gabbleçabuk çabuk ve anlaşılmaz biçimde konuşmak
gabbrogabro, derinlik kayacı
gabbykonuşkan, geveze, boşboğaz
gad(about ile) başıboş dolaşmak, dolanmak, gezmek
gadaboutavare kimse, serseri, hovarda
gadgetbecerikli alet, dalga, zımbırtı
gaffbalıkçı zıpkını, giz, zıpkınla vurup tutmak (balık)
gaffegaf, gaf yapma, pot kırma, kabahat
gafferpatron, şef, ustabaşı, yaşlı adam, ihtiyar
gagağız tıkacı, şaka, espri, komik öykü, ağzını tıkamak, susturmak
gagabunak, ahmak, kaçık, deli, budala
gaietyneşe, neşelik, şenlik, eğlenti, eğlence
gailyneşeli bir şekilde, neşeyle
gainkazanç, kâr, çıkar, yarar, fayda, ilerleme, artma, artış, kazanmak, elde etmek, edinmek, kazanmak, sağlamak, -e varmak, ulaşmak, (sögen) ileri gitmek
gain and loss accountkâr ve zarar hesabı
gain controlkazanç kontrolü
gain groundrağbet kazanmak, ilerlemek, önemi artmak
gain on one(yarışta) yavaş yavaş yaklaşmak, arayı kapatmak
gain the ear ofbirine söz geçirmek
gain the upper handüstün gelmek
gainfulkârlı, kazançlı, verginli, maaşlı
gainful occupationverginli çalışma
gainfully employedpara ile tutulmuş
gainlesskazançsız, kârsız
gainsayinkâr etmek, reddetmek
gaityürüyüş, gidiş, yürüyüş biçimi
gaizepuzolanlı killi kum taşı
galacticgalaktik, gökada ile ilgili, samanyoluna ait
galactic systemgalaktik jüyesi, gökada jüyesi
galaxygalaksi, gökada, seçkin kişiler topluluğu, şöhretler
galesert rüzgâr, bora, ani kahkaha
galenagalen, kükürt kurşunu
gallsafra, öd, kin, nefret, kabalık, küstahlık, sürtünme sonucu oluşan yara
gall bladderödkesesi, safrakesesi
gall-appleelma şeklinde mazı
gallantyürekli, yiğit, cesur, güzel, görkemli, (erkek) kibar, şık
gallantrykadınlara karşı incelik, kibarlık, yüreklilik, yiğitlik, cesaret, kahramanlık
galleria forestgaleri orman
galleykadırga, gemi mutfağı
galliardhareketli bir dans
GallicGalya ile ilgili, Fransa'ya ait, galik
gallimaufrykarmakarışık şey, yahni
gallinaceoustavuk cinsinden
gallingincitici, gurur kırıcı, can sıkıcı
galliothafif kadırga, çektirme
gallivantgezip tozmak, eğlence/serüven peşinde koşmak
galloondar ve sık dokumalı şerit, sırma
gallopdörtnal,dörtnala gitmek,çapmak
gallows birdasılacak herif
Gallup pollkamuoyu araştırması
galoshayakkabının üzerine giyilen lastik, galoş
galvanic cellgalvanik pil
galvanizationgalvanizleme
galvanizegalvanizlemek, canlandırmak, kışkırtmak, harekete geçirmek, teşvik etmek
galvanized irongalvanize demir, çinko
galvanized pipegalvanizli boru
galvanized sheetgalvanizli sac
galvannealinggalvaniz tavlama
galvanometergalvanometre, küçük akımölçer
galvanoplasticgalvenoplastik
galvanoplastygalvanoplasti
gambit(satranç) gambit, hesaplı hareket
gamblerizikolu iş, kumar, kumar oynamak, (away ile) kumarda kaybetmek
gamble awaykumarda kaybetmek
gamble with sthile kumar oynamak, tehlikeye sokmak
gamblingkumar, kumar oynama
gambogekatalomba, hintzamkı
gambolsıçramak, hoplamak, zıplamak, hoplayıp sıçrama
gambrel roofFelemenk çatısı, balıksırtı dam
gameoyun, parti, oyun partisi, av, hile, dolap, plan, oyun, maç, karşılaşma, istekli, hevesli, hazır, harekete hazır, gözüpek, topal, (kol/vb.) sakat
game of hazardşans oyunu, kumar
gamenessyiğitlik, mertlik, yüreklilik
gametegamet, cinsel hücre
gametophytegametofit, gametli bitki
gaming lawskumar yasaları
gamma detectorgama detektörü
gamma distributiongama dağılımı
gamma globulingammaglobülin
gamma particlegama parçacığı
gammeryaşlı kadın, haminne
gamo-(önek) cinsiyetle ilgili, birleşik
gamutnota dizisi, gam, birşeyin tamamı, tümü
gamycesur, yiğit, gözüpek
gangarkadaş türkümü,ekip,takım,çete,deste,kuldur destesi
gang leaderelebaşı,kuldurbaşı
gang plowçok bıçaklı pulluk
gang up againstkarşı birlik olmak
gang up onkarşı birlik olmak
gangboarddosa, borda iskelesi
ganglingzayıf ve uzun boylu, sırık gibi
gangliongangliyon, sinir düğümü
gangwayaralık geçit, borda iskelesi, Değmesin!, Yağlı boya!, Yoldan!
ganoidparlak, parlak pullu balık
gantry(demiryolu) sinyal köprüsü
gaolcezaevi, hapishane, cezaevine kapatmak, hapse atmak
gapboşluk, aralık, yarık, (görüş) ayrılık
gap characteraralık karakteri
gapeağzı açık kalmak, ağzını açıp alık alık bakmak, açılmak, yarılmak
gapeseedhayret uyandıran şey
gappynoksan, eksik, kusurlu
garagegaraj, benzin istasyonu, garaja koymak
garbüst baş, kılık kıyafet, giydirmek
garbagesüprüntü,tullantı,çöp,zibil,zırva,garbage can // Ai.çöp tenekesi
garbage collectionçöp toplama
garbage disposerkırıntı değirmeni, çöp öğütme aygıtı
garblebozma, tahrif etmek, bozmak
garbledkarmaşık, karışık, yanlış
gardenbahçe, bahçede çalışmak, bahçıvanlık yapmak, bahçeyle uğraşmak
garden of EdenCennet bahçesi, Aden bahçesi
garden plantsbahçe bitkileri
garden shearsbahçıvan makası
gargantuançok büyük, koca, devasa
garglegargara yapmak, gargara
gargoyleinsan ya da hayvan başlı taş oluk
garishgösterişli, parlak, cafcaflı
garlandçelenk, çiçekten yapılmış taç
garlic mustardsarmısakotu
garmentgiyim eşyası, giysi
garment industrykonfeksiyon, hazır giyim
garnertahıl ambarı, toplamak, biriktirmek
garnishsüs, garnitür, (yemek) süslemek
garnisheeyediemin, haczetmek, hacze bağlamak
garnishmentsüsleme, haciz
garrison commandermerkez komutanı
garroteboğarak idam etmek
garrulityçenebazlık, gevezelik
gas(hava) gaz, sıvı gaz, benzin, boş laf, zırva, gaz ile zehirlemek, (about ile) laklak etmek, çene çalmak, havadan sudan konuşmak
gas aboutlaklak etmek, çene çalmak
gas burnertenek gazı memesi
gas chromatographygaz kromatografisi
gas compressorgaz kompresörü
gas electrodegaz elektrotu
gas equilibriumgaz dengesi
gas exhaustergaz boşaltıcı
gas generatorgaz jeneratörü, gaz üreteci
gas heaterşofben, gaz su ısıtıcısı
gas jetgaz memesi, gaz alevi
gas lawsgaz kanunları, gaz yasaları
gas mainhavagazı ana borusu
gas metergaz saati, gaz sayacı
gas pipelinegaz boru hattı
gas shieldinggaz maskı, gaz korumalığı
gas stationbenzin istasyonu, benzinlik
gas thermometergazlı termometre
gas-filledgazlı, gazla dolu
gas-filled lampgazlı lamba
gashderin yara, derin yara açmak
gasoline canbenzin bidonu
gasoline consumptionbenzin sarfiyatı, benzin tüketimi
gasoline enginebenzinli motor
gasoline gaugebenzin göstergesi
gasoline levelbenzin seviyesi, benzin düzeyi
gasoline pumpbenzin pompası
gasoline strainerbenzin süzgeci
gasoline tankbenzin deposu, yakıtlık
gasoline tank capbenzin deposu kapağı
gaspgüçlükle solumak, güçlükle soluk almak, (şaşkınlıktan/vb.) soluğunu tutmak, güçlükle soluma, soluk soluğa konuşma
gassedgazlı, zehirli gazda kirlenmiş
gassergaz sondajı, atıp tutan kimse
gassygazlı, gaz dolu, gaz gibi
gastricmide ile ilgili, mide
gastritisgastrit, mide yangısı
gastro-intestinalgastrointestinal, mide-bağırsak
gastroenteritisgastroenterit, mide-bağırsak yangısı
gastrointestinalgastrointestinal, mide ve bağırsaklarla ilgili
gastronomicyemeğe ait, mideye ait
gastronomistyemek meraklısı
gastronomyiyi yemek yeme ve pişirme sanatı, gastronomi
gastropodkarındanbacaklı, karındanbacaklı
gastroscopemidenin içini inceleyen alet, gastroskop
gastrulationgastrulasyon, bağırsak oluşumu
gasworkshavagazı fabrikası
gatdar arna, tüfek, tabanca
gatekapı, giriş yeri, giriş kapısı, (bir maçı/gösteriyi/vb.) izleyenlerin sayısı, hasılat
gate crasherkaçak seyirci, biletsiz seyirci
gatecrash(parti/vb.'ne) davetsiz gitmek
gatecrashermaça davetsiz giren kimse
gatekeeperkapıcı,bekçi,gözetçi
gatewaygiriş yeri, giriş kapısı
gather(round ile) toplanmak, bir araya gelmek, toplamak, bir araya getirme, toplamak, koparmak, (bilgi/vb.) kazanmak, toplamak, anlamak, sonuç çıkarmak
gauchepatavatsız, beceriksiz
gaucherieacemice tavır, beceriksizlik
gauddeğersiz eğlenceler, gösterişli elbiseler, süs
