İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 2180 names in this directory beginning with the letter L.
lab
laboratuvar

labdanum
laden

label
etiket,yarlık,yafta,etiketlemek,etiket yapıştırmak,sınıflandırmak,tanımlamak

labial
dudaksıl (ünlü), dudaksıl (ünlü)

labial assimilation
küçük ünlü uyumu

labial harmony
küçük ünlü uyumu

labialization
dudaksıllaşma

labile
kararsız, düzensiz, çabuk değişen

labio-palatal
dudaksıl-damaksıl

labio-velar
dudaksıl-artdamaksıl

labiodental
dişsil-dudaksıl, dudaksıl-dişsil

labor
bkz.labour

laboratory
laboratuvar

laboratory assistant
laborant

laboratory glove
laboratuvar eldiveni

laborious
yorucu, zahmetli, güç

Labour
İşçi Partisi üyesi, İşçi Partisi'ne ilişkin, çalışma, emek, iş, işçi, işçi sınıfı, doğum, doğurma, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güçlükle hareket etmek, boğuşmak, ayrıntılara girmek

labour agreement
iş sözleşmesi

labour costs
işçilik masrafları

labour court
iş mahkemesi

labour dispute
iş uyuşmazlığı

labour emigration
emek göçü

labour exchange
iş ve işçi bulma kurumu

labour force
işgücü

labour intensive
emek-yoğun

labour market
emek piyasası

labour of love
karşılık beklemeden yapılan iş

Labour Party
işçi Partisi

labour relations
işçi-işveren ilişkileri

labour saving
işten tasarruf sağlayan

labour turnover
işçi devri

labour union
işçi sendikası

labour wages
işçi vergini

labourer
işçi, emekçi

labouring
çalışan

laburnum
sarısalkım

labyrinth
labirent

labyrinthine
labirent gibi

lac
lak, laka

lac-dye
lak boyası

laccolith
lakolit, mantarsı kayaç

lace
bağcık, bağ, dantela, bağlamak, (hafif bir içkiye) az miktar sert içki katmak

lace into
yumrukla saldırmak

laced shoe
bağlı ayakkabı

lacerate
yırtmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak

laceration
yırtma, parçalanma, kesilme, incitme

lachrymal
göz yaşına ait

lachrymation
göz yaşı akıtma, ağlama

lachrymose
sulu gözlü, acıklı, göz yaşartıcı, gözü yaşlı

lacing
aşırı delgileme

lack
-sizlik çekmek, -den yoksun olmak, olmayış, yokluk, eksiklik, -sizlik

lackadaisical
cansız, tembel, ilgisiz, uyuşuk

lackaday!
Eyvah!, Heyhat!

lackey
dalkavuk, yağcı, yalaka

lacking
eksik, kayıp, yok

laconic
veciz, az ve öz söz kullanılan, kısa ve anlamlı

laconicism
özlülük, veciz ifade

lacquer
vernik, cila, (saç) sprey, verniklemek, cilalamak

lacrimal
gözyaşı ile ilgili

lacrimal gland
gözyaşı bezi

lactam
laktam

lactase
laktaz

lactate
laktat, emzirmek, süt vermek

lactation
emzirme

lacteal
süte ait, sütlü

lactic
laktik

lactic acid
laktik asit, süt asidi

lactic fermentation
laktik mayalanma

lactiferous
süt veren

lactometer
laktometre

lactone
lakton

lactose
laktoz, süt şekeri

lacuna
sümükte bulunan boşluk

lacunar
tekneli tavan

lacustrine
göl, gölle ilgili

lacustrine deposit
göl birikintisi

lacustrine sediment
göl tortusu

lacy
dantel gibi, dantelli

lad
delikanlı, genç

ladder
el merdiveni, çorap kaçığı, (çorap) kaçmak, kaçırmak

ladder dredger
kovalı tarak

ladder-proof
kaçmaz

ladder-stitch
iğneardı teyel, çapraz teyel

laddie
delikanlı, oğlan

lade
yüklemek

laden
(with ile) yüklü, dolu

lading
yükleme

lading port
yükleme limanı

ladle
kepçe, kepçeyle koymak/servis yapmak

ladleful
kepçe dolusu

lady
hanımefendi, kadın, bayan

lady-in-waiting
nedime

lady-killer
kadın avcısı

ladybird
uğurböceği

ladybug
uğurböceği, gelinböceği, hanımböceği

ladykiller
kadın avcısı, çapkın

ladylike
hanımca, hanım gibi, nazik

ladylove
sevgili, metres, sevilen kadın

laevo-rotatory
sola çeviren

laevorotatory
sola çeviren

laevulose
levüloz

lag
(behind ile) yavaş ilerlemek, arkadan gelmek, (boru) keçe ya da asbest kaplamak

lag angle
gecikme açısı

lager
bir tür hafif bira

laggard
ağır, tembel, haylaz, tembel kimse

lagging
yalıtım, izolasyon, kaplama, döşeme

lagoon
denizkulağı, kıyı gölü

laicize
laikleştirmek

laid up
biriktirmek

lair
vahşi hayvan ini

laird
emlak sahibi

laissez faire
müdahale etmeme, serbest bırakma, bırak yapsınlar

laity
meslekten olmayanlar

lake
göl

lake breeze
göl meltemi

lam
dövmek, dayak atmak

lamb
kuzu, kuzu eti, kuzulamak

lamb chop
kuzu pirzolası

lamb's wool
kuzu yünü

lambaste
dövmek, pataklamak, dayak atmak

lambency
hafif parlaklık

lambent
alev gibi yalayarak yayılan

Lambert
lambert

lambrequin
kapı üzerine asılan süs, perde

lambskin
kuzu derisi

lame
topal, aksak, zayıf, inanılması güç, topal etmek

lame duck
işe yaramaz kimse, sakat kimse

lame excuse
kabul edilmez özür, sudan bahane

lamella
ince levha, pul

lamellar
pullu, katmanlı, yapraksı

lameness
topallık, zayıflık

lament
ağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını tutma

lamentable
içler acısı, acınacak, ağlanacak

lamentation
yas, feryat, figan, ağıt

lamia
vampir

lamina
lamina

laminae
levha, ince yaprak, tabaka

laminar
yaprak halinde, yapraksı, laminer

laminar flow
laminer akım, düzgün akış

laminate
ince tabakalar halindeki bir maddeyi üst üste koyarak daha dayanıklı bir madde haline getirmek, ince tabakaların üstüste konmasından elde edilen madde

laminated
yapraklı, levhalı

laminated beam
katmerli kiriş, yapraklı kiriş

laminated spring
düz yay, yaprak yay

lamination
yapraklanma, tabaka, ince levha

lammergeier
kuzu kuşu, baysungur

lamp
lamba

lamp black
is, lamba isi

lamp chimney
lamba şişesi

lamp holder
lamba duyu

lamp post
çıngı direği

lamp socket
ampul duyu

lampblack
kandil isi

lamplight
lamba ışığı

lamplighter
lambacı

lampoon
taşlama, hiciv

lampooner
hicivci

lampoonist
hiciv yazarı

lamppost
çıngı direği

lamprey
taşemen, bufa balığı

lamprophyre
lamprofir

lampshade
abajur

lanate
yünlü, yün gibi

lance
mızrak, kargı

lanceolate
mızrak biçiminde

lancer
mızraklı süvari, mızraklı

lancet
neşter, sivri kemer

lancet arch
sivri kemer

lancinating
keskin (ağrı)

land
toprak, kara parçası, ülke, vatan, aynı türden toprak parçası, alan, arazi, toprak, kişisel arazi, arsa, karaya çıkmak, karaya indirmek, karaya getirmek, iniş yapmak, yere inmek

land a blow
bir yumruk oturtmak

land agent
emlak komisyoncusu

land bank
tarım bankası, emlak bankası

land breeze
kara meltemi

land cable
kara kablosu

land carriage
kara taşımacılığı

land clearing
tarla açma

land crab
kum yengeci

land drainage
arazi drenajı

land fog
kara sisi

land forces
kara kuvvetleri

land holder
arazi sahibi

land management
arazi amenajmanı

land measure
arazi ölçüleri jüyesi

land mine
kara mayını

land on one's feet
şansı yaver gitmek

land owner
toprak sahibi

land reclamation
toprak kazanma, arazi kazanma

land reform
toprak reformu

land register
tapu sicili

land registery
kadastro

land tax
arazi vergisi

land tortoise
karakaplumbağası

land transportation
karayolu taşımacılığı

land wind
kara rüzgârı

landau
lando, lando araba

landed
geniş arazisi olan, büyük toprak sahibi olan

landed estate
taşınmaz mal, gayrimenkul mülk

landed property
arazi, emlak, taşınmaz mal

landed proprietor
toprak sahibi

landfall
karanın görünmesi

landfill
arazi doldurma, arazi yükseltme

landholder
arazi sahibi

landing
karaya çıkma/çıkarma, (uçak) iniş, iskele, merdiven sahanlığı

landing aid
iniş yardımcısı

landing area
iniş alanı

landing beam
iniş farı

landing craft
çıkarma gemisi

landing gear
(uçak) iniş takımı

landing ground
iniş alanı

landing place
iskele

landing ship
çıkarma gemisi

landing stage
iskele, rıhtım

landing strip
iniş yolu, yangın merdiveni

landlady
ev sahibesi, pansiyoncu kadın

landless
topraksız, arazisiz, mülksüz

landlocked
kara ile çevrili

landlord
mal sahibi, emlak sahibi, otelci, pansiyoncu

landmark
sınır taşı, dönüm çekidi, (bir yeri bulmada/vb.) işaret olarak kullanılan nesne/yer/vb.

landowner
arazi sahibi

landscape
kır manzarası, peyzaj, (ev/fabrika/vb.) çevresini yeşillendirmek, çevresine bahçe yapmak

landscape architect
peyzaj mimarı

landscape architecture
peyzaj mimarisi

landslide
heyelan, toprak kayması, (saylavda) büyük başarı

landslip
toprak kayması

landsman
denize alışık olmayan adam

lane
dar sokak, dar yol, dar geçit, yol, şerit

lane line
şerit çizgisi

lang syne
geçmiş zaman, eski zaman

language
dil, lisan

language interpreter
dil yorumlayıcı

language processors
dil işleyiciler, dil işlemciler

language school
dil okulu

language translator
dil çevirici

languid
uyuşuk, ağır hareket eden, halsiz

languish
isteksiz olmak, güçsüzleşmek, gevşemek, (in ile) erimek, çürümek, acı çekmek

languish in
erimek, çürümek, acı çekmek

languishing
kuvvetsiz, baygın

languor
halsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, gevşeklik, rehavet

languorous
yorgun, bitkin, tembel, parlak, çekici

laniary
köpekdişi

laniferous
yünlü, yün veren

lank
(saç) düz ve cansız

lanky
uzun boylu ve zayıf, sırık gibi

lanneret
bir cins doğan

lanoline
lanolin

lantern
fener

lantern slide
slayt, diya

lanthanide
lantanit

lanthanite
lantanit

lanthanum
lantan

lanyard
çekme ipi, savlo, kordon, filadur

lap
kucak, oturan kimsenin kalçasından dizine kadar olan ön bölümü, (yarışta) tur, (yarışta) tam tur atmak, (yarışta) rakibini bir turluk farkla geçmek, yalayarak içmek, (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak, dalgaların çarpması, çarpma sesi

lap dovetail
sandık geçmesi

lap joint
bindirme, bindirme ek

lap sth up
eyvallah demek

lap-top computer
dizüstü bilgisayar

laparotomy
karın amaliyatı

lapbelt
emniyet kemeri

lapel
klapa

lapel microphone
yaka mikrofonu

lapidary
taşa işlenmiş, gösterişli, hakkâk, oymacı

lapidate
taşlamak

lapis lazuli
lacivert taşı

Lapland
Laponya

lappet
sarkık şey

lapping
alıştırma

lapping compound
alıştırma macunu

lapse
küçük kusur, hata, yanlış, (zaman) geçme, ara, (into ile) derece derece azalmak, düşmek, alçalmak, batmak, gömülmek, (from ile) inanç ve prensiplerinden vazgeçmek, (iş anlaşması) son bulmak, yürürlükten kalkmak

