
tropicstropikal kuşak, tropikal bölge, sıcak bölge
trottırıs, tırıs gitmek, tırısa kaldırmak, gitmek, kaçmak
troubleüzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum, tehlike, dert, bela, zahmet, (sosyal/siyasal) düzensizlik, ızdırap, üzüntü, sıkıntı, sorun, kötü taraf, yanlış, rahatsızlık, hastalık
trouble shootingarıza arama, arıza tespiti
troubledtedirgin, üzgün, meraklı, kederli, sıkıntılı
troubleshooteraksaklıkları gideren kimse, düzeltici
troublesomezahmetli, güç, zor, sorun çıkaran, başbelası
troublouszahmetli, güç, karışık
troughyalak, tekne, iki dalga arasındaki çukur, alçak basınçlı hava sahası
trouncesopa çekmek, dövmek, dayak atmak, yenmek
troupeşarkıcı/dansçı/oyuncu türkümü
trousseauçeyiz, gelin eşyası
trowelmala, çepin, küçük bahçe çapası
truancyokulu asma, dersi asma
truantokul kaçağı, kaytarıcı
truceateşkes, ateşkes antlaşması
truck driverkamyon haydavcısı
truck enginekamyon motoru
truck gardenbostan, sebze bahçesi
truckagekamyonla taşıma, taşıma vergini
truckerkamyon haydavcısı, sebze yetiştiricisi
truckingkamyonculuk, kamyon taşımacılığı
trucking industrykamyonculuk endüstrisi
truckle(to ile) boyun eğmek
truculencevahşilik, saldırganlık, kavgacılık, kabadayılık
truculentvahşi, saldırgan, kavgacı
trudgeağır adımlarla yürümek, güçlükle yürümek, uzun yorucu yürüyüş
truedoğru, gerçek, halis, hakiki, gerçek, katışıksız, içten, samimi, gerçek, tam, eksiksiz, düzgün, sadık
true to-e uygun, ile bağdaşan
true to typebeklendiği gibi hareket eden
true-bluedürüst, namuslu, sadık, muhafazakâr, tutucu
truenessdoğruluk, gerçeklik, bağlılık, içtenlik
truffleyer mantarı, domalan, hafif tatlı
truismherkesçe bilinen gerçek, su götürmez gerçek
trulytamamen, tam olarak, tam, gerçekten, içtenlikle
trump(iskambil) koz, koz çakmak, kozla almak
trump upuydurmak, icat etmek
trumperydeğersiz, değersiz (şey)
trumpettrompet, boru, borazan, fil sesi, bağırış, çığlık, böğürtü
trumpetertrompetçi, borucu, haberci, tellal, borazancı
truncatekısaltmak, kısa kesmek
truncationucunu kesme, budama
trundlegüçlükle ilerlemek, güçlükle sürmek
trunkağaç gövdesi, kolsuz, bacaksız ve kafasız insan vücudu, fil hortumu, araba bagajı, büyük eşya kutusu, ç.erkek mayosu
trunk callşehirlerarası alısün konuşması
trunk hosekısa ve bol pantolon
trunk streamana ırmak, anaakarsu
trunkserkek mayosu, erkek mayosu
trunnionmuylu, silindir yatağı
truss(up ile) sımsıkı bağlamak, kriş, makas, destek, kasık bağı
truss bridgekafes köprü, makaslı köprü
trussed beammakaslı kiriş
trustgüven, sorumluluk, bakım, koruma, mutemetlik, tröst, güvenmek, inanmak, ümit etmek, ummak
trust companytröst şirketi
trust deedvekâlet senedi, yediemin sözleşmesi
trust ininanmak, güvenmek
trusteemütevelli, emanetçi
trustee in bankruptcyiflas idaresi
trustee in compositionkonkordato komiseri
trustee processyedieminlik işlemleri
trusteeshipyedieminlik, mutemetlik, vekillik
trustfulherkese güvenen, saf
trustworthinessgüvenilirlik
truthgerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, içtenlik, dürüstlük
truth functiondoğruluk fonksiyonu
truth valuedoğruluk değeri
truthfuldoğru, kesin, doğrusözlü, dürüst
truthfullydoğru olarak, gerçekten
truthfulnessdoğruluk, gerçeklik
trydenemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini bozmak, deneme, kalkışma, girişim