gaudygösterişli, parlak, cırtlak, cart, şatafatlı
gaugeölçü, ayar, ölçü aygıtı, ölçmek, ölçüp biçmek, değerlendirmek, yargılamak
gauge pressuremanometre basıncı
gaugerölçü aleti, ayarcı, vergi memuru, gümrük memuru
gaugingayarlama, ölçme, mastarlama, çaplama
gauntarık,sıska,bir deri bir sümük,cılız
gaussmetergaussölçer, gaussmetre
gavotteeski bir Fransız dansı
gawkaval aval bakmak, öküzün trene baktığı gibi bakmak
gawkyhantal, beceriksiz, sakar
gayşen, neşeli, mutlu, parlak, canlı, ibne, sevici
gaynessibnelik, sevicilik, neşelilik, neşe
gazegözünü dikerek bakmak, sürekli bakış
gazerahmak, şaşkın, budala
gazumpkimese (evini) satmaktan vazgeçip daha fazla pul veren başka birisine satmak
geartakım, tertibat, donatı, çark, dişli, vites, kıyafet, gear lever/stick/shift // vites kolu
gear boxdişli çark mahfazası
gear casedişli kutusu, vites kutusu
gear shaftdişli mili, transmisyon mili
gearingdişli çarklar jüyesi, dişli tertibatı
gearshiftvites değiştirme, vites kolu
gearshift levervites değiştirme kolu, vites kolu, hız kolu
geezerihtiyar, bunak, moruk
gelatinousjelatinli, jelatin gibi
gelationdondurma, katılaştırma
geldhadım etmek, iğdiş etmek, enemek
gelignitenitrik asit ve gliserinden yapılmış güçlü patlayıcı
gemdeğerli taş, mücevher, önemli, değerli şey/kişi, cevher
geminateçift olmuş, çift olmak, ikizleştirmek
gemmatetomurcuklanan, tomurcukla çoğalan, tomurcukla çoğalmak
gemmationtomurcuklanma şekli
gemmiparoustomurcuk oluşturan, tomurcuklarla çoğalan
genesk, doğru haber, tam bilgi, malumat
gen upiyice öğrenmek, iyice öğretmek
gene exchangegen alışverişi
gene frequencygen frekansı
gene mutationgen mutasyonu
gene poolgen havuzu, kalıtımsal faktörler
gene technologygen teknolojisi
genealogical treesoyağacı
genealogistsoy izleme uzmanı, şecere uzmanı
genealogizesoyunu izlemek
genealogysoy, soy kütüğü, şecere
generalgenel,yalpı,yaygın,baş,şef,general
general acceptancetam kabul, genel kabul, koşulsuz kabul
general agreementgenel sözleşme
general assemblygenel kurul
general auditgenel denetim, umumi teftiş, umumi kontrol
general deliverypost restant
general directorategenel müdürlük, umum müdürlük
general electionyalpı saylav
general equilibriumgenel denge
general expensesumumi masraflar
general governorgenel vali
general grammargenel dilbilgisi
general journalgenel yevmiye defteri
general linguisticsgenel dilbilim
general managementgenel müdürlük
general managergenel müdür, umum müdür
general meetinggenel kurul
general partnerkomandite ortak
general partnershipsınırsız sorumlu ortaklık
general policygenel poliçe
general power of attorneyumumi vekâletname
general practitionerpratisyen hekim
general purposeher işe elverişli
general reservegenel rezerv
general welfaregenel refah
general-purpose computergenel amaçlı bilgisayar
general-purpose languagegenel amaçlı dil
generalitygenellik, çoğunluk, yuvarlak laflar, genel sözler
generalizationgenelleştirme, genelleme
generalizegenelleştirmek, genelleme yapmak
generalizedgenelleştirilmiş
generallyçoğunlukla, genellikle, genelde, genellikle, ayrıntısız, genel olarak
generalshipgenerallik, liderlik
generateoluşturmak, doğurmak, (ısı/çıngı/vb.) öndürmek
generating plantçıngı santralı
generating programöndürücü bağdarlama, üreteç
generating stationçıngı santralı
generation(çıngı/vb.) üretme, üretim, kuşak, nesil
generation gapkuşak farkı, nesil kopukluğu
generativeöndürücü, üretici
generative grammaröndürücü dilbilgisi
generatorüreteç, jeneratör
generator gasjeneratör gazı, üreteç gazı
generatrixana doğru, üreteç
genericcinsle ilgili, genel
generous to a faulteli bol
genesisbaşlangıç, başlama çekidi
genetickalıtsal, kalıtımsal
genetic engineeringgenetik mühendislik
genetic factorgenetik faktör
geneticistgenetikçi, kalıtımbilimci
geneticsgenetik, kalıtımbilim
genialhoş, tatlı, canayakın, güleryüzlü, nazik, (hava) ılıman, yumuşak
genialitynezaket, sempatiklik, güler yüzlülük
genitalüreme kılganlarıyla ilgili
genital glandsüreme bezleri
genitaliaüreme kılganları
genitalscinsel kılganlar, üreme kılganları
genitive-in hali, tamlayan yağdayı
genitive suffixtamlayan eki
geniusüstün yetenek, deha, dahi
genteelince, kibar, nazik, terbiyeli
gentiancentiyana, yılanotu
gentileYahudi olmayan (kimse)
gentleince, kibar, nazik, tatlı, yumuşak, hafif, yavaş
gentle as a dovehalim selim
gentle breezehafif meltem
gentlefolkssoylu kişiler, yüksek tabaka
gentlemancentilmen, bey, beyefendi, adam
gentleman of fortunemaceraperest adam
gentlemen's agreementcentilmenlik anlaşması
gentlenessiyi huylu olma, yumuşaklık, nezaket, şefkat
gentlyyavaşça, tatlılıkla, nazik bir şekilde, yumuşak bir şekilde
gentryyüksek sınıf, kibar sınıf
genuinelygerçekten, hakikaten
genuinenessiçtenlik, samimiyet
geocentricyermerkezli, jeosentrik
geochemistryjeokimya, yerkimyası
geochronologyjeokronoloji
geologicaljeolojik, yerbilimsel
geological erosionjeolojik erozyon
geological formationjeolojik oluşum, jeolojik formasyon
geological mapjeolojik harita
geologistjeolog, yerbilimci
geometric averagegeometrik ortalama
geometric cross sectiongeometrik kesit
geometric distributiongeometrik dağılım
geometric meangeometrik ortalama
geometric opticsgeometrik optik
geometric progressiongeometrik dizi
geometric seriesgeometrik seri
geometric sumgeometrik toplam
geometriciangeometri uzmanı
geomorphologyjeomorfoloji
geophysical explorationjeofizik arama
geophysicsjeofizik, yer fiziği
GeorgiaA.B.D.eyaletlerinden biri
geosscienceyeryüzü bilimi
geostrophic windjeostrofik rüzgâr
geosynclinejeosenklinal, yer teknesi
geothermaljeotermal, yerısıl
geotropismyereyönelim, jeotropizma
geriatricianihtiyarlık hastalıkları mütehassısı
geriatricsyaşlılık hekimliği
germmikrop, başlama çekidi, başlangıç
germ cellgamet, üreme hücresi
germ warfarebiyolojik savaş
GermanAlman, Alman, öz (akraba), soy
German silverAlman gümüşü
germanderkısa mahmut otu, yer meşesi
GermansAlman, Almanya, Almanca
germicidalmikrop öldürücü, antiseptik
germicidemikrop öldürücü, antiseptik
germinate(tohum) filizlenmek, çimlenmek, filizlendirmek
germinating apparatusçimlendirme aygıtı
germinationçimlenme, filiz verme, filizlenme
germination testçimlenme testi
geronto-(önek) ihtiyarlıkla ilgili
gerontologistgerontolog, yaşlılık hastalıkları uzmanı
gerrymandersaylav propagandası yapmak
gestation periodgebelik dönemi
gesticulate(konuşurken) el kol hareketleri yapmak
gesticulationel kol hareketleriyle anlatma, jestler yapma
gesturejest, el kol hareketi, el kol hareketi yapmak
getalmak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak, ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek, -tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak
get a clean bill of healthtemiz kâğıdı almak
get a crossanlaşılmasını sağlamak, açıklamak
get a crush on sbbirine gönül bağlamak
get a longgitmek, ayrılmak, ilerlemek, başarmak, becermek
get a lump in one's throatboğazı düğümlenmek
get a passportpasaport çıkarmak
get a rocketpapara yemek, zılgıt yemek
get a run for one's moneysemeresini görmek
get a slap in the faceşamar yemek
get a slap on the wristfiske yemek
get a swelled headne oldum delisi olmak
get a way with sthpaçayı kurtarmak
get aboutseyahat etmek, dolaşmak, yürümek, yayılmak
get acrossanlaşılmak, benimsenmek, anlaşılmasını sağlamak
get aftereleştirmek, azarlamak
get aheadbaşarmak, öne geçmek, önde olmak
get all of a dithereli ayağına dolaşmak
get alonggitmek,ayrılmak,ilerlemek,gelişmek,uyuşmak,anlaşmak,yola gitmek
get an offeriş teklifi almak
get arounddolaşmak, -den kaçınmak
get atulaşmak, erişmek, varmak, demek istemek, başlamak
get awaykaçmak, gitmek, kurtulmak, savuşmak