lapse into silence
sessizliğe gömülmek

lapse of justice
adli hata

lapse of the pen
yazma yanlışı

lapse of time
zamanaşımı

lapsus calami
kalem hatası

lapsus linguae
dil sürçmesi

laptop
dizüstü

laptop computer
dizüstü bilgisayar

lapwing
kızkuşu

larboard
geminin iskele tarafı

larcenist
hırsız

larceny
hırsızlık

larch
karaçam

lard
domuz yağı

larder
kiler

lares et penates
manevi değeri olan eşya

large
büyük, iri, geniş, bol, çok

large intestine
kalınbağırsak

large manufacture
büyük ölçekli üretim

large radish
bayırturpu

large scale
geniş çaplı

large-minded
anlayışlı, serbest fikirli, hoşgörülü

largehearted
iyi kalpli, halden anlayan

largely
çoğunlukla, ekseriyetle, ziyadesiyle

largeness
büyüklük, genişlik

largess
bkz.largesse

largesse
ihsan, bağış

largish
büyükçe, iricek

largo
largo, ağır, largo, ağır ağır

lariat
bkz.lasso

lark
şaka, eğlenme, takılma, gırgır, tarlakuşu

larkspur
hezaren çiçeği

larrup
dayak atmak

larva
larva, tırtıl, kurtçuk

larva state
larva dönemi

larval
larva ile ilgili, kurtçuk halinde

laryngeal
gırtlaksıl, gırtlakta oluşan, boğazla ilgili

laryngitis
larenjit, gırtlak yangısı

larynx
gırtlak

lasagna
lasanya

lascivious
şehvetli, şehvet düşkünü

lasciviousness
şehvet

laser
lazer (aygıtı)

laser beam
lazer ışını

laser memory
lazer bellek

laser printer
lazer yazıcı

lash
kırbaçlamak, (about ile) aniden hareket etmek ya da vurmak, şiddetle çarpmak, sıkıca bağlamak, kamçı darbesi, ani ve haşin hareket

lash about
aniden hareket etmek, şiddetle çarpmak

lash oneself into a fury
çatmak

lash out
saldırmak, azarlamak, paylamak

lashing
kırbaçlama, azarlama, bağlama

lass
kız

lassitude
dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk

lasso
kement

last
son, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak, son olarak, en son, sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak

last ditch
son çare

last judgement
kıyamet günü

last quarter
son dördün

last week
geçen hafta

last wish
son arzu

last year
bıldır

last-in
first-out, son giren ilk çıkar

lasting
dayanıklı, sağlam, bitmeyen, tükenmeyen, sürekli, kalıcı

lastly
son olarak

latch
kapı mandalı, kapı kilidi, kilitlemek, mandallamak

latch key
kapı anahtarı

latch on
anlamak, çakozlamak, uyanmak

latch onto
anlamak, çakozlamak

latchkey
kapı anahtarı

late
geç, gecikmiş, I'm late., (sögen/zaman) geç, son, yeni, taze, geç olarak, geç, sonuna doğru, sonlarında, sabık, eski, rahmetli

lately
son günlerde, son zamanlarda, yakınlarda

latency
gizli kalma, gizlilik

latency time
gecikme zamanı, bekleme süresi

lateness
geç olma

latent
ortada olmayan, gizli

latent heat
gizli ısı

latent image
görünmeyen resim, gizli görüntü

latent period
mikropların kuluçka dönemi

later on
daha sonra

lateral
yan, yanal

lateral bud
yan tomurcuk

lateral deviation
yanal sapma

lateral erosion
yandan aşınma, yanlama aşınma

lateral inversion
yanal terslik, yanda bulunan ters görüntü

lateral pressure
yanal basınç

lateral section
yan kesit

lateral spillway
yan dolusavak

lateral thrust
yanal basınç

laterite
laterit, kırmızı kil

latest
en son haber/moda, /vb

latex
lateks

lath
sıva tirizi, bağdadi çıta, lata ile kaplamak

lath and plaster
bağdadi kaplama

lathe
torna tezgâhı

lathe bed
torna kızağı, torna yatağı

lathe carrier
torna fırdöndüsü

lathe chuck
torna aynası

lathe tool
torna takımı

lather
sabun köpüğü, köpük, (sabun) köpürmek, köpürtmek, sabunlamak

lathing
çıta işi, bağdadi, kaplama

lathwork
bağdadi işi, kafes işi

Latin
Latin, Latince

Latinist
Latince bilgini

latish
biraz geç

latitude
enlem, rahatlık, serbestlik, özgürlük

latitudes
bölge

latitudinal
enine olan

latitudinarian
serbest fikirli

latrine
(özellikle düşergelerde) hela

latten
ince sac levha, pirinç kaplama

latter
sonraki, son, ikincisi, iki şeyden sonuncusu, son söylenilen

latter end
ölüm

latter-day
modern, çağa uygun

latterly
son zamanlarda, bu yakınlarda

lattice
kafes

lattice beam
kafes kiriş

lattice bridge
kafes kirişli köprü

lattice coil
kafes bobin

lattice dynamics
kafes dinamiği

lattice energy
kafes enerjisi, örgü erkesi

lattice girder
kafes kiriş

lattice truss
kafes kiriş

lattice work
kafes işi

latus rectum
özkiriş

Latvia
Letonya

laud
övme, methiye, övmek, methetmek

laudable
(davranış/vb.) övgüye değer, beğenilen

laudanum
afyon tentürü, lavdanom

laudation
övme, sitayiş

laudatory
övücü

laugh
(kahkahayla) gülmek, gülüş, kahkaha

laugh at
(kimese) gülmek

laugh like a drain
makaraları koyvermek

laugh off
önemsememek, gülüp geçmek

laugh until one cries
uğunmak

laugh up one's sleeve
bıyık altından gülmek

laughable
gülünç, komik

laughing
gülen, güldürücü, komik, gülme, gülüş

laughing gas
güldürücü gaz

laughter
kahkaha, gülüş

launch
(gemi) denize indirmek, (roket) fırlatmak, (plan/hareket/yeni bir yaşam/vb.) başlatmak, (at ile) fırlatmak, hızla atmak, (gemiyi) suya indirme, büyük motorlu sandal, motorbot

launch an investigation
soruşturma başlatmak

launcher
suya indirici, mancınık, katapult, fırlatıcı, fırlatma rampası

launching
denize indirme, fırlatma (roket), suya indirme

launder
(giysi) yıkayıp ütülemek

launder money
kara parayı aklamak

launderette
çamaşırhane

launderyman
çamaşırcı

laundress
çamaşırcı

laundromat
bkz.launderette

laundry
çamaşırhane, çamaşır

laundry blue
çamaşır çividi

laurel
defne ağacı

laurelled
defne dalıyla süslenmiş, ödül kazanmış

lauryl
laurik

lav
yüznurama

lava
lav

lava flow
lav akıntısı

lavage
lavaj

lavation
yıkama

lavatory
hela, tuvalet, yüznumara

lavatory faucet
lavabo musluğu

lavender
lavanta

laver
büyük el leğeni

lavish
savurgan, tutumsuz, bol, çok, (on ile) cömertçe vermek

lavishness
savurganlık

law
kanun, yasa, kural, hukuk, sakçı

law costs
mahkeme giderleri

law for combating terrorism
terörle mücadele yasası

law of acceleration
ivme kanunu

law of conservation of energy
enerji korunumu kanunu

law of conservation of matter
maddenin sakınımı kanunu

law of contracts and torts
borçlar hukuku

law of definite proportions
belirli oranlar yasası

law of demand
talep kanunu

law of dominance
başatlık yasası, baskın karakter kanunu

law of exponents
üstler kuralı

law of floating
yüzme kanunu

law of heat exchange
ısının yer değiştirme kanunu

law of inertia
eylemsizlik kanunu

law of jungle
orman yasası

law of nations
uluslararası hukuk

law of refraction
kırılım yasası

law of succession
miras hukuku

law office
hukuk bürosu

law school
hukuk bilimyurdu

law-abiding
yasaya saygı gösteren, dürüst

lawbook
kanunname

lawbreaker
kanun tanımayan kimse

lawful
yasalara uygun, yasal, yasalara uyan

lawfulness
kanuna uygunluk, yasallık

lawgiver
kanun yapan kimse,kanunverici

lawless
vahşi, kontrolsüz, serkeş, başıbozuk, yasadışı

lawlessness
kanunsuzluk, düzensizlik, kargaşa

lawmaker
meclis üyesi,kanunverici

lawn
çim, çimenlik

lawn mower
çimen biçme makinesi

lawn sprinkler
çim fıskıyesi, bahçe musluğu

lawrencium
lavrensyum

lawsuit
dava

lawyer
avukat,aklavcı

lax
ilgisiz, umursamaz, kaygısız, dikkatsiz, tembel, savsak, kontrolsüz

laxative
müshil

laxity
gevşeklik

lay
yaymak, sermek, koymak, dizmek, yerleştirmek, döşemek, sürmek, değdirmek, hazırlamak, yumurtlamak, yatıştırmak, yüklemek, isnat etmek, yatırmak, üstüne oynamak, kab, arg.düzmek, sikmek, kaymak, (hukuk/tıp/vb.belli bir öğrenim dalında) profesyonel olmayan, eğitim görmemiş

lay a foundation
temel atmak

lay about one
sağına soluna vurmak

lay an egg
fiyasko vermek

lay an embargo on
ambargo koymak

lay aside
saklamak, biriktirmek, bırakmak, vazgeçmek

lay at the door of
suçlamak, kabahat yüklemek

lay awake
gözüne uyku girmemek

lay by
biriktirmek, bir kenara koymak

lay days
astarya, yükleme ve boşaltma süresi

lay down
belirlemek, saptamak, depolamak, yere bırakmak

lay for
-e pusu kurmak

lay hands on
tutmak

lay in
depolamak, saklamak, biriktirmek

lay in an ambush
pusu kurmak

lay into
saldırmak

lay it on thick
övmek, göklere çıkarmak

lay it on with a trowel
ballandıra ballandıra anlatmak

lay low
yatağa sermek

lay off
(geçici olarak) işten çıkarmak

lay on
temin etmek, sağlamak, üzerine atılmak

lay one's cards on the table
gizlisi saklısı olmamak, açık ve dürüst olmak

lay out
plan, tertip, maket, düzen, yere sermek, yaymak, planlamak

lay siege to
kuşatmak

lay sth on the line
dobra dobra konuşmak

lay sth to waste
altını üstüne getirmek

lay the fire
ateşi yakmak

lay the foundation stone
temelini atmak

lay the foundations
temel atmak

lay to rest
gömmek, defnetmek

lay up
(hastalık) yatağa düşürmek, biriktirmek

lay waste
harap etmek, yakıp yıkmak, tahrip etmek

layabout
(İİ) tembel, işten kaçan kimse, kaytarıkçı

layer
tabaka, kat, bir şey yayan kimse/makine, yayıcı, tabakalar halinde yaymak

layman
meslekten olmayan kimse

layout
bahçe, kent, /vb.yerlerin planlaması, yapı plan ya da çizimi

layout plan
vaziyet josparı, konumtasar

layshaft
(oto) yardımcı şaft, ara mili

lazaretto
karantina yeri, erzak ambarı

laze
(away/around/about ile) tembelce vakit geçirmek, tembellik etmek, tembellikle ya da hareketsiz geçirilen kısa süre, tembellik

lazily
miskin miskin

laziness
tembellik

lazy
tembel, erincek, ağır, uyuşuk, yavaş hareket eden, tembellik/uyuşukluk veren

lazy tongs
zikzak maşa

lazybones
tembel adam

lea
çayırlık, mera

leach
filtre, süzmek, filtre etmek

leaching
katıdan özütleme, liçing

lead
götürmek, rehberlik etmek, (nereyese) götürmek, ulaştırmak, inandırmak, ikna etmek, yönetmek, liderlik etmek, idare etmek, önde sürmek, kılavuzluk, öncülük, başrol, (of/over ile)(uzaklık/sayı/vb.) ileride olma, önde gelme, tasma kayışı, ara kablosu, ipucu, delil, kurşun, kalem kurşunu, grafit, anterlin

lead a person a pretty dance
birinin başına çorap örmek

lead acetate
kurşun asetat

lead alloy
kurşun alaşımı

lead angle
avans açısı, öndelik açısı

lead astray
yoldan çıkarmak

lead bath
kurşun banyosu

lead chromate
kurşun kromat

lead coated
kurşun kaplı, kurşun örtülü

lead glass
kurşun cam

lead manager
lider yönetici

lead nitrate
gümüş nitrat

lead off
başlangıç, başlamak, başa geçmek

lead on
yutturmak, kandırmak, inandırmak, götürmek

lead pencil
kurşunkalem

lead peroxide
kurşun peroksit

lead poisoning
kurşun zehirlenmesi

lead sb a dance
birinin başına iş açmak, birini üzmek

lead sb by the nose
parmağında oynatmak

lead sb on
kandırmak

lead sb up the garden path
birini üç kâğıda getirmek

lead screw
ana mil

lead sulphide
kurşun sülfür

lead the life of Riley
bir eli yağda bir eli balda olmak

lead to
-e yol açmak, neden olmak

lead up to
sözü belli bir çekide getirmek

lead-free
kurşunsuz

lead-free motor fuel
kurşunsuz benzin

leaded
kurşunlu, kurşun kaplı

leaded bronze
kurşun tuncu

leaden
kurşuni renkli, üzgün, kederli

leader
önde gelen kimse,başta gelen kimse,lider,yetekçi,başkan,başyazı,baş makale

