habeas corpusihzar emri, ihzar müzekkeresi
haberdashertuhafiyeci, terzilik malzemeleri satan kimse, erkek giyimi satan kimse
haberdasherytuhafiye, tuhafiye dükkânı
habilimentelbise, kıyafet
habitabilityoturulabilirlik, yaşanabilirlik
habitableoturmaya elverişli, oturulabilir, ikamet edilebilir
habitatbir hayvan ya da bitkinin yetiştiği doğal ortam
habitationoturma, ikamet, ev, konut, oturacak yer
habitualalışılagelmiş, alışılmış, adet haline gelmiş, her zamanki, bir şeyi alışkanlık haline getirmiş, alışmış
habitual obligationsık sık yerine getirilen zorunluluk
habituationalıştırma, itiyat, alışkanlık
habitudeâdet, itiyat, alışkanlık
habituemüdavim, daimi ziyaretçi
hack(at/away ile) kesmek, yarmak, yaşlı ve yorgun at, kira beygiri, binek atı, çok sayıda düşük kaliteli eserler yazan yazar
hack hammertaşçı çekici, yontma çekici
hacking coughrahatsız edici öksürük, kötü sesli öksürük
hackleketen ve kendir tarağı,çentmek,çapmak,yontmak
hackneybinek atı, kira arabası
hackneyed(söz) bayat, çok yinelenmiş, basmakalıp, beylik, eskimiş
hacksawdemir testeresi, vergel testere
had(bkz.) have, (e) aldatılmak
haddockbir tür morina balığı
hadedamarın dikey durumdan ayrılma açısı
haematologyhematoloji, kanbilim
haematuriahematuri, kan işeme
haemorrhoidhemoroit, basur
haftbıçak sapı, bıçağa sap takmak
hagyaşlı/çirkin kadın, acuze, cadı, cadaloz
haggard(yüz) yorgun, kırışık, bitkin
hagglepazarlık etmek, çekişmek, tartışmak
haildolu, dolu yağmak, (kimise) çağırmak, seslenmek, selamlamak
hail asolarak değerlendirmek, olarak övmek
hail fellow well metsamimi dost, yakın arkadaş, sıcakkanlı kimse
hail from-den gelmek, -li olmak
hail squallşiddetli dolu yağışı
hair curlerbigudi, saç maşası
hair dryersaç kurutma makinesi
hair get in sb's hairbirinin başına bitmek
hair not turn a hairkılını bile kıpırdatmamak
hair removerkılları döken ilaç
hair shirtat kılı gömlek, ceza gömleği
hair tear one's hairsaçını başını yolmak
hair to a hairtıpı tıpına
hair-raisingkorkunç, tüyler ürpertici
hair-splittingkılı kırk yarma
hairbreadthkıl payı, kıl kadar mesafe
haircutsaç tıraşı, saç kesilme biçimi, saç kesimi
hairdobiçim verilmiş saç, yapılı saç, saç biçimi, saç tuvaleti
hairedsaçlı, kıllı, tüylü
hairlinealında saç çizgisi
hairpiecetakma saç, peruka
hairpinfirkete, saç tokası
hairpin bendkeskin viraj, yol dönemeci
hairsplitterkılı kırk yaran kimse
hairspringince yay, kıl yay
hairykıllı, heyecanlandırıcı, korkutucu, müthiş
hakekurutma çardağı, sergen, merlos
halcyon dayskış ortasında iyi hava, barış/bereket devresi
halesağlıklı, dinç, zinde
hale and heartygüçlü ve sağlıklı, kanlı canlı
halfyarı, buçuk, (pul/içecek/bilet/vb.) yarım, yarı, yarısı, yarım, yarı, yarı yarıya, kısmen
half bloodmelez, yarım kan
half brotherüvey erkek kardeş
half gainerbalıklama dalış
half holidayyarım gün tatili
half measureyeterli olmayan tedbirler
half pensionyarım pansiyon
half pintbir bardaklık ölçü, kısa boylu adam
half sisterüvey kız kardeş
half solegizli pençe, yarım pençe
half termiki üç günlük kısa dönem tatili
half timehaftaym, ara, haftaym, ara
half-baked(düşünce) saçma, mantıksız, yarı pişmiş
half-heartedisteksiz, gönülsüz
half-lifeyarılanma zamanı, yarı-yaşam
half-openaralık, yarı açık, aralamak, biraz açmak
half-seas oversarhoş, çakırkeyif
half-thicknessyarı kalınlık
half-witaptal, budala, geri zekâlı
half-wittedgeri zekâlı, ahmak, budala, salak
halfheartedisteksiz, gevşek
halfwayortada, yarı yolda, işi bitirmeden, tamamlamadan
halibutkalkana benzer yassı ve büyük bir balık
halltoplantı salonu, büyük salon, koridor, hol, (mektep/birdem/vb.) salon, yemekhane
hall of residencebirdem yurdu
hallelujahElhamdülillah!, Allah'a şükür!
Halley's commetHalley kuyrukluyıldızı
halliardkandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi
hallmarkaltın ya da gümüşte ayar damgası, ayar damgası vurmak
halloohayret ifade eden ses
hallucinatehalüsinasyon görmek
hallucinationsanrı, halüsinasyon, varsam
hallwaykoridor, geçit, hol
haloışık halkası, hale, ağıl
halophytehalofit, tuzlu toprak bitkisi
haltdurmak, durdurmak, duruş, durma
halt instructiondurdurma komutu
haltingduraksayan, duraksamalı
halveyarıya bölmek, yarıya indirmek
halyardkandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi
hamjambon, abartmalı (oyuncu/aparıcı/vb.) 3.amatör telsizci
ham-fistedsakar, beceriksiz
hamate boneçengel biçiminde el sümüğü
hammerçekiç,tokmak,(tüfek/vb.) horoz,çekiç,çekiçsümüğü,çekiçle vurmak,çakmak,yenmek
hammer and sickleorak ve çekiç
hammer and tongsvar kuvvetle, alabildiğine
hammer awaydurmadan çalışmak
hammer outşekil vermek, işlemek, plan yapmak, uydurmak
hammerheadçekiç balığı, gölge kuşu
hamperengel olmak, engellemek, zorluk çıkarmak, kapaklı sepet
hamsterhamster, cırlak sıçan
hamstringdiz arkasında bulunan iki büyük kirişten biri
hamulusküçük kanca, çengelcik
handel, akrep, yelkovan, ibre, (iskambilde) el, elleriyle çalışan kimse, işçi, yardım, el uzatma, kontrol, yönetim, alkış, (elden ele) vermek, uzatmak
hand and footel pençe divan
hand bracegöğüs matkap kolu
hand downkuşaktan kuşağa geçmek
hand drivenelle tahrik edilen
hand feedelle vermek, elle beslemek
hand inteslim etmek, vermek, sunmak
hand in handel ele, birbirini izleyen, bağlı, birlikte
hand it to sbhakkını vermek, kabullenmek
hand knitting machineel örgü makinesi
hand luggageyolculuk çantası, seyahat çantası, bavul
hand onelden ele geçirmek
hand oververmek, devretmek, teslim etmek
hand over fistapar topar, palas pandıras
hand-heldel, elde taşınır
hand-operatedelle çalıştırılan
hand-to-mouthsavurgan, müsrif, geleni anında harcayarak
handbillel ilanı, tanıtmalık, prospektüs
handbookel kitabı, rehber
handcartel arabası, çekçek
handcuffkelepçelemek, kelepçe takmak
handfulavuç dolusu, az sayıda (insan), bir avuç, ele avuca sığmaz, yaramaz
handgripgöğüs göğüse çatışma
handicapdezavantaj, engel, (yarış/vb.de) daha güçlülere daha zor olmak üzere verilen dezavantaj, engellemek, engel olmak
handicappedhandikaplı, topal, aksak
handicraftel becerisi, el sanatı
handicraft economyev sanatları ekonomisi
handinessbeceriklilik, uygunluk, yararlılık, maharet
handiworkel işi, iş, el becerisi, (yapanın imzasını taşıyan) elişi, iş
handlesap, kulp, tutamaç, kabza, kol, eline almak, el sürmek, ellemek, kontrol altında tutmak, yönetmek, idare etmek, başa çıkmak, (işte) kullanmak, bulundurmak
handle with kid glovesçok nazik davranmak, üzerine titremek
handlebargidon, palabıyık
handlebars(bisiklet ya da motorsiklette) gidon, yönelteç
handlerhayvan terbiyecisi
handlingelle kullanma, muamele, dağıtım, nakliye
handmadeel işi, elde yapılmış
handout(özellikle yoksullara) bedava dağıtılan yiyecek/giyecek/vb.yardım, bildiri
handpickedözenle seçilmiş, titizlikle seçilmiş
handrailtırabzan, merdiven parmaklığı
handsiyelik, sahip olma, el
hands downparmağını kıpırdatmadan, kolaylıkla
hands off!elleme! dokunma!
handselpey,ilk taksit,siftah ettirmek
handshakeel sıkma, tokalaşma
handshakingtokalaşma, uyuşma
handsignedel imzası bulunan
handsomeyakışıklı, güzel, iyi görünümlü, hoş, cömert
handsomelycömertçe, bol bol
handstandellerin üzerinde durma, amud
handwriting recognitionel yazısı tanıma
handykolay kullanımlı, kullanışlı, pratik, el becerisi olan, eli işe yatkın, el altında, hazır, yakın
handymanelinden her iş gelen erkek, eli işe yatkın erkek
hangasmak, asılmak, asılı durmak, duvar kâğıdı kaplamak, idam etmek, asmak, kavrama, kapma
hang aboutbaşıboş gezmek, sürtmek
hang aroundbaşıboş gezmek, sürtmek, oyalanmak
hang backçekinmek, duraksamak, tereddüt etmek
hang by a hairsallantıda kalmak
hang by a threadpamuk ipliğiyle bağlanmak, tehlikede olmak
hang firezamanında ateş almamak, gecikmek
hang in the balancemuallakta olmak
hang ontutmak, beklemek, bağlı olmak, peşini bırakmamak
hang on by one's eyelidspamuk ipliğiyle bağlı olmak
hang on sb's every wordcan kulağıyla dinlemek
hang on sb's lipsbirinin ağzının içine bakmak
hang on the lips ofcan kulağıyla dinlemek
Hang on to your hatSıkı dur!
