labeletiket,yarlık,yafta,etiketlemek,etiket yapıştırmak,sınıflandırmak,tanımlamak
labialdudaksıl (ünlü), dudaksıl (ünlü)
labial assimilationküçük ünlü uyumu
labial harmonyküçük ünlü uyumu
labializationdudaksıllaşma
labilekararsız, düzensiz, çabuk değişen
labio-palataldudaksıl-damaksıl
labio-velardudaksıl-artdamaksıl
labiodentaldişsil-dudaksıl, dudaksıl-dişsil
laboratory assistantlaborant
laboratory glovelaboratuvar eldiveni
laboriousyorucu, zahmetli, güç
Labourİşçi Partisi üyesi, İşçi Partisi'ne ilişkin, çalışma, emek, iş, işçi, işçi sınıfı, doğum, doğurma, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güçlükle hareket etmek, boğuşmak, ayrıntılara girmek
labour agreementiş sözleşmesi
labour costsişçilik masrafları
labour disputeiş uyuşmazlığı
labour emigrationemek göçü
labour exchangeiş ve işçi bulma kurumu
labour intensiveemek-yoğun
labour marketemek piyasası
labour of lovekarşılık beklemeden yapılan iş
labour relationsişçi-işveren ilişkileri
labour savingişten tasarruf sağlayan
labour turnoverişçi devri
labour unionişçi sendikası
labyrinthinelabirent gibi
laccolithlakolit, mantarsı kayaç
lacebağcık, bağ, dantela, bağlamak, (hafif bir içkiye) az miktar sert içki katmak
lace intoyumrukla saldırmak
lacerateyırtmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak
lacerationyırtma, parçalanma, kesilme, incitme
lachrymationgöz yaşı akıtma, ağlama
lachrymosesulu gözlü, acıklı, göz yaşartıcı, gözü yaşlı
lack-sizlik çekmek, -den yoksun olmak, olmayış, yokluk, eksiklik, -sizlik
lackadaisicalcansız, tembel, ilgisiz, uyuşuk
lackeydalkavuk, yağcı, yalaka
laconicveciz, az ve öz söz kullanılan, kısa ve anlamlı
laconicismözlülük, veciz ifade
lacquervernik, cila, (saç) sprey, verniklemek, cilalamak
lacrimalgözyaşı ile ilgili
lacrimal glandgözyaşı bezi
lactatelaktat, emzirmek, süt vermek
lactic acidlaktik asit, süt asidi
lactic fermentationlaktik mayalanma
lactoselaktoz, süt şekeri
lacunasümükte bulunan boşluk
lacustrinegöl, gölle ilgili
lacustrine depositgöl birikintisi
lacustrine sedimentgöl tortusu
lacydantel gibi, dantelli
ladderel merdiveni, çorap kaçığı, (çorap) kaçmak, kaçırmak
ladder dredgerkovalı tarak
ladder-stitchiğneardı teyel, çapraz teyel
laden(with ile) yüklü, dolu
lading portyükleme limanı
ladlekepçe, kepçeyle koymak/servis yapmak
ladyhanımefendi, kadın, bayan
ladybuguğurböceği, gelinböceği, hanımböceği
ladykillerkadın avcısı, çapkın
ladylikehanımca, hanım gibi, nazik
ladylovesevgili, metres, sevilen kadın
laevo-rotatorysola çeviren
laevorotatorysola çeviren
lag(behind ile) yavaş ilerlemek, arkadan gelmek, (boru) keçe ya da asbest kaplamak
laggardağır, tembel, haylaz, tembel kimse
laggingyalıtım, izolasyon, kaplama, döşeme
lagoondenizkulağı, kıyı gölü
laissez fairemüdahale etmeme, serbest bırakma, bırak yapsınlar
laitymeslekten olmayanlar
lambkuzu, kuzu eti, kuzulamak
lambastedövmek, pataklamak, dayak atmak
lambentalev gibi yalayarak yayılan
lambrequinkapı üzerine asılan süs, perde
lametopal, aksak, zayıf, inanılması güç, topal etmek
lame duckişe yaramaz kimse, sakat kimse
lame excusekabul edilmez özür, sudan bahane
lamellarpullu, katmanlı, yapraksı
lamenesstopallık, zayıflık
lamentağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını tutma
lamentableiçler acısı, acınacak, ağlanacak
lamentationyas, feryat, figan, ağıt
laminaelevha, ince yaprak, tabaka
laminaryaprak halinde, yapraksı, laminer
laminar flowlaminer akım, düzgün akış
laminateince tabakalar halindeki bir maddeyi üst üste koyarak daha dayanıklı bir madde haline getirmek, ince tabakaların üstüste konmasından elde edilen madde
laminatedyapraklı, levhalı
laminated beamkatmerli kiriş, yapraklı kiriş
laminated springdüz yay, yaprak yay
laminationyapraklanma, tabaka, ince levha
lammergeierkuzu kuşu, baysungur
lampreytaşemen, bufa balığı
lanceolatemızrak biçiminde
lancermızraklı süvari, mızraklı
lancetneşter, sivri kemer
landtoprak, kara parçası, ülke, vatan, aynı türden toprak parçası, alan, arazi, toprak, kişisel arazi, arsa, karaya çıkmak, karaya indirmek, karaya getirmek, iniş yapmak, yere inmek
land a blowbir yumruk oturtmak
land agentemlak komisyoncusu
land banktarım bankası, emlak bankası
land carriagekara taşımacılığı
land drainagearazi drenajı
land forceskara kuvvetleri
land managementarazi amenajmanı
land measurearazi ölçüleri jüyesi
land on one's feetşansı yaver gitmek
land reclamationtoprak kazanma, arazi kazanma
land reformtoprak reformu
land tortoisekarakaplumbağası
land transportationkarayolu taşımacılığı
landedgeniş arazisi olan, büyük toprak sahibi olan
landed estatetaşınmaz mal, gayrimenkul mülk
landed propertyarazi, emlak, taşınmaz mal
landed proprietortoprak sahibi
landfallkaranın görünmesi
landfillarazi doldurma, arazi yükseltme
landingkaraya çıkma/çıkarma, (uçak) iniş, iskele, merdiven sahanlığı
landing aidiniş yardımcısı
landing craftçıkarma gemisi
landing gear(uçak) iniş takımı
landing shipçıkarma gemisi
landing stageiskele, rıhtım
landing stripiniş yolu, yangın merdiveni
landladyev sahibesi, pansiyoncu kadın
landlesstopraksız, arazisiz, mülksüz
landlockedkara ile çevrili
landlordmal sahibi, emlak sahibi, otelci, pansiyoncu
landmarksınır taşı, dönüm çekidi, (bir yeri bulmada/vb.) işaret olarak kullanılan nesne/yer/vb.
landscapekır manzarası, peyzaj, (ev/fabrika/vb.) çevresini yeşillendirmek, çevresine bahçe yapmak
landscape architectpeyzaj mimarı
landscape architecturepeyzaj mimarisi
landslideheyelan, toprak kayması, (saylavda) büyük başarı
landsmandenize alışık olmayan adam
lanedar sokak, dar yol, dar geçit, yol, şerit
lang synegeçmiş zaman, eski zaman
language interpreterdil yorumlayıcı
language processorsdil işleyiciler, dil işlemciler
language translatordil çevirici
languiduyuşuk, ağır hareket eden, halsiz
languishisteksiz olmak, güçsüzleşmek, gevşemek, (in ile) erimek, çürümek, acı çekmek
languish inerimek, çürümek, acı çekmek
languishingkuvvetsiz, baygın
languorhalsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, gevşeklik, rehavet
languorousyorgun, bitkin, tembel, parlak, çekici
laniferousyünlü, yün veren
lankyuzun boylu ve zayıf, sırık gibi
lanyardçekme ipi, savlo, kordon, filadur
lapkucak, oturan kimsenin kalçasından dizine kadar olan ön bölümü, (yarışta) tur, (yarışta) tam tur atmak, (yarışta) rakibini bir turluk farkla geçmek, yalayarak içmek, (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak, dalgaların çarpması, çarpma sesi
lap dovetailsandık geçmesi
lap jointbindirme, bindirme ek
lap-top computerdizüstü bilgisayar
laparotomykarın amaliyatı
lapel microphoneyaka mikrofonu
lapidarytaşa işlenmiş, gösterişli, hakkâk, oymacı
lapis lazulilacivert taşı
lapping compoundalıştırma macunu
lapseküçük kusur, hata, yanlış, (zaman) geçme, ara, (into ile) derece derece azalmak, düşmek, alçalmak, batmak, gömülmek, (from ile) inanç ve prensiplerinden vazgeçmek, (iş anlaşması) son bulmak, yürürlükten kalkmak
lapse into silencesessizliğe gömülmek
lapse of justiceadli hata
lapse of the penyazma yanlışı
lapsus calamikalem hatası
lapsus linguaedil sürçmesi
laptop computerdizüstü bilgisayar
larboardgeminin iskele tarafı
lares et penatesmanevi değeri olan eşya
largebüyük, iri, geniş, bol, çok
large intestinekalınbağırsak
large manufacturebüyük ölçekli üretim
large-mindedanlayışlı, serbest fikirli, hoşgörülü
largeheartediyi kalpli, halden anlayan
largelyçoğunlukla, ekseriyetle, ziyadesiyle
largenessbüyüklük, genişlik
largolargo, ağır, largo, ağır ağır
larkşaka, eğlenme, takılma, gırgır, tarlakuşu
larvalarva, tırtıl, kurtçuk
larvallarva ile ilgili, kurtçuk halinde