try forelde etmeye çalışmak
try it onüstüne üstüne gitmek, sabrını taşırmak
try on(giysi) prova etmek, giyip denemek, denemek
try sb's patiencesabrını tüketmek
tryingçetin, güç, üzücü, zahmetli
tsunamideprem dalgası, deniz depremi dalgası
tubtekne, leğen, küvet, yuvarlak (plastik) kap
tubetüp, boru, metro, yeraltı treni
tubed tyreşambriyelli lastik
tubeless tyreşambriyelsiz lastik
tubercletüberkül, yumrucuk, şiş, kabarcık
tuberculartüberkülozla ilgili, yumrulu, veremli
tuberculintüberkülin, verem mikrobu
tuberculosistüberküloz, verem
tuberousyumrulu, urlarla kaplı
tuberous-rootedyumru köklü
tubingtüp/boru şeklinde şey, tüp, boru
tubulartüp/boru şeklinde, borulu
tuck(içine) sokmak, tıkmak, katlamak, pli, kırma, pasta/şeker/vb
tuck awayortadan kaldırmak, emin/gizli bir yere koymak
tuck iniştahla yemek, yumulmak
tuckerplise makinesi, yormak
tuckshoppastane,kannadı mağazası
tuftküme, öbek, top, püskül
tufting machinetafting makinesi
tugşiddetle çekmek, asılmak, kuvvetli çekiş, römorkör
tug at sb's heartstringsbirinin yüreğine inmek
tug-of-warhalat çekme oyunu, mücadele, rekabet, çekişme
tuitionöğretim, okul harcı/taksiti
tuitionalöğretimle ilgili
tumbledüşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak, düşme, karışıklık, kargaşa
tumble downdüşmek, düşürmek
tumble drierçamaşır kurutma makinesi
tumbledownyıkık dökük, harap
tumblersu bardağı, sapsız bardak
tumbler drierçamaşır kurutma makinesi
tumbling barrelperdah dolabı
tumefacientşişlik meydana getiren, şişen
tumefactionşişlik, kabartı, şiş, şişme, şişirme
tumefykabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek
tumidşişkin, şişmiş, kabarık
tumultkargaşa, gürültü, patırtı, heyecan
tumultuarygürültülü, patırtılı, telaşlı
tumultuouskarışık, gürültülü, düzensiz, telaşlı
tun up trumpselini uzatmak (yardımcı olmak)
tundratundura, soğuk ağaçsız ova
tundra climatetundra iklimi
tunenağme,hava,mahnı,ezgi,akort,uyum,akort etmek,(makineyi) ayarlamak,köklemek,düzen vermek
tune upayar etmek, ayarlamak, düzen vermek
tunefulahenkli, kulağa hoş gelen, dinlemesi zevkli
tunelessahenksiz, zevksiz
tunertuner, alıcı cihaz, ünalgı, akortçu
tungstentungsten, volfram
tungsten lamptungsten lambası
tunictünik, asker/sakçı ceketi
tuningakort, düzenleme, uydurma, bir istasyonu bulma
tunnel furnacetünel fırın
tupkoç, şahmerdan, (koç) çiftleşmek, tos vurmak
turbidbulanık, çamurlu, karışık, düzensiz
turbidimetertürbidimetre, bulanıklıkölçer
turbidimetrytürbidimetri, bulanıklıkölçüm
turbiditytürbidite, bulanıklık
turbochargerturbo kompresör, turbo
turbogeneratortürboalternatör
turbojet enginetürbojet motoru
turbulencetenek akımı, çalkantılı hava, sertlik, haşinlik, karışıklık, düzensizlik, kargaşa
turbulentvahşi, sert, haşin, düzensiz, karışık, fırtınalı, kontrolsüz
turdbok, kaka, rezil, alçak
turfçimenlik, çimen, çim, at yarışı, çimle kaplamak, çimlendirmek
turf accountyarışta bahis defterini tutan kimse
turf outsepetlemek, kovmak, atmak
turgescenceşiş, şişkinlik, şişlik
turgid(dil/vb.) tumturaklı, abartmalı, şişirilmiş
turgidityşişkinlik, mübalağa
turgidnessşişkinlik, mübalağa
turkey buzzardhindi akbabası
Turkish AirlinesTürk Hava Yolları
Turkish Aviation LeagueTürk Hava Kurumu
Turkish coffeeTürk kahvesi
Turkish oakpalamut meşesi
turmericzerdeçal, hintsafranı