hang ontokorumaya çalışmak
hang outsarkmak, asılmak, sarkıtmak, asmak, oyalanmak
hang overabanmak, sarkmak, başında olmak (iş)
hang the flag at half mastbayrağı yarıya indirmek
hang togetherbirbirinden ayrılmamak, birbirini tutmak
hang up(çınkayı) kapamak, ertelemek, tehir etmek
hang up one's hatununu eleyip eleğini asmak
hangeraskı,elbise askısı,asılgan,karmak
hanger-onyağcı, dalkavuk, yalaka, beleşçi, çanak yalayıcı
hanging scaffoldasma iskele
hangoverakşamdan kalmışlık, mahmurluk, (önceki bir olaydan) kalmış şey, kalıntı, sonuç
hankçile,kelep,kangal,çengel,çember,halka
hanker(after/for ile) arzulamak, özlemini çekmek, can atmak
hanker afterarzulamak, hasret çekmek, özlemek
hanker forözlemini çekmek
hanky-pankydümen, hile, pislik, adilik, sinsilik, zina
haphazardgelişigüzel, plansız, bağdarlamasız, dağınık
haploid numberhaploit sayı
happenolmak, başına gelmek, olmak, tesadüfen -mek
happilymutlulukla, neşeyle, Allahtan, bereket versin ki
happymutlu,uygun,yerinde,yakşı,sevinçli,memnun
happy-go-luckykaygısız, tasasız, vurdumduymaz
harangueuzun ve sıkıcı konuşma, nutuk, nutuk çekmek, vaaz vermek
harassusandırmak, bezdirmek
harbingermuştucu, haberci, işaret, nişane
harboragebarınacak yer, sığınak, demirleme yeri
harbourliman, sığınak, barınak, barındırmak, korumak
harbour authorityliman yetkilisi
harbour masterliman başkanı, liman reisi
hardsert,katı,güç,zor,kuvvet isteyen,kuvvetli,zorlu,güçlük dolu,tatsız,(on ile) katı,hoşgörüsüz,merhametsiz,zalim,(su) sert,kireçli,bağımlı kılan,alışkanlık yapan,büyük gayretle,sıkı,çok,çok miktarda,yoğun,ağır,çok
hard and fast ruledeğişmez kural
hard at itharıl harıl çalışan
hard cashnakit para, madeni para
hard coalantrasit, parlak kömür
hard currencysağlam para, konvertibl para
hard disksabit disk, sert disk
hard done byhaksızlığa uğramış
hard hatinşaat işçisi, aşırı tutucu kimse, mürteci
hard headedmakul düşünen, işe elverişli
hard laborağır iş cezası, ağır hapis cezası
hard luckşanssızlık, talihsizlik, kötü şans, kör talih
hard of hearingağır işitir, sağır
hard sellısrarla satış usulü
hard updarda, sıkıntıda, eli dar, muhtaç
hard watersert su, kireçli su
hard-and-fastdeğişmez, ayrıcalık tanımaz, sabit, kesin
hard-bitteninatçı, serkeş, bildiğini okuyan
hard-boiledçok pişmiş, katı, lop (yumurta)
hard-boiled egglop yumurta
hard-coresabit fikirli, değişmez, inatçı, kararlı
hard-earnedzor kazanılmış, güç kazanılmış
hard-favoredçirkin, sert ifadeli
hard-fistedcimri, eli sıkı
hard-heartedkatı yürekli, acımasız
hard-linesıkı, sert, uzlaşmaz
hard-shellsert kabuklu, uzlaşmaz
hard-to-adjustayarlaması zor
hard-to-get-toerişimi zor
hardensertleşmek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak
hardenabilitysertleşebilirlik
hardenablesertleştirilebilir, sertleşebilir
hardenersertleştirici, katılaştırıcı
hardeningsertleştirme, dondurma, sertleşme
hardening agentsertleştirme maddesi
hardfacesert yüz kaplamak
hardheadedmantıklı, açıkgöz
hardihoodtahammül, metanet, dayanıklılık, yüreklilik
hardlyhemen hemen hiç, ancak, yeni yeni, hiç değil, hiç
hardly have time to breathebaşını kaşıyacak vakti olmamak
hardnesssertlik, güçlük, cesaret, cüret, yiğitlik
hardness numbersertlik sayısı
hardpansert toprak, sert tabaka, killi toprak
hardshipsıkıntı, güçlük, zorluk
hardwaremadeni eşya, hırdavat, (bilgisayar) donanım
hardware errordonanım hatası
hardware monitordonanım monitörü
hardwearing(giyecek) dayanıklı, uzun ömürlü, sağlam
hardwoodmobilyacılıkta kullanılan sert tahtalı ağaç
hardydayanıklı,dözümlü,güçlü,(bitki) soğuğa dayanıklı
hareyabani tavşan, (off ile) çok hızlı koşmak, kaçmak, fırlamak, tüymek
harebellçançiçeği, yabansümbülü
harebrainedaptalca, kuş beyinli, kafasız
harelipyarık dudak, tavşan dudağı
haricotfasulye, etli yahni
hark(back ile) geçmişte olan şeylerden sözetmek, geçmişte yaşamak
harlketen ipliği, kenevir ipliği, lif
harlequinalacalı, soytarı, palyaço
harlequinadepandomima, soytarılık
harlotryfahişelik, orospuluk
harmzarar, ziyan, hasar, kötülük, zarar vermek, incitmek
harmful publicationsmuzır neşriyat
harmonic meanarmonik ortalama, uyumlu ortalama
harmonic progressionarmonik dizi, uyumlu dizi
harmonicsuyum bilgisi, ahenk bilimi
harmoniousuyumlu, ahenkli
harmoniousnessahenklilik, uyumluluk
harmonistkompozitör, ses bilgini
harmoniumharmonyum, küçük org
harmonizearmonisini yapmak,(with ile) uyum sağlamak,uyumlu olmak,uyum oluşturmak,koşaştırmak,ahenktarlaştırmak
harmonyarmoni, uyum, ahenk, uygunluk
harnesskoşum takımı, (atı) koşmak, (doğal güçleri) kullanmak, yararlanmak
harp ondurmadan anlatmak, hep aynı telden çalmak
harp on the same stringdiline dolamak
harpoonzıpkın, zıpkınlamak
harpyyırtıcı ve gaddar kimse
harpy eagleAmerika'da bulunan bir cins kartal
harrieryağmacı kimse, soyguncu, tavşan tazısı, doğan
harrowtırmık, sürgü, tapan, sürgü geçirmek, tırmık çekmek, hırpalamak
harrowingüzücü, hırpalayıcı, acı veren
harryyağma etmek, rahat vermemek, eziyet etmek
harshduyuları yıpratıcı, sert, (renk) cırtlak, kaba, zalim, haşin
harterkek karaca, erkek geyik
harumscarumpatavatsız, pervasız, kayıtsız
harvesthasat, ekin toplama, hasat zamanı, toplanan ekin, mahsül, ürün, biçmek, tarladan kaldırmak
harvest mousetarla faresi
harvesterorakçı, hasatçı, biçerdöver
harvester-thresherbiçerdöver
has-beenmodası geçmiş kimse/şey
hasenpfeffertavşan yahnisi
hashkıymalı yemek, arapsaçı, karmakarışık şey, altüst olmuş şey, haşiş, esrar
haspasma kilit köprüsü, kenet
hasslegüçlük, zorluk, bela, mücadele, tartışma, kavga, güçlük çıkarmak, kızdırmak, sinir etmek, huzursuz etmek
hassockayak dayayacak minder, ot öbeği
hastenacele etmek, acele ettirmek, hemen söylemek
hastilyaceleyle, telaşla, süratle
hastinessacelecilik, telaş
hastyacele,telesik,aceleyle/telaşla yapılan,aceleye gelmiş
hatch(civciv) yumurtadan çıkmak, yumurtasını kırmak, (yumurta) kırılmak, kırılıp civciv çıkarmak, (plan/vb.) kurmak, tasarlamak, ambar ağzı, ambar kapağı, gemi ya da uçakta yolcu kapısı
hatchelketen tarağı, keten taramak
hatcherykuluçka yeri, üretme çiftliği
hatchetküçük balta, el baltası
hatchet pickbaltalı kazma
hatching eggkuluçkalık yumurta
hatchwayambar ağzı, lombar ağzı
hatenefret, nefret etmek, hoşlanmamak, beğenmemek, nefret etmek
hate like poisongünahı kadar sevmemek
hatefulnefret verici, tatsız, iğrenç
haughtinessazamet, gurur, kurum, özünü beğenmişlik
haughtykibirli, özünü beğenmiş
haulçekmek, sürüklemek, taşımak, çekme, çekiş, bir ağdan çıkan balık miktarı, ganimet, vurgun
haul over the coalsfırça çekmek, haşlamak
haul upçağırıp azarlamak, yukarıya çekmek
haulagenakliye, taşıma, nakliye vergini
haulage driftnakliyat yolu, taşıma yolu
haulyardkandilisa, çördek, yelken ipi
haunchingkemer koltuk taşı, kemer ayağı
haunt(cin/peri/vb.) uğramak, sık sık görünmek, ziyaret etmek, dadanmak, hiç aklından çıkmamak, sık sık uğranan yer, düzenli olarak ziyaret edilen yer, uğrak yeri
hauntingakıldan çıkmayan, güç unutulan
have(yardımcı fiil), (have got), -si olmak, almak, yapmak, yemek, içmek, izin vermek, doğurmak, davet etmek, çağırmak, (rüya) görmek, geçirmek, karşılaşmak
have a bad timeçok sıkıntı çekmek
have a ballçok iyi vakit geçirmek
have a bash atbir denemek, el atmak, girişmek
have a bathroombanyo yapmak, yıkanmak
have a bill protestedsenedi protesto olmak
have a bone to pick withgörülecek bir hesabı olmak
have a card up one's sleevegizli bir josparı olmak
have a careçaba sarf etmek, ihmal etmemek
have a chip on one's shoulderöfkesi burnunun ucunda olmak
have a crush onabayı yakmak
have a death adder in one's pocketgünahını vermemek
have a drinkbir şey içmek
have a finger in every pieher işte parmağı olmak
have a good head on one's shoulderssağduyu sahibi olmak
have a good mind to do sthyapmayı aklına koymak
have a good timeiyi vakit geçirmek, eğlenmek
have a haircutsaçını kestirmek