get backdönmek, geri gelmek, geri dönmek, geri almak
get back at sb-den intikam almak, öc almak
get byyaşamını sürdürmek, idare eder olmak, geçmek
get by on a shoestringtencerede pişirip kapağında yemek
get carried awayheyecanlanmak, aşka gelmek
get caught in the cross-fireiki ateş arasında kalmak
get caught in the middleiki ateş arasında kalmak
get cold feetgözü yememek
get downyazmak, kaydetmek, güçlükle yutmak
get down todört elle sarılmak, ciddiyetle girişmek
get down to brass tacksesas meseleye gelmek, sadede gelmek
get even withintikam almak, hakkından gelmek
get iniçeri girmek, varmak, (taşıta) binmek, sokmak
get in hot waterbaşı derde girmek, ayvayı yemek
get in onfaydalanmak, paydaş olmak
get in touch withile temasa geçmek, bağlantı kurmak
get in with sbbirinin gözüne girmek
get into-e girmek, giymek
get into a messbaşı derde girmek
get into a ruttekdüze bir yaşama başlamak
get into a tempertepesi atmak
get into a towering rageküplere binmek
get into hot waterbaşını belaya sokmak
get into in a jambaşı derde girmek, başı dertte olmak
get into scrapesbaşı belaya girmek
get into troublebaşına dert almak, başını derde sokmak
get it in the neckokkanın altına gitmek
get it through one's headkafasına sokmak
get looseaçılmak, gevşemek, serbest kalmak, sallanmak
get married withile evlenmek
get nowhere fastyerinde saymak
get off(bir araçtan) inmek, ayrılmak, kurtulmak
get off scot-freekılına bile dokunulmamak
get off withilişki kurmak
get onanlaşmak,geçinmek,ilerlemek,binmek
get on like a house on firehemen arkadaş olmak
get on one's feetayağa kalkmak
get on one's nerves-in sinirine dokunmak, gıcık etmek
get on one's titsgıcık etmek, uyuz etmek
get on sb's backsinir etmek, kızdırmak
get on the good side of sbbirinin gözüne girmek
get on to sbizini araştırıp bulmak, temas kurmak, görüşmek
get on top offazla gelmek, aşmak
get on with sbgeçinmek,anlaşmak,yola gitmek
get on with sthdevam etmek
get one's back upbarut kesilmek, inat etmek, kızdırmak
get one's dischargeişten çıkarılmak
get one's ducks in a rowişlerini yoluna koymak
get one's fingers burntbir şeyden ağzı yanmak
get one's goatkızdırmak, keçileri kaçırtmak
get one's hand inalışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek
get one's hooks intoçengel atmak
get one's knife intodiş bilemek
get one's own backbirinin yanına kâr bırakmamak
get one's own waykendi bildiğine gitmek
get one's rag outkafasının tası atmak
get one's sealegsdeniz tutmamak
get one's skates onacele etmek
get one's teeth into sthözünü bir şeye vermek
get one's ticketordudan atılmak
get one's wayistediğini koparmak
get one's wits about onekafasını toplamak
get ontokonuşmak, bağlantı kurmak, bulmak
get outayrılmak, gitmek, çıkmak, kaçmak, kaçırmak
get out ofsorumluluktan kaçmak, vazgeçebilmek, elde etmek
get out of a scrapeyakasını kurtarmak
get out of debtborçtan kurtulmak
get out of handçapraşık hale gelmek
get out of one's depthderin suya girmek, başından büyük işe girişmek
get out of sightortadan kaybolmak
get out of the wrong side of the bedsol tarafından kalkmak
get overatlatmak, yırtmak, anlaşılmak, iyileşmek
get religionbirden dine bağlanmak
get rid of-den kurtulmak, başından savmak
get roundikna etmek, kandırmak, yararlanmak, yayılmak
get sb back on his legsbirinin elinden tutmak
get sb downneşesini kırmak, canını sıkmak
get sb intodurumuna koymak, derde sokmak
get sb off the hookbeladan kurtarmak
get sb off with sbkarşı cinsten biriyle tanıştırmak
get sb's goatbirinin tepesini attırmak
get spicedevlenmek, başı bağlanmak
get sth doneyaptırmak, ettirmek
get sth intoplamak, içeri almak
get sth offçıkarmak, göndermek, öğrenmek
get sth off one's chestderdini açmak
get sth out in the openbir şeyi açığa çıkarmak
get sth wrongyanlış anlamak
get the best ofüstün çıkmak, yenmek
get the better ofhakkından gelmek, yenmek, üstün çıkmak
get the bluesmorali bozulmak
get the bootkovulmak, sepetlenmek
get the caller off the lineçınkayı meşgul etmemek
get the chopişten atılmak, sepetlenmek, baltalanmak
get the gatekovulmak, işten atılmak
get the hang of sthyöntemini kapmak, işleyişini kavramak
get the inside trackkaleyi içinden fethetmek
get the plumsyağlı kuyruğa konmak
get the pushsepetlenmek, işten atılmak
get the sackişten kovulmak, sepetlenmek
get the upper handüstesinden gelmek, kazanmaya yüz tutmak
get the williescanı sıkılmak, bıkmak
get the wind upödü kopmak
get the wrong end of the stickyanlış anlamak, kazı koz anlamak
get thereamacına ulaşmak, başarmak
get through(çınkada) çıkarmak, bulmak, anlaşılmak
get through tobağlantı kurmak
get to-e varmak, ulaşmak, yapabilmek, bağlantı kurmak
get to grips withile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak
get to the finalsfinale kalmak
get to the pointsadede gelmek
get togethertoplanmak, bir araya gelmek, buluşmak
get under sb's skinbirinin sinirine dokunmak
get upyataktan kalkmak/çıkmak,durmak,artmak,kalkmak
get up steambir işe ısınmaya başlamak
get up tovarmak, yetişmek
get wet to the skiniliklerine kadar ıslanmak
get wind ofkokusunu almak, duymak, haberdar olmak
get wise to-den haberdar olmak
get wise to sthbir şeyden haberdar olmak
getatableulaşılabilir, erişilebilir
getawaykaçma, kaçış, tüyme, sıvışma, firar
geysergayzer, kaynaç, şofben
ghastlinesskorkunç görünüm
ghastlysarı benizli, sapsarı, soluk, korkunç, berbat
ghettoazınlıkların ve yoksulların oturdukları mahalle, geto
ghost imagehayal, hayalet, peri, gölge
ghost townhayalet kasaba, ölü kent
ghost writerbaşkası adına yazı yazan kişi
ghostlinesstinsellik, maneviyat
ghoulmezardan ölü çalıp onları yiyen hortlak, cin, gulyabani, iğrenç şeylerden zevk alan kimse
ghoulishcadı gibi, iğrenç
giantessdevanası, dişi dev
gibberishanlamsız ses ya da konuşma
gibbonuzun kollu ve kuyruksuz bir tür maymun, jibon
giblets(tavuk/kuş/vb.) yürek, ciğer, katı gibi iç kılganlar
giddinessbaş dönmesi, sersemleme, havailik
giddybaşı dönen, baş döndürücü, hoppa, uçarı
giftarmağan, hediye, Allah vergisi, yetenek, (İİ) çocuk oyuncağı, basit iş, (İİ) kelepir, çok ucuz şey
gift taxhibe vergisi, teberru harcı
gift voucherhediye kuponu
gift-wraphediye paketi yapmak
gift-wrappinghediye paketi
gigantesquedev gibi, kocaman
gigglekıkır kıkır gülmek, kıkırdamak, kıkırdama
gild the lilyallayıp pullamak
gildingyaldız, altın kaplama
gill chambersolungaç boşluğu
gill coversolungaç kapağı
gillyflowerşebboy, karanfil
gilt-edgedbirinci derecede, güvenilir, mükemmel
gilt-edged billsağlam senet
gimcrackcafcaflı, cicili bicili, değersiz süs, süslü adi şey
gimletburgu, delgi, matkap
gimmick(dikkat çekmek için yapılan) hile, numara
gin(içki) cin,tuzak,tele,kapan
gin rummybir çeşit iskambil oyunu
gingerzencefil, canlılık, çaba, kızıl renk, kızıl
ginger alezencefilli gazoz
gingerbreadzencefilli kek
gingerlydikkatle, ihtiyatla
gingersnapzencefilli çörek
ginghamçizgili ya da damalı pamuklu kumaş
gingivaldişeti ile ilgili, dişyuvasıl
gingivitisdişeti iltihabı
ginned woolçırçırlanmış pamuk
girandolekollu şamdan, fıskiye
girdkuşak sarmak, kayışla bağlamak, çevrelemek
gird up one's loinspaçaları sıvamak
girdedsarmak, ihata etmek
girdlekuşak, kemer, korse
girlkız, kadın, kadın işçi, sevgili, kız arkadaş
girlfriendsevgili, kız arkadaş, kız arkadaş
girlhoodkızlık, kızlık çağı
girls' high schoolkız lisesi
girthbel ölçüsü, çevre ölçüsü, kolan
gistöz, ana fikir, ana çekitler
givevermek, doğruluğunu kabullenmek, tanımak, itiraf etmek, bel vermek, eğilmek, esneklik
give a briberüşvet vermek
give a commandemir vermek
give a dinneryemek vermek
give a fair crack of the whipözünü göstermek
give a green lightyeşil ışık yakmak