laryngealgırtlaksıl, gırtlakta oluşan, boğazla ilgili
laryngitislarenjit, gırtlak yangısı
lasciviousşehvetli, şehvet düşkünü
laser printerlazer yazıcı
lashkırbaçlamak, (about ile) aniden hareket etmek ya da vurmak, şiddetle çarpmak, sıkıca bağlamak, kamçı darbesi, ani ve haşin hareket
lash aboutaniden hareket etmek, şiddetle çarpmak
lash oneself into a furyçatmak
lash outsaldırmak, azarlamak, paylamak
lashingkırbaçlama, azarlama, bağlama
lassitudedermansızlık, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk
lastson, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak, son olarak, en son, sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak
last judgementkıyamet günü
last-infirst-out, son giren ilk çıkar
lastingdayanıklı, sağlam, bitmeyen, tükenmeyen, sürekli, kalıcı
latchkapı mandalı, kapı kilidi, kilitlemek, mandallamak
latch onanlamak, çakozlamak, uyanmak
latch ontoanlamak, çakozlamak
lategeç, gecikmiş, I'm late., (sögen/zaman) geç, son, yeni, taze, geç olarak, geç, sonuna doğru, sonlarında, sabık, eski, rahmetli
latelyson günlerde, son zamanlarda, yakınlarda
latencygizli kalma, gizlilik
latency timegecikme zamanı, bekleme süresi
latentortada olmayan, gizli
latent imagegörünmeyen resim, gizli görüntü
latent periodmikropların kuluçka dönemi
lateral deviationyanal sapma
lateral erosionyandan aşınma, yanlama aşınma
lateral inversionyanal terslik, yanda bulunan ters görüntü
lateral pressureyanal basınç
lateral spillwayyan dolusavak
lateral thrustyanal basınç
lateritelaterit, kırmızı kil
latesten son haber/moda, /vb
lathsıva tirizi, bağdadi çıta, lata ile kaplamak
lath and plasterbağdadi kaplama
lathe bedtorna kızağı, torna yatağı
lathe carriertorna fırdöndüsü
lathersabun köpüğü, köpük, (sabun) köpürmek, köpürtmek, sabunlamak
lathingçıta işi, bağdadi, kaplama
lathworkbağdadi işi, kafes işi
latitudeenlem, rahatlık, serbestlik, özgürlük
latitudinarianserbest fikirli
latrine(özellikle düşergelerde) hela
lattenince sac levha, pirinç kaplama
lattersonraki, son, ikincisi, iki şeyden sonuncusu, son söylenilen
latter-daymodern, çağa uygun
latterlyson zamanlarda, bu yakınlarda
lattice bridgekafes kirişli köprü
lattice dynamicskafes dinamiği
lattice energykafes enerjisi, örgü erkesi
lattice girderkafes kiriş
laudövme, methiye, övmek, methetmek
laudable(davranış/vb.) övgüye değer, beğenilen
laudanumafyon tentürü, lavdanom
laugh(kahkahayla) gülmek, gülüş, kahkaha
laugh like a drainmakaraları koyvermek
laugh offönemsememek, gülüp geçmek
laugh until one criesuğunmak
laugh up one's sleevebıyık altından gülmek
laughinggülen, güldürücü, komik, gülme, gülüş
laughing gasgüldürücü gaz
launch(gemi) denize indirmek, (roket) fırlatmak, (plan/hareket/yeni bir yaşam/vb.) başlatmak, (at ile) fırlatmak, hızla atmak, (gemiyi) suya indirme, büyük motorlu sandal, motorbot
launch an investigationsoruşturma başlatmak
launchersuya indirici, mancınık, katapult, fırlatıcı, fırlatma rampası
launchingdenize indirme, fırlatma (roket), suya indirme
launder(giysi) yıkayıp ütülemek
launder moneykara parayı aklamak
laundromatbkz.launderette
laundryçamaşırhane, çamaşır
laundry blueçamaşır çividi
laurelleddefne dalıyla süslenmiş, ödül kazanmış
lavatoryhela, tuvalet, yüznumara
lavatory faucetlavabo musluğu
lavishsavurgan, tutumsuz, bol, çok, (on ile) cömertçe vermek
lawkanun, yasa, kural, hukuk, sakçı
law costsmahkeme giderleri
law for combating terrorismterörle mücadele yasası
law of accelerationivme kanunu
law of conservation of energyenerji korunumu kanunu
law of conservation of mattermaddenin sakınımı kanunu
law of contracts and tortsborçlar hukuku
law of definite proportionsbelirli oranlar yasası
law of demandtalep kanunu
law of dominancebaşatlık yasası, baskın karakter kanunu
law of exponentsüstler kuralı
law of floatingyüzme kanunu
law of heat exchangeısının yer değiştirme kanunu
law of inertiaeylemsizlik kanunu
law of jungleorman yasası
law of nationsuluslararası hukuk
law of refractionkırılım yasası
law of successionmiras hukuku
law schoolhukuk bilimyurdu
law-abidingyasaya saygı gösteren, dürüst
lawbreakerkanun tanımayan kimse
lawfulyasalara uygun, yasal, yasalara uyan
lawfulnesskanuna uygunluk, yasallık
lawgiverkanun yapan kimse,kanunverici
lawlessvahşi, kontrolsüz, serkeş, başıbozuk, yasadışı
lawlessnesskanunsuzluk, düzensizlik, kargaşa
lawmakermeclis üyesi,kanunverici
lawn mowerçimen biçme makinesi
lawn sprinklerçim fıskıyesi, bahçe musluğu
laxilgisiz, umursamaz, kaygısız, dikkatsiz, tembel, savsak, kontrolsüz
layyaymak, sermek, koymak, dizmek, yerleştirmek, döşemek, sürmek, değdirmek, hazırlamak, yumurtlamak, yatıştırmak, yüklemek, isnat etmek, yatırmak, üstüne oynamak, kab, arg.düzmek, sikmek, kaymak, (hukuk/tıp/vb.belli bir öğrenim dalında) profesyonel olmayan, eğitim görmemiş
lay a foundationtemel atmak
lay about onesağına soluna vurmak
lay an embargo onambargo koymak
lay asidesaklamak, biriktirmek, bırakmak, vazgeçmek
lay at the door ofsuçlamak, kabahat yüklemek
lay awakegözüne uyku girmemek
lay bybiriktirmek, bir kenara koymak
lay daysastarya, yükleme ve boşaltma süresi
lay downbelirlemek, saptamak, depolamak, yere bırakmak
lay indepolamak, saklamak, biriktirmek
lay in an ambushpusu kurmak
lay it on thickövmek, göklere çıkarmak
lay it on with a trowelballandıra ballandıra anlatmak
lay off(geçici olarak) işten çıkarmak
lay ontemin etmek, sağlamak, üzerine atılmak
lay one's cards on the tablegizlisi saklısı olmamak, açık ve dürüst olmak
lay outplan, tertip, maket, düzen, yere sermek, yaymak, planlamak
lay sth on the linedobra dobra konuşmak
lay sth to wastealtını üstüne getirmek
lay the foundation stonetemelini atmak
lay the foundationstemel atmak
lay to restgömmek, defnetmek
lay up(hastalık) yatağa düşürmek, biriktirmek
lay wasteharap etmek, yakıp yıkmak, tahrip etmek
layabout(İİ) tembel, işten kaçan kimse, kaytarıkçı
layertabaka, kat, bir şey yayan kimse/makine, yayıcı, tabakalar halinde yaymak
laymanmeslekten olmayan kimse
layoutbahçe, kent, /vb.yerlerin planlaması, yapı plan ya da çizimi
layout planvaziyet josparı, konumtasar
layshaft(oto) yardımcı şaft, ara mili
lazarettokarantina yeri, erzak ambarı
laze(away/around/about ile) tembelce vakit geçirmek, tembellik etmek, tembellikle ya da hareketsiz geçirilen kısa süre, tembellik
lazytembel, erincek, ağır, uyuşuk, yavaş hareket eden, tembellik/uyuşukluk veren
leachfiltre, süzmek, filtre etmek
leachingkatıdan özütleme, liçing
leadgötürmek, rehberlik etmek, (nereyese) götürmek, ulaştırmak, inandırmak, ikna etmek, yönetmek, liderlik etmek, idare etmek, önde sürmek, kılavuzluk, öncülük, başrol, (of/over ile)(uzaklık/sayı/vb.) ileride olma, önde gelme, tasma kayışı, ara kablosu, ipucu, delil, kurşun, kalem kurşunu, grafit, anterlin
lead a person a pretty dancebirinin başına çorap örmek
lead acetatekurşun asetat
lead angleavans açısı, öndelik açısı
lead astrayyoldan çıkarmak
lead chromatekurşun kromat
lead coatedkurşun kaplı, kurşun örtülü
lead managerlider yönetici
lead offbaşlangıç, başlamak, başa geçmek
lead onyutturmak, kandırmak, inandırmak, götürmek
lead peroxidekurşun peroksit
lead poisoningkurşun zehirlenmesi
lead sb a dancebirinin başına iş açmak, birini üzmek
lead sb by the noseparmağında oynatmak
lead sb up the garden pathbirini üç kâğıda getirmek
lead sulphidekurşun sülfür
lead the life of Rileybir eli yağda bir eli balda olmak
lead to-e yol açmak, neden olmak
lead up tosözü belli bir çekide getirmek
lead-free motor fuelkurşunsuz benzin
leadedkurşunlu, kurşun kaplı
leaded bronzekurşun tuncu