have a hand in-de katkısı bulunmak, bir işle ilgisi olmak
have a heart of goldaltın gibi kalbi olmak
have a heart of stonetaş yürekli olmak
have a high temperatureateşi olmak
have a hold overelinde kozu olmak
have a holidayizine çıkmak, tatile çıkmak
have a liking for-den hoşlanmak
have a long waituzun süre beklemek
have a look at-e bir göz atmak, bakmak
have a look at sth-e bir göz atmak, bakmak
have a lump in one's throatboğazı düğümlenmek
have a mind toniyeti olmak
have a quick tempercanı tez olmak
have a roof over one's headbaşını sokacak bir yeri olmak
have a roving eyeçapkın olmak
have a rubdownmasaj yaptırmak
have a run of luckşansı yaver gitmek
have a screw loosebir tahtası eksik olmak
have a seatlütfen oturun, buyrun oturun
have a share inpayı olmak
have a sinking feelingpaniğe kapılmak
have a smack atbir denemek
have a soft spot fordüşkün olmak
have a sore throatanjin olmak
have a temperatureateşi olmak
have a thick headkalın kafalı olmak
have a voice in sthbir şeyde söz sahibi olmak
have an abortiondüşük yapmak
have an accidentkaza geçirmek
have an excusemazereti olmak
have an eye ongöz kulak olmak
have an eye to the main chanceişini bilmek
have been aroundçok deneyimli olmak, görmüş geçirmiş olmak
have breakfastkahvaltı etmek
have designs onele geçirmek için planlar yapmak
have done withbitirmek, son vermek, ile işi kalmamak
have egg on one's facemosmor olmak
have eyes in the back of one's headarkada gözü olmak
have forty winksşekerleme yapmak
have got-e sahip olmak, -sı olmak
have got tozorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak
have green fingersbahçe işlerinden anlamak
have growing painsbüyüme sancıları çekmek
have hollow legsboğazına düşkün olmak
have in mindhatırında tutmak
have in one's pocket-i parmağında oynatmak
have it away withile düşüp kalkmak
have it both waysher iki durumdan da yararlanmak
have it in forzıt gitmek, kaba davranmak, kıl olmak
have it off withile düşüp kalkmak
have it out withtartışmak
have no bearings onile ilgisi olmamak
have no business to do sthbir şey yapmaya hakkı olmamak
have no objection to sb-e itirazı olmamak
have no regretsbir pişmanlık duymamak, hiç pişman olmamak
have no use fornefret etmek
have nothing between one's earsağzı açık ayran budalası olmamak
have nothing to do withile ilgisi olmamak
have onüzerinde olmak, giymek, kafaya almak, işletmek
have on one's mindendişelenmek
have on the tip of one's tonguedilinin ucunda olmak
have one foot in the gravebir ayağı çukurda olmak
have one's back to the wallköşeye sıkışmak
have one's cake and eat itbir şeyin kaymağını yemek
have one's cake and eat it toone yardan geçmek ne de serden
have one's ear to the groundkulak kesilmek
have one's hands fullzor başa çıkmak, çok meşgul olmak
have one's hands tiedeli kolu bağlı olmak
have one's head in the cloudsaklı bir karış havada olmak
have one's heart in one's bootsödü kopmak
have one's heart in one's mouthyüreği ağzına gelmek
have one's heart set against sthbir şeye karşı durmak
have one's knife in sbdiş bilemek
have one's nose in a bookkitaptan başını kaldırmamak
have one's nose in the airburnu havada olmak
have one's own backacısını çıkarmak, intikamını almak
have one's saysöz söyleme fırsatı bulmak
have one's tail between one's legskuyruğunu kısmak
have one's waybaşına buyruk olmak
have one's wits about onekıvrak, dikkatli ve mantıklı olmak
have oneself to thanksorumlu olmak
have out(tartışarak) çözümlemek
have recourse tobaşvurmak, yardım dilemek, sığınmak
have rounddavet etmek, çağırmak
have sb's numbernumarasını vermek, notunu vermek
have short arms and deep pocketsgünahını koklatmamak
have something to do withile ilgisi olmak
have sth done-tirmek, -tırmak
have sth up one's sleevekoz olarak saklamak
have supperakşam yemeği yemek
have the devil to paykıyamet kopmak
have the edge on-den üstün olmak, avantajlı olmak
have the gift of the gabağzı laf yapmak
have the grace tolütfetmek
have the hang of sthyöntemini kapmak, anlamını kavramak
have the knack ofpüf çekidini bilmek
have the patience of JobEyüp sabrı olmak
have the reputation ofşöhret kazanmak
have the runsamel olmak, ishal olmak
have tozorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak
have to do withile bir ilgisi olmak, alakası olmak
have wordsatışmak, tartışmak
havensığınak, liman, barınak
haversackasker çantası, arka çantası, kumanya torbası
havingsmal, mülk, servet, zenginlik
havochasar, zarar ziyan, yıkım, kargaşa
hawkdoğan, atmaca, gezgin satıcılık yapmak, sokakta öteberi satmak
hawkweedsarı çiçekli bir bitki
hawse holepalamar lombarı, palamar gözü
hawserhalat, palamar, yoma
hawser laidyoma, bükme halat
hayforkdiren, dirgen, yaba
haymakertınaz makinesi, tırpancı
hayseedsaman tohumu, kaba köylü
haystacksaman yığını, tınaz
haywirekarmakarışık, karman çorman
hazardtehlike, riske etmek, tehlikeye atmak
hazard beacontehlike farı
hazard bonusiş riski tazminatı
hazardoustehlikeli, zararlı, riskli
hazardous wastetehlikeli atıklar
hazelfındık ağacı,ela,konur
hazinesspusluluk, sis, karışıklık, belirsizlik
hazingdayak atma, korkutma
hazybulutlu, sisli, puslu, bulanık
He has money to burnDenizde kum, onda para
headbaş, kafa, baş, baş taraf, akıl, beyin, kafa, lider, başkan, baş, üst kısım, ön taraf, baş, metal paranın resimli yüzü, tura, su, buhar basıncı, başında olmak, başı çekmek, sorumlu olmak, yönetmek, baş olmak, bir yöne doğru hareket etmek ya da ettirmek, (topa) kafa vurmak
head and shoulders abovekat kat iyi/üstün
head for-e gitmek, yolunu tutmak
head moneyadam başına verilen vergi
head of a sectionşube müdürü, kısım amiri
head of statedevlet başkanı
head of the familykodak reisi
head of the statedevlet başkanı
head offyolunu kesmek, geçit vermemek
head officegenel müdürlük, merkez
head over heelstepetaklak, tepetaklak perende atma, adamakıllı
head over heels in love with sbbirine sırılsıklam âşık olmak
head race channeliletim arnası
head sailpruva yelkeni, ön yelken
head seaönden gelen dalgalar
head startavantaj, üstünlük
head-onburun buruna, burun buruna
headboardkaryolanın başucundaki tahta
headedbaşlı, başlıklı, antetli
headed letter paperantetli mektup kâğıdı
headerbaş kesme makinesi, başak kesme makinesi
header cardrehber kart, başlık kartı
header labelrehber etiket, başlık etiketi
headfirstbaşı önde, başı ilerde olarak, baş aşağı
headframeşövalman, kuyu kulesi
headhunterteknik eleman avcısı
headinesssabırsızlık, haşinlik, baş döndürücülük
heading(yazılarda) başlık
headless screwbaşsız vida
headlinebaşlık, manşet, özet haber
headlongbaşı önde, paldır küldür, düşünmeksizin, aceleyle
headmistressokul müdiresi
headmosten baştaki, en ileri
headphones(ikili) kulaklık
headpiecebaşlık, lento, miğfer, akıl, kafa
headquarterskarargâh, merkez büro
headroomboşluk payı, yükseklik
heads or tailsyazı mı, tura mı
headshipmüdürlük, başkanlık
headstockbaş dayak, yatak, beşik
headstronginatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden
headwallmenfez, üst kanat duvarı
headwatersırmağı besleyen kaynaklar, pınar başı
headwheelmolet, halat makarası
headwindkarşıdan esen rüzgâr
headwordmadde başı sözcük
heady(alkol) sarhoş edici, çarpıcı, sert, başı dönmüş, heyecanlı
heal(yara/vb.) iyileşmek, iyileştirmek, son vermek, bitirmek
healableiyileşebilir, iyileştirilebilir
healeriyileştiren kimse, doktor
health centresağlık merkezi
health certificatesağlık raporu
health departmentsağlık ocağı
health insurancesağlık sigortası
health officersağlık memuru
health physicssağlık fiziği
healthfulsağlık için faydalı, sıhhi
heapyığın,kalak,küme,yığmak,kümelemek
heapingtaşmak üzere, dopdolu
hearişitmek, duymak, haber almak, duymak, öğrenmek, dikkatle dinlemek
hear a pin dropsinek uçsa duymak
hear aboutduymak, haberini almak, bilmek, haberdar olmak
hear ofbahsini işitmek, duymak, bilmek, öğrenmek
hear outkonuşma bitene kadar dinlemek