turmeric paperzerdeçal kâğıdı
turmoilkargaşa, karışıklık, telaş
turnçevirmek, döndürmek, çevrilmek, dönmek, dönmek, sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, yöneltmek, doğrultmak, üstüne tutmak, kıvırmak, katlamak, dönüşmek, dönüştürmek, ekşitmek, varmak, ulaşmak, dönme, döndürme, dönüş, sapma, yönelme, değişim, değişiklik, devir, bir şeyi yapma sırası, sıra, hastalık nöbeti, nöbet, şok, sürpriz, heyecan, dönemeç, yetenek, eğilim
turn a blind eyegöz yummak, görmezlikten gelmek
turn a blind eye to-e göz yummak, görmezlikten gelmek
turn a deaf ear tokulak asmamak, işitmezlikten gelmek
turn againstkarşı çıkmak, düşman olmak
turn an honest pennynamusuyla para kazanmak
turn asidebir yana dönmek, vazgeçirmek, döndürmek
turn awaygeri çevirmek, sırt çevirmek, reddetmek, kovmak
turn backgeri dönmek,geri döndürmek,kaytarmak
turn crimson red with shameutançtan kıpkırmızı olmak
turn downdevrik (yaka), sesini kısmak, gücünü azaltmak, reddetmek
turn green with envykıskançlıktan çatlamak
turn inyatmak, (sakçıya) vermek, teslim etmek
turn in one's gravemezarında sümükleri sızlamak
turn indicatordönüş göstergesi
turn intodeğişmek, kesilmek, dönmek
turn offkapatmak, kesmek, sapmak, yol vermek
turn onaçmak, aniden saldırmak, heyecanlandırmak
turn on one's heelsdönüp gitmek
turn on the lightışığı açmak
turn on the waterworksgözyaşı dökmek
turn one's back onsırtını çevirmek
turn one's stomachmidesini bulandırmak
turn one's toes upnalları dikmek
turn outsöndürmek, kapatmak, kesmek, kovmak, göndermek
turn overüzerinde düşünmek, ele almak, çevirmek, devirmek
turn over a new leafyeni bir yaşama başlamak
turn over todenetimini bırakmak/vermek
turn roundçevirmek, dönmek, fikrini değiştirmek
turn sb adriftyüzüstü bırakmak
turn sb over toteslim etmek
turn sb's headbirinin başını döndürmek
turn sb's stomachbirinin midesini bulandırmak
turn sth over tovermek, bırakmak
turn tailyüz geri edip kaçmak
turn the cornerköşeyi dönmek, tehlikeyi geçiştirmek
turn the knifeyarayı deşmek
turn the scalesağır basmak
turn the tables on sbyağdayı birinin aleyhine çevirmek
turn toyardım istemek, başvurmak, işe koyulmak
turn turtlealabora olmak, altüst olmak, ters dönmek
turn upbul(un)mak, çıkıp gelmek, gelmek, sesini açmak
turn up one's nose atburun kıvırmak
turn up trumpsyardımcı olmak, yardımda bulunmak
turn yellowtavşan yürekli olmak
turnabledöner, çevrilebilir
turnaboutdönge,sapma,dönme,döneklik
turnbucklegerme donanımı, liftin uskuru
turncoat(partiden/vb.) dönen, dönek
turnedtorna edilmiş, torna ile işlenmiş
turnerytornacılık, torna işi
turning chiseltorna kalemi
turning lathetorna tezgâhı
turning pointdönüm çekidi
turning tooltorna kalemi, torna takımı
turnouttoplantı mevcudu, iştirakçi sayısı, toplantıya katılanların sayısı, ürün, üretim miktarı, giyim zevki/biçimi, giyiniş tarzı, geniş sapak, park yeri
turnoveriş miktarı, yapılan iş, görülen iş, toplam satış, ciro, yeni alınan işçi sayısı, sermaye devri, meyveli turta
turnover taxmuamele vergisi
turnpike(pullu) özel sürat yolu
turnstileturnike, dönerkapı
turnstile antennaturnike anten
turntablepikap, pikap platformu
turnupkatlı, katlı kısım, şans
turpentine treekatran ağacı
turpitudeadilik, alçaklık, ahlaksızlık
turpsterebentin, teremerti
turret lathetorna tezgâhı
turretedkule biçimindeki, kuleli