give a lick and a promiseyalapşap yapmak
give a presenthediye vermek
give a rap on the knucklesazarlamak, haşlamak
give a reportrapor vermek
give a vent toaçığa vurmak
give an audience tohuzura kabul etmek
give an ear tokulak vermek
give as a presentarmağan olarak vermek
give awayvermek, dağıtmak, ele vermek, açık etmek
give credenceinanmak, kabul etmek
give ear tokulak vermek, dinlemek
give evidenceşahitlik etmek, tanıklık etmek
give forthneşretmek, ilan etmek, dışarı vermek, yaymak
give free rein toduyguları serbest bırakmak, kaptırmak
give guaranteeteminat vermek
give heed toönem vermek, dikkat etmek
give inteslim olmak, boyun eğmek, teslim etmek, vermek
give instructiontalimat vermek
give it toazarlamak, dövmek
Give my regardsSelam söyleyin
give no quarteraman vermemek
give no respitesoluk aldırmamak, göz açtırmamak
give noticehaber vermek, bildirmek
give offçıkarmak, çalmak, (gaz) sızdırmak, (dal) salmak
give offencedarıltmak, gücendirmek, hatırını kırmak
give one a coldbir kimseye nezle geçirmek
give one a dose of one's own medicineanladığı dilden muamele etmek
give one one's walking paperspasaportunu eline vermek
give one's hand tobir kimse ile evlenmeyi kabul etmek
give one's life tohayatını adamak
give oneself airsçalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak
give oneself troublesıkıntıya girmek, başını derde sokmak
give outdağıtmak, bitmek, tükenmek, sona ermek
give overvazgeçmek, terk etmek, teslim etmek
give place toyer vermek, meydan vermek
give power of attorneyvekâlet vermek
give preference to-i tercih etmek
give rise to-e neden olmak
give sb a black eyebirinin gözünü morartmak
give sb a buzzbirine çınka etmek
give sb a callbirine çınka etmek
give sb a carte blanchebirine açık bono vermek
give sb a dirty lookbirine ters ters bakmak
give sb a free handarzusuna bırakmak
give sb a good dressing-downbirisine verip veriştirmek
give sb a good hidingbirine sopa atmak
give sb a liftbirisini arabasına almak
give sb a nodbaşıyla selam vermek
give sb a piece of one's mindağzının payını vermek
give sb a ring-e çınka etmek
give sb a talking-toazarlamak, paylamak, fırça çekmek
give sb hellfırça atmak, haşlamak
give sb his duehakkını yememek
give sb his quietusöldürmek, işini bitirmek
give sb one's wordsöz vermek
give sb the bootkovmak, sepetlemek
give sb the cold shoulderbirine omuz çevirmek
give sb the eyegözle yemek
give sb the gatekovmak, işten atmak
give sb the once-overbirine şöyle bir göz atmak
give sb the pipcanını sıkmak, keyfini kaçırmak
give sb the pushişten atmak
give sb the shitsgıcık etmek, uyuz etmek
give sb what forfırça çekmek, azarlamak, cezalandırmak
give someone the go-bytanımazlıktan gelmek
give sth a miss-e boş vermek
give suckemzirmek, meme vermek
give the run-around(eşini) boynuzlamak
give the shirt off one's backvarını yoğunu vermek
give the slipkaçmak, paçayı kurtarmak
give the tipbirine ipucu vermek
give upvazgeçmek, bırakmak, umudunu kesmek, ele vermek
give up the ghostson nefesini vermek, ölmek
give up the struggleteslim olmak
give utterance todile getirmek
give voice toifade etmek, açıklamak
give wayboyun eğmek, çekilmek, kuvveti tükenmek
give-and-takekarşılıklı özveri
giveawaygizli bir şeyi/sırrı belli eden/açığa vuran
givenbelirlenmiş, belirli, eğilimli, düşkün, göz önünde tutulursa, bakılırsa
given nameküçük isim, birinci isim
giververici, (poliçe) veren
gizzard(kuşlarda) katı, taşlık
glabrousdüz, tüysüz, kılsız
glacialbuz ya da buzulla ilgili
glacial acetic acidsaf asetik asit
glacial basinbuzul çanağı
glacial depositbuzul çökeltisi
glacial driftbuzulların taşıdığı taş ve toprak
glacial epochbuzul dönemi
glacial erosionbuzul aşındırması
glacial manbuzul çağı insanı
glacial tillbuzul toprağı
glacier breezebuzul meltemi, soğuk meltem
glacier windbuzul rüzgârı
glaciofluvial depositsbuzul-akarsu birikintileri
glaciologybuzulbilim, glasiyoloji
glacisaz meyilli satıh, şev, bayır, eğinti
gladmutlu, memnun, hoşnut, mutluluk verici, memnun edici, sevinçli
glad ragsen iyi kıyafet, ciciler
gladdensevindirmek, mutlu etmek
gladeormanda ağaçsız alan
gladiatekama şeklinde olan
gladioluskuzgunkılıcı, glayöl
gladlygönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle
gladnesshoşnutluk, memnuniyet, memnunluk
gladsomesevindirici, hoşnut, memnun, sevinçli
gladstone bagvaliz, bavul
glairyumurta akı, yapışkan madde
glamorizegerçekte olduğundan daha iyi/daha güzel/daha çekici göstermek, abartmak, şişirmek
glamorousçekici, göz alıcı
glancegöz atmak, bakmak, kısaca bakış
glance offsıyırmak, sıyırıp geçmek
glandularbeze gibi, gudde gibi
glandular feveröpüşme hastalığı
glanspenisin başı, klitorisin başı
glare(göz kamaştırıcı biçimde) parlamak, parıldamak, öfkeyle bakmak, ters ters bakmak, kötü kötü bakmak, göz kamaştırıcı ışık, parıltı, kızgın bakış, ters bakış
glaringçok parlak, göz kamaştırıcı, dikkat çeken, göze batan
glassşişe,cam,bardak,ayna,güzgü,cam eşya,piyale,kadeh
glass blowercam yapımcısı, şişe yapımcısı
glass ceramicscam seramik
glass cultureserada bitki yetiştirme
glass electrodecam elektrot
glass eyecamgöz, takma göz
glass papercam kâğıdı, zımpara kâğıdı
glass woolcampamuğu, camyünü, cam elyafı
glassfulbir bardak dolusu
glasshousecam fabrikası, limonluk, sera, camlı köşk
glassmancamcı, züccaciyeci
glasswarezüccaciye, cam eşya
glassworkscam süs eşyaları
glassycam gibi, (bakış) cansız, donuk
glaucomabir göz hastalığı
glazesırlamak, cam takmak, (bakış) anlamsızlaşmak, donuklaşmak, sır, perdah, cila
glazedcamlı, sırlı, perdahlı, cilalı
glazed tilesırlı çini, sırlı tuğla
glazier's diamondcamcı elması
glazier's puttycamcı macunu
glazingcam, cam takma, perdahlama, sırlama
gleamışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak
gleamingışınlar saçan, pırıltılı
gleanazar azar, zor bela toplamak
gleefulneşeli, şen, sevinçli
glibrahat ve iyi konuşan, dilli, (söz) inandırıcı olmayan
glibnessakıcılık, hareketlerde serbestlik
glidekaymak, akmak, süzülmek, planörle uçmak
glidingkayma, süzülme, akış, planörcülük
gliding anglesüzülme açısı
glim of hopeumut parıltısı
glimmerzayıf bir şekilde parlamak, donuk ışık, zerre
glimpsegözüne ilişme, bir anlık görme, bir an için görmek, gözüne ilişmek
glintparıltı, parıldamak, parlamak
glistenparıldamak, parlamak
glitterparlamak, parıldamak, parıltı
glitteringgörkemli, mükemmel, parlak
glitteryparıldayan, parlak
gloat(over ile) şeytani bir zevkle bakmak/düşünmek
gloat overşeytanca bir zevk duymak, oh olsun demek
globalgeniş çaplı, ayrıntılı, tüm dünya ile ilgili, dünya çapında, evrensel
global insurancetoplu sigorta
global variablegenel değişken
globalisationküreselleşme
globetrotterdurmadan dünyayı dolaşan kimse
globularküre biçiminde, katı damla biçiminde
glomeratekümelenmiş, yığın halinde
glomerulusglomerül, yumakçık, çiçek kümesi
gloomkaranlık, üzüntü, hüzün
gloomykaranlık, üzüntülü, mahzun, karanlık
glorificationövme, yüceltme, şükretme
glorifyövmek, ululamak, yüceltmek, güzel göstermek
gloriousşanlı, şerefli, görkemli, parlak, güzel
gloryşan, ün, şeref, görkem, güzellik, güzel görünüş
glory and honourşan ve şeref
glossparlaklık, açıklayıcı yazı, açıklama, yorum
gloss overgeçiştirmek, saklamak, önemsiz göstermek
glosso-(önek) dil veya konuşma ile ilgili
glossy paperparlak kâğıt, kuşe
glottalgırtlaksıl, gırtlak ünsüzü, gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü
glottisgırtlaksı, glotis, nefes borusunun ağzı
glottochronologydil tarihlemesi
glove compartmenttorpido gözü
glowsıcaklık/ışık vermek, (yüz) kızarmak, ateş basmak, kızıl ışık, kızıllık, parlaklık, ateş, sıcaklık, hararet, çaba, gayret, şevk