hearingişitme duyusu, işitme, işitme alanı, ses erimi, kendi durumunu çevreye duyurma, duruşma, oturum
hearing aidkulaklık, işitme cihazı
hearing impairedişitme özürlü
hearkendinlemek, kulak vermek
heartkalp, yürek, kalp, gönül, yürek, merkez, kararlılık, azim, yüreklilik, cesaret, kupa
heart diseasekalp hastalığı
heart failurekalp yetmezliği
heart transplantkalp nakli
heart-to-heartiçten, saklısız, açık, samimi, içten, açık
heart's to one's heart's contentdoya doya
heartachegönül yarası, ıstırap, acı
heartbreakıstırap, acı, derin üzüntü, kalp yarası
heartbreakingkalp kırıcı, çok üzücü
heartbrokenüzüntülü, kalbi kırık, kederli
heartenyüreklendirmek, cesaret vermek, neşelendirmek
hearteningyüreklendirici, cesaretlendirici
heartfeltiçten, yürekten, samimi, gerçek
hearth plateocak tablası, ocak levhası
hearthstoneocak taşı, yuva
heartilyiştahla, istekle, çok, fazla, fazlasıyla
heartlessacımasız, katı yürekli, zalim, kalpsiz
heartrendingyürek parçalayıcı, üzücü, çok acıklı
heartsickçok kederli, bezgin, bağrı yanık
heartstringsgüçlü sevgi duyguları
heartwoodözodunu, öz kerestesi
heartyiçten, yürekten, samimi, (yiyecek) doyurucu, bol
heatısı, sıcaklık, sıcak, eleme yarışı, (dişi ve memeli hayvanlarda) çiftleşme isteği, ateşli/azgın dönem, ısınmak, ısıtmak
heat accumulatorısı akümülatörü
heat capacityısı kapasitesi, ısı sığası
heat conductionısı iletimi
heat conductivityısı iletkenliği
heat conductorısıl iletken
heat consumptionısı tüketimi
heat detectorısı detektörü
heat dissipationısı kaybı
heat exchangeısı alışverişi
heat exhaustionsıcak çarpması
heat insulatingısı yalıtımı
heat insulating materialısı yalıtım maddesi
heat insulationısı yalıtımı
heat interchangetermal denge, ısıl denge
heat lossısı kaybı, ısı yitimi
heat of fusionfüzyon ısısı, kaynaşım ısısı
heat of reactionreaksiyon ısısı, tepkime ısısı
heat of solutionerime ısısı
heat resistantısıya dayanıklı
heat resistingısıya dayanıklı, ısı dirençli
heat transferısı aktarımı, ısı nakli
heat wavesıcak hava dalgası
heatedhararetli, heyecanlı, kızgın, ateşli
heathfundalık, kır, çalılık, funda, süpürgeotu
heathenismputperestlik, dinsizlik, barbarlık
heatingısıtma jüyesi, ısıtma
heating boilerkalorifer kazanı, ısıtma kazanı
heating inductorısıtma bobini
heating powerısıtma gücü, ısıtma kuvveti
heating timeısıtma süresi
heatproofsıcağa dayanıklı
heatsinkısı yutucu, soğutucu
heavekaldırmak, yukarı çekmek, fırlatmak, kaldırıp atmak, inip kalkmak, şişip inmek, (gemi) seyretmek, belli bir rotada gitmek
heave in sightgörüş mesafesine girmek
heave no stone unturnedçalmadık kapı bırakmamak
heave upkusup çıkarmak, vira etmek
heavencennet, ç.gökyüzü, Tanrı, cennet
Heaven forbidAllah göstermesin
heavenlycennete ilişkin, cennet gibi, göksel, tanrısal, harika, nefis
heavenwardsgökyüzüne/cennete doğru
heavermanivela, kaldırıcı
heavier-than-airhavadan ağır
heavinessağırlık, şiddet, kasvet
heavyağır, yoğun, ağır, şiddetli, ciddi, ağır, (davranış, duygu) ağır, yavaş, yorucu, güç, ağır, (yiyecek) ağır, sindirimi güç, (hava) ağır, boğucu, yoğun (denizde) dalgalı, fırtınalı, üzgün, hüzünlü
heavy artilleryuzun menzilli toplar
heavy currentgüçlü akım, şiddetli akım
heavy dutyağır iş, ağır yük
heavy fuelağır yakıt, mazot
heavy hydrogenağır hidrojen
heavy industryağır endüstri, ağır sanayi
heavy metalsağır metaller
heavy nucleusağır çekirdek
heavy particleağır parçacık
heavy rainşiddetli yağmur, kara yağmuru
heavy-handedkaba, patavatsız, can sıkıcı, beceriksiz, zalim
heavyheartedüzgün, kederli
hebdomadalhaftalık, yedi günlük
hebetatezihnini körleştirmek, zekâsını kaybetmek
Hebraismibranice deyim, Musa dini
hecklesıkıştırmak, sorularla sözünü kesmek
hecticheyecanlı, telaşlı, hareketli
hectorkabadayı, yıldırmak, sindirmek, taciz etmek
hedgeçit, çalı, (against ile) koruma, çitle çevirmek, lafı dolandırmak, doğrudan doğruya yanıt vermekten kaçınmak
hedgerow(yol kenarında/vb.) sıra sıra çalılar
hedonismfels.hedonizm, hazcılık
hedonistzevk düşkünü kimse
hee haweşek anırması, anırmak
heebie jeebiesyürek çarpıntısı, korku nöbeti, telaş
heeddikkat etmek, önemsemek, dinlemek, kulak vermek, dikkat, önem
heedfuldikkatli, ihtiyatlı
heedlessdikkatsiz, önem vermeyen
heehaweşek anırması, gürültülü kahkaha
heeltopuk, ökçe, topuk, (ayakkabıya) ökçe takmak
heeledtopuklu, ökçeli, para babası
heelerkunduracı, bir politikacının adamı
heftyiri, güçlü kuvvetli, etkili
hegemonyüstünlük, egemenlik, hegemonya
heiferdoğurmamış genç inek, düve
heightyükseklik, yüksek yer, pozisyon, doruk, en üst derece, zirve, ana çekit
height controlyükseklik ayarı
heightenyükselmek, yükseltmek, artırmak
heinoustiksindirici, iğrenç, çirkin
heinousnessiğrençlik, çirkinlik, kötülük
heirvaris, mirasçı, kalıtçı
heirloomkuşaktan kuşağa geçen değerli şey
heistsoygun, hırsızlık, hırsızlık yapmak, çalmak, aşırmak
helianthusayçiçeği, günebakan
helibornedikuçarla taşınan
helical antennahelis anten
helical gearhelezon dişli, helis dişli
helical springhelezoni yay, sarmal yay
helicoidsarmal, helezoni, helikoid, aylanç, burgu yüzeyi
helicopterhelikopter, dikuçar
heliocentricgüneş merkezine bağlı, günmerkezli
helioscopegüneş gözmerceği
heliostathelyostat, gündüşürücü
heliotherapygüneşle tedavi, helyoterapi
heliotropegüneş çiçeği, kediotu, açık mor, kantaşı
heliotropichelyotropik, ışık etkisiyle yön değiştiren
heliotropic windhelyotropik rüzgâr, güneşi izleyen rüzgâr
heliportdikuçar pisti, dikuçar alanı
helium filled lamphelyum lambası
helixhelis,helezon,sarmal eğri,ilbiz
hellcehennem, (vurguyu artırmak için kullanılır), kahrolasıca!, kahretsin!, lanet olsun!
hell-bentkararlı, kafasına koymuş, istekli
Hellenismeski Yunan medeniyeti, Helenizm
HellenistYunan dili ve edebiyatı bilgini
hellenizeYunanlılaştırmak, Yunanca konuşmak
HellespontÇanakkale Boğazı
hellishberbat, cehennem gibi, tatsız, can sıkıcı
hellomerhaba, alo, a!, hay Allah!, hey
helluvaçok fena, çok iyi, çok fena, çok iyi
helmdümen, lider, baş, yönetici
helmetkask, miğfer, tolga
helmetedmiğferli, başlıklı
helminthkurt, bağırsak solucanı
helmsmanyönetici, idareci, dümenci
helpyardım etmek,kömek etmek,işe yaramak,daha iyi yapmak,(to ile) (özüne) almak,yardım,kömek,yardımcı
help programyardım bağdarlaması
Help yourselfBuyurun, özünüz alınız (yemek/istenilen şey)
helperyardımcı, çırak, hizmetçi, uşak
helpfulnessyardımseverlik
helpingyemek servisi, porsiyon
helplessyardıma muhtaç, çaresiz, aciz
helter-skelteraceleyle, apar topar, paldır küldür, aceleyle/telaşla (yapılan)
helvesap, tutamak, sap takmak
Helvetianisviçreli, isviçre'ye ait
hem(giysi) kenar, baskı, kıvırıp kenarını bastırmak
hem and haw aroundkem küm etmek
hem inkuşatmak, çevresini sarmak
hemisphericyarıküreye ait
hemlineetek boyu, etek ucu
hemlockköknara benzer bir çam ağacı, baldıran, ağıoutu
hemorrhoidbasur, hemoroid
hemp ropekenevir halat, kenevir ip
hemstitchkenar dikişi, kenar süsü, antika, sıçandişi, ajur yapmak
hen partykadınlar toplantısı
hencebu nedenle, bundan dolayı, buradan, şu andan itibaren
henceforthbundan böyle, şimdiden sonra, bu andan itibaren
henpeckbaşının etini yemek
henpeckedkılıbık,avratağız
hepaçıkgöz, şans, talih, baht
hepatickaraciğere ait, karaciğer
hepatitishepatit, karaciğer yangısı
heptahedronyedi yüzlü cisim
her(dişil) onu, ona, o, onun
heraldhaberci, müjdeci, birşeyin müjdecisi olmak
herbalotlara ait, bitkisel
herbalistşifalı bitkiler yetiştiren/satan kimse
herbariumkurutulmuş bitki koleksiyonu
herbicideherbisit, bitki öldürücü
herbivoreot yiyen hayvan, otçul hayvan
herbivorous(hayvan) otobur, otçul
HerculesHerkül, çok kuvvetli adam
herdhayvan sürüsü, sığırtmaç çoban, (insanlar için) koyun sürüsü
herd instinctsürü içgüdüsü
hereburada, buraya, bu çekitte, burada, işte, hey
here and thereşurada burada, arasıra, ötede beride
Here goes!Başlıyoruz!, işte başlıyorum!, Haydi bakalım!