leadenkurşuni renkli, üzgün, kederli
leaderönde gelen kimse,başta gelen kimse,lider,yetekçi,başkan,başyazı,baş makale
leader of the partyparti başkanı
leadershipliderlik, önderlik
leadingen önemli, ana, temel, yol gösteren, kılavuzluk eden, yöneten, önde olan
leading axleön aks, kılavuz dingil
leading caseemsal oluşturan olay, içtihat
leading edgehücum kenarı, en ön kısım
leading ladybaşrol oynayan kadın, başrol oyuncusu kadı
leading manbaşrol oyuncusu erkek, başrol oynayan erkek
leading screwkılavuz vida
leading wheelön tekerlek, kılavuz tekerlek
leading-in cablegiriş kablosu
leaf(bitki) yaprak, sayfa, yaprak, (özellikle altın ve gümüş) ince tabaka, yaprak
leaf curlkıvırcık baş hastalığı
leaf electroscopeyapraklı elektroskop
leaf roll diseaseyaprak kıvrılma hastalığı
leaf springdüz yay, yaprak yay
leaf throughgöz gezdirmek
leafageyapraklar, yeşillik
leafinessyaprakları bol olma
leafyyapraklarla kaplı, yapraklı
leaguedernek, birlik, lig
League of NationsMilletler Cemiyeti
leaksu sızdıran delik ya da çatlak, (gaz/vb.) sızıntı, (haber/vb.) sızma, sızıntı, (gaz/vb.) sızdırmak, sızmak, (haber/vb.) sızdırmak
leak detectorsızıntı detektörü
leak out(haber/vb.) ortaya çıkmak, sızmak
leakage currentkaçak akımı, sızıntı akımı
leakage indicatorkaçak göstergesi
leakage radiationkaçak radyasyon, sızıntı ışınım
leaking waterkaçak su, sızan su
leakysızıntılı, sızdıran, delik
leanyana yatmak, (öne doğru) eğilmek, dayanmak, yaslanmak, söykenmek, çok zayıf, sıska, (et) yağsız, verimsiz, kıt
lean-to roofsundurma çatı
leannesszayıflık, verimsizlik
leapsıçramak,atlamak,(üstünden) atlamak,tullanmak,sıçrama,atlama,atlanılan uzaklık,sıçrama uzaklığı,ani yükselme,fırlama,artış
leap atbayıla bayıla kabul etmek, atlamak
leap yearekliyıl, artıkyıl
learn one's lessondersini almak, ağzı yanmak
learneröğrenci,şakirt,bir şeyi öğrenmekte olan kimse
leasekira kontratı, (out ile) kontratla kiralamak
leased linekiralanmış hat, özel hat
leaseholdsözleşme ile kiralanmış emlak
leaseholderkiracı, müstecir
leasingkiralama, finansal kiralama, leasing
leastbe.en az, en küçük, adl.en küçük sayı, en küçük miktar, en az
least common multipleen küçük ortakkat
least efforten az çaba yasası
leastwaysen az, hiç olmazsa
leather goodsderi eşyalar
leatherclothderiye benzer bir tür kumaş
leatherettecilt bezi, meşin kap
leatherykösele gibi, sert, kalın
leaveayrılmak, bırakmak, terketmek, bırakmak, bakımına bırakmak, sorumluluğuna bırakmak, izin
leave in the lurchyüzüstü bırakmak
leave no stone unturnedher yolu denemek
leave offvazgeçmek, bırakmak
leave one to one's fatekaderiyle baş başa bırakmak
leave one's mark ondamgasını vurmak
leave outeklemeyi unutmak, atlamak, atmak, çıkarmak
leave overtehir etmek, ertelemek
leave sb flatbeş parasız bırakmak
leave sb holding the bagbirini yüzüstü bırakmak
leave sb in peacebirini rahat bırakmak
leave sb in the lurchyüzüstü bırakmak
leave sb standingyaya bırakmak
leave sb to his own resourceskendi haline bırakmak
leave speechlessnutku tutulmak
leave the chairbaşkanlığı bırakmak
leave with payverginli izin
leave without payverginsiz izin
leave word with sbbirine not bırakmak
leavenmaya, mayalandırmak, bozmak, etkilemek
lechşehvet, şehvete düşkün olmak, hırs beslemek
lecheraşırı seks düşkünü, azgın
lecheroushkr.şehvet düşkünü, azgın
lecternkürsü, konuşmacı kürsüsü
lecturekonferans, (birdemde) ders, azarlama, paylama, ders vermek, konferans vermek, azarlamak, paylamak
lecturerkonferansçı, okutman, doçent
ledyol göstermek, idare etmek
ledgerafa benzer düz çıkıntı, çıkıntılı kaya tabakası
ledgerdefteri kebir,ana hesap defteri,hesabat kitabı,kavlık
ledger boardküpeşte, parmaklık küpeştesi
ledger lineyardımcı çizgi
leekorunmalı taraf, boca, poça, rüzgâraltı
lee anchorrüzgâra kapalı yer, rüzgâr altı, boca
lee shorerüzgâr altındaki kıyı
leechsülük,zalı,asalak,parazit,sülük
leeryan bakış, alaycı ya da şehvetli bakış, (at ile) yan gözle bakmak, (at ile) şehvetle bakmak, kesmek
leewayfazladan yer, zaman, para, /vb
left handsol el, sol taraf
left justifiedsola yanaşık
left justifysola yanaştırmak
left propertybırakılmış eşya
left-hand drivesol direksiyon
left-handedsolak, solaklar için yapılmış
left-handed rotationsola çevirme
left-turn lanesola dönüş şeridi
leftwardssola doğru, sola
leg(hayvanlarda) but,bacak,kıç,(giysi) kıçı örten bölüm,bacak,(eşya) ayak,bacak,bölüm
legal adviserhukuk danışmanı, hukuk müşaviri
legal aidverginsiz avukat sağlama
legal capacityhukuki ehliyet
legal competencehukuki ehliyet
legal disabilityhukuki ehliyetsizlik
legal documentsresmi evrak
legal entitytüzel kişi, hükmi şahıs
legal expensesmahkeme giderleri
legal obligationyasal yükümlülük
legal personalitytüzelkişilik
legal positionhukuki durum
legal practitionerstajyer avukat
legal reservekanuni ihtiyat, kanuni yedek akçe
legal tenderyasal para, yasal ödeme aracı, kanuni para
legalityyasallık, yasaya uygunluk
legalizationyasal hale getirme, tasdik
legallyyasal olarak, kanunen
legateelçi, sefir, miras bırakmak
legateelehine mal bırakılan kişi
legatorvasiyetçi, miras bırakan kişi
legendefsane, söylence, büyük, ünlü kimse, efsane, (harita/vb.'de) açıklayıcı bilgiler
legendaryefsanevi, söylencesel, ünlü
legerdemainel çabukluğu, el becerisi, hokkabazlık
leghornbir cins tavuk, legorn
legionlejyon, kalabalık insan topluluğu
legislate(for/against ile) yasa yapmak, yasamak
legislationyasama,kanun yapma,kanunvericilik
legislationsmevzuat, kanunlar
legislativeyasamaya ilişkin, yasama yetkisi olan, kanun koyan
legislative poweryasama yetkisi
legislative termyasama dönemi
legislatoryasa koyucu,kanun koyucusu,kanunverici
legislatureyasama meclisi
legitimacymeşruluk, yasalara uygunluk
legitimateyasal, meşru doğmuş, mantıklı, akla yatkın
legitimate tomeşru kılmak
legitimationmeşrulaştırma, onaylama
leguminousbaklagillerle ilgili
leisure industryeğlence endüstrisi
leisuredbol bol boş zamanı olan, serbest
leisurelyacelesiz yapılan, yavaş, sakin
leitmotivana motif, ana kavram, kılavuz kavramı
lemmayardımcı teorem, önsav
lemmingyabani sıçan, kır sıçanı
lemniscatelemniskat, kelebek eğrisi
LemnosEge denizinde Limni adası
lemonadeİİ.gazoz, Aİ.limonata
lendödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek
lend a hand toyardım etmek
lend an ear tokulak vermek
lend sb a handbirine el vermek
lend sth toönem kazandırmak
lenderödünç veren, borç veren
lending limitkredi limiti
lengthuzunluk, boy, metres in length., parça
length measuringuzunluk ölçümü
length wiseuzunluğuna, boylu boyunca
lengthinessuzunluk, fazla uzunluk
lengthwaysuzunlamasına, uzunluğuna
lengthyupuzun, çok uzun, fazlasıyla uzun
leniencehoşgörü, yumuşaklık, müsamaha
leniencyyumuşaklık, hoşgörürlük, müsamaha
lenitiveyatıştırıcı, dindirici, yumuşatıcı, yatıştırıcı, dindirici şey
lensmercek, göz merceği, objektif, gözlük camı
lens aperturediyafram açıklığı
lens barrelmercek çerçevesi
lens diaphragmmercek diyaframı
lens hoodparasol, güneşlik
lens mountmercek çerçevesi
lens openingmercek açıklığı
lens turretmercek tablası
LentHıristiyanlıkta Paskalya'dan önceki kırk gün boyunca yapılan büyük perhiz
lenticularmercekle ilgili
lenticular cloudmerceksel bulut
leotardvücudu saran dansçı/akrobat giysisi
leporinetavşangillere ait
leprouscüzamlı, miskin, cüzamlı
lessbe.daha az, adl.daha az şey/kimse, daha az miktar
lest-mesin diye, -ecek diye
letizin vermek, bırakmak, -meli, -malı, -ecek, -sin, İİ.(to/out ile) kiralamak
let alonebırak, şöyle dursun, kendi haline bırakmak
let bygones be bygoneseski defterleri kapatmak
let downhayal kırıklığı, yüzüstü bırakmak, boşa çıkarmak