glowingkızgın, akkor halinde, kızarmış, hararetli, kızma, akkorlaşma
glowwormateş böceği, kandil böceği
gluconic acidglukonik asit
gluetutkal, zamk, yelim, tutkallamak, yapıştırmak
glueyyapışkan, tutkallanmış, zamklanmış
glumasık suratlı,karakabak,üzgün,morali bozuk,hüzünlü
glumaceouskavuzlu, zarflı
glutfazla doldurmak, taşırmak, bolluk, furya
glut oneselftıka basa yemek
glutamic acidglutamik asit
glutinousyapışkan, yapış yapış
gluttonousobur, açgözlü, pisboğaz
glyceric acidgliserik asit
glycerolgliserol, gliserin
glypticsdeğerli taş oymacılığı
glyptographykıymetli taş oyma sanatı
gnarledboğumlu, budaklı, pürüzlü, çarpık çurpuk
gnawkemirmek, üzmek, içini kemirmek
gnawingacı, sıkıntı veren, üzücü
gnawing animalskemirici hayvanlar
gnome(masallarda) cüce,cırttan
gnomonic chartnomonik harita
gocanlılık, enerji, deneme, girişim, gitme, gayret, gitmek, ilerlemek, iş görmek, kaybolmak
go a long wayçok iş görmek, çok dayanmak
go aboutbirlikte olmak, gezmek, dolaşmak, orsalamak
go about a taskbir işi ele almak
go abroadyurtdışına çıkmak
go afterkazanmaya çalışmak, peşinden koşmak, izlemek
go against-e karşı gelmek, karşı koymak, aleyhinde olmak
go against the graintabiatına aykırı olmak
go aheadbaşlamak, devam etmek, sürmek, ileri gitmek
go all to pieceseli ayağına dolaşmak, şaşkına dönmek
go alongaynı düşüncede olmak, desteklemek, ilerlemek
go around(hastalık) yayılmak, herkese yetmek
go around withile birlikte olmak, takılmak
go atsaldırmak, hücum etmek, üzerinde çalışmak
go at it hammer and tongsdövüşmek, atışmak
go awaygitmek,ayrılmak,defolmak,reddolmak
go away empty-handedeli boş dönmek
go awryters gitmek, yolunda gitmemek
go backdönmek,kayıtmak,(eskiye) uzanmak,gerilemek
go back onsözünden caymak, vefasızlık göstermek
go back on one's wordsözünde durmamak
go badfenalaşmak, bozulmak, kokmak, çürümek
go bail for sbkefaletle serbest bıraktırmak
go beggingsahipsiz olmak, çok ucuza satışa çıkmak
go behindaslını araştırmak, iç yüzünü aramak
go betweenaracılık yapmak
go beyondaşmak, öteye geçmek
go bustiflas bayrağını çekmek, iflas etmek
go bygeçmek, geçip gitmek, -e göre davranmak, yanından
go by the boardbaşarısızlıkla sonuçlanmak, yatmak, batmak
go crackerskafayı üşütmek
go dead(alısün hattı) kesilmek
go downazalmak, düşmek, batmak, benimsenmek, inmek
go down the drainboşa gitmek, ziyan olmak, atılmak
go down to historytarihe geçmek
go driven to extremesaşırıya kaçmak, sapıtmak
go Dutchkendi hesabını kendi ödemek, Alman usulü yapmak
go easy on(kimese) nazik olmak, çok kullanmamak
go farbaşarmak, karşılamak, yetmek, doyurmak
go forsaldırmak, peşinden koşmak, sevmek, hoşlanmak
go for a songçok ucuza gitmek, yok pahasına satılmak
go for a walkyürüyüşe çıkmak
go for nothingboşa gitmek, ziyan olmak, işe yaramamak
go from bad to worsegittikçe kötüleşmek
go from pillar to postmekik dokumak
go halves(masrafı) paylaşmak
go haywirearapsaçına dönmek, altüst olmak
go in and outgirip çıkmak
go in forkatılmak, yer almak, zevk almak
go intogirişmek, ilgilenmek, araştırmak
go into a comakomaya girmek
go into a nose divebaşaşağı gitmek
go into a tailspinbunalıma girmek
go into actionharekete geçmek
go into effectyürürlüğe girmek
go into one's shellkabuğuna çekilmek
go into one's song and dance about sthbir şey hakkında mazeret uydurmak
go into particularsayrıntılara girmek
go into servicehizmete girmek
go like hot cakeskapış kapış satılmak
go like the windrüzgâr gibi geçmek
go maddelirmek,çıldırmak,kulumak
go nativeyerli gibi olmak
go offpatlamak, kesilmek, sönmek, bitmek, durmak
go off at a tangentdaldan dala konmak
go off at half cockçok erken ve hazırlıksız başlamak
go off the deep endtepesi atmak
go off the railskafayı oynatmak, raydan çıkmak
go off withizinsiz alıp götürmek
go onolmak, yer almak, devam etmek, sürdürmek
go on a conducted tourrehber eşliğinde geziye çıkmak
go on a cruisevapurla geziye çıkmak
go on a go slowişi yavaşlatmak
go on a guided tourrehberli geziye çıkmak
go on a hunger strikeaçlık grevine başlamak
go on a journeyyolculuğa çıkmak
go on a picnicpiknik yapmak
go on a pilgrimagehacca gitmek
go on a round-the-world tourdünya turuna çıkmak
go on a sight-seeing tourtura çıkmak
go on a tripgezintiye çıkmak
go on a world tripdünya turuna çıkmak
go on an excursiontura çıkmak, geziye çıkmak
go on an outinggezmeye çıkmak
go on errandayak işleri görmek
go on holidaytatile çıkmak
go on one's kneesyola gelmek, diz çökmek
go on the doleişsizlik tazminatı almak
go on the pilldoğum kontrol hapı almak
go on the rampageazmak, taşkınlık çıkarmak
go on the razzle-dazzlealem yapmak
go on the roadturneye çıkmak
go on the stagetiyatro hayatına atılmak, aktör olmak
Go on!Devam et!, Yapma!, inanmıyorum!
go one's own waybildiğini okumak
go outçıkmak, evden ayrılmak, sönmek, modası geçmek
go out of businessişi kapatmak
go out of sightgözden kaybolmak
go overbakmak, gözden geçirmek, (görüş) değiştirmek
go over withile başarılı olmak
go overboardkapılmak, hastası olmak
go placesbahtı açık olmak, hayatta ilerlemek
go public(şirket) halka açılmak
go shoppingalışverişe çıkmak
go slowyavaştan almak, acele etmemek
go stagbir yere sap gibi gitmek
go the whole hogbir işi tam yapmak, sonunu getirmek
go throughresmen kabul edilmek, onaylanmak, (acı) çekmek
go through customsgümrükten geçmek
go through fire and waterbüyük sınavdan geçmek, çok ıstırap çekmek
go through the motionsüstünkörü yapmak
go through withtamamlamak, sonuca bağlamak
go to bed with the chickenstavuk gibi erken yatmak
go to Davy Jone's lockerdenizin dibini boylamak
go to extremesifrata kaçmak
go to great expensemasrafa girmek
go to hellcehenneme gitmek, mahvolmak
go to hell in a handbasketbeş para etmemek
Go to hell!Allah kahretsin!, Cehennem ol!
go to one's headsersem etmek, başına vurmak
go to one's last headbaşını döndürmek
go to piecesparamparça olmak, parçalanmak, sıhhati bozulmak
go to potmahvolmak, bozulmak
go to press(gazete/kitap) basılmak
go to rapturessevincinden havalara uçmak
go to sb's headbaşını döndürmek
go to sleepuyumak, (kıç/vb.) uyuşmak
go to the badkötü yola düşmek
go to the countrysaylava gitmek
Go to the devil!Cehenneme kadar git!
go to the dogsmahvolmak, sefalete düşmek
go to the wallsermayeyi kediye yüklemek, altta kalmak
go to townkafasına göre takılmak, bol para harcamak
go to wasteisraf olmak, ziyan olmak
go togetherbirbirine uymak, düzenlenmek
go too farçok ileri gitmek, haddini aşmak, cıvıtmak
go touringarabayla geziye çıkmak
go underbatmak, suyun dibini boylamak, başarısız olmak
go under the knifebıçak altına yatmak
go undergroundgizli teşkilat kurmak
go upyükselmek, çıkmak, yükselmek, yapılmak
go up in flamestutuşup yanmak
go up in smokesuya düşmek, duman olmak, uçup gitmek
go up to the rostrumkürsüye çıkmak
go westölmek, kaybolmak, mahvolmak
go window-shoppingvitrinleri seyretmek
go withuymak, gitmek, eşlik etmek, uygun olmak, yaraşmak
go with the tidezamana uymak
go without-sız idare etmek, mahrum olmak
go wronghata yapmak, yanılmak, ters gitmek, bozulmak
go-aheadgirgin, açıkgöz, yenilikçi, izin
go-betweenarabulucu,vasıtacı,aracı
go-bysaygısızlık, çekimserlik
go-gettertuttuğunu koparan, iş bitirici
go-kartküçük yarış arabası, gokart
goad into-e kışkırtmak, dolduruşa getirmek
goalamaç, erek, hedef, gaye, kale, gol
goal linekale çizgisi, gol çizgisi
goatskinkeçi postu, tulum
gobbleçabuk çabuk yemek, hindi sesi
gobblerçabuk çabuk yiyen kimse, baba hindi
gobelingoblen, duvar halısı
gobomercek siperi, ışık örtüsü
godmabut, put, tapı, Tanrı, Allah
God alone knowsAllah bilir
God damn itAllah kahretsin!
God forbidAllah göstermesin, Allah korusun
God only knows!Allah bilir!