Here you areişte, buyurun
hereaboutsburalarda, yakında
hereafterbundan sonra, gelecekte, ölümden sonraki yaşam, ahret
hereatbunun üzerine, bundan dolayı
herebyşimdi, bu vesileyle, bundan ötürü
hereditamentkalıtsal, mirasla geçen mal
hereditary factorkalıtım faktörü
hereditykalıtım, soyaçekim
hereinbunda, bu yazının içinde
heresydinsel/toplumsal değerlere aykırı görüş
heretickabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse, kendi dininin inançlarına karşı gelen kimse
heretoforebundan evvel, şimdiye kadar, öteden beri
herewithilişikte, beraberinde
heritablekalıtım yoluyla kalabilen
hermeticsımsıkı kapalı, havageçirmez
heroicyiğitçe, kahramanca, kahramanlıkla ilgili
heroicalkahraman, kahramanca
heroicsabartmalı söz ya da davranışlar
heroizekahramanlaştırmak, kahraman rolünü oynamak
herringbone stitchçapraz dikiş, iğneardı dikiş
herself(dişil) kendisi, özü
Hertzian wavesHertz dalgaları, ünalgı dalgaları
hesitancyduraksama, tereddüt
hesitantkararsız, ikircikli
hesitatetereddüt etmek, duraksamak
hesitationtereddüt, duraksama
heterokarşı cinse ilgi duyan, homoseksüel olmayan, hetero, karşı cinse ilgi duyan kimse
hetero-(önek) başka, farklı, diğer
heterocyclic compoundheterosiklik bileşik
heterodyne receiverheterodin alıcı
heterogeneityheterojenlik, farklı oluş, çokyapımlılık
heterogeneousheterojen, çoktürel
heterogeneous radiationheterojen radyasyon, çoktürel ışınım
heterogeneous reactionheterojen reaksiyon, çoktürel tepkime
heterogeneticfarklı soydan gelen
heteromorphismheteromorfizm
heteronomousbağımlı, özerk olmayan
heteropolarheteropolar, çoktürel ucaylı
heterosexualkarşı cinse ilgi duyan, heteroseksüel, zıtcinsel
heterotrophicdışbeslek, heterotrof
heterotrophismdışbesleklik, heterotrofi
heuristickeşifsel, buluşsal
heuristic approachkeşifsel yaklaşım
hexbüyü, nazar, nazar değmek, büyülemek
hexadecimal notationonaltılı gösterim
hexagon head screwaltıgen başlı vida
hexagon nutaltı köşe somun
heydayen parlak dönem, altın çağ
hibernatekış uykusuna yatmak
Hibernianirlanda'ya ait, irlandalı
hibiscusamberçiçeği, gülhatmi
hiccuphıçkırık, hıçkırmak, hıçkırık tutmak
hickeysivilce, boru bükme aleti
hickoryAmerikan ceviz ağacı
hidalgoispanyol asılzadesi
hiddengizli,yaşırın,gömülü
hidden damagegizli zarar, gizli hasar
hidden inflationgizli enflasyon
hidesaklamak,gizlemek,yaşırmak,gizlenmek,saklanmak,deri,post
hide one's face in shameutancından yere geçmek
hide one's headutancından saklanmak
hide one's light under a bushelözünü göstermemek
hideaway(sakçıdan) saklanacak yer
hidebounddar görüşlü, sabit fikirli
hideousçirkin, berbat, iğrenç, korkunç
hideousnessiğrençlik, çirkinlik
hiding placesaklanacak yer
hieacele etmek, acele gitmek
hierarchicalhiyerarşik, aşamalı
hierarchical structurehiyerarşik yapı
hierarchyhiyerarşi, aşama düzeni, sıradüzen
higglepazarlık yapmak, çekişmek
higgledy-piggledykarmakarışık, altüst, karman çorman
highyüksek, yüce, ulu, hayranlık uyandırıcı, yüksek, (zaman) tam, (yiyecek) bayat, esrik, uyuşturucu etkisi altında, uçmuş, uçuşta, yükseğe, yüksekte, yüksek çekit, yüksek derece, doruk, büyük heyecan, coşku, mutluluk, yüksek yer
high and dryçaresiz, dımdızlak ortada kalmış
high and mightykibirli, gururlu, azametli
high beamyüksek huzme, uzun huzme
high beam headlampuzun huzmeli far
high blood pressureyüksek tansiyon
high commandbaş kumandanlık
high contrastyüksek kontrast
High CourtYüce Divan, yüksek mahkeme
high court of appealyargıtay
high daybayram, yortu günü
high definitionyüksek netlik
high efficiency machineyüksek verimli makine
high energy fuelyüksek verimli yakıt
high fidelitysesi aslına yakın derecede verme
high frequencyyüksek frekans, kısa dalga
high green syrupbeyaz şurup
high jinksgürültülü eğlence, çılgınlık
high lifelüks hayat, sosyete hayatı, kibar sınıf
high pressureyüksek basınç
high pressure areayüksek basınç alanı
high pricedyüksek fiyatlı
high priced goodsyüksek fiyatlı mallar
high reliefyüksek kabartma
high school graduatelise mezunu
high teaerken akşam yemeği, ikindi kahvaltısı
high temperatureyüksek sıcaklık
high tensionyüksek gerilim, yüksek voltaj
high tidemet, kabarma, doruk
high voltageyüksek gerilim
high-altitudeyüksek irtifa
high-altitude airplaneyüksek irtifa uçağı
high-boilingyüksek derecede kaynar
high-classkaliteli, birinci sınıf, mükemmel
high-densityyüksek yoğunluklu
high-fliergözü yüksekte olan kişi
high-flown(dil) tumturaklı, ağdalı, kibirli
high-levelçok önemli, zirve, yüksek düzeyli
high-mindedyüce gönüllü, prensip sahibi, asil ruhlu
high-octane petrolyüksek oktanlı benzin
high-pitchedçok tiz, dik meyilli
high-poweredgüçlü, hızlı, kuvvetli
high-qualityyüksek nitelikli, yüksek kaliteli
high-resistanceyüksek dirençli
high-resolutionyüksek kararlı
high-riseyüksek, yüksek (yapı)
high-soundingşatafatlı, azametli, tantanalı
high-speedyüksek hızlı, son süratle giden
high-speed camerayüksek hızlı kamera
high-speed printeryüksek hızlı yazıcı
high-spiritedcanlı, oynak, cesur
high-strengthyüksek mukavemetli, yüksek dayançlı
high-strungasabi, sinirleri gergin
high-voltage cableyüksek gerilim kablosu
high-waterazami kabarma, taşkın
highballileri işareti, çok hızlı gitmek
highchairçocuklara yüksek mama iskemlesi
higherdaha yüksek, bir üst
higher biddaha yüksek teklif
higher educationyüksek öğrenim
highesten yüksek, en fazla
highest biden fazla teklif, en yüksek fiyat
highest sumen yüksek toplam, azami meblağ
highhandedamirlik taslayan
highlandsyüksek yöre, dağlık bölge, dağlık yer
highlight(resimde) parlak çekit, en önemli/göze çarpan kısım, (neyinse özel bir bölümüne) dikkati çekmek, önem vermek
highlyçok, yüksek derecede, çok iyi
highly solubleyüksek oranda çözünür
highly strungçok duygusal, hassas
Highness(His/Her/Your ile) Ekselansları
highwaymaneşkıya, soyguncu
hijack(uçak/gemi/vb.) kaçırmak
hijacker(uçak/gemi/vb.) kaçıran kimse, korsan
hike(kırda) uzun yürüyüş, uzun yürüyüşe çıkmak
hilariousgülünç, komik, neşeli, şamatalı
hillockküçük tepe, tepecik
hillytepelik, inişli yokuşlu
HimalayasHimalaya Dağları
himself(eril) kendisi, özü
hindsightbirşeyin nitelik ya da anlamını sonradan anlama
HinduHinduizm dininden olan kimse, Hindu
hingementeşe, menteşe takmak
hintsezindirme, ima, belirti, işaret, yararlı öğüt, ima etmek, dokundurmak, sezindirmek, çıtlatmak
hipbonekalça sümüğü,leğen sümüğü
hippodromehipodrom, sirk, dans salonu
hircinekeçi gibi, şehvetli
hirekiralamak, tutmak, (adam) tutmak, iş vermek, kira, kiralama
hire purchasetaksit, taksitle alışveriş
hirerkirayla tutan kimse, kiracı, kiraya veren
hirsutekıllı, sert, diken gibi, saçlı
his(eril) onun, onunki, onun
His bark is worse than his biteOsurdumu mangalda kül bırakmaz
His MajestyKral Hazretleri
hispiddikenli, kaba saçlı
hisstıslamak, ıslıklamak, tıslama, ıslık
histSus!, Dur!, Dinle!, yükseltmek
histogramhistogram, dikdörtgen çizge
histologyhistoloji, dokubilim
historic(olay/yer) tarihi, tarihsel, önemli
historic costtarihi maliyet
historicaltarihsel, tarihi, tarihe geçmiş, tarihle ilgili
historical geographytarihsel coğrafya
historical linguisticstarihsel dilbilim
historytarih, tarihsel öykü/olay, geçmiş
histrionictiyatral, yapmacık
histrionicsyapmacık davranış, rol, artistlik, ayak
hitvurmak, çarpmak, vurmak, çarptırmak, varmak, ulaşmak, tokat, yumruk, vuruş, vurma, darbe, (şarkı/vb.) sevilen/tutulan şey, başarı, isabet, hedefe ulaşma
hit below the beltbelden aşağı vurmak, kalleşlik etmek
hit homecan evinden vurmak
hit it off withile iyi geçinmek
hit outşiddetle eleştirmek, saldırmak, yumrukla vurmak
hit out atkarşı çıkmak, sözlerle saldırmak
hit sb below the beltarkadan vurmak
hit the bottlekafayı çekmek
hit the bull's eyeon ikiden vurmak
hit the ceilingtepesi atmak
hit the deckyataktan kalkmak
hit the jackpotturnayı gözünden vurmak
hit the markhedefi vurmak
hit the nail on the headtam üstüne basmak, taşı gediğine koymak
hit the roadyola koyulmak
hit the spotilaç gibi gelmek
hit-and-runçarpıp kaçan (haydavcı)
hitchbağlamak, takmak, otostop yapmak, çekiş, ani çekme, engel, terslik, pürüz
hitch one's waggon to a stargözü yükseklerde olmak
hitch up(pantolon) yukarı çekmek
hither and thitherher tarafa, şuraya buraya
hithermostbu tarafa en yakın olan
hithertoşimdiye dek, şimdiye kadar
hoardistif, istif etmek, biriktirmek, stoklamak
hoardingilan tahtası, tahta perde, çit
hoarse(ses) kısık, boğuk, kısık sesli
hoarsenessboğuk seslilik, kısıklık, tutukluk
hoaxaldatmaca, oyun, muziplik, işletmek, gırgır geçmek, kafaya almak
hobfreze etmek, kılavuz salmak
hobbyhorseat başlı sopa, sabit fikir, saplantı
hobgoblingulyabani, ifrit
hobnailiri başlı çivi, kabara
hobnob(özellikle özünden mevkice yüksek kimlese) sıkıfıkı olmak, arkadaşlık etmek
hoboaylak, serseri, boş gezenin boş kalfası
Hobson's choicetek seçenek, tek çare, ya bu ya hiç
hocusaldatmak, oyun etmek, sarhoş etmek
hocus-pocussihirbazın sözleri, hokkabazlık
hodtuğla ve harç tenekesi
hodometeryolölçer, odometre
hodometryyolölçüm, odometri
hoeçapa, bahçe çapası, çapalamak
hoe cultivationçapa tarımı
hoe-downhalk oyunları gecesi
hoeing machineçapa makinesi
hogdomuz, besi domuzu, obur ve pis kimse, pisboğaz, açgözlü domuz, (neyinse tümünü) özüne saklamak, açgözlülük yapmak
hog-tieel ve ayakları beraber bağlamak
hoggeddar sırtlı, kısa kesilmiş
hoggishdomuz gibi, aç gözlü, arsız
hoi polloiavam, ayaktakımı
hoickuçağı aniden yukarı döndürmek
hoistyükseltmek, kaldırmak, yukarı çekmek, yükseltme, yukarı kaldırma, ağır yük asansörü
hoist frameşövalman, kuyu kulesi
hoitytoityazametli, kibirli, düşüncesiz, kibirlilik, düşüncesizlik, hoppalık
hokey-pokeysokakta satılan dondurma
hokumsaçmalık, basmakalıp
holdtutmak, tutturmak, geride tutmak, kontrol altına almak, içine almak, almak, sahip olmak, elinde tutmak, (neyise) oluşturmak, yapmak, belli bir durumda tutmak, saymak, farzetmek, inanmak, sürmek, devam etmek, tutma, tutuş, tutamak, tutunacak yer, gemi ambarı
hold a secretsır saklamak
hold againstön yargıyla davranmasına neden olmak
hold an officebir makam işgal etmek
hold backzapt etmek, tutmak, gizli tutmak, özünü tutmak
hold down(işi) yürütmek, düşük düzeyde tutmak, tutunmak
hold forthnutuk çekmek, lafı iyice uzatmak
hold goodgeçerli olmak, değerini korumak
hold inkontrol altına almak, tutmak, zapt etmek
hold in esteemsaygı göstermek
hold in high esteemel üstünde tutmak
hold in high regardel üstünde tutmak
Hold itÖyle kal!, Kıpırdama!
