babbit metalbabit alaşımı, babit metali
babblegevezelik etmek, saçmasapan mırıldanmak, sır söylemek, tekdüze ses çıkartmak, karmaşık konuşma, aptalca konuşma, çocukça konuşma, uğultu, gürültü, anlaşılması güç konuşma, şırıltı
babblergeveze kimse,ezme,boşboğaz,çağlayan
babebebek,körpe,yavru,bebek,fıstık
babunbabybebek, (hayvan) yavru, bir türkümün en genç üyesi, yavru, bebek, fıstık, bebek muamelesi yapmak
baby bottlebiberon, emzik
baby carriageçocuk arabası
baby grandkısa kuyruklu piyano
baby sitterçocuk bakıcısı
baby-minderçocuk bakıcısı
baby-sitçocuk bakıcılığı yapmak
babyhoodbebeklik, bebeklik devresi
babysitçocuk bakıcılığı yapmak
baccateçilek türünden etli ve çekirdeksiz meyve gibi
bachelorbekâr erkek,subay,birdem mezunu
Bachelor of ArtsEdebiyat Bilimyurdu mezunu
Bachelor of Arts degreeedebiyat bilimyurdu diploması
Bachelor of Science degreefen bilimyurdu diploması
bachelor's-buttonpeygamber çiçeği
bacillarybasil ile ilgili
bacillusbakteri, basil, çomak bakteri
backsırt,kürek,arka,dal,arkadaki,daldaki,(futbol) bek,eski yerine,eski yerinde,geri,geriye doğru,geriye,arkaya,geride,arkada,uzak,geri,önce,geçmişte,geçmişe,geri yine,karşılığında,karşılık olarak,(para) önceden borç olan,önceki,geriye gitmek,geriye doğru götürmek,arkaya götürmek,desteklemek,destek olmak,arka çıkmak,üzerine para koymak,bahse girmek
back clothastar, baskı astarı
back conductiongeri iletim
back countrytaşra, geri kalmış bölge
back downhatalı olduğunu kabul etmek, boyun eğmek
back down fromcaymak, vazgeçmek
back flowtersine akış, ters akış
back issueeski tarihli yayın
back numberbir önceki sayı, çağdışı şey/kimse
back of beyondçok uzak yer
back outsözünü tutmamak, vazgeçmek, caymak
back paygeri ödeme, ödenmesi gecikmiş vergin
back pressure turbinekarşıbasınç türbini
back projectiongeriden gösterim
back sawtırtıl testere, sıçankuyruğu testere
back seatarka koltuk, ikinci mevki
back shiftbakım-onarım vardiyası
back sightgez, geri rasat
back streetarka sokak,dönge
back talkters karşılık, küstahça karşılık
back the sailsyelkenleri faça etmek
back to backarka arkaya, sırt sırta
back to back loankarşılıklı kredi
back to the drawing boardsil baştan
back updesteklemek, arka çıkmak, yedeklemek
back-pedalcaymak, pedalı geri çevirmek
back-seat driversürücüye müdahale eden kişi
backbencherkıdemsiz parlamento üyesi
backbitearkasından konuşmak, yokken kötülemek, arkasından dedikodusunu yapmak, çekiştirmek
backbiterdedikoducu kimse
backbitingdedikoduculuk, birbirinin arkasından konuşma, kötüleme
backboardarka tahtası, arkalık
backbonebelsümüğü,omurga,esas,özül,en büyük destek,belsümüğü,sağlam karakter
backbreaking(iş) çok zor, yorucu
backchatters karşılık, küstahlık
backdateeski bir tarih atmak, daha önceki bir tarihten gecerli kılmak
backedarkası olan, yardım edilmiş, astarlanmış, kaplı
backerdestekçi, destek olan kimse
backfilling longwallrambleli uzunayak
backfire(plan/vb.) geri tepmek, olumsuz sonuç vermek
backgammontavla,nert,nerttahta
backgroundgeçmiş, artyetişim, arka plan, fon, zemin
backhandedelin tersi öne doğru olduğu halde yapılan
backhanded complimenteleştiri niteliğinde iltifat