God willinginşallah, Allah isterse, kısmetse
goddamnbe, (Aİ) arg, bkz.damn
godforsaken(yer) kasvetli, sıkıcı, terkedilmiş, boş
godparentvaftiz annesi ya da vaftiz babası
godsendbüyük şans, devlet kuşu, nimet, düşeş
GodspeedAllah yardımcın olsun!
goergiden kimse, gidici kimse
gofferkırmak, kıvırmak, kırma yapmak
gogetterbecerikli kimse, açıkgöz kimse
goinggidiş, ayrılış, yol yağdayı, gidiş hızı, şu anki, mevcut, yaşayan, işleyen, çalışan
going concernkârlı işyeri, başarılı işletme, devam eden iş
going-overiyice gözden geçirme, elden geçirme
goings-onolaylar, durumlar, gidişat, olup bitenler
goldaltın,kızıl,altın rengi
gold brickaldatıcı taklit
gold bullion standardaltın külçe standardı
gold chemistryaltın kimyası
gold diggeraltın arayıcısı
gold exchangealtın borsası
gold foilaltın varak, ince altın
gold leafaltın varak, yaprak altın
gold reservesaltın rezervi
gold standardaltın esası, altın para jüyesi
gold threadkılaptan, sırma tel
gold washeraltın yıkayıcı
goldenaltından, altın, altın rengi, altın gibi
golden eaglekaya kartalı, altın kartal
golden handshakeemeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı
golden jubileeellinci yıldönümü
golden ruleherkese iyilik etme kuralı
golden weddingevliliğin ellinci yıldönümü
goldfieldaltın bulunan bölge
goldfinchsaka kuşu,payiz bülbülü
goldminealtın madeni, çok kârlı iş, altın madeni
golf clubgolf kulübü, golf sopası
Golgi apparatusGolgi aygıtı
gombrooniran işi beyaz porselen
gonadeşeysel bez, erbezi, yumurtalık
gonadialeşeysel bezle ilgili
gonadiceşeysel bezle ilgili
gonekaybolmuş, yok olmuş, ölmüş, geçmiş
goniometergonyometre, açıölçer
goodiyi, yakşı, uygun, yerinde, iyi ahlaklı, namuslu, yardımsever, iyiliksever, sevecen, uslu, tam, komple, sağlam, güvenilir, yetenekli, becerikli, saygıdeğer, başarılı, iyi, iyilik, yarar, kazanç, çıkar, fayda, (the ile) iyi insanlar, iyiler
good buykazançlı alışveriş
good daymerhaba, Allahaısmarladık, güle güle
good deliverykoşullara uygun teslim
good fellowiyi adam, hoş şohbet kimse
good for nothingfaydasız, hiçbir işe yaramaz, serseri, mendebur
good God!aman Allahım!, Aman Yarabbi!
good Heavens!Tanrım!, Aman Yarabbi!, Allah Allah!
good humourhoş mizaç, şakacılık
good Lord!Allah Allah!, Hay Allah
good morninggünaydın, iyi sabahlar
good old daysgeçmiş iyi günler
good riddanceÇok şükür!, Kurtulduk!
good-fellowshipsohbet, arkadaşlık
good-humouredneşeli, şen, güler yüzlü
good-lookingçekici, güzel, yakışıklı, cazip
good-naturediyi huylu, yumuşak, yardımsever, hoşgörülü
good-will ambassadoriyi niyet elçisi
goodbyeallahaısmarladık, hoşçakal
goodisholdukça, iyi, iyice, idare eder, epeyce, hayli
goodlinessiyilik, iyi huyluluk
goodlygüzel, yakışıklı, debdebeli, hoş görünüşlü
goodnessiyilik, (neyinse) en iyi bölümü, en iyi kısmı
Goodness knows!Allah bilir!
goods in transittransit mallar
goods trainmarşandiz, yük katarı
goodwilliyi niyet, (şirket/mağaza/vb.) isim, prestij, değer, itibar
goodwill touriyi niyet gezisi
goodwill visitiyi niyet ziyareti
goodyşekerleme, tatlı, sevilen/çekici/hoş/tatlı/vb.şeyler, Harika!, Ne güzel!
goofaptalca hata, pot, gaf, aptalca bir hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak
goof offaylaklık etmek, haylazlık etmek
goof upbozmak, becerememek, altüst etmek
goofyaptal, çatlak, kaçık
goonaptal,salak,şapşal,yöndemsiz
goopyapıştırıcı madde, kaba kimse
goosefleshdiken diken olmuş deri
gopherbir tür kara kaplumbağası
gopheringistismarlı kazı, çalma kazı
goreboynuzla yaralamak,boynuzlamak,kelle vurmak
gorgeousçok güzel, tatlı, hoş, harika
gorgetboğaz zırhı, kadın yakası, gerdanlık
gormandizeoburca yemek, çok yemek
goshAllah Allah, vay canına, hayret
goshawkatmaca, çakırdoğan
gospelhakikat, gerçek, ilke
gossamerörümcek ağı, çok ince şey
gossipdedikodu, dedikoducu kimse, dedikodu yapmak
gossipydedikodulu (haber)
Gothic architecturegotik mimari
gotta-meli, -malı, -e sahip olmak, -si olmak
gouacheguvaş, zamklı suluboya
gougeheykeltıraş kalemi, küçük orak, ucu kıvrık bıçak
gourmandboğazına düşkün kimse, obur kimse
gourmetyemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse
gouty nodegut bezesi, gut şişkinliği
governyönetmek, idare etmek, yönlendirmek, etkilemek
governableidare olunabilir
governingidare eden, yöneten
governing bodyyönetim birimi, yönetim kurulu
governmentyönetme, idare etme, yönetim, hükümet
government bonddevlet tahvili
government enterprisedevlet işletmesi
government househükümet konağı, vali konağı
government loanhükümet borçlanması
government officeresmi daire, devlet makamı
government officialhükümet görevlisi
government owneddevlet malı
government papersdevlet tahvilatı, hükümet arşivleri
government representativeshükümet temsilcileri
government securitiesdevlet tahvilleri
government stocksdevlet menkul kıymetleri
governmentaldevlete ait, devletle ilgili
governorvali, yönetici, şef, amir, patron, işveren, eyalet başkanı
governor-generalgenel vali
governorshipvalilik, yöneticilik, amirlik
gownuzun kadın giysisi, gece giysisi, cüppe, önlük
grabkapmak, yakalamak, kapma, kapış
grabbleel yordamıyla aramak, yoklamak
gracezarafet, güzellik, lütuf, kayra, şükran duası, mühlet, süre, donatmak, süslemek, bezemek, şereflendirmek, şeref vermek, teşrif etmek
gracefulzarif, hoş, güzel, çekici, nazik
gracefulnesszarafet, incelik, nezaket
gracelesskaba, görgüsüz, göze batan
gracelessnesszarafet yoksunluğu
gracileince yapılı, zayıf, narin
graciousince, hoş, nazik, (tanrı) bağışlayıcı, merhametli, (yaşam) rahat, zengin, yüce, saygıdeğer
graciousnesscana yakınlık, zarafet, sıcakkanlılık
gradatederecelendirmek, derecelere ayırmak
gradationderece derece değişme
graderütbe,pille,derece,cins,eğim,yokuş,meyil,sınıf,not,ayırmak,sınıflandırmak
grade controlkalite kontrolü, tenör kontrolü
grade crossinghemzemin geçit
grade schoolilkokul, ortaokul
gradedayrılmış, sınıflandırılmış, seçilmiş, basamaklı
graderseçici, ayırıcı, greyder
gradienteğim, eğiklik, meyil, yokuş
gradingsınıflandırma, ayırma, sıralama
gradualderece derece olan, aşamalı
graduallyyavaş yavaş, azar azar
graduatebirdem mezunu, hangise kursu/okulu bitirmiş, bir eğitimi tamamlamış kimse, mezun, mastır yapan öğrenci, (birdemden) mezun olmak, mezun etmek, diploma vermek
graduate of secondary schoolortaokul mezunu
graduate of the universitybirdem mezunu, birdem mezunu
graduateddereceli, taksimatlı, ayarlı, ölçülü
graduated taxartan oranlı vergi
graduationmezuniyet, diploma töreni
graftaşı,calak,peyvent,(doku) yama,rüşvet,rüşvet almak,yolsuzluk,(İİ) sıkı çalışma,(ağaç) aşı yapmak,aşılamak,calamak,doku yerleştirmek
graftingcalak,aşı (yapma)
graintahıl,hububat,tane,parça,zerre,tanelemek,parçalamak,hurdalamak,doğramak
grain alcoholhububat alkolü
grain dealertahıl tüccarı
grain elevatortahıl ambarı
gram calorieküçük kalori, gram kalori
gram-equivalenteşdeğer-gram
gram-molecular weightmolekül-gram ağırlık
gram-moleculegram molekül
gram-negativegram negatif
gram-positivegram pozitif
gramineousot gibi, ota benzer
graminivorousot yiyen, otla beslenen
grammardilbilgisi, grammer, gramer kitabı
grammar schoolorta dereceli okul
grammariangramer uzmanı, dilbilgisi uzmanı
grammatical analysisdilbilgisel çözümleme
grammatical morphemebiçimbirim
grammaticalitydilbilgisellik
grammaticalizationdilbilgiselleşme
grammaticallygramer bakımından
granarytahıl ambarı, çok tahıl yetişen bölge, tahıl ambarı
grandulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli, muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana, ince, kibar, tam, bütün, genel, (insan) önemli, bin dolar, kuyruklu piyano
grand pianokuyruklu piyano
Grand VizierSadrazam, sadrazam
grandadbüyükbaba, dede, granddad, büyükbaba, dede
grandamyaşlı kadın, büyükanne
grandauntbüyük teyze/hala
grandeeyüksek rütbeli kimse, itibarlı kimse
grandiloquencetumturaklı söz
grandiosegösterişli, tantanalı, görkemli
grandmotherbüyükanne, nine
grandnessazamet, büyüklük
grandparentbüyükbaba ya da büyükanne
grangeçiftlik evi ile ambarları