hold no briefbaşı boş olmamak
hold offuzakta tutmak, yaklaştırmamak, geciktirmek
hold on(çınkada) beklemek, devam etmek, bırakmamak
hold one's breathnefesini tutmak, heyecanla beklemek
hold one's grounddurumunu muhafaza etmek, yerini korumak
hold one's peacesesini çıkarmamak, susmak
hold one's tonguesesini kesmek, çenesini kapatmak, dilini tutmak
hold outileri sürmek, sunmak, vermek, dayanmak
hold out the olive branchzeytin dalı uzatmak
hold overertelemek, geri bırakmak
hold sth cheapkıymetini bilmemek, hor görmek
hold the bagkabak başında patlamak
hold the fortgöz kulak olmak
hold the lineçınkada beklemek, hatta kalmak
Hold the line please!Çınkayı kapatmayın lütfen!, Ayrılmayın lütfen!
Hold the line!hattan ayrılmayın, lütfen
hold the marketpiyasayı elinde tutmak
hold the reinsdizginleri ele almak
hold tokorumak, sürdürmek, izlemek, bağlı kalmak
hold togethertutturmak, bir arada tutmak, ayrılmamak
hold upgeciktirmek, yolunu kesip soymak
hold withuzlaşmak, aynı düşüncede olmak
Hold your horses!Ağır ol!
holdfastçengel, işkence, mengene, dayak, destek, kenet
holdingmal, arazi, tahvil
holding areabekleme sahası
holding companyholding şirketi
holding periodbekletme süresi
holding pointbekleme çekidi
holdup(trafik nedeniyle) gecikme, silahlı soygun
holedelik, oyuk, kovuk, oyuk, in, (golf) delik, top çukuru, in, izbe, karanlık ve pis yer, (golf) topu deliğe sokmak
holidaytatil, dinlence, tatil yapmak
holiday clothesbayramlık elbise
holiday seasontatil sezonu
holiday villagetatil köyü
holidaymakertatil yapan kimse, tatile çıkmış kimse
holidays with payverginli izin
holing-throughbağlama delmesi
hollandsbir çeşit cin, ardıç suyu
hollerbağırmak, kışkırmak
hollowboş, oyuk, içi boş, çukur, (ses) yankı yapan, boşluktan gelen, çukur, oyuk, delik
hollow pretensesamimiyetsizlik
hollow-eyedgözleri çukura kaçmış
hollownessçukurluk, boşluk, boğukluk, açlık, aldatıcılık
holo-(önek) tüm, bütün, tamamen
holocaustözellikle yangın sonucu olan kırım, büyük tahribat
HoloceneHolosen, dördüncü zamana ait birikinti
holographimza sahibinin eliyle yazılmış belge
Holy Watertakdis olunmuş su, zemzem
homeev, yuva, kodak ocağı, yurt, vatan, evde, eve, eve ilişkin, yuvayla ilgili, eve özgü, kökene ilişkin, yabancı kökenli olmayan, evde yuapılmış, evde hazırlanmış, (maç) öz sahasında, (takım) ev sahibi
home addressasıl adres, fiziksel adres
home bankingev bankacılığı
home baseanayurt üssü, merkez
home currencyulusal para, milli para
home economicsev ekonomisi
home for agedkocalar evi,karılar evi,kartlar evi
home industryev endüstrisi
home madeevde yapılmış, yerli malı
Home Officeiçişleri Bakanlığı, içişleri Bakanlığı
home portdemirleme limanı
Home Secretaryiçişleri Bakanı
home-brewevde yapılan içki
home-folksyakın akrabalar
home-grownyurt içinde üretilen
homecomingeve dönüş, yuvaya dönüş
homelandanavatan, yurt, memleket
homelessevsiz, yuvasız, yurtsuz, kimsesiz
homelikeev gibi, cana yakın
homelinessbasitlik, sadelik, zevksizlik, çirkinlik
homelybasit, yalın, sade, gösterişsiz, kaba saba, çirkin, tipsiz
homeo-(önek) benzer, aynı
homeomorphichomeomorf, benzerşekilli
homeomorphismhomeomorfizm, benzerşekillilik
homeopathybkz.homoeopathy
homeryuvasına dönen güvercin
homesicksıla hasreti çeken, yurtsamış
homesicknesssıla hastalığı
homespunevde dokunmuş, saf, temiz kalpli
homesteadev ve çevresindeki arazi, çiftlik evi, devlet tarafından ekip biçmek ve üzerinde yaşamak şartıyla verilen arazi
homewardeve doğru olan, eve doğru giden, bkz.homewards
homeyevdeki gibi rahat,selikalı,rahat,özünü evdeki gibi hissetmek
homicidaladam öldürmeye yatkın
homicideadam öldürme, cinayet, katil, cani
homilyvaız veya hitabe, uzun ve sıkıcı nasihat, vaaz
homing(güvercin) yolu bulabilen, (modern savaş silahları) hedefini bulan
homing pigeonposta güvercini
hominidinsangillere ait, insangillerin üyesi
hominoidinsansı, insan gibi
Homoinsan, homo, homoseksüel, eşcinsel
Homo erectusayakları üzerinde dikelebilen eski insan
Homo faberaraç kullanabilen eski insan
homo-(önek) benzer, aynı, gibi, tıpkı
homocentricmerkezleri bir olan
homoeopathybir hastalığı benzeri ile tedavi etme yöntem ve kuramı
homogeneityhomojenlik, tektürellik
homogeneoushomojen, türdeş, tektürel
homogeneous equationhomojen denklem, türdeş denklem
homogenesisaynı türden olan şey
homogenizationhomojenleştirme, tektürelleştirme
homogenizehomojenleştirmek
homogenizerhomojenleştirici
homologateonaylamak, tasdik etmek
homologoushomolog, benzeşik
homologyhomoloji, benzeşim, eşitlik
homomorphichomomorf, benzeryapılı
homomorphismhomomorfizma, benzeryapı
homonymokunuş ve yazılışları özdeş, anlamları ayrı sözcük, eşadlı
homophonichomofon, sesteş
homopolar magneteşkutuplu mıknatıs
homoscedastichomoskedastik, eşdeğişkeli
homosexualhomoseksüel, eşcinsel
homothetyhomoteti, benzeşim
hone(bıçak/kama/vb.) bilemek
honestdürüst, namuslu, güvenilir
honestlydürüstçe, gerçekten, doğruyu söylemek gerekirse, aslında
honestydürüstlük, doğruluk
Honesty is the best policyDürüstlük en iyi yoldur
honeybal, tatlım, canım, sevgilim, şekerim
honey-sweetbal gibi tatlı
honeycombpetek, bal peteği
honeycomb coilpetek bobin
honeycomb radiatorpetek radyatör
honeyedballı, tatlı, yumuşak (dil)
honingbileme, kılağılama, honlama
honing machineperdahlama makinesi
honkkaz sesi, korna sesi, ötmek, (korna) öttürmek
honorable mentionteselli mükâfatı
honorary(birdem/iş/vb.) şeref payesi olarak verilmiş, onursal, fahri
honorary degreeşeref payesi
honorary doctoratefahri doktorluk
honorary memberonur üyesi
honorary officefahri görev
honorary secretaryonursal sekreter
honouronur, şeref, saygı, saygıdeğerlik, itibar, onur vermek, şereflendirmek, (bono/çek/vb.) kabul edip ödemek
honourablenamuslu, onurlu, saygıdeğer, saygın
honoursmezuniyet derecesi, şeref payesi
hoochiçki, alkollü içecek
hoodkukuleta, kapişon, başlık, (Aİ) kaput
hood lockkaput kilidi, kaput mandalı
hoodedbaşlıklı, kapşonlu, başlığa benzeyen, ibikli
hoodlumkülhanbeyi, kabadayı, serseri
hoodoouğursuz kimse/şey, uğursuzluk getirmek, uğursuzlaştırmak
hoodwinkkandırmak, aldatmak
hoof ityaya gitmek, dans etmek
hookçengel, kanca, olta iğnesi, kopça, orak, (boks) dirsek, olta ile tutmak, çengellemek, asmak
hook and eyeerkek ve dişi kopça, kanca ve gözü
hook boltçengelli cıvata, kancalı cıvata
hook upkancaya bağlamak, birleştirmek
hook-and-eye hingeçengelli menteşe
hookedçengel biçiminde, çengel ..., (uyuşturucuya) müptela, (neyese) düşkün, hasta, meraklı, tutkun
hookertek direkli balıkçı gemisi, fahişe, orospu
hookupbağlantı, birbirine bağlama
hooliganserseri,kabadayı,koçu
hoopoeçavuşkuşu, ibibik, hüthüt
hoot(at/with ile) ötmek, öttürmek, baykuş sesi, otomobil ya da vapur kornası sesi, yuhalama
hootersiren, düdük, paydos düdüğü
hooverçıngılı süpürge, çıngılı süpürgeyle temizlemek
hoptek bacak üstünde zıplamak, sekmek, sıçramak, hoplamak, sıçrama, zıplama, sekme, uçak yolculuğu, şerbetçiotu
Hop itBas git!, çekip gitmek, gidivermek
hop the twigkuyruğu titretmek
hopeumut etmek, ummak, umut, ümit
hopefulumut verici, umutlandırıcı, umutlu
hopefullyumut verici bir biçimde, umut vererek, umarım, inşallah
hopefulnessümit verici durum, umutluluk
hopelessumutsuz, ümitsiz, yararsız, boşuna, işe yaramaz, yeteneksiz, beceriksiz, kötü
hopperdoldurma hunisi, çamur ve çöp mavnası, silo
hopper closetsu depolu tuvalet
hopping madçok sinirli, kudurmuş
hordekalabalık,sürü,kuldur destesi
horizontalyatay,yatık,ufkî,düz
horizontal antennayatay anten
horizontal flybacksatırbaşı yapma
horizontal growingyatay büyüme
horizontal lineyatay çizgi, ufki hat
horizontal planeyatay düzlem
horizontal scanningyatay tarama
horizontal sizeyatay uzunluk, genişlik
horizontal velocityyatay hız
hormonalhormonal, hormonla ilgili
hornboynuz, korna, klakson, boru
horn buttonklakson düğmesi, korna düğmesi
horn inbir işe burnunu sokmak
horn loudspeakerkoni hoparlör
horn of plentybolluk sembolü
horned toadüstü boynuz gibi kertenkele
hornysert ve kaba, abaza, azgın, azmış
hornyhandedelleri nasırlanmış
horoscopeyıldız falı, burç
horriblekorkunç, berbat, rezil, iğrenç, korkunç
horriblenesskorkunçluk, dehşet
horriblykorkunç bir şekilde, iğrenç olarak, pek çok
horridkaba, çirkin, iğrenç, korkunç, berbat
horridnessdehşet, iğrençlik
horrificationdehşete düşme
horrifykorkutmak, dehşete uğratmak
hors d'oeuvreordövr, meze, çerez
hors de combatsavaş dışı, saf dışı
horseat, beygir, atlama beygiri
horse chestnutatkestanesi
horse mackerelistavrit, orkinos, tonbalığı