leader of the party
parti başkanı

leadership
liderlik, önderlik

leading
en önemli, ana, temel, yol gösteren, kılavuzluk eden, yöneten, önde olan

leading article
başmakale

leading axle
ön aks, kılavuz dingil

leading case
emsal oluşturan olay, içtihat

leading edge
hücum kenarı, en ön kısım

leading lady
başrol oynayan kadın, başrol oyuncusu kadı

leading man
başrol oyuncusu erkek, başrol oynayan erkek

leading screw
kılavuz vida

leading wheel
ön tekerlek, kılavuz tekerlek

leading-in cable
giriş kablosu

leaf
(bitki) yaprak, sayfa, yaprak, (özellikle altın ve gümüş) ince tabaka, yaprak

leaf bud
yaprak tomurcuğu

leaf curl
kıvırcık baş hastalığı

leaf electroscope
yapraklı elektroskop

leaf green
yaprak yeşili

leaf roll disease
yaprak kıvrılma hastalığı

leaf scar
yaprak izi

leaf spring
düz yay, yaprak yay

leaf through
göz gezdirmek

leafage
yapraklar, yeşillik

leafiness
yaprakları bol olma

leafless
yapraksız

leaflet
broşür

leafy
yapraklarla kaplı, yapraklı

league
dernek, birlik, lig

League of Nations
Milletler Cemiyeti

leak
su sızdıran delik ya da çatlak, (gaz/vb.) sızıntı, (haber/vb.) sızma, sızıntı, (gaz/vb.) sızdırmak, sızmak, (haber/vb.) sızdırmak

leak detector
sızıntı detektörü

leak out
(haber/vb.) ortaya çıkmak, sızmak

leakage
sızıntı, sızma

leakage current
kaçak akımı, sızıntı akımı

leakage indicator
kaçak göstergesi

leakage radiation
kaçak radyasyon, sızıntı ışınım

leaking water
kaçak su, sızan su

leakproof
sızdırmaz

leaky
sızıntılı, sızdıran, delik

lean
yana yatmak, (öne doğru) eğilmek, dayanmak, yaslanmak, söykenmek, çok zayıf, sıska, (et) yağsız, verimsiz, kıt

lean coal
zayıf kömür

lean-to roof
sundurma çatı

leaning
eğilim

leanness
zayıflık, verimsizlik

leap
sıçramak,atlamak,(üstünden) atlamak,tullanmak,sıçrama,atlama,atlanılan uzaklık,sıçrama uzaklığı,ani yükselme,fırlama,artış

leap at
bayıla bayıla kabul etmek, atlamak

leap year
ekliyıl, artıkyıl

leapfrog
birdirbir oyunu

learn
öğrenmek

learn one's lesson
dersini almak, ağzı yanmak

learned
bilgili

learner
öğrenci,şakirt,bir şeyi öğrenmekte olan kimse

learning
bilgi

lease
kira kontratı, (out ile) kontratla kiralamak

lease holder
kiracı

leased line
kiralanmış hat, özel hat

leasehold
sözleşme ile kiralanmış emlak

leaseholder
kiracı, müstecir

leaser
kiralayan

leash
tasma

leasing
kiralama, finansal kiralama, leasing

least
be.en az, en küçük, adl.en küçük sayı, en küçük miktar, en az

least common multiple
en küçük ortakkat

least effort
en az çaba yasası

leastways
en az, hiç olmazsa

leather
deri

leather belt
kösele kayış

leather goods
deri eşyalar

leathercloth
deriye benzer bir tür kumaş

leatherette
cilt bezi, meşin kap

leathern
deriden yapılmış

leathery
kösele gibi, sert, kalın

leave
ayrılmak, bırakmak, terketmek, bırakmak, bakımına bırakmak, sorumluluğuna bırakmak, izin

leave in the lurch
yüzüstü bırakmak

leave no stone unturned
her yolu denemek

leave off
vazgeçmek, bırakmak

leave one to one's fate
kaderiyle baş başa bırakmak

leave one's mark on
damgasını vurmak

leave out
eklemeyi unutmak, atlamak, atmak, çıkarmak

leave over
tehir etmek, ertelemek

leave sb flat
beş parasız bırakmak

leave sb holding the bag
birini yüzüstü bırakmak

leave sb in peace
birini rahat bırakmak

leave sb in the lurch
yüzüstü bırakmak

leave sb standing
yaya bırakmak

leave sb to his own resources
kendi haline bırakmak

leave speechless
nutku tutulmak

leave sth to sb
bırakmak

leave sth up to
bırakmak

leave the chair
başkanlığı bırakmak

leave with pay
verginli izin

leave without pay
verginsiz izin

leave word with sb
birine not bırakmak

leaven
maya, mayalandırmak, bozmak, etkilemek

leavings
artıklar, çöpler

Lebanese
Lübnanlı

Lebanon
Lübnan

lech
şehvet, şehvete düşkün olmak, hırs beslemek

lecher
aşırı seks düşkünü, azgın

lecherous
hkr.şehvet düşkünü, azgın

lechery
seks düşkünlüğü

lecithin
lesitin

lectern
kürsü, konuşmacı kürsüsü

lecture
konferans, (birdemde) ders, azarlama, paylama, ders vermek, konferans vermek, azarlamak, paylamak

lecturer
konferansçı, okutman, doçent

lectureship
okutmanlık

led
yol göstermek, idare etmek

led horse
yedek at

ledge
rafa benzer düz çıkıntı, çıkıntılı kaya tabakası

ledger
defteri kebir,ana hesap defteri,hesabat kitabı,kavlık

ledger board
küpeşte, parmaklık küpeştesi

ledger line
yardımcı çizgi

lee
korunmalı taraf, boca, poça, rüzgâraltı

lee anchor
rüzgâra kapalı yer, rüzgâr altı, boca

lee shore
rüzgâr altındaki kıyı

lee side
rüzgâr altı

leech
sülük,zalı,asalak,parazit,sülük

leech rope
gradin halatı

leek
pırasa

leer
yan bakış, alaycı ya da şehvetli bakış, (at ile) yan gözle bakmak, (at ile) şehvetle bakmak, kesmek

leery
kuşkulu, kurnaz

lees
tortu, çökelti

leeway
fazladan yer, zaman, para, /vb

left
sol, be.sola

left atrium
sol kulakçık

left auricle
sol kulakçık

left hand
sol el, sol taraf

left justified
sola yanaşık

left justify
sola yanaştırmak

left lane
sol şerit

left property
bırakılmış eşya

left shift
sola kaydırma

left turn
sola dönüş

left wing
sol kanat

left-hand drive
sol direksiyon

left-handed
solak, solaklar için yapılmış

left-handed rotation
sola çevirme

left-turn lane
sola dönüş şeridi

leftist
solcu

leftovers
artık yemek

leftwards
sola doğru, sola

leg
(hayvanlarda) but,bacak,kıç,(giysi) kıçı örten bölüm,bacak,(eşya) ayak,bacak,bölüm

leg bone
kıç sümüğü

leg of mutton
koyun budu

legacy
miras, kalıt

legal
yasal, yasaya uygun

legal adviser
hukuk danışmanı, hukuk müşaviri

legal aid
verginsiz avukat sağlama

legal capacity
hukuki ehliyet

legal competence
hukuki ehliyet

legal disability
hukuki ehliyetsizlik

legal documents
resmi evrak

legal entity
tüzel kişi, hükmi şahıs

legal error
adli hata

legal expenses
mahkeme giderleri

legal heir
kanuni mirasçı

legal holiday
resmi tatil

legal obligation
yasal yükümlülük

legal person
tüzel kişi

legal personality
tüzelkişilik

legal position
hukuki durum

legal practitioner
stajyer avukat

legal reserve
kanuni ihtiyat, kanuni yedek akçe

legal tender
yasal para, yasal ödeme aracı, kanuni para

legalese
hukuk dili

legality
yasallık, yasaya uygunluk

legalization
yasal hale getirme, tasdik

legalize
yasallaştırmak

legally
yasal olarak, kanunen

legate
elçi, sefir, miras bırakmak

legatee
lehine mal bırakılan kişi

legation
ortaelçilik

legato
bağlı, legato

legator
vasiyetçi, miras bırakan kişi

legend
efsane, söylence, büyük, ünlü kimse, efsane, (harita/vb.'de) açıklayıcı bilgiler

legendary
efsanevi, söylencesel, ünlü

legerdemain
el çabukluğu, el becerisi, hokkabazlık

leggings
tozluk

leggy
uzun bacaklı

leghorn
bir cins tavuk, legorn

legibility
okunaklılık

legible
okunaklı

legion
lejyon, kalabalık insan topluluğu

legionary
lejiyoner

legislate
(for/against ile) yasa yapmak, yasamak

legislation
yasama,kanun yapma,kanunvericilik

legislations
mevzuat, kanunlar

legislative
yasamaya ilişkin, yasama yetkisi olan, kanun koyan

legislative power
yasama yetkisi

legislative term
yasama dönemi

legislator
yasa koyucu,kanun koyucusu,kanunverici

legislature
yasama meclisi

legist
hukukçu

legitimacy
meşruluk, yasalara uygunluk

legitimate
yasal, meşru doğmuş, mantıklı, akla yatkın

legitimate to
meşru kılmak

legitimation
meşrulaştırma, onaylama

legless
bacaksız

legume
baklagiller

leguminous
baklagillerle ilgili

leisure
boş vakit

leisure industry
eğlence endüstrisi

leisured
bol bol boş zamanı olan, serbest

leisureliness
acelesizlik

leisurely
acelesiz yapılan, yavaş, sakin

leitmotiv
ana motif, ana kavram, kılavuz kavramı

lemma
yardımcı teorem, önsav

lemming
yabani sıçan, kır sıçanı

lemniscate
lemniskat, kelebek eğrisi

Lemnos
Ege denizinde Limni adası

lemon
limon

lemon balm
oğulotu

lemon drop
limon şekeri

lemon peel
limon kabuğu

lemonade
İİ.gazoz, Aİ.limonata

lend
ödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek

lend a hand to
yardım etmek

lend an ear to
kulak vermek

lend sb a hand
birine el vermek

lend sth to
önem kazandırmak

lender
ödünç veren, borç veren

lending limit
kredi limiti

length
uzunluk, boy, metres in length., parça

length measuring
uzunluk ölçümü

length wise
uzunluğuna, boylu boyunca

lengthen
uzatmak, uzamak

lengthily
uzun uzadıya

lengthiness
uzunluk, fazla uzunluk

lengthways
uzunlamasına, uzunluğuna

lengthwise
bkz.lengthways

lengthy
upuzun, çok uzun, fazlasıyla uzun

lenience
hoşgörü, yumuşaklık, müsamaha

leniency
yumuşaklık, hoşgörürlük, müsamaha

lenient
müşfik, yumuşak

lenitive
yatıştırıcı, dindirici, yumuşatıcı, yatıştırıcı, dindirici şey

lenity
yumuşak huyluluk

lens
mercek, göz merceği, objektif, gözlük camı

lens antenna
mercek anten

lens aperture
diyafram açıklığı

lens barrel
mercek çerçevesi

lens cap
mercek kapağı

lens diaphragm
mercek diyaframı

lens hood
parasol, güneşlik

lens mount
mercek çerçevesi

lens opening
mercek açıklığı

lens turret
mercek tablası

Lent
Hıristiyanlıkta Paskalya'dan önceki kırk gün boyunca yapılan büyük perhiz

lenticular
mercekle ilgili

lenticular cloud
merceksel bulut

lentil
mercimek

Leo
Aslan burcu

leonine
aslan gibi

leopard
leopar

leopardess
dişi leopar

leotard
vücudu saran dansçı/akrobat giysisi

leper
cüzzamlı

lepidolite
lepidolit

leporine
tavşangillere ait

leprosy
cüzzam

leprous
cüzamlı, miskin, cüzamlı

lepton
lepton

lesbian
lezbiyen, sevici

lesbianism
lezbiyencilik

Lesbos
Midilli adası

lesion
yara, bere

less
be.daha az, adl.daha az şey/kimse, daha az miktar

lessee
kiracı

lessen
azaltmak, azalmak

lesser
daha az/küçük

lesser celandine
basurotu

lesson
ders,çimke,ibret

lessor
kiraya veren kişi

lest
-mesin diye, -ecek diye

let
izin vermek, bırakmak, -meli, -malı, -ecek, -sin, İİ.(to/out ile) kiralamak

let alone
bırak, şöyle dursun, kendi haline bırakmak

let bygones be bygones
eski defterleri kapatmak

let down
hayal kırıklığı, yüzüstü bırakmak, boşa çıkarmak

let go
bırakmak, koyuvermek, salıvermek

Let go!
Bırak!