granivoroustahıl ile beslenen
grantvermek,bahşetmek,onaylamak,varsaymak,kabul etmek,tekaüt,burs,ödenek,tahsisat,bağış
grant-in-aiddevlet yardımı, ödenek
granteebağış yapılan kişi, yardım alan kimse
granulartaneli, tanecikli
granulatetanelemek, kabartmak
granulatedtanelenmiş, taneli, tane haline getirilmiş
granulated refined sugarkristal rafine şeker
granulatorşeker kurutucusu
grape hyacinthsalkımlı sümbül
grapefruitgreyfurt, altıntop
grapevineasma, söylenti, rivayet, dedikodu yayma
graphicçizgesel, grafik, (anlatımı/vb.) canlı, açık, tam
graphic artsgrafik sanatlar
graphic charactergrafik karakter, çizge karakter
graphic displaygrafik gösterim, çizge gösterim
graphic symbolgrafik sembol, çizgesel simge
graphic terminalgrafik terminal
graphicallyaçık ve canlı bir şekilde, çizgisel olarak
graphite brickgrafit tuğlası
graphite brushgrafit fırça
graphite paintgrafit boyası
graphiticgrafitle ilgili, grafitli
graphitizationgrafitizasyon, grafitlenme
graphologicalyazıbilimsel
grapnelfilika demiri, borda kancası
grapple(with ile) boğuşmak
grappling ironborda kancası
graspyakalamak, kavramak, tutmak, anlamak, kavramak, sıkı sıkı tutma, kapma, kavrama, yakalama, elin yetişebileceği mesafe, kavrama, anlama, anlayış, kavrayış
grasp atuzanmak, tutmaya çalışmak
grasp at a strawyılana sarılmak
graspingaçgözlü, gözü doymaz
grassçimen, çim, ot, çayır, çimenlik, otlak, (İİ) ispiyoncu, gammaz, ot, esrar, marihuana
grass snakekertenkele yılanı
grassland farmingçayır ve mera tarımı
grassyçimenlerle kaplı, çimenli, otlu
grateocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak
grate onüzmek, sinirlendirmek, (diş) gıcırdatmak
grate on sb's earskulağını tırmalamak
grate one's teethdişlerini gıcırdatmak
gratefulminettar, müteşekkir
gratificationhoşnutluk, sevinç, neşe, memnuniyet, haz, mükâfat
gratifysevindirmek, mutlu etmek
gratingızgara, demir parmaklık, (ses) kulak tırmalayıcı
gratisbedava,müft,bedavadan,karşılıksız,havayi
gratuitouskarşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz, mantıksız
gratuitybahşiş, işten ayrılan kimseye verilen fazladan para
graupelgrezil, bulgur, ebebulguru
gravelçakıl, (yola) çakıl döşemek
graverhakkâk, hakkâk kalemi
gravimetrygravimetri, ağırlıkölçüm
gravitate(to/towards ile) -e hareket etmek, gitmek, çekilmek, yönelmek
gravitationgitme, yönelme, yerçekimi
gravitationalyerçekimiyle ilgili
gravitational accelerationyerçekimi ivmesi
gravitational fieldyerçekimi alanı
gravitational forceyerçekimi kuvveti
gravitongraviton, ağıncık
gravityyerçekimi, ciddiyet, ağırlık, önem
gravity metergravimetre, yerçekimölçer
gravyet suyu, salça, sos, havadan, hak etmeden kazanılan para/kâr
grazeotlamak, otlatmak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sıyrık
grazing landotlak, otlatma arazisi
grease(hayvansal) yağ, gres, katıyağ, biryantin, yağlamak
grease boxyağ kutusu, yağdanlık
grease cupgresör, yağdanlık
grease sb's palmrüşvet vermek
grease-wrestlingyağlı güreş
greasinggresleme, katıyağ sürme
greasy spoonkalitesiz lokanta
greatbüyük, önemli, yetenekli, büyük, kocaman, koca, harika, nefis, çok iyi, müthiş
Great BritainBüyük Britanya
great white heronakbalıkçıl
great-grandfatherbabasının dedesi
great-grandsonoğlunun/kızının erkek nevesi,nevenin erkek uşağı
greater celandinekırlangıçotu
greatest common divisoren büyük ortakbölen
greatest common factoren büyük ortakçarpan
greatnessbüyüklük, çokluk, şöhret, cesamet
greedilyhırsla, açgözlülükle
greedinesshırs, tamahkârlık
greenyeşil, (meyve) ham, olmamış, toy, deneyimsiz, saf, keriz, benzi sararmış, solgun, yeşillik, çayır, ç.yeşil yapraklı sebzeler, yeşillik
green beltyeşil alan, yeşil kuşak
green cheeselor, adaçayı peyniri
green finchyeşil ispinoz, yelve
green lightizin, yeşil ışık
green pepperdolmalık biber
green vegetablesyeşillik,göğerti
green with envykıskançlıktan kudurmuş
green-eyedkıskanç, yeşil gözlü, kem gözlü
green-eyed monsterkıskançlık
greenbackdolar, A.B.D.'ne mahsus arkası yeşil banknot
greeneryyeşil yapraklar, ağaç yaprakları
greenhouse effectsera etkisi
greennessyeşillik, tazelik, hamlık, çiğlik, toyluk
greenroomtiyatroda oyuncuların dinlenme odası
greensyeşil yapraklı sebzeler
greensicknessbir çeşit kansızlık
Greenwich Mean TimeGreenwich ortalama zamanı
greetselamlamak, selam vermek, karşılamak
greetingselam, iyi dilek, tebrik
greeting cardtebrik kartı
gregarioussürü/topluluk halinde yaşayan, sokulgan, sosyal
gregariousnesstoplu halde bulunma veya yaşama
Gregorian yearmiladi sene
greigebej ve gri arasındaki renk, bej ve gri arasındaki renk
gremlinufak bir varlık, cin
grenadinegrenadin, nar şurubu
greygri, külrengi, kır saçlı, (saç) kır, ağarmış, (yüz) soluk, bembeyaz, sıkıcı, sönük, hareketsiz, (saç) kırlaşmak, ağarmak
grey cotton clothamerikanbezi
grey goodsham tekstil ürünleri
gridızgara, parmaklık, çıngı şebekesi
griddle(et/vb.kızartmak için) saç ızgara
grief-strickençok kederli
grievanceyakınma, şikayet, dert
grieveüzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek
grievousacı, zarar veren, ağır, acı veren
grievousnessgüç durum, acıklılık
griffonkısa ve sert kıllı bir köpek
grifteraçıkgöz ve dolandırıcı adam
grighayat dolu kimse, çekirge
grillızgara, ızgara et, ızgarada pişirmek, sorguya çekmek
grille(kapı/pencere/vezne/vb.'de) demir parmaklık
grilledparmaklıklı, kafesli
grimsert, amansız, acımasız, korkulu, zevksiz, neşesiz
grimaceyüzünü ekşitmek, yüzünü buruşturmak
grimalkinyaşlanmış dişi kedi, cadı karı
grimnessgaddarlık, zulüm, sertlik, ekşilik
grinsırıtma, sırıtış, sırıtmak
Grin and bear itSabırla tahammül et, yakınmadan katlanmak, çekmek
grin like a Cheshire catpişmiş kelle gibi sırıtmak
grindöğütmek, bilemek, (diş/vb.) bastırmak, gıcırdatmak, hafızlamak, ineklemek, sıkıcı zor iş, angarya, (Aİ) çok çalışan öğrenci, hafız, inek, uzun ve sıkıcı konuşma, vaaz, nutuk
grindingöğütme, ezme, bileme, taşlama, rodaj
grinding apparatusrektifiye cihazı, bileme cihazı
grinding rollöğütme merdanesi
grinding wheeldöner bileğitaşı
grindstonebileği taşı, değirmen taşı
gripsımsıkı tutmak,yakalamak,yapışmak,kavramak,(dikkatini/vb.) çekmek,etkilemek,sarmak,sıkıca tutma,kavrama,anlama/yapma gücü,yolculuk çantası,tutamak,tutturucu şey,kulp,sap,saplak
gripe(at/about ile) yakınmak, sızlanmak
grippingilgi çekici, dikkat çekici, sürükleyici
grislykorkunç, ürkütücü, dehşet verici, tatsız, nahoş
gristöğütülecek tahıl, öğütülmüş zahire
gristlykıkırdaksı, kıkırdaklı
gritçakıl, azim, kararlılık, yüreklilik, dayanıklılık
grit one's teethdişini sıkmak
grizzlekurşuni, gri renk, kır saç, sızlanmak, şikâyet etmek
grizzlyKuzey Amerika'ya özgü iri ve vahşi, gri ayı
groatskabuğu çıkarılmış buğday/yulaf
grocerybakkallık, bakkal dükkânı
grogalkollü içki, ispirto
grogginesssarhoşluk, ayyaşlık, yalpalama
groggydizleri tutmayan, halsiz, dermansız, bitkin
groinedpervazlı, kuşaklı, çapraz
groined vaultçapraz kemer, çapraz tonoz
groomdamat, seyis, (at) tımar etmek, üstüne başına bakmak, çeki düzen vermek, (kimise) bir iş için hazırlamak, çalıştırmak, eğitmek
grooveyiv, oluk, plağın çizgileri, alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi
groovedyivli, oluklu, lambalı
groovingyiv açma, oluk açma
gropeel yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, sarkıntılık etmek
grossşişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan, bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm
gross domestic productgayri safi yurtiçi hasıla
gross earningbrüt kazanç, gayri safi kazanç
gross indexana dizin, temel dizin
gross investmentgayri safi yatırım
gross national productgayri safi milli hasıla
gross outputgayri safi üretim
gross profitgayri safi kâr, brüt kâr
gross profit and lossbrüt kâr ve zarar
gross receiptsbrüt hasılat
gross valuegayri safi kıymet
gross weightbrüt ağırlık, daralı ağırlık
grosslyfena halde, kötü halde
grossnegligencebüyük gaflet
grossnesskabalık, şişmanlık
grotesqueacayip, garip, komik, saçma, grotesk
grotesquenessgariplik, tuhaflık, acayiplik