horseboxatların taşıdığı römork
horsebreakerat terbiyecisi
horseplaygürültülü/hoyratça davranış, eşek şakası
horseradishyabanturpu, karaturp
horseshoe archatnalı kemer
horsewhipkamçı, kamçılamak
horsyat, at yarışı hastası, atlara düşkün kimse, at gibi
hortativeöğütleyici, yüreklendirici
horticulturalbahçıvanlıkla ilgili
horticultural cropsbahçe ve bağ ürünleri
horticulturebahçecilik, bahçıvanlık
hosesu hortumu, hortum, (ç.) (külotlu) çorap, hortumla sulamak, hortum tutmak
hose cliphortum kelepçesi
hose companyitfaiye teşkilatı
hose tradingsıkı pazarlık
hosesçorap, külotlu çorap
hosierçorap/erkek iç çamaşırı satıcısı, çorapçı
hosieryçoraplar, iç çamaşırı
hospicedarülaceze, imarethane
hospitablekonuksever, misafirperver
hospitalizationhastaneye yatırma
hospitalizehastaneye yatırmak, hastaneye kaldırmak
hostev sahibi, mihmandar, konukçu, hancı, konakçı, takdimci, sunucu, evsahipliği yapmak, konuk ağırlamak, çok sayı
host computerana bilgisayar
host countryev sahibi ülke
hostelyurt, öğrenci yurdu
hostelryhan, otel, konakçı
hostessev sahibesi, hostes, konsomatris
hostiledüşmanca, düşman, düşmana özgü, düşmana ait, düşman
hostilitydüşmanlık, kin, ç.savaş
hotsıcak,ıssı,isti,biberli,acı,(haber) sıcak,taze,şehvetli,ateşli,azgın,bilgili,ilgili
hot airsıcak hava, boş laf, anlamsız konuşma, hava cıva
hot blast stovesıcak hava fırını
hot dogsıcak sosisli sandviç
hot foot it out of somewherebir yerden çekip gitmek
hot harm a hair of sb's headbirinin kılına bile dokunmamak
hot pantsçok kısa kadın şortu
hot platekızgın levha, ısıtma ocağı, ısıtıcı
hot rodhızlı yarış otomobili
hot under the collarkızgın, kızışmış, kavgaya hazır
hot uphareketlenmek, kızışmak
hot water boilersıcak su kazanı
hot water bottlesıcak su torbası
hot-bloodedihtiraslı, tutkulu, hiddetli, öfkeli, atılgan
hot-cathode tubesıcak katotlu tüp
hot-presssıcak pres, ütülemek
hot-shortsıcak tez, sıcakta kırılır
hot-shortnesssıcak tezlik, sıcakta kırılırlık
hot-workingsıcak işleme, haddeleme
hotbed(kötülük) yuvası, batak
hotchpotchkarmakarışık şey
hotel managementkonakçı işletmeciliği
hotel managerkonakçı müdürü
hotelierotelci, otel sahibi, konakçı
hotfoothızlı hareket etmek, gazlamak
hotheaddüşünmeden hareket eden kimse, aceleci
hothouselimonluk, ser, çamlık
hotlyöfke ve kaba kuvvetle, kızgınlıkla, yakından ve hevesle
hotplateocak üzerindeki metal yüzey
houndav köpeği, tazı, peşini bırakmamak, izlemek
hourly(olaylar/vb.) her sögen ya da sögende bir
hours workedçalışılan sögenler
houseev, ev halkı, kodak, meclis, kamara, barındırmak
house arrestevde göz hapsi
house of cardsbaşarı olasılığı az plan
House of CommonsAvam Kamarası
house of correctionıslahevi
house of detentiontutukevi
house of Godtapınak, ibadethane, cami
house of ill reputegenelev
House of LordsLordlar Kamarası
House of RepresentativesTemsilciler Meclisi
house-proudaşırı titiz, temizlik delisi
house-trainedtuvaletini dışarıda yapmaya eğitilmiş
housebound(hastalık nedeniyle) eve bağlı, evden çıkamayan, yatalak
housebreakingev hırsızlığı
housebrokenbkz.house-trained
householdev halkı, household name/word // herkesçe bilinen şey/kimse
household chore(gündelik) ev işi
household nameherkesçe bilinen kimse
household wordhergün kullanılan kelime
householderev sahibi, bir evden sorumlu olan kimse, evi yöneten kimse
housekeeperevi yöneten kimse, kahya
housekeeping operationhazırlık işlemi
housemaid's kneedizkapağı iltihabı
housemasteryatılı okulda yönetici öğretmen
housewarmingyeni eve taşınanlar tarafından dostlarına verilen parti
housingbarınak, barınacak yer, iskan, bir makinenin bölümlerini koruyan çerçeve ya da levha
housing cooperativeyapı kooperatifi
housing creditkonut kredisi
housing estatesite, toplu konutlar
housing faminekonut kıtlığı
housing shortagekonut noksanlığı, konut bunalımı
hovelmezbele, ahır gibi ev
hover(over/around ile) havada belli bir çekitte durmak, bekleyip durmak
hownasıl,nice,handay,ne kadar,nasıl da,hangi yolla,nasıl
how aboutne dersin?, -den ne haber?, ya?
how about it?Ne dersiniz?
How are things?Nasıl gidiyor?, işler nasıl?
how comenasıl olur, nasıl oldu da
How do you do?tanıştığımıza memnun oldum
how farne kadar uzakta?, nereye kadar?
How is it going?Ne var ne yok?, işler nasıl gidiyor?
How is things?Nasıl gidiyor?, işler nasıl?
How longne kadar zamandır
How muchne kadar, kaç para
How old are you?Kaç yaşındasın(ız)?
howeverher nasıl, nasıl, ne derecede, ne kadar, bununla birlikte, yine de, (hayret belirtir) nasıl olurda, nasıl, ne şekilde
howlulumak, inlemek, uluma, inleme, inilti
howl downyuhalayarak susturmak
howl with laughteruğunmak
howleruluyan hayvan, bağıran kimse, gülünç hata
howlinguluyan, inleyen, kasvetli
howling monkeyuluyan maymun
howsoeverher nasıl olursa olsun
hoydenkaba kız, erkek Fatma
hubtekerlek göbeği, hareket ya da önem merkezi
hubble-bubblenargile, karışıklık, gürültü
hubrisaşırı gurur, gururlanma
huckle berryyaban mersini
hucklebonekalça sümüğü,aşık sümüğü
hucksterseyyar satıcı, madrabaz, seyyar satıcılık yapmak
huddlebir araya sıkışmak, birbirine sokulmak, toplanmak, birbirine sokulmuş insanlar, düzensiz ve karışık toplanmış eşya, yığın
hue and crygürültü, velvele, yaygara, kuru gürültü
huffing and puffingoflaya puflaya
huffykolay öfkelenir, öfkeli, dargın, içerlemiş
hugsevgiyle sarılmak, sıkıca kucaklamak, bağrına basmak, yakınından geçmek, sarılma, kucaklama, bağrına basma
hug the windrüzgâra karşı gitmek
hugeiri,çok büyük,pezevenk,kocaman,büyük
hugenessirilik, kocamanlık, büyüklük
hugger-muggerkarışıklık, düzensizlik, gizlilik, sır tutma
huggermuggergizli, gizli tutmak
hulk uphantal bir şekilde doğrulmak
hullgemi omurgası, geminin tekne kısmı, kabuğunu ya da çanağını çıkarmak
hull policykasko poliçesi
hullabaloogürültü, velvele, yaygara
hullerkabuk soyma makinesi
humvızıldamak, (şarkı) mırıldanmak, canlanmak, hızlanmak
hum and hawevelemek gevelemek
humaninsana ilişkin, insani, insan ..., insancıl, insanca, insan gibi, insani, insan
human beinginsan, insanoğlu
human capitalbeşeri sermaye
human manureinsan gübresi
human raceinsan ırkı, insanoğlu
human resourcesinsan kaynakları
human rightsinsan hakları
humaneinsancıl, sevecen, uygar
humane studiesbeşeri ilimler
humanenessinsanlık, şefkat, merhamet
humanismhümanizm, insancılık
humanisthümanist, insancı, insancıl
humanitarianiyilik seven, yardımsever, insancıl (kimse)
humanitarianismhayırseverlik
humanities(yazın/dil/tarih/vb.) konusu insan olan bilimler
humanizationinsancıllaşma, insanlaştırma
humanizeinsanlaştırmak, insancıllaştırmak
humanlyinsan gücü yettiğince, insanın elinden geldiğince
humblealçak gönüllü, gösterişsiz, önemsiz, sıradan, fakir, (rütbe/vb.) düşük, alt, gururunu kırmak, alçaltmak
humblenessalçakgönüllülük
humbugsaçmalık, nane şekeri
humdrumsıradan, tekdüze, monoton, yavan
humeruspazı sümüğü,karaca sümüğü,üst kol sümüğü
humidificationnemlendirme, rutubetlendirme
humidistatnem ayarlayıcı, nemdenetir
humidityhavadaki nem, nem oranı
humiliategururunu kırmak, utandırmak, rezil etmek, küçük düşürmek, bozmak
humiliatingalçaltıcı, küçük düşürücü
humiliationkibrini kırma, rezil etme, utandırma
humilityalçakgönüllülük, tevazu
hummingvızıldayan, uğuldayan, mırıldanan, kuvvetli
hummockyuvarlak tepe, tümsek yer
humoralvücut sıvılarıyla ilgili
humoristşakacı kimse, güldürü yazarı
humoristicşakacı, nükteli
humorouskomik, gülünç, güldürücü
humourgülünçlük, komiklik, mizah, güldürü, mizaç, huy, eğlendirmek, güldürmek, istediğini yerine getirmek, gönlünü yapmak
humpkambur, hörgüç, tümsek, sırtta taşımak
humpedkamburu olan, tümsekli
humpygirintili çıkıntılı, tümsekli, hörgüçlü
hunchönsezi, (gövdeyi) eğmek, bükmek, kamburlaştırmak
hundredfoldyüz kat,yüz defa,bire yüz
hungeraçlık, yiyecek kıtlığı, şiddetli istek
hunger forçok istemek, -e acıkmak
hunger marchaçlık yürüyüşü
hunk(özellikle yiyecek) iri parça
hunkydoryen üstün, kaliteli
huntavlamak, araştırmak, aramak, avlanma, av
hunt uparayıp bulmak, aramak
huntingavcılık, avlanma, arama, araştırma
hunting casemadeni sögen kapağı
hurdleengel, çit, aşılması gereken güçlük, engel, engel atlamak
hurlfırlatmak, fırlatıp atmak
hurly-burlygürültü, kargaşa, har gür
hurricane decküst güverte
hurricane lampgemici feneri, rüzgâr feneri
hurriedtelaşla yapılmış, aceleyle yapılmış, acele
hurriedlyacele ile, çabucak
hurryacele etmek, acele ettirmek, aceleyle gitmek/göndermek, acele, telaş
hurry uphızlanmak,acele etmek,telesmek,hızlandırmak
hurry up!Acele et!, Çabuk ol!