turtlebackbalık sırtı güverte
tuskfil/yaban domuzu dişi
tusk tenonşaşırtmalı geçme
tussle(with ile) kapışmak, döğüşmek, kapışma, döğüşme, kavga
tutelaryvasi olan, himaye eden
tutorözel öğretmen, (birdemde) öğretmen
tutorial(birdemde) küçük sınıfa verilen ders
tutorshipözel öğretmenlik, vesayet, vasilik
tutubalerinlerin giydiği kat kat eteklik
twanggenizden konuşma, tıngırtı
twatyarak, sik, dalyarak, dangalak
tweak(kulak/burun/vb.) burkuvermek, bükmek
tweetcik, cikleme, cıvıltı, ciklemek, cıvıldamak
tweetertivitır, yüksek tezlikli (tiz) hoparlör
twiddle(parmaklarını) oynatmak
twiddle one's thumbszaman öldürmek
twilight airglowtan aydınlığı
twillkabarık dokunmuş kumaş, tuval
twinikiz, ikili, çifte, çift
twin feederikili besleyici
twinbornikiz olarak doğmuş
twinekınnap,kendir,kalın sicim,döndürmek,çevirmek,bükmek,kıvırmak
twingince dal, sürgün, anlamak
twinkleparıldamak, parıltı
twinklingan, çok kısa zaman
twinningikiz kristal oluşumu
twirlhızla dönmek, hızla döndürmek, çevirmek
twistbükmek, kıvırmak, çevirmek, döndürmek, şeklini değiştirmek, bükmek, bükülmek, kıvırtmak, burkmak, anlamını saptırmak, çevirmek, bükme, bükülme, kıvırma, çevirme, döndürme, anlamını saptırma, dönemeç, beklenmedik değişiklik, cilve, tvist, meyil, eğilim
twist around one's little fingerparmağında oynatmak
twist sb's armağzından girip burnundan çıkmak, mecbur etmek
twist the knifeyarayı deşmek
twistedbükülmüş, burkulmuş, şaşkın
twisterüçkâğıtçı, düzenbaz, dolandırıcı
twistingburma, burulma, torsiyon
twitchaniden kıpırdatmak, aniden kıpırdamak, seğirmek, aniden çekmek, asılmak, seğirme, kıpırtı, ani çekiş
twittercıvıldamak, şakımak, hızlı/heyecanlı bir şekilde konuşmak
two cylinderiki silindirli
two-chamber systemçift meclis jüyesi
two-colour printingçift renkli basım
two-dimensionalikiboyutlu
two-edgediki ağızlı, iki anlamlı
two-facedikiyüzlü, sahtekâr
two-foldiki kat, iki misli
two-pieceiki parçalı, ikili
two-seateriki kişilik uçak
two-stageiki kademeli, iki aşamalı
two-stepiki kademeli, iki hatveli
two-wayçift yönlü, gidiş-geliş, iki yollu, iki yönlü
two-way cockçift yollu musluk
two-way communicationçift yönlü iletişim
two-wheeledçift tekerlekli
twosomeikili, iki şey/kişi
tycoonkodaman, büyük işadamı
tykesokak köpeği, kaba herif, yaramaz çocuk
tympanitistimpan zarı iltihabı
tympanumbaskı plağı, kulak davulu, kulak zarı
typetip, çeşit, tür, matbaa harfi, hurufat, örnek, daktilo ile yazmak, daktilo kullanmak
type barsatır çubuğu, harf kolu
type throughdoğrudan yazmak
typecasthep aynı tür rol vermek
typefacebasılan harf ölçüsü/stili
typescriptdaktilo metni, daktilo yazısı
typesettingdizgi, dizgicilik
typesetting machinedizgi makinesi
typewritedaktiloyla yazmak
typewriterdaktilo, yazı makinesi
typewriter ribbondaktilo şeridi
typhoid bacillustifo mikrobu
typify-in tipik bir örneği olmak
typistdaktilo kullanan kimse, daktilo
typographerbasımcı, matbaacı, dizmen
typographicbaskı/basımcılık ile ilgili
typographical errorbaskı hatası
typographytipografya, basımcılık, matbaacılık
typologicaltipoloji ile ilgili
typologytiplendirme, tipoloji
tyrannizezalimce yönetmek, zorbalık etmek
tyrannyzorbalık, zulüm, zorba hükümet
tyrantzorba, zorba hükümdar, tiran
tyre chainpatinaj zinciri
tyre pressurelastik hava basıncı
tyrian purplekoyu mor boya