grottyberbat, felaket, rezil, iğrenç, pis
grouchyakınma, dırdır, dırdırcı, durmadan sızlanan kimse, yakınmak, şikayet etmek, dırdır etmek, homurdanmak
groundyer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas, (gemi) karaya oturmak, karaya oturtmak, (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkışına olanak tanımamak, toprak hattı bağlamak
ground antennatoprak anteni
ground cabletoprak kablosu
ground coatastar, astar boyası
ground connectiontoprak bağlantısı
ground covertoprak florası, toprak örtüsü
ground crewyer hizmetlileri, havaalanı personeli
ground fireörtü yangını, yer yangını
ground leveltoprak seviyesi, zemin hizası
ground photographyer fotoğrafı
ground planzemin katı josparı, temel josparı, çap
ground rentbir binanın arsa kirası
ground skiddertomruk kızağı
ground statetaban hali, temel durum
ground stationyer istasyonu
ground swelldip dalgası, soluğan
ground zerobombanın patladığı yer
ground-breaking ceremonytemel atma töreni
groundedtopraklanmış, karaya oturmuş
grounderyere vurulunca zıplayan top
groundingköklü bilgi, köklü eğitim, temel
groundless(duygu/düşünce/vb.) yersiz, nedensiz
groundstelve, tortu, neden
groundsmanoyun alanlarına ya da büyük bahçelere bakan adam
groundwateryeraltı suyu, taban suyu
groundwater levelyeraltı su düzeyi
grouptopluluk, grup, küme, türküm, türkümlere ayırmak, gruplamak, türkümlemek, gruplara ayrılmak, gruplaşmak, türkümleşmek
group insurancetürküm sigortası
group of companiesşirketler türkümü
group pollingtürküm oylaması
group therapytürküm terapi
groupoidmagma, grupoid, öbeksi
grousebir tür keklik, orman tavuğu, yakınmak, söylenmek, homurdanmak, dırdır etmek, yakınma, şikâyet, homurdanma
groutduvarcı sıvası, sulu harç, sulu harç doldurmak
groutingşerbetleme, şerbet dökme
grovel(korku/vb.'den) yerlerde sürünmek, dizlerine kapanmak, yağ çekmek
grovellerdalkavuk, yardakçı
growbüyümek, gelişmek, (saç/sakal/bıyık/vb.) uzatmak, bırakmak, (bitki/vb.) yetişmek, yetiştirmek, olmak, -leşmek, artmak, çoğalmak
grow a beardsakal bırakmak
grow away fromyakınlığını azaltmak, uzaklaşmak
grow intoolmak, haline gelmek
grow onsevilmeye başlamak, sarmak, alışılmak
grow rifetehlikeli biçimde artmak
grow togetherberaber büyümek
grow too big for one's bootsyumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek
grow upbüyümek, yetişmek, olgunlaşmak, gelişmek
grower(meyve/vb.) yetiştirici
growlerhırlayan köpek, homurdanan kimse
grown-upyetişkin, olgun, büyümüş, yetişkin, büyük
grown-up manyetişkin insan
growthbüyüme, gelişme, artış, yükseliş, büyümüş/gelişmiş şey, ur, tümör
growth ratebüyüme hızı, büyüme oranı
grubtoprağı kazmak, eşelemek, larva, yiyecek, yemek
grubberkazıcı, kök sökücü, çapa makinesi
grudgeesirgemek, çok görmek, vermek istememek, istemeyerek vermek, kıyamamak, kin, garaz, haset
grudginggönülsüz, isteksiz
grueling(Aİ) bkz.gruelling
gruellingçok zor ve yorucu
gruesomekorkunç, ürkünç, tüyler ürpertici
grumbleyakınmak, söylenmek, homurdanmak, şikayet etmek, (gök) gürlemek, gümbürdemek, dırdır, yakınma, şikayet
grumblingmırıldanan, mızmız, huysuz
grumpsasık yüzlülük, suratsızlık
grumpyhuysuz, somurtkan, aksi
grunt(hayvan) hırıldamak, hırlamak, (insan) homurdanmak, hırıltı, homurtu
guaranteegüvence, teminat, garanti, kefil, güvence vermek, garanti etmek, kefil olmak, (neyinse olacağına) söz vermek, güvence vermek
guarantee creditkefalet kredisi, teminat kredisi
guarantee fundteminat fonu, teminat akçesi
guaranteed billteminat senedi
guaranteed bondteminatlı tahvil
guaranteed pricestaban fiyatları
guarantorgüvence veren kimse, teminatçı, kefil, garantör
guarantygüvence, garanti, teminat, kefalet
guaranty fundgaranti fonu
guardnöbet,koruma,savunma pozisyonu,gard,koruma görevlisi,koruyucu,muhafaza,karakolcu,bekçi,nöbetçi,koruyucu nesne,korumak,beklemek,önlem almak,tedbirli olmak,korunmak,nöbet tutmak,denetlemek,denetim altına almak,kontrol etmek
guard againstönceden tedbir almak
guard bandkoruyucu bant, güvenlik bandı
guard of honourşeref kıtası
guard railparmaklık, korkuluk
guarded(konuşma) dikkatli, önlemli, öz
guardednessihtiyatlılık, uyanıklık
guardiankoruyucu kişi/yer, koruyucu, vasi, veli
guardianshipkoruma, himaye, vesayet, vasilik, velilik
guardrailparmaklık, korkuluk, siper demiri
guavatropikal bir meyve, guava
gudgeonmil, mihver, pim, çengel, kanca
guelder-rosekartopu çiçeği
guerdonödül, mükâfat, bahşiş, ödül vermek, mükâfat vermek, zarar tazmin etmek
guerillagerilla, guerrilla, gerilla
guerilla warfaregerilla savaşı
guesstahmin etmek,doğru tahmin etmek,doğru kestirmek,(Aİ) sanmak,zannetmek,çama,kestirim,sanı,tahmin
guesstimatesezgiye dayalı tahmin
guessworktahmin, tahmin işi
guestkonuk, misafir, konakçı ya da pansiyon müşterisi, pansiyoner
guest artistkonuk sanatçı
guest computerana bilgisayara destek bilgisayar
guest of honourşeref konuğu
guest ropevardakava, tonoz halatı, yedek halatı
guffawgürültülü kahkaha, gürültülü kahkaha atmak
guidableyönetilebilir, sevk edilebilir
guidanceyardım, öğüt, akıl, yol gösterme
guidekılavuz,rehber,yetekçi,kılavuzluk etmek,yol göstermek,rehberlik etmek
guide bookrehber kitabı, kılavuz
guided missilegüdümlü füze
guidelinesmeselenin ana çekitleri
guidontabur sancağı, alay sancağı
guilddernek, lonca, esnaf loncası
guilehile, hilekârlık, kurnazlık
guilelessdürüst, hilesiz, saf
guillocheburma süsü, burma çizgi, girift nakış, meneviş
guillotinegiyotin, giyotin, bıçak, kâğıt kesme makinesi, giyotinle kafasını uçurmak
guiltsuçluluk, sorumluluk, suçluluk duygusu, utanç
guiltinesssuçluluk, günahkârlık
guineaeskiden şiling şimdi, pound'lık para birimi
guinea cornbir çeşit darı
guinea fowlbeçtavuğu, Afrika tavuğu
guinea pepperbir çeşit kırmızı acı biber
guise(aldatıcı) dış görünüş, kılık
guldenHollanda para birimi
gulfkörfez, uçurum, büyük görüş ayrılığı, uçurum
gullmartı,gagayı,enayi,saf
gulletboğaz, gırtlak, yemek borusu
gullibilityahmaklık, saflık
gulliblesaf, enayi, kolay kanan
gullyküçük vadi, arık, su oluğu
gully drainsu yolu, oluk, kanalizasyon
gully erosionsellenme erozyonu, selinti aşınımı
gully holelağım ağzı, arna ağzı
gulpyutuvermek, aceleyle yutmak, yutkunmak
gulp downyutuvermek, tıkıştırmak, örtbas etmek
gumdişeti, zamk, sakız, çiklet, zamkla yapıştırmak
gumbobamya, yumuşak toprak, yapışkan toprak
gummyyapışkan, sakız gibi, sakızlı, yumuşak
gumptionsağduyu ve beceriklilik, girişkenlik, yüreklilik
gunateşli silah, top, tüfek, tabanca
gun downsilahla vurup düşürmek
gun flinttüfek çakmaktaşı
gunfiresilah sesi, atış, ateş
gunmetalbakır çinko alaşımı, bakır kalay alaşımı
gunnerytopçuluk, atış tekniği
gunwaleküpeşte, borda tirizi
gurgitationfokurdayarak kaynama
gurglelıkırtı, lıkırdamak
gushfışkırmak, aşırı hayranlık göstermek, bayılmak, gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak
gussetköşebent, ek, parça
gustationtatma, tadına bakma
gustatorytatma duyusuyla ilgili
gustinessrüzgâr sağanaklı hava
gutbağırsak, bağırsaktan yapılan iplik, bağırsak tel, içten gelen, içe doğan, bağırsaklarını çıkarmak, içini temizlemek, (bir binanın içini/vb.) yok etmek, yakıp, kül etmek
gutsbağırsaklar, cesaret, göt, azim, kararlılık, içerik, öz
gutteroluk, suyolu, sefalet
gutteringdereler, kinişler
guttleoburcasına yemek yemek, silip süpürmek
gutturalgırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak
guzzlehapur hupur yemek, höpür höpür içmek
gymjimnastik salonu, beden eğitimi, jimnastik
gymkhanayerel spor karşılaşması, yarış
gymnasiumjimnastik salonu
gymnastjimnastikçi, jimnastik uzmanı
gynaecologicjinekolojik, kadın-doğumla ilgili
gynaecologistjinekolog, kadın-doğum uzmanı
gyphile, dubara, düzenbaz kimse, aldatmak, kandırmak, dolandırmak, cezalandırmak
gyp-jointkazık yer, pahalı yer
gyratekendi ekseni çevresinde dönmek
gyrationdönüş, dönme, deveran
gyrocompasscayropusula, cayroskopik pusula
gyromagneticcayromanyetik, jiromanyetik
gyroscopiccayroskopik, jiroskopik
gyrostatcayrostat, cirostat
gyvepranga, zincir, prangaya vurmak