backheeltopuk vuruşu,badalak
backhousebinanın dışındaki tuvalet
backingdestek, yardım, fon müziği, arka kaplama, arka parça
backlashgeriye doğru yapılan ani hareket, büyüyen, güçlenen bir inanca karşı oluşan güçlü tepki
backloggeciktirilmiş, ihmal edilmiş işler
backpedalbisiklette pedalı ters yöne çevirmek, geri çekilmek ya da sözünü geri almak, sözden dönmek
backscratchbirbirini yağlamak
backslidekötü yola sapmak, doğru yoldan sapmak
backsliderkötü yola sapan kimse
backspacegeriye almak, geriletmek
backspacer(daktiloda) geri tuşu
backstageperde arkasında olan, kulis, perde arkası
backstairsarka merdiven, hizmet merdiveni
backstitchiğneardı dikiş, iğneardı dikiş yapmak
backstreamters akıntı, anafor
backstrokesırt üstü yüzme
backtrackaynı yere geri dönme
backupbaşkasının yerine geçmeye, onun yedeği olmaya hazır kişi ya da şey, yardımcı olan, destek olan kişi ya da şey
backup fileyedekleme dosyası, yedekleme kütüğü
backup lampgeri gidiş lambası
backup lightgeri gidiş lambası
backwardgeriye yönelmiş, başlangıca yönelmiş, geçmişe yönelmiş, geri, geri kalmış, gelişmemiş, çekingen, özünden emin olmayan
backward scattergeri saçılma
backward wavegeriyürüyen dalga
backwardnessgerilik, geç kavrama
backwardsgeriye, arkaya, arka tarafa, geçmişe, ters olarak
backwards and forwardsileri geri
backwashgeriye gelen dalga
bacterialbakteriyel, bakteriye ait
bacterial contaminationbakteriyel enfeksiyon
bacterial crown gallkök uru, kök tümörü
bactericidalbakteri yok edici
bacteriologicalbakteriyolojik
bacteriologistbakteriyolog
bacteriologybakteriyoloji
bacteriophagebakteriyofaj
badkötü,yaman,bozuk,çürük,geçersiz,yaramaz,pis,ahlaksız,zararlı,sağlıksız,mutsuz,neşesiz,ciddi,sert,şiddetli,talihsiz,yanlış,hatalı,bozuk,(para) sahte,değersiz,(dil) kaba
bad chequekarşılıksız çek
bad fortuneşanssızlık, talihsizlik
bad luckşanssızlık, aksilik
bad patchkötü zaman, şanssızlık anı
badgerporsuk, başının etini yemek
badlandsvadili çorak arazi
badlykötü bir şekilde, çok
badly-offfakir, parasız, şanssız
badmintontenis benzeri bir oyun
baffleşaşırtmak, kafasını karıştırmak
bafflingşaşırtıcı, kafa karıştırıcı
bagçanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak, torbaya doldurmak, (hayvan) öldürmek, hayvan yakalamak, hayvan avlamak, yürütmek
bag and baggagepılı pırtıyı toplayarak, bütün eşya ile
bagatelleönemsiz şey, bilardoya benzer bir oyun
baggage caryük vagonu, furgon
baggage roombagaj kompartımanı
baggybol, sarkık, asılı, düşük
bahind barshapiste, kodeste
bailkefalet, kefalet vergini
bail outkefaletle serbest bıraktırmak
bailiffmübaşir, çiftlik kahyası, şerif yardımcısı
bailiwickyetki bölgesi, uzmanlık alanı, yetki alanı
bailorteminatı veren mudi
bainsmariebenmari, iki katlı tencere
baityem, dikkati çeken şey, istek uyandıran şey, oltaya ya da tuzağa yem koymak, kasten kızdırmak
bakefırınlamak, fırında pişirmek, sıcaktan katılaşmak, sertleşmek, sıcaktan pişmek
baked potatoesfırında patates, kumpir
bakingpişirme, fırında pişirme
baking sodasodyum bikarbonat, karbonat
baking temperaturepişirme sıcaklığı
balancedenge,terazi,kapan,bakiye,kalıntı,düşünmek,göz önünde bulundurmak,kıyaslamak,dengelemek,dengeli olmak