hurtacıtmak,incitmek,acımak,incinmek,kırmak,incitmek,hatırına değmek
hurtfulacı veren, incitici, zararlı
hurtlehızla hareket etmek, fırlamak
husbandryçiftçilik, ziraatçilik
hushsusmak, susturmak, sessizlik
hush upgizli tutmak, örtbas etmek
Hushaby!Haydi uyu!, Uyu yavrum!
hushedsessiz, sakin, durgun
husk(bitki) dış yapraklar, kabuk
husky(ses) kısık, boğuk, Eskimo köpeği, kızak köpeği
hussyedepsiz, civelek, aşüfte
hustingsoy toplamak için yapılan konuşmalar, saylav nutku
hustleitip kakmak, acele ettirmek, acele etmek, (into ile) aceleyle ikna etmek, kandırmak, itişip kakışma, acele, telaş, hummalı faaliyet
hustlerhileli satış yapan kimse, dolandırıcı, kazıkçı
hutchkafes, küçük hayvan kafesi
hyalinecamsı, saydam, şeffaf
hyalitehiyalit, şeffaf opal
hyaloidcam gibi şeffaf, saydam
hybrid computerkarma bilgisayar
hybridismmelezlik, melezleşme, melezleştirme
hybridizationmelezleme, melezleştirme, melez olma
hybridizemelezleştirmek, melezleşmek
hydra-headedçok başlı, yok edilmesi güç
hydratehidrat, hidratlamak
hydraulichidrolik, su basınçlı
hydraulic brakehidrolik eğleç
hydraulic circuithidrolik devre
hydraulic cylinderhidrolik silindir
hydraulic enginehidrolik motor
hydraulic fluidhidrolik sıvı
hydraulic lifthidrolik kaldırıcı, hidrolik yük asansörü
hydraulic motorhidrolik motor
hydraulic oilhidrolik yağı
hydraulic pistonhidrolik piston
hydraulic presshidrolik pres
hydraulic systemhidrolik jüye
hydraulic valvehidrolik supap
hydraulicshidrolik bilimi
hydro(önek) hidro, suyla ilgili
hydro-extractsuyunu almak, santrifüjlemek
hydroacoustichidroakustik
hydroaromatichidroaromatik
hydrobiologyhidrobiyoloji
hydroblastingsu fışkırtma
hydrocarbonatehidrokarbonat
hydrocellulosehidroselüloz
hydrocephalousbeyinde su toplanmasına ait
hydrochlorichidroklorik, klorhidrik
hydrochloric acidhidroklorik asit, tuzruhu
hydroclassifierhidroklasifikatör, sulu kümeleyici
hydrocortisonehidrokortizon
hydrocrackinghidrokraking
hydrocyanic acidhidrosiyanik asit, prusik asit
hydrodynamic brakehidrodinamik eğleç
hydrodynamicshidrodinamik
hydroelectrichidroelektrik
hydroelectric planthidroelektrik santralı
hydroelectric power planthidroelektrik santralı
hydroelectric power stationhidroelektrik santralı
hydrogen bombhidrojen bombası
hydrogen bondhidrojen bağı
hydrogen electrodehidrojen elektrotu
hydrogen ionhidrojen iyonu
hydrogen ion concentrationhidrojen iyonu konsantrasyonu
hydrogen peroxideoksijenli su
hydrogenatehidrojenle birleştirmek
hydrogenationhidrojenleme, hidrojenasyon
hydrographerdeniz haritacısı
hydrographyhidrografya, subilgisi, hidrografi
hydrologichidrolojik, subilimsel
hydrologic cyclesu devri, su çevrimi
hydrologyhidroloji, subilim
hydrolytichidrolitik, hidrolizle ilgili
hydromechanicshidromekanik
hydrometeorologyhidrometeoroloji
hydrometerareometre, hidrometre, su sayacı
hydrophilehidrofil, susever
hydrophilichidrofil, susever
hydrophiloussucul, hidrofil
hydrophilyhidrofili, suseverlik
hydrophobichidrofob, susevmez
hydrophobyhidrofobi, susevmezlik
hydrophytehidrofit, su bitkisi
hydroplanesu yüzeyinde hızla giden deniz motoru
hydroponicstopraksız bitki yetiştirme
hydrospherehidrosfer, suküre
hydrostatic pressurehidrostatik basınç, su basıncı
hydrosulphurichidrosülfürik
hydrosulphuric acidhidrosülfürik asit
hydrosulphuroushidrosülfür
hydrosulphurous acidhidrosülfür asit
hydrothermal synthesishidrotermal sentez
hydrotropismhidrotropizm, suyayönelim
hydroxylaminehidroksilamin
hydroxylationhidroksilleme
hydroxyprolinehidroksiprolin
hygienesağlık bilgisi, temizlik
hygienicsağlıklı, hijyenik, sağlıksal, temiz
hygro-(önek) rutubetli, nemli
hygrometernemölçer, higrometre
hygrometryhigrometri, nemölçüm
hygroscopehigroskop, nemgözler
hygroscopichigroskopik, nemçeker
hygrostathigrostat, nemdenetir
hymnodyilahi okuma, ilahiler
hypeşırınga, iğne, uyuşturucu tutkunu, aldatmaca, aldatmak, dolandırmak
hyper-(önek) hiper, aşırı, yukarı, dışında, üstünde
hyperboleabartma, büyütme
hyperbolic functionhiperbolik fonksiyon
hypercubehiperküp, aşırıküp
hypereutectichiperötektik
hypereutectoidhiperötektoid
hyperinflationhiperenflasyon, aşırı enflasyon
hypermarketiçinde her türlü eşya satılan büyük alışveriş merkezi
hypermetropiahipermetropluk
hyperplanehiper düzlem, aşırıdüzlem
hypersensitiveaşırı duyarlı, duygulu
hypersonichipersonik, sesten hızlı
hypertensionhipertansiyon, yüksek tansiyon
hypertrophy(kılgan için) irileşme, fazla yemekten şişmanlık
hyphenatetire ile birleştirmek
hypnotichipnotizmayla ilgili, uyutucu, hipnotizma yağdayı, uyutucu madde
hypnotismhipnotizma, bayıma
hypnotizationhipnotizma etme
hypo-(önek) aşağı, alt, daha az
hypocentreiçmerkez, deprem ocağı
hypochlorous acidhipokloröz asit
hypochondriahipokondri, hastalık kuruntusu, karasevda
hypochondriachastalık hastası
hypocycloidhiposikloit, iççevrim eğrisi
hypodermiciğne, şırınga, deri altı ile ilgili
hypodermic injectionderi altına zerk, enjeksiyon
hypodermic needlederi altı iğne
hypodermic syringederi altı şırıngası, iğne
hypoeutectoidhipoötektoid
hypoglycaemiahipoglisemi, kanşeker azlığı
hypophosphoroushipofosforöz
hyposulphurichiposülfürik
hyposulphuric acidhiposülfürik asit
hyposulphuroushiposülfüröz
hyposulphurous acidhiposülfüröz asit
hypotensionhipotansiyon, düşük tansiyon
hypothecaryipotekli, rehinde
hypothecary valueipotek değeri
hypothecateipotek etmek, rehin olarak vermek
hypothecatedipotek edilmiş
hypothecated assetipotekli varlık
hypothecationipotek etme, rehin bırakma
hypothermiavücut ısısının normalin altına düşmesi, hipotermi
hypothesishipotez, varsayım
hypothesizehipotez kurmak, sanmak
hypotheticalvarsayımlı, varsayıma dayanan
hysterectomyrahmin ameliyatla alınması
hysteresis cyclehisterezis çevrimi
hysteresis loophisterezis çevrimi
hysteriaisteri, aşırı coşku, büyük heyecan, curcuna
hystericalisterik, (duygular) kontrolsuz, coşkun