let in
içeri bırakmak, içeri almak, eklemek, gömmek

let it ride
üstünde durmamak, uğraşmamak

let loose
serbest bırakmak

let me see
bir düşüneyim, bir bakayım

let off
ucuz kurtulma, serbest bırakmak, salıvermek, affetmek

let on
söylemek, açıklamak

let one's hair down
rahat hareket etmek, resmiyeti bırakmak

let out
koyvermek, bırakmak, salıvermek, çıkarmak

let sb in for
neden olmak

let sb in on
sırrını açıklamak

let sleeping dogs lie
işi oluruna bırakmak, işi kurcalamamak

let slide
ihmal etmek, boşlamak, vazgeçmek

let slip
ağzından kaçırmak, kaçırmak

let sth slide
işi sermek

let sth slip out
bir şeyi ağzından kaçırmak

let the cat out of the bag
baklayı ağzından çıkarmak

let through
geçmesine izin vermek, geçirmek

let up
durmak, dinmek, azalmak, yumuşamak, gevşemek

let well enough alone
olanla yetinmek

letdown
hayal kırıklığı

lethal
öldürücü

lethality
öldürücülük

lethargic
uyuşuk

lethargy
uyuşukluk, atalet, ilgisizlik, letarji

letter
mektup, harf, (yasa/anlaşma/vb.) harfi harfine anlamı

letter book
mektup defteri

letter carrier
postacı

letter file
mektup dosyası

letter head
mektup başlığı

letter of acceptance
kabul mektubu

letter of advice
ihbar mektubu, ihbarname

letter of application
başvuru dilekçesi

letter of attorney
vekâletname

letter of credit
akreditif, kredi mektubu

letter of exchange
poliçe

letter of guarantee
garanti mektubu, teminat mektubu

letter of indemnity
tazminat mektubu

letter of intend
niyet mektubu

letter of introduction
tavsiye mektubu

letter of licence
izin mektubu

letter of recommendation
tavsiye mektubu, bonservis

letter of renunciation
feragat mektubu

letter of trust
güven mektubu, itimat mektubu

letter out
silmek

letter printer
mektup yazıcı

letterbox
mektup kutusu

lettered
eğitimli, aydın, tahsil görmüş, okumuş

letterhead
mektup kâğıdı başlığı, antet

lettering
harf ya da sözcük yazım karakteri

letterpress
tipo baskısı

letters of credence
güven mektubu

letters patent
patent, ruhsat, ferman

letters testamentary
vasiyetname

letting
kiraya verme

letting value
kira bedeli

lettuce
salata,marul,kâhı

letup
azalma, dinme, durma

leucine
lösin

leuco
löko, (önek) renksiz, ak

leuco base
lökobaz

leuco compound
lökotürev

leuco dye
löko boya

leucocyte
lökosit, akyuvar

leukemia
lösemi, kan kanseri

levanter
Akdenize doğudan esen rüzgar

Levantine
Yakın Doğu'ya ait, Yakın Doğu'lu kimse

levee
sedde, rıhtım, kabul merasimi

level
yüzey, yatay yüzey, düzlük, düz yer, (of ile) miktar, derece, düzey, seviye, ölçü, düzleştirmek, düzeltmek, yıkmak, düzlemek, düz, aynı düzeyde, aynı hizada, bir seviyede, seviyeli, dengeli, düzgün, be.düz olarak, düzgün bir biçimde

level at
-e yöneltmek, doğrultmak

level crossing
hemzemin geçit, yer geçidi

level indicator
seviye göstergesi, düzey göstergesi

level of income
gelir düzeyi

level of welfare
refah düzeyi

level terrace
düz teras

level to the ground
yerle bir etmek

level-headed
sakin, dengeli, mantıklı, sağgörülü

leveller
tesviye aleti, düzelteç

levelling
düzleştirme, nivelman

levelling agent
egaliz maddesi, düzgün boyama maddesi

levelling instrument
nivo

levelling screw
tesviye vidası, düzleme vidası

lever
manivela, manivela kolu, kaldıraç, birini emek harcamaya zorlayan şey, manivela ile hareket ettirmek/kaldırmak

lever arm
levye kolu, manivela kolu

lever brake
kollu eğleç

lever jack
kriko

leverage
manivela hareketi/kuvveti, sonuç almak için kullanılan güç, dürtü, /vb

leveret
yavru yabani tavşan

leviable
vergiye tabi

levigate
düz etmek

levitate
gözbağcılıkla havaya yükselmek/yükseltmek

levity
ciddiyetsizlik, laubalilik

levy
zorla toplama, toplanan para, (on/upon ile) zorla toplamak

levy tax
vergi koymak

levy war on
birisiyle savaşmak

lewd
şehvet düşkünü, açık saçık, müstehcen

lewdness
adilik, çapkınlık, uçarılık, fuhuş

lewisite
levisit

lexeme
sözlükbirim

lexical
sözcüksel

lexical meaning
sözlük anlamı

lexical unit
sözlük birimi, sözlüksel birim

lexicographer
leksikograf, sözlükbilimci

lexicography
sözlükçülük, sözlükbilgisi

lexicology
sözlükbilim, sözcükbilik

lexicon
sözlük

liabilities
pasif, borç, taahhüt, üstlenme, sorumluluk

liabilities to outsiders
üçüncü şahıslara borçlar

liability
sorumluluk, ödenecek borç, engel

liability account
pasif hesap, borç hesabı

liability insurance
mali sorumluluk sigortası

liable
sorumlu, maruz, eğilimli

liaise
(with ile) birlikte çalışmak

liaison
bağlantı, evlilik dışı cinsel ilişki

liaison committee
irtibat kurulu

liaison officer
irtibat subayı

liana
sarmaşık

liar
yalancı

lib
özgürlük

libation
içki içme

libel
onur kırıcı yayın, karalayıcı yerme, iftira, onur kırıcı yayın yapmak, karalamak

libellant
davacı

libellee
davalı

libellous
onur kırıcı, yerici, karalayıcı

liberal
liberal, erkinci, cömert, eliaçık, geniş görüşlü, hoşgörülü, liberal kimse, Liberal Parti üyesi, Liberal

liberal arts
sosyal bilimler

liberal education
genel kültür

liberal profession
serbest meslek

liberalism
liberalizm, erkincilik

liberalist
liberal, erkinci

liberality
cömertlik, eli açıklık, geniş görüşlülük

liberalization
liberalizasyon, liberal kılma

liberalize
liberalleştirmek, liberal kılmak

liberally
el açıklığıyla, cömertlikle, büyük miktarda

liberate
serbest bırakmak

liberation
kurtuluş, serbest kalma, azat etme, kurtarma

liberator
kurtarıcı

libertarian
hürriyet taraftarı

libertine
çapkın, ahlaksız

libertinism
çapkınlık, sefahat

liberty
özgürlük

liberty of speech
söz hürriyeti

liberty of the press
basın ve yayın hürriyeti

libidinous
şehvetli, şehvet düşkünü

libido
cinsellik içgüdüsü, libido

Libra
Terazi burcu

librarian
kütüphaneci

library
kütüphane

library film
arşiv filmi, belgelik filmi

library program
kitaplık bağdarlaması

library software
kitaplık yazılımı

library subroutine
kitaplık altyordamı

librate
sallanmak, titreşmek

libration
denge

librettist
opera metni yazarı

libretto
opera güftesi, libretto

Libya
Libya

lice
bit, kehle

licence
ruhsat, izin, ehliyet, aşırı serbestlik, ruhsat vermek, resmi izin vermek, yetki vermek

licence fee
lisans vergini

licence holder
lisans sahibi

licence plate
plaka

licence plate light
plaka aydınlatma ışığı

license
(Aİ) bkz.licence

licensed
izinli, ruhsatlı

licensee
lisans sahibi, ruhsat sahibi, imtiyaz sahibi

licensor
lisans veren kimse

licentiate
lisans sahibi kimse

licentious
şehvetli, azgın

licentiousness
ahlaksızlık

lichen
liken

licit
meşru, yasal

lick
yalamak, yalayıp yutmak, dayak atmak, pataklamak, (İİ) kafasını karıştırmak, şaşırtmak, yalama, yalayış, (of ile) az bir şey, az bir miktar

lick into shape
adam etmek

lick one's boots
yaltaklanmak

lick one's wounds
yaralarını sarmak

lick sb's boots
çanak yalamak, yağ çekmek

lickerish
ahlaksız, kadın düşkünü, obur

licking
yalayış, yalama, kötek, dayak

licorice
bkz.liquorice

lid
kapak, gözkapağı

lido
halka açık havuz

lie
yatmak, uzanmak, durmak, (down ile) yatmak, uzanmak, yer almak, bulunmak, yatmak, durmak, yalan söylemek, yalan

lie about
tembellik etmek, aylaklık etmek

lie behind
arkasında gizli olmak

lie detector
yalan makinesi

lie down
yatmak

lie in
sabah geç sögenlere kadar uyumak

lie in one's teeth
korkunç yalanlar söylemek

lie in wait
pusuya yatmak

lie like a trooper
çok yalan söylemek

lie low
gizlenmek, saklanmak

lie off
alargada yatmak, gemi açıkta yatmak

lie over
ertelenmek

lief
seve seve, memnuniyetle, isteyerek

liege
derebeyine bağlı kimse

lien
hapis hakkı, rehin hakkı, ipotek, matlup, alacak

lienee
rehin borçlusu

lieutenancy
teğmenlik, yüzbaşılık

lieutenant
teğmen

lieutenant colonel
yarbay

lieutenant commander
kıdemli yüzbaşı

lieutenant general
korgeneral

lieutenant governor
devlet başkan vekili, vali muavini

life
hayat, yaşam, durmuş, kişi, can, yaşam, hareket, canlılık, hayat, can katan kimse ya da şey

life activities
hayati faaliyetler

life annuity
ömür boyu gelir

life assurance
hayat sigortası

life belt
cankurtaran kemeri

life blood
yaşamak için gerekli kan

life boat
cankurtaran

life buoy
can simidi

life coverage
hayat sigortası teminatı

life cycle
yaşam çevrimi

life expectancy
ortalama ömür

life fund
hayat sigortası fonu

life history
biyografi, yaşamöyküsü

life imprisonment
müebbet hapis

life income
yaşam boyu gelir

life insurance
hayat sigortası

life jacket
can yeleği

life of the party
neşe saçan kişi

life raft
cankurtaran salı

life span
yaşam süresi

life story
yaşam öyküsü

life style
yaşam biçimi

life support system
yaşam destek jüyesi

life-size
doğal büyüklükte

lifeblood
can damarı

lifeboat
cankurtaran sandalı

lifeguard
cankurtaran yüzücü

lifeless
ölü, cansız, ruhsuz, donuk, ölgün, cansız

lifelessness
cansızlık

lifelike
canlı gibi görünen

lifeline
cankurtaran halatı

lifelong
ömürboyu

lifetime
ömür

lift
kaldırmak, yükseltmek, (bulut/sis/vb.) yükselmek, dağılmak, bitmek, ortadan kaldırmak, son vermek, araklamak, yürütmek, (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak, özüne mal etmek, kaldırma, yükseltme, kaldırma kuvveti, İİ.asansör, arabasına alma, parasız götürme/gitme, neşe, rahatlık, rahatlama duygusu, ferahlık

lift a ban
bir yasağı kaldırmak

lift and force pump
emme basma tulumba

lift off
havalanmak, kalkmak

lift pump
emme tulumba

lift shaft
asansör kuyusu

lift the embargo
ambargoyu kaldırmak

lift the immunity
dokunulmazlığı kaldırmak

lift up one's voice
sesini yükseltmek

lift valve
kaldırmalı valf

lifter
sökme makinesi, platin

lifting
kaldırma

lifting crane
vinç

lifting jack
kriko

lifting pump
emme tulumba

lifting tongs
vinç kıskacı

lifting wire
platin

ligament
kiriş, bağ

ligate
bağlamak

ligature
bağ, bağlama

light
ışık,aydınlık,güneş ışığı,gün ışığı,lamba,ışık,(kibrit/çakmak/vb.) ateş,parlaklık,pırıltı,sevinç ya da heyecan pırıltısı,ışık,anlaşılma,ortaya çıkma,gün ışığına kavuşma,bakış açısı,aydınlık,ışıklı,parlak,(renk) açık,yakmak/yanmak,aydınlatmak,ışık vermek,parlamak/parlatmak,ışıldamak,aydınlanmak,yüngül,hafif,yumuşak,(uyku) hafif,be.hafifçe,yüksüz olarak,fazla yük almayarak