balance of a debtborç bakiyesi
balance of current accountcari işlemler dengesi
balance of paymentsödemeler dengesi
balance of powerskuvvetler dengesi
balance of serviceshizmetler bilançosu
balance of tradeticaret dengesi
balance the budgetbütçeyi ayarlamak, dengelemek
balance wheelvolan, düzenteker
balanceddengeli, aklıbaşında
balanced budgetdenk bütçe
balanced developmentdengeli gelişme
balanced dietdengeli beslenme
balanced growthdengeli büyüme
balanced representationdengeli temsil
balanced tradedengeli ticaret
balancingdengeleyici, dengeleme
baldkel, dazlak, sade, süssüz, yalın
baldachinbaldaken, sayvan
balderdashzırva, saçmalık
baldheadkel kimse, dazlak kimse
baldingsaçı dökülen, kelleşen
baldlyaçık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden
bale outparaşütle uçaktan atlamak
balefireşenlik ateşi, işaret ateşi
balefulnefret/kötülük dolu, şeytani
balkkütük, engel olmak, engellemek, önünü kesmek, anlaşmaya yanaşmamak, duraksamak
balkyyürümemekte direnen, inat eden
balltop, küre, yumak, balo
ball and chainayak kösteği, pranga
ball and socketbilyalı mafsal
ball bearingbilyalı yatak, rulmanlı yatak
ball cockbilyalı valf, bilyalı şamandıra
ball headyuvarlak mafsal başı, küremsi uç
ball jointbilyalı mafsal, küresel mafsal
ball millbilyalı değirmen
ball of the footayak parmaklarının kökü
ball peen hammerperçin çekici, topuzlu çekiç
ball pinyuvarlak başlı pim
ball point hammeryuvarlak başlı çekiç
ball point pentükenmezkalem
ball upşaşırtmak, berbat etmek
ball valveküre supap, bilyalı supap
balladbalad, türkü, şiirsel öykü
balladmongerşarkı satan kimse
balladrybalad türünde şiirler
ballastsafra, ağırlık, balast, kırmataş
ballcock(sifon/su deposu/vb.) şamandıra
ballisticbalistik, atışlı
ballistic curvebalistik eğri
ballistic galvanometerbalistik galvanometre
ballistic magnetometerbalistik manyetometre
ballistic missilebalistik füze
ballistic pendulumbalistik sarkaç
ballisticsbalistik, atış bilimi
balloonbalon, balon gibi şişmek
ballotoy pusulası, gizli oylama
ballstaşaklar, Saçma!, Hassiktir!
ballyhoogürültü, patırtı, kötü propaganda, reklam
balmpelesenk, avutma, teselli
balm of Gileadbelesan, belsen
balmy(hava) yumuşak ılık, şeker gibi, kaçık, deli, çatlak, üşütük
balneologybanyo ile tedavi
baloneyzırva, saçma şey, bir cins salam
balsambelesan, kınaçiçeği
balsamicbelesan ile ilgili
balustertırabzan direği, merdiven korkuluğu
balusteredparmaklıklı, korkuluklu
balustradetrabzan, korkuluk, parmaklık
bamboozlekazıklamak, üçkâğıda getirmek
ban(özellikle yasa ile) yasaklamak, (on ile) yasak, yasaklama
banaladi, bayağı, banal, sıradan
banalityadilik, banallık, sıradanlık
banana plugfiş banan, tekli fiş
banana republicmuz cumhuriyeti
bandşerit, kayış, bant, kuşak, renk şeridi, türküm, grup, topluluk, (together ile) birleşmek, birlik olmak
band togetherbirleşmek, birlik olmak
band widthbant genişliği, kuşak genişliği
band-passbant geçirimi, kuşak geçirimi
band-pass filterbantgeçiren filtre
band-pass tuningbantgeçiren akort
bandagesargı, sarmak, bağlamak
bandannadesenli büyük mendil
bandeausaç bağı, saç filesi
banderolebandrol, flandıra