let gobırakmak, koyuvermek, salıvermek
let iniçeri bırakmak, içeri almak, eklemek, gömmek
let it rideüstünde durmamak, uğraşmamak
let looseserbest bırakmak
let me seebir düşüneyim, bir bakayım
let offucuz kurtulma, serbest bırakmak, salıvermek, affetmek
let onsöylemek, açıklamak
let one's hair downrahat hareket etmek, resmiyeti bırakmak
let outkoyvermek, bırakmak, salıvermek, çıkarmak
let sb in onsırrını açıklamak
let sleeping dogs lieişi oluruna bırakmak, işi kurcalamamak
let slideihmal etmek, boşlamak, vazgeçmek
let slipağzından kaçırmak, kaçırmak
let sth slip outbir şeyi ağzından kaçırmak
let the cat out of the bagbaklayı ağzından çıkarmak
let throughgeçmesine izin vermek, geçirmek
let updurmak, dinmek, azalmak, yumuşamak, gevşemek
let well enough aloneolanla yetinmek
lethargyuyuşukluk, atalet, ilgisizlik, letarji
lettermektup, harf, (yasa/anlaşma/vb.) harfi harfine anlamı
letter bookmektup defteri
letter filemektup dosyası
letter headmektup başlığı
letter of acceptancekabul mektubu
letter of adviceihbar mektubu, ihbarname
letter of applicationbaşvuru dilekçesi
letter of attorneyvekâletname
letter of creditakreditif, kredi mektubu
letter of guaranteegaranti mektubu, teminat mektubu
letter of indemnitytazminat mektubu
letter of intendniyet mektubu
letter of introductiontavsiye mektubu
letter of licenceizin mektubu
letter of recommendationtavsiye mektubu, bonservis
letter of renunciationferagat mektubu
letter of trustgüven mektubu, itimat mektubu
letter printermektup yazıcı
letteredeğitimli, aydın, tahsil görmüş, okumuş
letterheadmektup kâğıdı başlığı, antet
letteringharf ya da sözcük yazım karakteri
letters of credencegüven mektubu
letters patentpatent, ruhsat, ferman
letters testamentaryvasiyetname
letupazalma, dinme, durma
leucolöko, (önek) renksiz, ak
leucocytelökosit, akyuvar
leukemialösemi, kan kanseri
levanterAkdenize doğudan esen rüzgar
LevantineYakın Doğu'ya ait, Yakın Doğu'lu kimse
leveesedde, rıhtım, kabul merasimi
levelyüzey, yatay yüzey, düzlük, düz yer, (of ile) miktar, derece, düzey, seviye, ölçü, düzleştirmek, düzeltmek, yıkmak, düzlemek, düz, aynı düzeyde, aynı hizada, bir seviyede, seviyeli, dengeli, düzgün, be.düz olarak, düzgün bir biçimde
level at-e yöneltmek, doğrultmak
level crossinghemzemin geçit, yer geçidi
level indicatorseviye göstergesi, düzey göstergesi
level of incomegelir düzeyi
level of welfarerefah düzeyi
level to the groundyerle bir etmek
level-headedsakin, dengeli, mantıklı, sağgörülü
levellertesviye aleti, düzelteç
levellingdüzleştirme, nivelman
levelling agentegaliz maddesi, düzgün boyama maddesi
levelling screwtesviye vidası, düzleme vidası
levermanivela, manivela kolu, kaldıraç, birini emek harcamaya zorlayan şey, manivela ile hareket ettirmek/kaldırmak
lever armlevye kolu, manivela kolu
leveragemanivela hareketi/kuvveti, sonuç almak için kullanılan güç, dürtü, /vb
leveretyavru yabani tavşan
levitategözbağcılıkla havaya yükselmek/yükseltmek
levityciddiyetsizlik, laubalilik
levyzorla toplama, toplanan para, (on/upon ile) zorla toplamak
levy war onbirisiyle savaşmak
lewdşehvet düşkünü, açık saçık, müstehcen
lewdnessadilik, çapkınlık, uçarılık, fuhuş
lexical meaningsözlük anlamı
lexical unitsözlük birimi, sözlüksel birim
lexicographerleksikograf, sözlükbilimci
lexicographysözlükçülük, sözlükbilgisi
lexicologysözlükbilim, sözcükbilik
liabilitiespasif, borç, taahhüt, üstlenme, sorumluluk
liabilities to outsidersüçüncü şahıslara borçlar
liabilitysorumluluk, ödenecek borç, engel
liability accountpasif hesap, borç hesabı
liability insurancemali sorumluluk sigortası
liablesorumlu, maruz, eğilimli
liaise(with ile) birlikte çalışmak
liaisonbağlantı, evlilik dışı cinsel ilişki
liaison committeeirtibat kurulu
liaison officerirtibat subayı
libelonur kırıcı yayın, karalayıcı yerme, iftira, onur kırıcı yayın yapmak, karalamak
libellousonur kırıcı, yerici, karalayıcı
liberalliberal, erkinci, cömert, eliaçık, geniş görüşlü, hoşgörülü, liberal kimse, Liberal Parti üyesi, Liberal
liberal artssosyal bilimler
liberal educationgenel kültür
liberal professionserbest meslek
liberalismliberalizm, erkincilik
liberalistliberal, erkinci
liberalitycömertlik, eli açıklık, geniş görüşlülük
liberalizationliberalizasyon, liberal kılma
liberalizeliberalleştirmek, liberal kılmak
liberallyel açıklığıyla, cömertlikle, büyük miktarda
liberationkurtuluş, serbest kalma, azat etme, kurtarma
libertarianhürriyet taraftarı
libertineçapkın, ahlaksız
libertinismçapkınlık, sefahat
liberty of speechsöz hürriyeti
liberty of the pressbasın ve yayın hürriyeti
libidinousşehvetli, şehvet düşkünü
libidocinsellik içgüdüsü, libido
library filmarşiv filmi, belgelik filmi
library programkitaplık bağdarlaması
library softwarekitaplık yazılımı
library subroutinekitaplık altyordamı
libratesallanmak, titreşmek
librettistopera metni yazarı
librettoopera güftesi, libretto
licenceruhsat, izin, ehliyet, aşırı serbestlik, ruhsat vermek, resmi izin vermek, yetki vermek
licence feelisans vergini
licence holderlisans sahibi
licence plate lightplaka aydınlatma ışığı
licenseelisans sahibi, ruhsat sahibi, imtiyaz sahibi
licensorlisans veren kimse
licentiatelisans sahibi kimse
licentiousşehvetli, azgın
licentiousnessahlaksızlık
lickyalamak, yalayıp yutmak, dayak atmak, pataklamak, (İİ) kafasını karıştırmak, şaşırtmak, yalama, yalayış, (of ile) az bir şey, az bir miktar
lick into shapeadam etmek
lick one's bootsyaltaklanmak
lick one's woundsyaralarını sarmak
lick sb's bootsçanak yalamak, yağ çekmek
lickerishahlaksız, kadın düşkünü, obur
lickingyalayış, yalama, kötek, dayak
lieyatmak, uzanmak, durmak, (down ile) yatmak, uzanmak, yer almak, bulunmak, yatmak, durmak, yalan söylemek, yalan
lie abouttembellik etmek, aylaklık etmek
lie behindarkasında gizli olmak
lie detectoryalan makinesi
lie insabah geç sögenlere kadar uyumak
lie in one's teethkorkunç yalanlar söylemek
lie like a trooperçok yalan söylemek
lie lowgizlenmek, saklanmak
lie offalargada yatmak, gemi açıkta yatmak
liefseve seve, memnuniyetle, isteyerek
liegederebeyine bağlı kimse
lienhapis hakkı, rehin hakkı, ipotek, matlup, alacak
lieutenancyteğmenlik, yüzbaşılık
lieutenant commanderkıdemli yüzbaşı
lieutenant generalkorgeneral
lieutenant governordevlet başkan vekili, vali muavini
lifehayat, yaşam, durmuş, kişi, can, yaşam, hareket, canlılık, hayat, can katan kimse ya da şey
life activitieshayati faaliyetler
life annuityömür boyu gelir
life assurancehayat sigortası
life beltcankurtaran kemeri
life bloodyaşamak için gerekli kan
life coveragehayat sigortası teminatı
life expectancyortalama ömür
life fundhayat sigortası fonu
life historybiyografi, yaşamöyküsü
life imprisonmentmüebbet hapis
life incomeyaşam boyu gelir
life insurancehayat sigortası
life of the partyneşe saçan kişi
life raftcankurtaran salı
life support systemyaşam destek jüyesi
life-sizedoğal büyüklükte
lifeboatcankurtaran sandalı
lifeguardcankurtaran yüzücü
lifelessölü, cansız, ruhsuz, donuk, ölgün, cansız
lifelikecanlı gibi görünen
lifelinecankurtaran halatı
liftkaldırmak, yükseltmek, (bulut/sis/vb.) yükselmek, dağılmak, bitmek, ortadan kaldırmak, son vermek, araklamak, yürütmek, (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak, özüne mal etmek, kaldırma, yükseltme, kaldırma kuvveti, İİ.asansör, arabasına alma, parasız götürme/gitme, neşe, rahatlık, rahatlama duygusu, ferahlık
lift a banbir yasağı kaldırmak
lift and force pumpemme basma tulumba
lift offhavalanmak, kalkmak
lift the embargoambargoyu kaldırmak
lift the immunitydokunulmazlığı kaldırmak