light a fire
ateş yakmak

light absorbing
ışık soğurucu, ışık yutucu

light alloy
hafif alaşım

light beam
ışık huzmesi, ışık demeti

light breeze
hafif meltem

light current
ışık akımı

light draught
boş su çekimi

light dues
fener resmi

light fixture
çıngı teçhizatı

light flux
ışık akısı

light in bulk
high in value, yükte hafif, pahada ağır

light industry
hafif sanayi, hafif endüstri

light infantry
hafif piyade

light into sb
birisine bağırıp çağırmak, üzerine atılmak

light machine gun
hafif makineli tüfek

light metal
hafif metal, hafif maden

light meter
fotometre, ışıkölçer

light modulation
ışık modülasyonu

light oil
hafif yağ, ince yağ

light out
gidivermek, sıvışmak

light pen
ışıklı kalem

light railway
hafif demiryolu, dekovil

light ray
ışık ışını

light relay
ışık rölesi

light resistance
ışık haslığı

light resisting
ışığa dayanıklı, solmaz

light source
ışık kaynağı

light spectrum
ışık spektrumu

light up
yakmak, tutuşturmak, yanmak, aydınlatmak

light velocity
ışık hızı

light wave
ışık dalgası

light year
ışık yılı

light-fast
ışığa dayanıklı, solmaz

light-fastness
ışık haslığı

light-fingered
eli uzun, araklayıcı

light-footed
çevik, zarif

light-handed
eli hafif, becerikli, yükü hafif

light-headed
sarhoş, çakırkeyif, sersem

light-hearted
neşeli, kaygısız, mutlu, tasasız

light-minded
havai, kararsız

light-sensitive
ışığa duyarlı, ışığa karşı hassas

light-trap
ışık kapanı

lighten
aydınlatmak, aydınlanmak, hafiflemek, hafifletmek, neşelenmek, neşelendirmek

lighter
yakıcı aygıt,çakmak,alışkan

lighter than air
havadan hafif

lighterage
mavna ile taşıma, mavna vergini

lighthearted
kaygısız, neşeli

lightheeled
atik

lighthouse
fener kulesi

lighting
aydınlatma, ışıklandırma, yakma, ışıklandırma jüyesi

lighting engineer
ışıklandırma mühendisi

lighting gas
aydınlatma gazı

lighting rail
ışık rayı, kaydırma askısı

lightly
hafifçe, nazikçe, az bir derecede, az bir dereceye kadar, düşünmeksizin, sebepsiz yere, ciddiye almadan

lightness
hafiflik, yumuşaklık, sürat, neşelilik

lightning
şimşek, ani/çabuk/kısa süren şey

lightning arrester
yıldırım siperi

lightning bug
ateş böceği

lightning conductor
paratoner, yıldırımsavar

lightning recorder
şimşek yazıcısı

lightning rod
yıldırımlık, yıldırımsavar

lightning strike
yıldırım grevi

lights
manca, hayvan akciğeri

lights out
yatma zamanı, yat borusu

lightship
fener gemisi

lightsome
neşeli, kaygısız

lightweight
normalin altındaki kiloda (kimse ya da nese), hafif siklet (boksör)

ligneous
odunsu

lignification
odunlaşma

lignify
odunlaşmak, odunlaştırmak

lignin
lignin

lignite
linyit

lignite mine
linyit madeni

lignum vitae
peygamberağacı

ligroin
ligroin

likable
hoşa giden, çekici, hoş, cana yakın, sevimli

like
beğenmek, sevmek, hoşlanmak, istemek, dilemek, benzer, ilg.gibi, -in özelliği, benzeri, bağ.gibi, -miş gibi

like a bolt out of the blue
tepeden inme

like a bomb
bomba gibi, çok iyi

like a bull at a gate
paldır küldür

like a bullet out of a gun
kurşun gibi hızlı

like a bump on a log
put gibi

like a cat with nine lives
dokuz canlı

like a lamb
kuzu gibi

like a sack of potatoes
patates çuvalı gibi

like a ship without a rudder
serseri mayın gibi

like a shot
hemen, istekle, anında

like anything
deli gibi

like blazes
deli gibi

like cat and dog
kedi köpek gibi

like clockwork
saat gibi, tıkır tıkır

like crazy
deli gibi

like death warmed up
yorgun argın

like greased lightning
şimşek gibi

like hell
deli gibi

like mad
deli gibi

like sardines
sıkış tepiş, balık istifi gibi

like that
öyle, o şekilde

like the cat that stole the cream
özünü beğenmiş

like this
böyle, bu şekilde, bunun gibi

like wildfire
hızla, çok çabuk

like winking
kaşla göz arasında, aniden

likeable
bkz.likable

likelihood
olasılık, olabilirlik

likelihood ratio
olabilirlik oranı

likely
olası, muhtemel, uygun, mantıklı, iyi, be.galiba, muhtemelen

likeminded
hemfikir, kafadengi, kafadar

liken
(to ile) benzetmek

likeness
benzeyiş, benzerlik

likes and dislikes
hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler

likewise
be., aynı şekilde, -de, -da, ayrıca, bir de

liking
(for ile) sevme, düşkünlük

lilac
leylak, leylak rengi

lilliputian
çok küçük,ufacık,cırttan,cüce

Lilo
deniz yatağı

lilt
hızlı hareket, oynak şarkı, kıvrak makam

lily
zambak

lily of the valley
inciçiçeği

lily-livered
korkak, yüreksiz, tabansız, alçak

lily-white
bembeyaz

limb
kol, bacak, kanat gibi gövdeye bağlı kılgan, geniş ağaç dalı

limber
(up ile) kasları geliştirerek bir yarışa, /vb.hazırlamak

limber up
çevikleştirmek

limberness
çeviklik

limbo
bilinmeyen durum, çıkmaz, belirsizlik, limbo dansı

lime
kireç,ahek,ıhlamur,cöke

lime burner
kireç ocakçısı

lime defecation
kireçleme

lime kiln
kireç ocağı

lime mortar
kireç harcı

lime pit
kireç kuyusu

lime putty
kireçkaymağı

lime salts
kireç tuzları

lime slaking
kireç söndürme

lime soap
kalsiyum sabunu

lime tree
ıhlamur ağacı,cöke ağacı

limelight
halkın aşırı ilgisi

limerick
beş dizelik nükteli şiir

limestone
kireçtaşı

limewash
kireç badanası

limewater
kireçli su

limewhite
kireç badanası

limey
ingiliz denizcisi

liming
kireçleme

liming tank
kireçleme kazanı

limit
limit, uç, sınır, had, (to ile) kısıtlamak, sınırlandırmak

limitation
sınırlama

limited
sınırlı, (şirket) limited

limited company
limitet şirket

limited edition
sayılı baskı

limited liability
sınırlı sorumluluk

limited liability company
limitet şirket

limited monarchy
meşruti krallık

limited partner
sınırlı sorumlu ortak

limited partnership
adi komandit şirket

limiter
limitör, sınırlayıcı

limiting
sınırlayıcı, kısıtlayıcı, gelişmeyi engelleyici

limiting density
sınırlama yoğunluğu

limiting friction
limit sürtünme

limitless
sınırsız, sonsuz

limn
resmetmek, resmini çizmek, tasvir etmek

limner
ressam

limnology
gölbilim

limonene
limonen

limonite
limonit

limousine
limuzin

limp
topallama, topallamak, gevşek, yumuşak, güçsüz, zayıf

limpet
deniz salyangozu

limpid
duru, berrak, saydam

limpness
esneklik, yumuşaklık

limy
kireçli

linage
satır başına vergin

linalool
linalol

linchpin
dingil çivisi

lincoln green
parlak yeşil

linctus
İİ.öksürük şurubu

linden
ıhlamur ağacı,cöke

line
(with ile) içini kaplamak,astarlamak,çizgi çizmek,sıra oluşturmak,çizgi,hat,yol,sınır belirten çizgi,hat,dizi,sıra,saf,ip,sicim,olta ipi,alısün hattı,demiryolu hattı,(tenek ve deniz) hat,yol,iş,meslek,hizmet,uğraşı,stil,desen,şekil,çizgi

line amplifier
hat amplifikatörü

line distortion
hat distorsiyonu

line drop
hat gerilim düşüşü

line feed
satır ilerletme

line frequency
satır frekansı, çizgi frekansı

line integral
çizgisel integral

line microphone
tabanca mikrofon

line noise
hat gürültüsü, hat paraziti

line of business
işkolu, meslek

line of credit
kredi sınırı

line of demarcation
sınır çizgisi, yetki sınırı

line of force
kuvvet çizgisi

line of intersection
kesişme doğrusu

line of sight
görüş hattı

line of vision
görüş hattı

line one's pockets
cebini doldurmak, yolunu bulmak

line printer
satır yazıcı, satır basıcı

line relay
hat rölesi

line scanning
satır taraması

line segment
doğru parçası

line selector
hat seçici

line shaft
transmisyon mili

line spectrum
çizgi spektrumu, çizgi izgesi

line synchronization
satır eşlemesi

line transformer
hat transformatörü

line up
sıraya girmek, sıraya sokmak, bağdarlamalamak

line voltage
hat gerilimi

lineage
nesil, soy

lineal
çizgiye ait, doğrusal

lineament
yüz hattı

linear
doğrusal, çizgisel

linear acceleration
çizgisel ivme

linear amplifier
lineer amplifikatör, doğrusal yükselteç

linear equation
doğrusal denklem

linear expansion
doğrusal genleşme, boyca genişleme

linear measure
uzunluk ölçüsü, boy ölçüsü

linear modulation
doğrusal modülasyon

linear scan
doğrusal tarama

linear space
doğrusal uzay, doğru-uzay

linear velocity
lineer hız, çizgisel hız

linearity
çizgisellik, doğrusallık

lineman
alısün,telgraf ya da demiryolu hatlarını kontrol eden görevli

linen
keten kumaş, (yatak/masa/vb.) keten örtü, keten çarşaf

linen draper
manifaturacı

liner
büyük yolcu gemisi, astar, kaplama maddesi

liner trade
layner ticareti

lines
replik

linesman
yan hakemi, çizgi hakemi, bkz.lineman

lineup
(eşya/insan) sıra, saf, (olay/vb.) dizi

ling
morina cinsinden bir balık, süpürgeotu

linger
(on/over ile) gitmemek, takılıp kalmak, oyalanmak, yubanmak, (ağrı/vb.) kolay kolay geçmemek, sürüp gitmek

lingerie
kadın iç çamaşırı

lingering
duran, kalıcı, çok yavaş, hasretli

lingo
jargon

lingua franca
lingua franka

lingual
dile ait

linguiform
dil biçiminde

linguist
dilbilimci, dilci, yabancı diller üzerine çalışan ve bu dilleri iyi bilen kimse

linguistic
dilbilimsel, dilsel

linguistic atlas
dil atlası

linguistic chart
dil haritası

linguistic community
dil topluluğu, dilsel topluluk

linguistic family
dil kodağı

linguistic geography
dilbilim coğrafyası

linguistic group
dil türkümü

linguistic level
dil düzeyi

linguistic revolution
dil devrimi

linguistics
dilbilim

liniment
eklem ve romatizma ağrılarını hafifletmek için kullanılan merhem

lining
astar

lining fabric
astarlık kumaş

link
bağlantı, bağ, zincir halkası, (together/up ile) bağlamak, birleştirmek

link up
bağlamak, birleştirmek

linkage
zincir, bağlantı

links
golf sahası

linkup
bağlantı çekidi, bağlantı yeri, birleşme çekidi

linn
küçük havuz, şelale

linnet
ketenkuşu, kenevirkuşu

lino
(İİ) bkz.linoleum

linoleum
yer döşeme malzemesi, muşamba

linotype
linotip, dizgi makinesi

linseed
keten tohumu

linseed cake
keten tohumu küspesi

linseed oil
beziryağı

lint
sargı bezi, keten tiftiği

lint doctor
kontr-rakle

lintel
lento, üst eşik

linter
linter makinesi

linters
linters

linty
tiftikli

liny
çizgili, dar

lion
aslan

lion-hearted
aslan yürekli, cesur

lion's share
aslan payı

lioness
dişi aslan

lip
dudak,erin,leb,kenar

lip microphone
dudak mikrofonu

lip reading
dudak okuma

lip service
sahte bağlılık

lip-read
dudak okumak

lipase
lipaz

lipid
lipit

lipoid
lipoit

lipoma
lipom, yağ uru

lipophilic
yağsever, lipofil

lipoprotein
lipoprotein

lipped
dudaklı

lipstick
dudak boyası, ruj

liquefaction
sıvılaşma, sıvılaştırma

liquefy
sıvılaşmak, sıvılaştırmak

liquescent
sıvılaşır

liqueur
likör

liquid
sıvı, likid, sıvı, akışkan, (yiyecek/vb.) sulu, (ses) berrak, akıcı

liquid air
sıvı hava

liquid assets
likit varlıklar, disponibilite

liquid chromatography
sıvı kromatografisi

liquid crystal
sıvı kristal

liquid fuel
akaryakıt

liquid gas
sıvı gaz

liquid limit
likit limit, akma limiti

liquid manure
sıvı gübre

liquid measure
sıvı ölçüsü

liquid oxygen
sıvı oksijen

liquid phase
sıvı hal, sıvı evre

liquid pressure
sıvı basıncı

liquid state
sıvı durum

liquid sugar
sıvı şeker

liquid-cooled
sıvı soğutmalı

liquid-cooled reactor
sıvı soğutmalı reaktör

liquidate
kurtulmak, başından savmak, yok etmek, (iş) tasfiye etmek, kapatmak

liquidating agent
tasfiye memuru

liquidation
tasfiye

liquidator
tasfiye memuru

liquidity
likidite, sıvılık, akışkanlık

liquidity ratio
likidite oranı

liquidize
ezmek, suyunu çıkarmak

liquidizer
İİ.mikser, karıştırıcı

liquor
alkollü içki, (Aİ.) (viski/vb.) alkollü sert içki

liquorice
meyankökü

lisp
peltek konuşmak, pelteklik

lissom
kıvrak, çevik, atik

lissome
bkz.lissom

list
siyahe,cetvel,liste,dizelge,siyaheye almak,siyahe tertip etmek,listesini yapmak,yan yatmak,yana eğilmek,eğilmek,geminin yan yatması

list price
liste fiyatı, katalog fiyatı

listed
kote edilmiş

listen
dinlemek, dinleme, kulak verme

listen for
kulak vermek, dikkat etmek, dinlemek

listen in
ünalgı dinlemek, kulak misafiri olmak

listen out
kulak vermek

listen to reason
laf dinlemek

listener
dinleyici

listing
liste, listeleme

listle thread
fildekos, filtekoz

listless
yorgun, bitkin, cansız, uyuşuk

listlessness
kayıtsızlık, neşesizlik

litany
mukabele ile okunan dua

liter
(Aİ) bkz.litre

literacy
okur yazarlık

literacy rate
okur-yazar oranı

literal
tam, kelimesi kelimesine, harfi harfine, düz anlamlı, yalın, sade

literalism
harfi harfine uygunluk

literally
tam olarak, tam, kelimesi kelimesine, düz olarak, genel anlamıyla, abartmasız, gerçekten

literary
edebi, yazınsal

literary language
edebiyat dili, edebi dil, yazın dili

literate
okur yazar, iyi eğitim görmüş, bilgili, okumuş

literati
yazarlar, aydın sınıf

literatim
harfiyen

literature
edebiyat, yazın, tanıtıcı kitap, broşür

litharge
doğal kurşun oksidi, mürdesenk

lithe
esnek, kıvrak

litheness
esneklik, elastikiyet

lithia
lityum oksidi

lithic
taşa ait, lityuma ait

lithium
lityum

lithochromatic
renkli, alaca bulaca

lithograph
taşbasma, taşbaskı, taşbasmasıyla resim yapmak

lithographer
taşbasmacı, taşbasması resim

lithographic
litografik

lithography
litografi, taşbaskı sanatı

lithology
litoloji, taşbilim

litholysis
ilaçla böbrek taşını eritme

lithometeor
katı meteor

lithophyte
litofit

lithopone
litopon

lithosphere
litosfer, taşküre

lithotomy
böbrek taşı çıkarma ameliyatı

Lithuania
Litvanya

Lithuanian
Litvanyalı, Litvanya dili

litigant
davacı

litigate
mahkemeye başvurmak, dava açmak

litigation
dava, dava etme

litigious
davalı, kavgacı

litmus
turnusol

litmus paper
turnusol kâğıdı

litmus test
durum tahlili

litre
litre

litter
çöp, (hayvan) bir batında doğan yavrular, karmakarışık etmek, dağıtmak

litter bag
çöp torbası

litter basket
çöp kutusu

litter bin
çöp kutusu

litter up
karmakarışık etmek

litterateur
edip

little
biraz,az,az kemiyet,az miktar,azı,az çok,çok az,azca,küçük,ufak,az,kem,kısa,genç,balaca,küçük,bir çimdik,bir kadar,bir uğur,önemsiz,değersiz,küçük,(be.) az miktarda,birazcık,az,az miktar

little bear
küçükayı takımyıldızı

little by little
azar azar, yavaş yavaş

little finger
serçeparmak

little language
çocuk dili

little or nothing
hiç denecek kadar az, hemen hemen hiç

littleness
küçüklük, miskinlik, önemsizlik, dar görüşlülük

littoral
kıyı, sahil, kıyı, sahil

littoral cordon
kıyı kordonu

littoral current
kıyı akıntısı

littoral zone
kıyı bölgesi

liturgic
komünyona ait, ayine ait

liturgy
tapınma, ayin

livable
içinde yaşamaya uygun, yaşamaya elverişli, uygun, yaşanabilir, yaşamaya değer

live
yaşamak, oturmak, yaşamak, gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, diri, canlı, (bomba/vb.) patlamamış, canlı, çıngıyla yüklü, cereyanlı, (yayın) naklen

live and learn
yaşadıkça öğrenmek

live and let live
hoşgörülü olmak, müsamahalı olmak

live axle
canlı aks, hareket dingili

live broadcast
naklen yayın, canlı yayın

live by
ile yaşamak, geçinmek

live by the book
dürüstçe yaşamak, yasalara uymak

live down
unutturmak, unutulmasını sağlamak

live from hand to mouth
elden ağıza yaşamak

live high on the hog
bir eli yağda bir eli balda olmak

live in each other's pockets
içtikleri su ayrı gitmemek

live in luxury
lüks içinde yaşamak

live like fighting cocks
krallar gibi yaşamak

live music
canlı müzik

live off
-den geçimini sağlamak

live on
ile geçinmek, ile beslenmek

live out
sonuna kadar yaşamak, evde oturmamak

live programme
naklen bağdarlama

live steam
taze buhar, sağlam buhar

live through
zorluklara rağmen başarmak

live transmission
naklen yayın, canlı yayın

live up to
-e uygun olmak

live wire
çıngılı tel

live with
ile birlikte yaşamak, kabullenmek

liveable
bkz.livable

livelihood
geçim, geçinme

liveliness
canlılık, parlaklık, zindelik

lively
canlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, canlı, gerçeğe uygun

lively imagination
hayal gücü

liver
karaciğer

liver fluke
karaciğer kelebeği

liveried
üniformalı

liverish
rahatsız, sinirli, karaciğeri bozuk, huysuz

liverwort
kızılyaprak, koyunotu

livery
(uşakların/vb.giydiği) üniforma

livestock
çiftlik hayvanları, mal

liveware
personel

livid
mor, öfkeden kudurmuş, gözü dönmüş

living
canlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim, geçinme, yaşam standardı, yaşama

living being
canlı varlık

living conditions
hayat şartları

living creatures
canlı yaratıklar

living language
yaşayan dil

living organism
canlı organizma

living room
oturma odası

living thing
canlı

living tissue
canlı doku

living wage
geçinmeye yetecek vergin

lizard
kertenkele

llama
lama

Lo!
işte!, Bak!

loach
çuprabalığı

load
yük, taşınan miktar, şarj, (makina/vb.'nin yaptığı) iş, yüklemek, doldurmak, şarj etmek

load capacity
yük kapasitesi, yük sığası

load current
yük akımı

load displacement
yük su çekimi

load distance
kaldıraçta yük kolu

load efficiency
yük verimi

load impedance
yük empedansı, yük çelisi

load line
su kesimi, yük çizgisi

load resistance
yük direnci

loaded
yüklü, dolu, hileli, tuzak dolu, zengin, paralı, yüklü

loaded impedance
yüklü empedans

loaded question
şaşırtıcı soru, çok yönlü soru

loader
yükleyici

loading
yükleme, doldurma, ek maliyet, sürşarj

loading bridge
yükleme köprüsü

loading capacity
yükleme kapasitesi, yükleme sığası

loading coil
yükleme bobini

loading gauge
yük gabarisi

loading note
hamule senedi, taşıma senedi

loading programme
yükleme bağdarlaması

loading ramp
bindirme rampası, yükleme rampası

loadstone
mıknatıs taşı

loaf
somun, arg.saksı, beyin, kafa, (about ile) vakit öldürmek, kaytarmak

loaf sugar
kelle şekeri

loafer
aylaklık eden kimse, aylak

loam
verimli toprak

loamy
tınlı, özlü, balçıklı

loan
ödünç verilen şey,ödünç verme,ödünç vermek,ödünç alma,istikraz

loan bank
kredi bankası

loan market
kredi piyasası

loan shark
dolandırıcı, tefeci

loath
isteksiz, gönülsüz

loathe
nefret etmek, tiksinmek, iğrenmek

loathing
tiksinme, nefret, iğrenme

loathsome
iğrenç

lob
(topu) havada kavis çizecek biçimde atmak ya da bu şekilde topa vurmak, (kriket ve tenis) uzun kavis çizecek biçimde atılan top

lobate
loplara benzeyen, yumru gibi

lobby
lobi, hol, kulis faaliyeti, lobi, oylarını kazanmak amacıyla senatörlerle görüşmek, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için faaliyette bulunmak