lift up one's voicesesini yükseltmek
lift valvekaldırmalı valf
liftersökme makinesi, platin
lifting tongsvinç kıskacı
lightışık,aydınlık,güneş ışığı,gün ışığı,lamba,ışık,(kibrit/çakmak/vb.) ateş,parlaklık,pırıltı,sevinç ya da heyecan pırıltısı,ışık,anlaşılma,ortaya çıkma,gün ışığına kavuşma,bakış açısı,aydınlık,ışıklı,parlak,(renk) açık,yakmak/yanmak,aydınlatmak,ışık vermek,parlamak/parlatmak,ışıldamak,aydınlanmak,yüngül,hafif,yumuşak,(uyku) hafif,be.hafifçe,yüksüz olarak,fazla yük almayarak
light absorbingışık soğurucu, ışık yutucu
light beamışık huzmesi, ışık demeti
light draughtboş su çekimi
light fixtureçıngı teçhizatı
light in bulkhigh in value, yükte hafif, pahada ağır
light industryhafif sanayi, hafif endüstri
light infantryhafif piyade
light into sbbirisine bağırıp çağırmak, üzerine atılmak
light machine gunhafif makineli tüfek
light metalhafif metal, hafif maden
light meterfotometre, ışıkölçer
light modulationışık modülasyonu
light oilhafif yağ, ince yağ
light outgidivermek, sıvışmak
light railwayhafif demiryolu, dekovil
light resistanceışık haslığı
light resistingışığa dayanıklı, solmaz
light spectrumışık spektrumu
light upyakmak, tutuşturmak, yanmak, aydınlatmak
light-fastışığa dayanıklı, solmaz
light-fastnessışık haslığı
light-fingeredeli uzun, araklayıcı
light-handedeli hafif, becerikli, yükü hafif
light-headedsarhoş, çakırkeyif, sersem
light-heartedneşeli, kaygısız, mutlu, tasasız
light-mindedhavai, kararsız
light-sensitiveışığa duyarlı, ışığa karşı hassas
lightenaydınlatmak, aydınlanmak, hafiflemek, hafifletmek, neşelenmek, neşelendirmek
lighteryakıcı aygıt,çakmak,alışkan
lighter than airhavadan hafif
lighteragemavna ile taşıma, mavna vergini
lightheartedkaygısız, neşeli
lightingaydınlatma, ışıklandırma, yakma, ışıklandırma jüyesi
lighting engineerışıklandırma mühendisi
lighting gasaydınlatma gazı
lighting railışık rayı, kaydırma askısı
lightlyhafifçe, nazikçe, az bir derecede, az bir dereceye kadar, düşünmeksizin, sebepsiz yere, ciddiye almadan
lightnesshafiflik, yumuşaklık, sürat, neşelilik
lightningşimşek, ani/çabuk/kısa süren şey
lightning arresteryıldırım siperi
lightning conductorparatoner, yıldırımsavar
lightning recorderşimşek yazıcısı
lightning rodyıldırımlık, yıldırımsavar
lightning strikeyıldırım grevi
lightsmanca, hayvan akciğeri
lights outyatma zamanı, yat borusu
lightsomeneşeli, kaygısız
lightweightnormalin altındaki kiloda (kimse ya da nese), hafif siklet (boksör)
lignifyodunlaşmak, odunlaştırmak
lignite minelinyit madeni
lignum vitaepeygamberağacı
likablehoşa giden, çekici, hoş, cana yakın, sevimli
likebeğenmek, sevmek, hoşlanmak, istemek, dilemek, benzer, ilg.gibi, -in özelliği, benzeri, bağ.gibi, -miş gibi
like a bolt out of the bluetepeden inme
like a bombbomba gibi, çok iyi
like a bull at a gatepaldır küldür
like a bullet out of a gunkurşun gibi hızlı
like a bump on a logput gibi
like a cat with nine livesdokuz canlı
like a sack of potatoespatates çuvalı gibi
like a ship without a rudderserseri mayın gibi
like a shothemen, istekle, anında
like cat and dogkedi köpek gibi
like clockworksaat gibi, tıkır tıkır
like death warmed upyorgun argın
like greased lightningşimşek gibi
like sardinessıkış tepiş, balık istifi gibi
like the cat that stole the creamözünü beğenmiş
like thisböyle, bu şekilde, bunun gibi
like wildfirehızla, çok çabuk
like winkingkaşla göz arasında, aniden
likelihoodolasılık, olabilirlik
likelihood ratioolabilirlik oranı
likelyolası, muhtemel, uygun, mantıklı, iyi, be.galiba, muhtemelen
likemindedhemfikir, kafadengi, kafadar
likenessbenzeyiş, benzerlik
likes and dislikeshoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler
likewisebe., aynı şekilde, -de, -da, ayrıca, bir de
liking(for ile) sevme, düşkünlük
lilacleylak, leylak rengi
lilliputiançok küçük,ufacık,cırttan,cüce
lilthızlı hareket, oynak şarkı, kıvrak makam
lily of the valleyinciçiçeği
lily-liveredkorkak, yüreksiz, tabansız, alçak
limbkol, bacak, kanat gibi gövdeye bağlı kılgan, geniş ağaç dalı
limber(up ile) kasları geliştirerek bir yarışa, /vb.hazırlamak
limbobilinmeyen durum, çıkmaz, belirsizlik, limbo dansı
limekireç,ahek,ıhlamur,cöke
lime burnerkireç ocakçısı
lime slakingkireç söndürme
lime treeıhlamur ağacı,cöke ağacı
limelighthalkın aşırı ilgisi
limerickbeş dizelik nükteli şiir
liming tankkireçleme kazanı
limitlimit, uç, sınır, had, (to ile) kısıtlamak, sınırlandırmak
limitedsınırlı, (şirket) limited
limited companylimitet şirket
limited editionsayılı baskı
limited liabilitysınırlı sorumluluk
limited liability companylimitet şirket
limited monarchymeşruti krallık
limited partnersınırlı sorumlu ortak
limited partnershipadi komandit şirket
limiterlimitör, sınırlayıcı
limitingsınırlayıcı, kısıtlayıcı, gelişmeyi engelleyici
limiting densitysınırlama yoğunluğu
limiting frictionlimit sürtünme
limitlesssınırsız, sonsuz
limnresmetmek, resmini çizmek, tasvir etmek
limptopallama, topallamak, gevşek, yumuşak, güçsüz, zayıf
limpidduru, berrak, saydam
limpnessesneklik, yumuşaklık
linagesatır başına vergin
lincoln greenparlak yeşil
line(with ile) içini kaplamak,astarlamak,çizgi çizmek,sıra oluşturmak,çizgi,hat,yol,sınır belirten çizgi,hat,dizi,sıra,saf,ip,sicim,olta ipi,alısün hattı,demiryolu hattı,(tenek ve deniz) hat,yol,iş,meslek,hizmet,uğraşı,stil,desen,şekil,çizgi
line amplifierhat amplifikatörü
line distortionhat distorsiyonu
line drophat gerilim düşüşü
line frequencysatır frekansı, çizgi frekansı
line integralçizgisel integral
line microphonetabanca mikrofon
line noisehat gürültüsü, hat paraziti
line of businessişkolu, meslek
line of creditkredi sınırı
line of demarcationsınır çizgisi, yetki sınırı
line of forcekuvvet çizgisi
line of intersectionkesişme doğrusu
line of visiongörüş hattı
line one's pocketscebini doldurmak, yolunu bulmak
line printersatır yazıcı, satır basıcı
line scanningsatır taraması
line segmentdoğru parçası
line shafttransmisyon mili
line spectrumçizgi spektrumu, çizgi izgesi
line synchronizationsatır eşlemesi
line transformerhat transformatörü
line upsıraya girmek, sıraya sokmak, bağdarlamalamak
linealçizgiye ait, doğrusal
linear accelerationçizgisel ivme
linear amplifierlineer amplifikatör, doğrusal yükselteç
linear equationdoğrusal denklem
linear expansiondoğrusal genleşme, boyca genişleme
linear measureuzunluk ölçüsü, boy ölçüsü
linear modulationdoğrusal modülasyon
linear scandoğrusal tarama
linear spacedoğrusal uzay, doğru-uzay
linear velocitylineer hız, çizgisel hız
linearityçizgisellik, doğrusallık
linemanalısün,telgraf ya da demiryolu hatlarını kontrol eden görevli
linenketen kumaş, (yatak/masa/vb.) keten örtü, keten çarşaf
linerbüyük yolcu gemisi, astar, kaplama maddesi
liner tradelayner ticareti
linesmanyan hakemi, çizgi hakemi, bkz.lineman
lineup(eşya/insan) sıra, saf, (olay/vb.) dizi
lingmorina cinsinden bir balık, süpürgeotu
linger(on/over ile) gitmemek, takılıp kalmak, oyalanmak, yubanmak, (ağrı/vb.) kolay kolay geçmemek, sürüp gitmek
lingeriekadın iç çamaşırı
lingeringduran, kalıcı, çok yavaş, hasretli
lingua francalingua franka
linguistdilbilimci, dilci, yabancı diller üzerine çalışan ve bu dilleri iyi bilen kimse
linguisticdilbilimsel, dilsel
linguistic atlasdil atlası
linguistic chartdil haritası
linguistic communitydil topluluğu, dilsel topluluk
linguistic familydil kodağı
linguistic geographydilbilim coğrafyası
linguistic groupdil türkümü
linguistic leveldil düzeyi
linguistic revolutiondil devrimi
linimenteklem ve romatizma ağrılarını hafifletmek için kullanılan merhem