lobbyist
lobici

lobe
kulak memesi, herhangi bir kılganın yuvarlak bölümü

lobe of the ear
kulakmemesi

lobed
loplu, dilmikli

lobeline
lobelin

lobotomy
beyin ameliyatı, lobotomi

lobster
ıstakoz

lobule
lopçuk

local
yerel, yöresel, lokal, (İİ) semt birahanesi, lokal

local administration
yerel yönetim

local authorities
yerel yetkililer

local call
şehiriçi alısün konuşması

local colour
yöresel özellikler, yerel renk

local election
yerel saylav

local exchange
lokal alısün santralı

local government
yerel yönetim, mahalli idare

local industry
yerel sanayi

local language
şive, ağız

local news
yerel haberler

local newspaper
yerel gazete

local politics
yerel politika

local station
bölge istasyonu

local time
yerel sögen

local traffic
bölgesel trafik, yerel trafik

local train
banliyö treni

locale
yer, yöre, olay yeri

localism
mahalli şive, yöresel deyim, dar fikirlilik

locality
yer, yöre, olay yeri

localization
yerini belirleme, yerelleştirme, sınırlandırma

localize
belirli bir yere sınırlamak, yereltmek

localized
yerel, lokal, sınırlı

locally
yerel olarak, yakınlarda, yakında

locate
yerini öğrenmek, yerleştirmek, kurmak

location
yer, konum

locative
yer yağdayı, kalma yağdayı, yer yağdayı, kalma yağdayı

loch
körfez, koy, göl

lock
kilit, hareketli arna seddi, kilitlemek, kilitlenmek, bukle

lock away
saklamak, gizli tutmak

lock bolt
kilit sürgüsü, kilit dili

lock horns with
ağız dalaşı yapmak

lock in
hapsetmek, kapatmak

lock jaw
tetanos, kazıklıhumma

lock nut
emniyet somunu, kontra somun

lock out
dışarıda bırakmak, lokavt yapmak

lock stock and barrel
başdan başa, tamamen, tamamen, ne var ne yok hepsi

lock up
kilitlemek, kapatmak, içeri tıkmak, tutuklamak

lock washer
yaylı rondela, kilit pulu

lock-on
kilitlenme

lockage
havuzdan geçme parası

locker
kilitli çekmece ya da dolap

locket
madalyon

locking lever
tespit kolu

locking pin
kilitleme pimi

locking relay
kilitleme rölesi

locking screw
blokaj vidası

lockjaw
tetanos, kazıklı humma

locknut
emniyet somunu, kontra somun

lockout
lokavt

locksmith
çilingir

lockup
cezaevi, tutukevi

loco
deli, çılgın, lokomotif

locomotion
hareket

locomotive
harekete ilişkin, hareket ettiren, lokomotif

locomotive boiler
lokomotif kazanı

locum
vekil

locum tenentes
vekil

locus
geometrik yer, gezenek

locust
çekirge

locust bean
keçiboynuzu

locution
deyim, tabir, düz söz, ifade tarzı

lode
filon, damar, maden damarı

loden
loden

lodestar
Çobanyıldızı, Kutupyıldızı, rehber, kılavuz

lodestone
mıknatıs taşı

lodge
kısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat

lodger
pansiyoner, kiracı

lodging
kiralık oda, geçici olarak oturulan yer

lodgings
pansiyon

loess
lös

loft
tavan arası

lofter
golf sopası

loftiness
yükseklik, kibir, gurur, çalım

lofty
yüce, yüksek

log
kütük, (gemi/uçak/vb.) seyir defteri, seyir defterine kaydetmek, logaritma

log cabin
kütükten yapılmış kulübe

log chip
parakete

log haul
tomruk çekme

loganberry
bir tür böğürtlen

logarithm
logaritma

logarithmic
logaritmik

logboard
parakete tahtası

logbook
gemi jurnalı, rota jurnalı

logger
kaydedici

loggerheads
sürüp giden anlaşmazlık

loggia
kemeraltı, sundurma

logging
ağaç kesme, kesip taşıma, tomruk çekme, tomrukçuluk

logging sled
tomruk kızağı

logging truck
tomruk kamyonu

logic
mantık

logic circuit
mantık devresi, mantık çevrimi

logic error
mantık hatası

logic flowchart
mantık akış şeması

logic gate
mantık geçidi

logical
mantıksal, mantıklı

logical flowchart
mantıksal akış diyagramı

logical instruction
mantıksal komut

logical operation
mantıksal işlem

logical operator
mantıksal işleç

logical record
mantıksal kayıt

logical shift
mantıksal kaydırma

logical structure
mantıksal yapı

logical subroutine
mantıksal altyordam

logical symbol
mantıksal simge

logician
mantıkçı

logistics
lojistik

logo
logo, simge, rumuz

logogram
logogram

logorrhea
gevezelik, uzun uzadıya konuşma

logwood
bakkam ağacı

logy
ağır, yavaş

loincloth
peştemal

loins
bel

loiter
(about ile) duraklayarak, oyalanarak yürümek

loiterer
aylak dolaşan kimse, boş gezen

loll
(about/around ile) tembelce uzanmak, tembel tembel yatmak, (out ile) aşağı doğru sarkmak, sarkıtmak

loll out
aşağı sarkmak

lollipop
saplı şeker, lolipop

lolly
İİ.lolipop

lone
kimsesiz, yalnız, tek

loneliness
yalnızlık

lonely
yalnız ve mutsuz, kimsesiz, ıssız

loner
zamanının çoğunu yalnız başına geçiren kimse, yalnızlığı seven kimse

lonesome
(Aİ) bkz.lonely

long
uzun, uzun zaman, uzun zamandır, uzun süre, (for/to ile) çok istemek, can atmak

long ago
uzun süre önce

long before then
ondan çok önce

long boat
büyük sandal, şalupa

long credit
uzun vadeli kredi

long dated
uzun vadeli, uzun süreli

long distance
şehirlerarası alısün

long dozen
on üç

long for
özlemek, içi çekmek, canı istemek

long in the tooth
yaşını başını almış

long jump
uzun atlama

long play
uzunçalar

long range
uzun menzilli, uzun erimli

long rate
uzun vadeli kur

long run
uzun dönem

long saw
dilme testeresi

long shot
geniş plan, uzak plan, genel çekim

long term
uzun vadeli

long time
uzun zaman

long ton
uzun ton (1016.05 kg)

long wave
(ünalgı) uzun dalga

long-dated bill
uzun vadeli senet

long-distance call
şehirlerarası alısün konuşması

long-distance flight
uzun mesafe uçuşu

long-life
uzun ömürlü

long-lived
uzun ömürlü

long-measure
uzunluk ölçüsü

long-playing record
uzunçalar, longpley, albüm

long-sighted
uzağı gören, ilerisini düşünen, ihtiyatlı

long-suffering
tahammüllü, sabırlı, hoşgörülü, cefakâr

long-term credit
uzun vadeli kredi

long-wearing
dayanıklı, sağlam

long-winded
sözü bitmez

longbow
(ok atmak için) büyük yay

longeron
lonjeron

longevity
uzun yaşam

longhand
el yazısı

longhanded
önsezi

longheaded
zeki, açıkgöz

longing
özlem, güçlü istek, arzu, hasret, arzulu, istekli

longish
uzunca

longitude
uzunluk dairesi,boylam

longitudinal
boylamla ilgili, boyuna, uzunluğuna

longitudinal wave
boyuna dalga

longitudinally
boydan boya, uzunlamasına

longshoreman
dok işçisi

longsighted
uzağı görebilen, hipermetrop

longsightedness
uzağı iyi görme, presbitlik

longstanding
uzun süredir var olan, çok eski

longstop
son savunucu, son müdafaa, son savunma

longwall
uzunayak

longways
uzunlamasına

longwinded
uzun ve sıkıcı, sözü bitmez

loo
(İİ) yüznumara, tuvalet

look
bakmak, görünmek, (like ile) benzemek, okşamak, göstermek, dikkat etmek, görmek, bakmak, bakış, yüz anlatımı, yüz ifadesi, görüntü, görünüş

look a gift horse in the mouth
hediyede kusur aramak

look about
çevresine bakmak

look after
bakmak, gözetmek, ilgilenmek, kollamak

look ahead
ilerisi için plan yapmak, geleceğe bakmak

look around
araştırmak, tüm olasılıkları düşünmek

look as if
olacağa benzemek, gibi görünmek

look as if one has seen a ghost
hayalet görmüş gibi olmak

look askance
yan yan bakmak, göz ucuyla bakmak

look at
bakmak, seyretmek, yargılamak, ele almak

look back
geçmişi düşünmek, hatırlamak, geriye bakmak

look daggers at
bir kaşık suda boğacakmış gibi bakmak

look down on
hor görmek, küçümsemek

look down one's nose at
-e tepeden bakmak, hor görmek

look down upon
hor görmek

look for
aramak,aktarmak

look for a needle in a haystack
samanlıkta iğne aramak

look for trouble
bela aramak

look forward to
dört gözle beklemek

Look here!
Buraya bak!

look in on
uğramak

look into
araştırmak, incelemek, soruşturmak

look like
-e benzemek

look on
bakmak, seyretmek, seyirci kalmak

look on the bright
iyimser olmaya çalışmak

look out
dikkat etmek, sakınmak, gözetmek, dışarı bakmak

look out for
dikkat etmek

look over
göz gezdirmek, incelemek

look round
enikonu düşünmek, gezmek, dolaşmak

look sharp
acele etmek, elini çabuk tutmak

look through
gözden geçirmek, incelemek

look to
ummak

look to one's laurels
şöhretini korumaya çalışmak

look up
iyiye gitmek,gelişmek,aramak,bakmak,müracaat etmek,ziyaret etmek,yolukmak,uğramak

look up to
-e saygı göstermek, hürmet etmek

look-see
bakma

looking glass
ayna

lookout
arayış, gözcü, gözetleyici, gözetleme yeri, ileriki olasılık

looks
iyi görünüm, çekici görünüm

loom
dokuma tezgâhı, (up ile) aslından daha büyük ve korkunç gözükmek

loom master
dokuma ustası

loony
deli, kaçık, çatlak

loop
ilmik, ilik, ilmik yapmak, bağlamak

loop the loop
uçakla havada takla atmak

looper
ilmik yapan aygıt

loophole
(özellikle yasal) boşluk, kaçamak çekidi

loose
bağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan, çözülmüş, (giysi) bol, gevşek, kesin olmayan, şüpheli, ahlaksız, laçka, hafifmeşrep, hoppa, serbest bırakmak, salıvermek, be.gevşek bir biçimde, serbestçe, başıboşlukla, başıboşluk, serbestlik

loose ground
gevşek zemin, gevşek toprak

loose pulley
avara kasnak

loose-leaf
sayfaları çıkarılıp takılabilen

loosen
gevşetmek, çözmek, gevşemek, çözülmek

loosen one's purse strings
kesenin ağzını açmak

loosen up
kasları gevşetmek, kasları ısıtmak

looseness
gevşeklik, kararsızlık, serbestlik

loosestrife
altın kamış

loot
ganimet, çapul, yağma, yağmalamak, yağma etmek

looter
çapulcu, yağmacı

looting
yağma, çapul

lop
kesmek, kesip çıkarmak, (ağaç) budamak

lop-sided
orantısız, bir tarafa meyilli, dengesiz

lope
koşmak

loquacious
geveze, çenesi düşük

loquacity
konuşkanlık, çenebazlık, gevezelik

loquat
yenidünya ağacı, Maltaeriği

Lord
(the ile) Allah, Tanrı, (ünvan) lort, (ünl.) Aman Tanrım!, Hay Allah!, efendi, sahip, lord

Lord Advocate
başsavcı

lord it over sb
amirlik taslamak, üstünlük taslamak

Lord Jesus
Hazreti isa

lord mayor
Londra belediye başkanı, belediye başkanı

lordliness
gurur, soyluluk, haşmet

lordling
genç lord

lordly
lort gibi, asil, yüce

lordosis
lordoz

lordship
lortluk, lort

lore
bilgi

lorgnette
uzun saplı gözlük

lorn
terk edilmiş, ıssız

lorry
kamyon

lose
kaybetmek, yitirmek, kaybettirmek, yenilmek, kaybetmek, kazanamamak, harcamak, israf etmek, kaybetmek, duyamamak, görememek ya da anlayamamak, kaçırmak, (sögen) geri kalmak

lose count
sayısını unutmak

lose face
saygınlığını yitirmek, şerefini kaybetmek

lose flesh
arıklamak

lose ground
geri çekilmek, mevkiini kaybetmek

lose heart
cesareti kırılmak

lose one's appetite
iştahı kesilmek

lose one's bearings
yolunu kaybetmek, pusulayı şaşırmak

lose one's head
kontrolünü kaybetmek, sapıtmak

lose one's heart
abayı yakmak

lose one's life
hayatını kaybetmek

lose one's nerve
cesaretini kaybetmek

lose one's patience
sabrı taşmak

lose one's rag
tepesi atmak

lose one's reason
aklını bozmak

lose one's shirt
meteliğe kurşun atmak

lose one's temper
tepesi atmak, kızmak

lose one's way
yolunu şaşırmak

lose oneself
özünü kaybetmek

lose sight of
gözden kaybetmek, unutmak

lose the thread
ipin ucunu kaçırmak

lose the way
yolu şaşırmak

lose touch with
ile teması kaybetmek, bağlantıyı koparmak

lose track of
izini kaybetmek

lose weight
kilo vermek,arıklamak

loser
mağlup, kaybeden, yenilen

losing
kaybeden

losing bargain
zararına satış

loss
kaybetme, kayboluş, kaybolma, kayıp, zarar, ziyan

loss and gain
zarar ve kâr

loss in weight
kilo kaybı, fire

loss leader
yok pahasına satış

loss maker
zarar eden işyeri

loss of appetite
iştahsızlık

loss of energy
enerji kaybı

loss of head
yük kaybı

loss of heat
ısı kaybı

loss of water
su kaybı

lost
kayıp, yitirilmiş, geçmiş, boşa gitmiş, kaçırılmış, değerlendirilmemiş

lost property
kayıp eşya

lost property office
kayıp eşya bürosu

lot
çok miktar, çok sayı, çok, köp, hepsi, tümü, türküm, miktar, parti, çok, pek, kura, ad çekme, talih, kısmet, yazgı, açık arttırma ile satılan eşya (türkümü), arsa, parsel, aynı türden eşya türkümü, parti, film stüdyosu, çekim yeri

lot money
açık artırma harcı

lot number
parça numarası, parti numarası

lothario
baştan çıkartan kımse, çapkın

lotion
losyon

lots of
birçok

lottery
piyango

lotto
tombala oyunu

lotus
nilüfer

lotus eater
zevk ve sefasına düşkün

loud
yüksek sesli, gürültülü, abartılı, cırtlak, be.yüksek sesle

loud hailer
hoparlör

loud-voiced
yüksek sesli

loudly
yüksek sesle, gürültüyle, bağırarak

loudmouthed
ağzı kalabalık, ağzı gevşek

loudness
gürültü, ses yüksekliği

loudspeaker
hoparlör

lough
göl, körfez

lounge
salon, (about/around ile) tembelce uzanmak, yayılıp oturmak

lounge about
tembelce uzanmak, yayılıp oturmak

lounge around
tembelce uzanmak, yayılıp oturmak

lounge suit
günlük erkek kıyafeti

lour
(at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak

louse
bit, işe yaramaz adam

louse up
yüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek

lousy
berbat, rezil, bitli

lout
kaba herif,hödük,pezevenk

loutish
soytarı gibi, hoyrat

louver
tenek deliği, panjur

louver boards
pancur tahtaları

lovable
sevimli, hoş

lovage
yaban kerevizi

love
aşk, sevgi, sevi, sevgili, (İİ.) canım, (tenis) sıfır, sevmek, ile sevişmek

love affair
aşk macerası

love apple
domates

love bird
muhabbetkuşu, serçe papağanı

love child
gayri meşru çocuk

love letter
aşk mektubu

love potion
aşk iksiri

love sick
sevdalı, mecnun

love story
aşk hikâyesi

loveless
sevgisiz, aşksız

loveliness
güzellik

lovely
güzel, hoş, nefis, harika

lovemaking
sevişme

lover
aşık, sevgili, seks arkadaşı, aşık, tutkun, hasta

lovesick
sevdalı, kara sevdalı

loving
sevgi dolu, aşk dolu, seven

loving-kindness
şefkat, iyilik

low
alçak, yüksek olmayan, alçak, düşük, az, zayıf, cansız, neşesiz, halsiz, (ses) az, yumuşak, alçak, rezil, aşağılık, saygısız, adi, bayağı, sıradan, aşağıya, alta, aşağıda, yere yakın, alçak, sessizce, yumuşak bir şekilde, alçak derece/düzey

low blood pressure
düşük tansiyon

low consumption
az tüketen, ekonomik

low court
mahkeme

low diet
düşük değerli besin

low ebb
düşüş, başarısızlık, düşük düzey

low frequency
alçak frekans

low gear
birinci vites

low man on the totem pole
zurnanın son deliği

low pass
alçakgeçiren

low pressure
düşük basınç, alçak basınç

low pressure area
alçak basınç alanı

low profile
dikkat çekme siyaseti

low relief
hafif kabartma, alçak kabartma

low section tyre
alçak profilli lastik

low temperature
düşük sıcaklık

low tide
deniz alçalması, cezir

low-down
rezil, ahlaksız, alçak, adi

low-key
uyumlu, sade

low-level
düşük düzeyli

low-lying
deniz seviyesinden alçak

low-mileage
az kilometre, düşük kilometre

low-order
düşük değerli

low-power
düşük kuvvetli, düşük güçlü

low-priced
düşük fiyatlı

low-speed
düşük hızlı

low-spirited
tasalı, üzgün

low-water mark
su seviyesi işareti

lowborn
aşağı tabakadan

lowbrow
hkr.sanattan anlamaz, kültürsüz, odun

lowdown
gerçek, bir işin içyüzü

lower
alt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek, (özünü) küçük düşürmek, küçültmek, (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak

lower bound
alt sınır

lower case
küçük harf

lower chamber
halk meclisi, avam kamarası

lower class
işçi sınıfı, alt tabaka, aşağı tabaka

lower deck
alt güverte

lower jaw
altçene

lower limit
alt sınır, aşağı sınır

lower one's colours
yelkenleri suya indirmek

lower school
bir okulun hazırlık sınıfı, ortaokul

lower the boom on
yerden yere vurmak

lower world
dünya

lowering
bezgin, tehdit eden, korkutucu, somurtkan

lowermost
en aşağı

lowest
en düşük, en aşağı

lowest common multiple
en küçük ortakkat

lowest limit
taban fiyat

lowland
ova

lowliness
tevazu, sadelik, alçakgönüllülük

lowly
düşük, aşağı, alçakgönüllü, sade, yalın

lownecked
dekolte

lowness
düşüklük, alçaklık, matlık

lowpitched
alçak sesli, pes sesli, heyacansız

lox
füme balık

loyal
vefalı, sadık, bağlı

loyalist
her zaman yönetime bağlı kalan kimse

loyally
sadık kalarak, sadakatle, bağlılıkla

loyalty
bağlılık, sadakat

lozenge
pastil

lubber
acemi ve hantal kimse, beceriksiz adam

lubricant
yağlayıcı, madde

lubricate
yağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek

lubricating felt
yağlama keçesi

lubricating grease
gres

lubricating oil
makine yağı, motor yağı

lubricating pump
yağlama pompası

lubricating ring
yağlama halkası

lubrication
yağlama, gresleme

lubrication chart
yağlama çizelgesi

lubrication hole
yağlama çukuru

lubricator
yağlama aygıtı, yağdanlık, yağcı

lubricious
kaygan, dönek, zampara, yağlı

lubricity
zamparalık, kayganlık, kaypaklık

lubrify
yağlamak

luce
turnabalığı

lucent
parlak, şeffaf, berrak

lucern
kabayonca

lucid
açık seçik, anlaşılır, net, mantıklı, aklı başında

lucidity
berraklık, açıklık, sağduyu

lucidness
açıklık, berraklık

lucifer
sabah yıldızı

luck
şans, talih, uğur, şans

luckily
çok şükür, bereket versin ki, Allahtan, neyse ki

lucky
şanslı, talihli, uğurlu

lucky beggar
şanslı köftehor

lucrative
kârlı, kazançlı

lucre
para, servet

luddite
makine düşmanı

ludicrous
saçma, aptalca, gülünç, komik

ludicrousness
güldürücülük

lues
sifilis, frengi

luff
orsa seyri, orsa etmek

lug
zorlukla çekmek, sürüklemek, taşımak

luge
tek kişilik kızak

luggage
bagaj

luggage rack
portbagaj

luggage van
eşya vagonu, furgon

lugsail
aşırma yelken, hasır yelken

lugubrious
kederli, hüzünlü, sıkıntılı, kasvetli

lugworm
arenikola

lukewarm
(sıvı) ılık, kayıtsız, ilgisiz, soğuk

lukewarmness
ılıklık

lull
uyutmak, hareketsizleştirmek, hareketsizleşmek, hareketsizlik, cansızlık

lullaby
ninni

lumbago
bel ağrısı, lumbago

lumbar
lamber, bele ait

lumber
kereste,tahta şalban,lüzumsuz eşya,sınık-sarkık mobilya,ağır hareket etmek,hantal hantal yürümek,(with ile) (İİ) istenmeyen bir şey/iş/sorumluluk vermek,angarya yüklemek

lumber mill
kereste kesme yeri

lumber pile
kereste istifi

lumber room
sandık odası

lumber up
karmakarışık yığmak

lumber with
angarya yüklemek

lumbering
hantal, kaba, kerestecilik

lumberjack
ağaç kesen kimse, oduncu

lumberman
keresteci, bıçkıcı, hızarcı

lumberyard
kereste deposu

lumbrical
solucansı

lumbrical muscle
solucansı kas

lumbricus
toprak solucanı

lumen
lümen

lumen hour
lümensaat

luminance
parlaklık

luminary
ışık veren cisim, bilgili ve saygıdeğer kimse

luminescence
parlaklık, ışıldama

luminescent
parlak, ışıldayan

luminiferous
ışık saçan

luminosity
parlaklık

luminous
ışık saçan, parlak, aydınlık

luminous advertising
ışıklı reklam

luminous colour
fosforlu boya

luminous efficiency
parlaklık verimi

luminous flux
ışıklı akış, ışık akısı

luminous intensity
aydınlatma şiddeti

luminous paint
fosforlu boya

luminous sensitivity
ışık duyarlığı

lump
parça, küme, yığın, toprak, yumru, şiş, (şeker) küp, peşin para, peşin ödenen para, peşin, ister istemez kabul etmek, dayanmak, kabullenmek, razı olmak, (together ile) bir araya koymak

lump coal
parça kömür

lump sugar
kesmeşeker

lump sum
toplam hesap, toptan

lump together
bir araya koymak

lump-sum tax
götürü vergi

lumpish
şiş gibi, yumru gibi, aptal

lumpy
yumrulu, pütürlü, topak topak

lunacy
delilik, çılgınlık

lunar
ayla ilgili, aya ait

lunar eclipse
ay tutulması

lunar landing
aya iniş

lunar module
ay modülü

lunar month
kameri ay

lunar rock
ay taşı

lunar rover
ay taşıtı

lunar year
ay yılı, kameri yıl

lunate
hilal biçiminde

lunate bone
el bileğinin yarım ay şeklindeki sümüğü

lunatic
deli, çılgın, kaçık, çatlak

lunatic asylum
tımarhane,delihane

lunatic fringe
aşırı yandaş

lunation
kameri ay

lunch
öğle yemeği, öğle yemeği yemek

luncheon
öğle yemeği

luncheon voucher
öğle yemeği fişi

lunchtime
öğlen vakti, yemek vakti

lune
hilâl şekli

lunette
ay şekli

lung
akciğer

lung tissue
akciğer dokusu

lunge
(at/out ile) saldırmak, hamle yapmak, hamle, saldırış

lungwort
ciğerotu

lunisolar
ay-gün

lupin
acıbakla

lupine
kurda ait, vahşi, yırtıcı

lupus
deri veremi

lurch
yalpa, yalpalama, yalpalamak, sendelemek

lurcher
pusu kuran kimse

lure
çekim, çekicilik, tuzak, kapan, yem, ayartmak, çekmek

lurid
renkli, parlak, korkunç, dehşet verici

lurk
gizlemek, pusuya yatmak

luscious
tatlı, nefis

lush
(bitki) verimli, bol, gür

lust
şehvet, kösnü, (for/after ile) sahip olmaya çalışmak, arzulamak

lust for
şehvetle istemek, hırs beslemek

luster
(Aİ) bkz.lustre

lusterless
mat, donuk

lustful
şehvetli, azgın

lustiness
kuvvet

lustrate
törenle arıtmak

lustre
parlaklık, parıltı

lustreless
donuk, mat

lustreware
sırlı çanak çömlek

lustring
parlatma

lustrous
parlak

lustrousness
parlaklık

lustrum
beş senelik müddet

lusty
güçlü, sağlıklı, canlı, şehvetli, azgın

lutanist
udi

lute
ut, kopuz

luteolin
luteolin

luteous
portakal gibi sarı

lutetium
lütesyum

lux
lüks, ışık ölçüsü birimi

luxate
yerinden çıkarmak

luxation
çıkık

Luxembourg
Lüksemburg

luxmeter
lüksmetre, aydınlıkölçer

luxuriance
bereketlilik, bolluk

luxuriancy
bereketlilik, bolluk

luxuriant
bereketli, bol

luxuriate
(in ile) oyalanmak, eğlenmek

luxurious
konforlu, lüks

luxury
konfor, lüks, gereksiz/pahalı şey, lüks

luxury tax
lüks vergisi

lycee
lise

lyceum
konferans salonu

lyddite
lidit

lydian
kadın tabiatlı, kadınsı, şehvet düşkünü

lye
sudkostik çözeltisi, kül suyu

lying
yatan, uzanan, yatma, uzanma, yalan söyleme, yalancılık

lying hospital
hastaneye yatma

lying in
loğusalık

lymph
lenf, akkan

lymph node
lenf nodülü, lenf bezi

lymph vessel
lenf damarı

lymphatic
lenfatik, akkan, gevşek

lymphatic duct
lenf arnası

lymphatic gland
lenf bezi

lymphatic nodule
lenf boğumu

lymphatic system
lenf jüyesi

lymphatic vessel
lenf damarı

lymphocyte
lenfosit, akkangöze

lynch
linç etmek

lynch law
linç kanunu

lynching
linç

lynx
vaşak

lynx-eyed
çok keskin gözlü, keskin bakışlı

lyophilic
liyofil, sıvısever

lyophilic colloid
liyofil koloit

lyophobic
liyofob, sıvısevmez

lyophobic colloid
liyofob koloit

lyosol
lizol

lyrate
çenk biçiminde

lyre
lir

lyre bird
lir kuşu

lyric
lirik şiir, lirik

lyric poetry
lirik şiirler

lyrical
lirik, heyecanlı, coşkun

lyricism
lirizm

lyricist
şarkı sözü yazarı

lyrics
güfte, şarkı sözleri

lysimeter
lizimetre

lysis
lizis, göze çözülmesi

lysol
lizol, çözülme

lysosoma
lizozom

lyssa
kuduz hastalığı


Submit a name