lining fabricastarlık kumaş
linkbağlantı, bağ, zincir halkası, (together/up ile) bağlamak, birleştirmek
link upbağlamak, birleştirmek
linkupbağlantı çekidi, bağlantı yeri, birleşme çekidi
linnetketenkuşu, kenevirkuşu
linoleumyer döşeme malzemesi, muşamba
linotypelinotip, dizgi makinesi
linseed cakeketen tohumu küspesi
lintsargı bezi, keten tiftiği
lion-heartedaslan yürekli, cesur
lip microphonedudak mikrofonu
lip servicesahte bağlılık
lipophilicyağsever, lipofil
lipstickdudak boyası, ruj
liquefactionsıvılaşma, sıvılaştırma
liquefysıvılaşmak, sıvılaştırmak
liquidsıvı, likid, sıvı, akışkan, (yiyecek/vb.) sulu, (ses) berrak, akıcı
liquid assetslikit varlıklar, disponibilite
liquid chromatographysıvı kromatografisi
liquid crystalsıvı kristal
liquid limitlikit limit, akma limiti
liquid measuresıvı ölçüsü
liquid oxygensıvı oksijen
liquid phasesıvı hal, sıvı evre
liquid pressuresıvı basıncı
liquid-cooledsıvı soğutmalı
liquid-cooled reactorsıvı soğutmalı reaktör
liquidatekurtulmak, başından savmak, yok etmek, (iş) tasfiye etmek, kapatmak
liquidating agenttasfiye memuru
liquiditylikidite, sıvılık, akışkanlık
liquidity ratiolikidite oranı
liquidizeezmek, suyunu çıkarmak
liquidizerİİ.mikser, karıştırıcı
liquoralkollü içki, (Aİ.) (viski/vb.) alkollü sert içki
lisppeltek konuşmak, pelteklik
lissomkıvrak, çevik, atik
listsiyahe,cetvel,liste,dizelge,siyaheye almak,siyahe tertip etmek,listesini yapmak,yan yatmak,yana eğilmek,eğilmek,geminin yan yatması
list priceliste fiyatı, katalog fiyatı
listendinlemek, dinleme, kulak verme
listen forkulak vermek, dikkat etmek, dinlemek
listen inünalgı dinlemek, kulak misafiri olmak
listen to reasonlaf dinlemek
listle threadfildekos, filtekoz
listlessyorgun, bitkin, cansız, uyuşuk
listlessnesskayıtsızlık, neşesizlik
litanymukabele ile okunan dua
literacy rateokur-yazar oranı
literaltam, kelimesi kelimesine, harfi harfine, düz anlamlı, yalın, sade
literalismharfi harfine uygunluk
literallytam olarak, tam, kelimesi kelimesine, düz olarak, genel anlamıyla, abartmasız, gerçekten
literary languageedebiyat dili, edebi dil, yazın dili
literateokur yazar, iyi eğitim görmüş, bilgili, okumuş
literatiyazarlar, aydın sınıf
literatureedebiyat, yazın, tanıtıcı kitap, broşür
lithargedoğal kurşun oksidi, mürdesenk
lithenessesneklik, elastikiyet
lithictaşa ait, lityuma ait
lithochromaticrenkli, alaca bulaca
lithographtaşbasma, taşbaskı, taşbasmasıyla resim yapmak
lithographertaşbasmacı, taşbasması resim
lithographylitografi, taşbaskı sanatı
lithologylitoloji, taşbilim
litholysisilaçla böbrek taşını eritme
lithospherelitosfer, taşküre
lithotomyböbrek taşı çıkarma ameliyatı
LithuanianLitvanyalı, Litvanya dili
litigatemahkemeye başvurmak, dava açmak
litigationdava, dava etme
litmus paperturnusol kâğıdı
litterçöp, (hayvan) bir batında doğan yavrular, karmakarışık etmek, dağıtmak
litter upkarmakarışık etmek
littlebiraz,az,az kemiyet,az miktar,azı,az çok,çok az,azca,küçük,ufak,az,kem,kısa,genç,balaca,küçük,bir çimdik,bir kadar,bir uğur,önemsiz,değersiz,küçük,(be.) az miktarda,birazcık,az,az miktar
little bearküçükayı takımyıldızı
little by littleazar azar, yavaş yavaş
little languageçocuk dili
little or nothinghiç denecek kadar az, hemen hemen hiç
littlenessküçüklük, miskinlik, önemsizlik, dar görüşlülük
littoralkıyı, sahil, kıyı, sahil
littoral cordonkıyı kordonu
littoral currentkıyı akıntısı
littoral zonekıyı bölgesi
liturgickomünyona ait, ayine ait
livableiçinde yaşamaya uygun, yaşamaya elverişli, uygun, yaşanabilir, yaşamaya değer
liveyaşamak, oturmak, yaşamak, gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, diri, canlı, (bomba/vb.) patlamamış, canlı, çıngıyla yüklü, cereyanlı, (yayın) naklen
live and learnyaşadıkça öğrenmek
live and let livehoşgörülü olmak, müsamahalı olmak
live axlecanlı aks, hareket dingili
live broadcastnaklen yayın, canlı yayın
live byile yaşamak, geçinmek
live by the bookdürüstçe yaşamak, yasalara uymak
live downunutturmak, unutulmasını sağlamak
live from hand to mouthelden ağıza yaşamak
live high on the hogbir eli yağda bir eli balda olmak
live in each other's pocketsiçtikleri su ayrı gitmemek
live in luxurylüks içinde yaşamak
live like fighting cockskrallar gibi yaşamak
live off-den geçimini sağlamak
live onile geçinmek, ile beslenmek
live outsonuna kadar yaşamak, evde oturmamak
live programmenaklen bağdarlama
live steamtaze buhar, sağlam buhar
live throughzorluklara rağmen başarmak
live transmissionnaklen yayın, canlı yayın
live withile birlikte yaşamak, kabullenmek
livelinesscanlılık, parlaklık, zindelik
livelycanlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, canlı, gerçeğe uygun
lively imaginationhayal gücü
liver flukekaraciğer kelebeği
liverishrahatsız, sinirli, karaciğeri bozuk, huysuz
liverwortkızılyaprak, koyunotu
livery(uşakların/vb.giydiği) üniforma
livestockçiftlik hayvanları, mal
lividmor, öfkeden kudurmuş, gözü dönmüş
livingcanlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim, geçinme, yaşam standardı, yaşama
living conditionshayat şartları
living creaturescanlı yaratıklar
living languageyaşayan dil
living organismcanlı organizma
living wagegeçinmeye yetecek vergin
loadyük, taşınan miktar, şarj, (makina/vb.'nin yaptığı) iş, yüklemek, doldurmak, şarj etmek
load capacityyük kapasitesi, yük sığası
load displacementyük su çekimi
load distancekaldıraçta yük kolu
load efficiencyyük verimi
load impedanceyük empedansı, yük çelisi
load linesu kesimi, yük çizgisi
load resistanceyük direnci
loadedyüklü, dolu, hileli, tuzak dolu, zengin, paralı, yüklü
loaded impedanceyüklü empedans
loaded questionşaşırtıcı soru, çok yönlü soru
loadingyükleme, doldurma, ek maliyet, sürşarj
loading bridgeyükleme köprüsü
loading capacityyükleme kapasitesi, yükleme sığası
loading coilyükleme bobini
loading gaugeyük gabarisi
loading notehamule senedi, taşıma senedi
loading programmeyükleme bağdarlaması
loading rampbindirme rampası, yükleme rampası
loafsomun, arg.saksı, beyin, kafa, (about ile) vakit öldürmek, kaytarmak
loaferaylaklık eden kimse, aylak
loamytınlı, özlü, balçıklı
loanödünç verilen şey,ödünç verme,ödünç vermek,ödünç alma,istikraz
loan marketkredi piyasası
loan sharkdolandırıcı, tefeci
loathenefret etmek, tiksinmek, iğrenmek
loathingtiksinme, nefret, iğrenme
lob(topu) havada kavis çizecek biçimde atmak ya da bu şekilde topa vurmak, (kriket ve tenis) uzun kavis çizecek biçimde atılan top
lobateloplara benzeyen, yumru gibi
lobbylobi, hol, kulis faaliyeti, lobi, oylarını kazanmak amacıyla senatörlerle görüşmek, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için faaliyette bulunmak
lobekulak memesi, herhangi bir kılganın yuvarlak bölümü
lobe of the earkulakmemesi
lobotomybeyin ameliyatı, lobotomi
localyerel, yöresel, lokal, (İİ) semt birahanesi, lokal
local administrationyerel yönetim
local authoritiesyerel yetkililer
local callşehiriçi alısün konuşması
local colouryöresel özellikler, yerel renk
local electionyerel saylav
local exchangelokal alısün santralı
local governmentyerel yönetim, mahalli idare
local industryyerel sanayi
local newspaperyerel gazete
local politicsyerel politika
local stationbölge istasyonu
local trafficbölgesel trafik, yerel trafik
localeyer, yöre, olay yeri
localismmahalli şive, yöresel deyim, dar fikirlilik
localityyer, yöre, olay yeri
localizationyerini belirleme, yerelleştirme, sınırlandırma
localizebelirli bir yere sınırlamak, yereltmek
localizedyerel, lokal, sınırlı
locallyyerel olarak, yakınlarda, yakında
locateyerini öğrenmek, yerleştirmek, kurmak
locativeyer yağdayı, kalma yağdayı, yer yağdayı, kalma yağdayı
lockkilit, hareketli arna seddi, kilitlemek, kilitlenmek, bukle
lock awaysaklamak, gizli tutmak
lock boltkilit sürgüsü, kilit dili
lock horns withağız dalaşı yapmak
lock inhapsetmek, kapatmak
lock jawtetanos, kazıklıhumma
lock nutemniyet somunu, kontra somun
lock outdışarıda bırakmak, lokavt yapmak
lock stock and barrelbaşdan başa, tamamen, tamamen, ne var ne yok hepsi
lock upkilitlemek, kapatmak, içeri tıkmak, tutuklamak
lock washeryaylı rondela, kilit pulu
lockagehavuzdan geçme parası
lockerkilitli çekmece ya da dolap
locking pinkilitleme pimi
locking relaykilitleme rölesi
locking screwblokaj vidası
lockjawtetanos, kazıklı humma
locknutemniyet somunu, kontra somun
locodeli, çılgın, lokomotif
locomotiveharekete ilişkin, hareket ettiren, lokomotif
locomotive boilerlokomotif kazanı
locusgeometrik yer, gezenek
locutiondeyim, tabir, düz söz, ifade tarzı
lodefilon, damar, maden damarı
lodestarÇobanyıldızı, Kutupyıldızı, rehber, kılavuz
lodgekısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat
lodgingkiralık oda, geçici olarak oturulan yer
loftinessyükseklik, kibir, gurur, çalım
logkütük, (gemi/uçak/vb.) seyir defteri, seyir defterine kaydetmek, logaritma
log cabinkütükten yapılmış kulübe
loganberrybir tür böğürtlen
logbookgemi jurnalı, rota jurnalı
loggerheadssürüp giden anlaşmazlık
loggiakemeraltı, sundurma
loggingağaç kesme, kesip taşıma, tomruk çekme, tomrukçuluk
logging sledtomruk kızağı
logging trucktomruk kamyonu
logic circuitmantık devresi, mantık çevrimi
logic flowchartmantık akış şeması
logicalmantıksal, mantıklı
logical flowchartmantıksal akış diyagramı
logical instructionmantıksal komut
logical operationmantıksal işlem
logical operatormantıksal işleç
logical recordmantıksal kayıt
logical shiftmantıksal kaydırma
logical structuremantıksal yapı
logical subroutinemantıksal altyordam
logical symbolmantıksal simge
logorrheagevezelik, uzun uzadıya konuşma
loiter(about ile) duraklayarak, oyalanarak yürümek
loitereraylak dolaşan kimse, boş gezen
loll(about/around ile) tembelce uzanmak, tembel tembel yatmak, (out ile) aşağı doğru sarkmak, sarkıtmak
lollipopsaplı şeker, lolipop
lonekimsesiz, yalnız, tek
lonelyyalnız ve mutsuz, kimsesiz, ıssız
lonerzamanının çoğunu yalnız başına geçiren kimse, yalnızlığı seven kimse
longuzun, uzun zaman, uzun zamandır, uzun süre, (for/to ile) çok istemek, can atmak
long before thenondan çok önce
long boatbüyük sandal, şalupa
long credituzun vadeli kredi
long dateduzun vadeli, uzun süreli
long distanceşehirlerarası alısün
long forözlemek, içi çekmek, canı istemek
long in the toothyaşını başını almış
long rangeuzun menzilli, uzun erimli
long shotgeniş plan, uzak plan, genel çekim
long tonuzun ton (1016.05 kg)
long wave(ünalgı) uzun dalga
long-dated billuzun vadeli senet
long-distance callşehirlerarası alısün konuşması
long-distance flightuzun mesafe uçuşu
long-measureuzunluk ölçüsü
long-playing recorduzunçalar, longpley, albüm
long-sighteduzağı gören, ilerisini düşünen, ihtiyatlı
long-sufferingtahammüllü, sabırlı, hoşgörülü, cefakâr
long-term credituzun vadeli kredi
long-wearingdayanıklı, sağlam
longbow(ok atmak için) büyük yay
longingözlem, güçlü istek, arzu, hasret, arzulu, istekli
longitudeuzunluk dairesi,boylam
longitudinalboylamla ilgili, boyuna, uzunluğuna
longitudinal waveboyuna dalga
longitudinallyboydan boya, uzunlamasına
longsighteduzağı görebilen, hipermetrop
longsightednessuzağı iyi görme, presbitlik
longstandinguzun süredir var olan, çok eski
longstopson savunucu, son müdafaa, son savunma
longwindeduzun ve sıkıcı, sözü bitmez
loo(İİ) yüznumara, tuvalet
lookbakmak, görünmek, (like ile) benzemek, okşamak, göstermek, dikkat etmek, görmek, bakmak, bakış, yüz anlatımı, yüz ifadesi, görüntü, görünüş
look a gift horse in the mouthhediyede kusur aramak
look aboutçevresine bakmak
look afterbakmak, gözetmek, ilgilenmek, kollamak
look aheadilerisi için plan yapmak, geleceğe bakmak
look aroundaraştırmak, tüm olasılıkları düşünmek
look as ifolacağa benzemek, gibi görünmek
look as if one has seen a ghosthayalet görmüş gibi olmak
look askanceyan yan bakmak, göz ucuyla bakmak
look atbakmak, seyretmek, yargılamak, ele almak
look backgeçmişi düşünmek, hatırlamak, geriye bakmak
look daggers atbir kaşık suda boğacakmış gibi bakmak
look down onhor görmek, küçümsemek
look down one's nose at-e tepeden bakmak, hor görmek
look for a needle in a haystacksamanlıkta iğne aramak
look for troublebela aramak
look forward todört gözle beklemek
look intoaraştırmak, incelemek, soruşturmak
look onbakmak, seyretmek, seyirci kalmak
look on the brightiyimser olmaya çalışmak
look outdikkat etmek, sakınmak, gözetmek, dışarı bakmak
look overgöz gezdirmek, incelemek
look roundenikonu düşünmek, gezmek, dolaşmak
look sharpacele etmek, elini çabuk tutmak
look throughgözden geçirmek, incelemek
look to one's laurelsşöhretini korumaya çalışmak
look upiyiye gitmek,gelişmek,aramak,bakmak,müracaat etmek,ziyaret etmek,yolukmak,uğramak
look up to-e saygı göstermek, hürmet etmek
lookoutarayış, gözcü, gözetleyici, gözetleme yeri, ileriki olasılık
looksiyi görünüm, çekici görünüm
loomdokuma tezgâhı, (up ile) aslından daha büyük ve korkunç gözükmek
loopilmik, ilik, ilmik yapmak, bağlamak
loop the loopuçakla havada takla atmak
loophole(özellikle yasal) boşluk, kaçamak çekidi
loosebağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan, çözülmüş, (giysi) bol, gevşek, kesin olmayan, şüpheli, ahlaksız, laçka, hafifmeşrep, hoppa, serbest bırakmak, salıvermek, be.gevşek bir biçimde, serbestçe, başıboşlukla, başıboşluk, serbestlik
loose groundgevşek zemin, gevşek toprak
loose-leafsayfaları çıkarılıp takılabilen
loosengevşetmek, çözmek, gevşemek, çözülmek
loosen one's purse stringskesenin ağzını açmak
loosen upkasları gevşetmek, kasları ısıtmak
loosenessgevşeklik, kararsızlık, serbestlik
lootganimet, çapul, yağma, yağmalamak, yağma etmek
lopkesmek, kesip çıkarmak, (ağaç) budamak
lop-sidedorantısız, bir tarafa meyilli, dengesiz
loquaciousgeveze, çenesi düşük
loquacitykonuşkanlık, çenebazlık, gevezelik
loquatyenidünya ağacı, Maltaeriği
Lord(the ile) Allah, Tanrı, (ünvan) lort, (ünl.) Aman Tanrım!, Hay Allah!, efendi, sahip, lord
lord it over sbamirlik taslamak, üstünlük taslamak
lord mayorLondra belediye başkanı, belediye başkanı
lordlinessgurur, soyluluk, haşmet
lordlylort gibi, asil, yüce
lorgnetteuzun saplı gözlük
losekaybetmek, yitirmek, kaybettirmek, yenilmek, kaybetmek, kazanamamak, harcamak, israf etmek, kaybetmek, duyamamak, görememek ya da anlayamamak, kaçırmak, (sögen) geri kalmak
lose countsayısını unutmak
lose facesaygınlığını yitirmek, şerefini kaybetmek
lose groundgeri çekilmek, mevkiini kaybetmek
lose heartcesareti kırılmak
lose one's appetiteiştahı kesilmek
lose one's bearingsyolunu kaybetmek, pusulayı şaşırmak
lose one's headkontrolünü kaybetmek, sapıtmak
lose one's heartabayı yakmak
lose one's lifehayatını kaybetmek
lose one's nervecesaretini kaybetmek
lose one's patiencesabrı taşmak
lose one's ragtepesi atmak
lose one's reasonaklını bozmak
lose one's shirtmeteliğe kurşun atmak
lose one's tempertepesi atmak, kızmak
lose one's wayyolunu şaşırmak
lose oneselfözünü kaybetmek
lose sight ofgözden kaybetmek, unutmak
lose the threadipin ucunu kaçırmak
lose the wayyolu şaşırmak
lose touch withile teması kaybetmek, bağlantıyı koparmak
lose track ofizini kaybetmek
lose weightkilo vermek,arıklamak
losermağlup, kaybeden, yenilen
losing bargainzararına satış
losskaybetme, kayboluş, kaybolma, kayıp, zarar, ziyan
loss and gainzarar ve kâr
loss in weightkilo kaybı, fire
loss leaderyok pahasına satış
loss makerzarar eden işyeri
loss of appetiteiştahsızlık
loss of energyenerji kaybı
lostkayıp, yitirilmiş, geçmiş, boşa gitmiş, kaçırılmış, değerlendirilmemiş
lost property officekayıp eşya bürosu
lotçok miktar, çok sayı, çok, köp, hepsi, tümü, türküm, miktar, parti, çok, pek, kura, ad çekme, talih, kısmet, yazgı, açık arttırma ile satılan eşya (türkümü), arsa, parsel, aynı türden eşya türkümü, parti, film stüdyosu, çekim yeri
lot moneyaçık artırma harcı
lot numberparça numarası, parti numarası
lothariobaştan çıkartan kımse, çapkın
lotus eaterzevk ve sefasına düşkün
loudyüksek sesli, gürültülü, abartılı, cırtlak, be.yüksek sesle
loudlyyüksek sesle, gürültüyle, bağırarak
loudmouthedağzı kalabalık, ağzı gevşek
loudnessgürültü, ses yüksekliği
loungesalon, (about/around ile) tembelce uzanmak, yayılıp oturmak
lounge abouttembelce uzanmak, yayılıp oturmak
lounge aroundtembelce uzanmak, yayılıp oturmak
lounge suitgünlük erkek kıyafeti
lour(at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak
lousebit, işe yaramaz adam
louse upyüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek
lousyberbat, rezil, bitli
loutkaba herif,hödük,pezevenk
loutishsoytarı gibi, hoyrat
louvertenek deliği, panjur
louver boardspancur tahtaları
loveaşk, sevgi, sevi, sevgili, (İİ.) canım, (tenis) sıfır, sevmek, ile sevişmek
love birdmuhabbetkuşu, serçe papağanı
love childgayri meşru çocuk
lovelygüzel, hoş, nefis, harika
loveraşık, sevgili, seks arkadaşı, aşık, tutkun, hasta
lovesicksevdalı, kara sevdalı
lovingsevgi dolu, aşk dolu, seven
loving-kindnessşefkat, iyilik
lowalçak, yüksek olmayan, alçak, düşük, az, zayıf, cansız, neşesiz, halsiz, (ses) az, yumuşak, alçak, rezil, aşağılık, saygısız, adi, bayağı, sıradan, aşağıya, alta, aşağıda, yere yakın, alçak, sessizce, yumuşak bir şekilde, alçak derece/düzey
low blood pressuredüşük tansiyon
low consumptionaz tüketen, ekonomik
low dietdüşük değerli besin
low ebbdüşüş, başarısızlık, düşük düzey
low frequencyalçak frekans
low man on the totem polezurnanın son deliği
low pressuredüşük basınç, alçak basınç
low pressure areaalçak basınç alanı
low profiledikkat çekme siyaseti
low reliefhafif kabartma, alçak kabartma
low section tyrealçak profilli lastik
low temperaturedüşük sıcaklık
low tidedeniz alçalması, cezir
low-downrezil, ahlaksız, alçak, adi
low-lyingdeniz seviyesinden alçak
low-mileageaz kilometre, düşük kilometre
low-powerdüşük kuvvetli, düşük güçlü
low-spiritedtasalı, üzgün
low-water marksu seviyesi işareti
lowbrowhkr.sanattan anlamaz, kültürsüz, odun
lowdowngerçek, bir işin içyüzü
loweralt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek, (özünü) küçük düşürmek, küçültmek, (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak
lower chamberhalk meclisi, avam kamarası
lower classişçi sınıfı, alt tabaka, aşağı tabaka
lower limitalt sınır, aşağı sınır
lower one's coloursyelkenleri suya indirmek
lower schoolbir okulun hazırlık sınıfı, ortaokul
lower the boom onyerden yere vurmak
loweringbezgin, tehdit eden, korkutucu, somurtkan
lowest common multipleen küçük ortakkat
lowlinesstevazu, sadelik, alçakgönüllülük
lowlydüşük, aşağı, alçakgönüllü, sade, yalın
lownessdüşüklük, alçaklık, matlık
lowpitchedalçak sesli, pes sesli, heyacansız
loyalvefalı, sadık, bağlı
loyalisther zaman yönetime bağlı kalan kimse
loyallysadık kalarak, sadakatle, bağlılıkla
lubberacemi ve hantal kimse, beceriksiz adam
lubricantyağlayıcı, madde
lubricateyağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek
lubricating feltyağlama keçesi
lubricating oilmakine yağı, motor yağı
lubricating pumpyağlama pompası
lubricating ringyağlama halkası
lubricationyağlama, gresleme
lubrication chartyağlama çizelgesi
lubrication holeyağlama çukuru
lubricatoryağlama aygıtı, yağdanlık, yağcı
lubriciouskaygan, dönek, zampara, yağlı
lubricityzamparalık, kayganlık, kaypaklık
lucentparlak, şeffaf, berrak
lucidaçık seçik, anlaşılır, net, mantıklı, aklı başında
lucidityberraklık, açıklık, sağduyu
lucidnessaçıklık, berraklık
luckşans, talih, uğur, şans
luckilyçok şükür, bereket versin ki, Allahtan, neyse ki
luckyşanslı, talihli, uğurlu
lucky beggarşanslı köftehor
ludicroussaçma, aptalca, gülünç, komik
ludicrousnessgüldürücülük
lufforsa seyri, orsa etmek
lugzorlukla çekmek, sürüklemek, taşımak
luggage vaneşya vagonu, furgon
lugsailaşırma yelken, hasır yelken
lugubriouskederli, hüzünlü, sıkıntılı, kasvetli
lukewarm(sıvı) ılık, kayıtsız, ilgisiz, soğuk
lulluyutmak, hareketsizleştirmek, hareketsizleşmek, hareketsizlik, cansızlık
lumbagobel ağrısı, lumbago
lumberkereste,tahta şalban,lüzumsuz eşya,sınık-sarkık mobilya,ağır hareket etmek,hantal hantal yürümek,(with ile) (İİ) istenmeyen bir şey/iş/sorumluluk vermek,angarya yüklemek
lumber millkereste kesme yeri
lumber pilekereste istifi
lumber upkarmakarışık yığmak
lumber withangarya yüklemek
lumberinghantal, kaba, kerestecilik
lumberjackağaç kesen kimse, oduncu
lumbermankeresteci, bıçkıcı, hızarcı
lumbrical musclesolucansı kas
luminaryışık veren cisim, bilgili ve saygıdeğer kimse
luminescenceparlaklık, ışıldama
luminescentparlak, ışıldayan
luminousışık saçan, parlak, aydınlık
luminous advertisingışıklı reklam
luminous colourfosforlu boya
luminous efficiencyparlaklık verimi
luminous fluxışıklı akış, ışık akısı
luminous intensityaydınlatma şiddeti
luminous paintfosforlu boya
luminous sensitivityışık duyarlığı
lumpparça, küme, yığın, toprak, yumru, şiş, (şeker) küp, peşin para, peşin ödenen para, peşin, ister istemez kabul etmek, dayanmak, kabullenmek, razı olmak, (together ile) bir araya koymak
lump sumtoplam hesap, toptan
lump togetherbir araya koymak
lumpishşiş gibi, yumru gibi, aptal
lumpyyumrulu, pütürlü, topak topak
lunarayla ilgili, aya ait
lunar eclipseay tutulması
lunar yearay yılı, kameri yıl
lunate boneel bileğinin yarım ay şeklindeki sümüğü
lunaticdeli, çılgın, kaçık, çatlak
lunatic asylumtımarhane,delihane
lunatic fringeaşırı yandaş
lunchöğle yemeği, öğle yemeği yemek
luncheon voucheröğle yemeği fişi
lunchtimeöğlen vakti, yemek vakti
lung tissueakciğer dokusu
lunge(at/out ile) saldırmak, hamle yapmak, hamle, saldırış
lupinekurda ait, vahşi, yırtıcı
lurchyalpa, yalpalama, yalpalamak, sendelemek
lureçekim, çekicilik, tuzak, kapan, yem, ayartmak, çekmek
luridrenkli, parlak, korkunç, dehşet verici
lurkgizlemek, pusuya yatmak
lush(bitki) verimli, bol, gür
lustşehvet, kösnü, (for/after ile) sahip olmaya çalışmak, arzulamak
lust forşehvetle istemek, hırs beslemek
lustrewaresırlı çanak çömlek
lustrumbeş senelik müddet
lustygüçlü, sağlıklı, canlı, şehvetli, azgın
luteousportakal gibi sarı
luxlüks, ışık ölçüsü birimi
luxmeterlüksmetre, aydınlıkölçer
luxuriancebereketlilik, bolluk
luxuriancybereketlilik, bolluk
luxuriate(in ile) oyalanmak, eğlenmek
luxurykonfor, lüks, gereksiz/pahalı şey, lüks
lydiankadın tabiatlı, kadınsı, şehvet düşkünü
lyesudkostik çözeltisi, kül suyu
lyingyatan, uzanan, yatma, uzanma, yalan söyleme, yalancılık
lying hospitalhastaneye yatma
lymph nodelenf nodülü, lenf bezi
lymphaticlenfatik, akkan, gevşek
lymphatic ductlenf arnası
lymphatic nodulelenf boğumu
lymphatic systemlenf jüyesi
lymphatic vessellenf damarı
lymphocytelenfosit, akkangöze
lynx-eyedçok keskin gözlü, keskin bakışlı
lyophilicliyofil, sıvısever
lyophilic colloidliyofil koloit
lyophobicliyofob, sıvısevmez
lyophobic colloidliyofob koloit
lyric poetrylirik şiirler
lyricallirik, heyecanlı, coşkun
lyricistşarkı sözü yazarı
lyricsgüfte, şarkı sözleri
lysislizis, göze çözülmesi