bandoleerfişeklik, palaska
bandsmanmüzik topluluğu üyesi
bandstandmüzik topluluğu için yapılmış yüksek yer, sahne
bandylafa laf koymak, çabuk çabuk konuşarak ağız dalaşı yapmak, verip veriştirmek, (bacak) çarpık
bandy-leggedçarpık bacaklı
banefelaket, kötülük, zarar, ziyan
banefulöldürücü, zehirli, muzır, kötü
bangbüyük patlama, şiddetli ani gürültü, yaygın çaba, sevk, büyük heyecan, şiddetle çarpmak, vurmak, ses çıkartacak biçimde çarpmak, bas bas bağırmak, gürültü/tantana yapmak, sikmek, sikişmek, tam
bang upmahvetmek, canına okumak
bang-onçok doğru, aynen öyle
bangersosis, havai fişek, külüstür otomobil, hurda araba
banglebilezik,kolbak,halka,halhal
bangsperçem, kâkül, kırkma
banianHintli tüccar, flanel ceket
banish(from ile) sürgün etmek, sürmek, sürgüne yollamak, düşünmemek, aklından çıkarmak
banishersürgüne gönderen kimse
banjoistbanco çalan kimse
bankbanka, bankaya para yatırmak, nehir/göl kıyısı, kenar, tümsek, yığın, küme, kum yığını, bayır, (oyun) banko
bank balancebanka bilançosu
bank credit slipbanka alacak dekontu
bank depositbanka mevduatı
bank discountbanka ıskontosu
bank endorsementbanka cirosu
bank extractbanka hesap ekstresi
bank guaranteebanka garantisi
bank of issueemisyon bankası
bank ongüvenmek, bel bağlamak
bank ratebanka faiz oranı
bank remittancebanka havalesi
bank statementbanka hesap yağdayı
bankablebankaca geçerli, kâr getiren, para getiren
bankbookbanka cüzdanı, hesap cüzdanı
bankerbankacı, çeşitli kumar oyunlarında kasa olan kişi, kasa
banker's draft checkbanka çeki
banker's payment orderbanka ödeme emri
banking lawbankalar yasası
banking secrecysırdaş bankacılık
banking transactionsbankacılık işlemleri
banknotebanknot, kâğıt para
bankruptmüflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek
bankrupt's certificatekonkordato
bankrupt's creditormüfliszede, müflisin alacaklısı
bankrupt's estatemüflisin malları
bankruptcy lawiflas kanunu
bankruptcy officeiflas dairesi
banner classbirinci sınıf
banner headlinebüyük puntolu manşet
bantamispenç, çakşırlı tavuk
banterşakalaşmak, laklak etmek, dalga geçmek, hafif konuşma, sohbet, laklak
bardemir ya da tahta parmaklık, parmaklıklarla örtmek, kapatmak, engel, bariyer, hapsetmek, kapatmak ya da dışarıda bırakmak, engellemek, kısıtlamak, izin vermemek, yasaklamak, sırık, çubuk, kalıp, parça, ince ışık demeti, üniformalarda rütbe belirten metal çubuklar, bar, dışında, hariç
bar chartçubuk grafik, sütun grafiği
bar suspensionçubuk süspansiyon
barb(zıpkın/olta/ok/vb.gibi) çengelli uç
BarbadosBarbados, Batı Hint adalarından biri
barbarianbarbar, vahşi, uygarlaşmamış kimse
barbaricbarbar, vahşi, zalim, acımasız
barbarisebarbarlaştırmak, barbarlaşmak
barbarityacımasızlık, kıyıcılık, vahşilik, barbarlık
barbarousuygarlaşmamış, görgüsüz, kaba, barbar, acımasız, zalim, (söz ve davranışta) saldırgan
barbecueaçık hava ızgarası, ızgara, açık havada ızgarada yemek pişirmek, açıkta ızgara yemeklerin yendiği toplantı
barbeddikenli, kancalı, iğneli
barberryamberbaris, sarıçalı
barbershopberber dükkânı, berber
barbettetaret, top siperi
barbituratebarbitürat, yatıştırıcı
barbituric acidbarbitürik asit
barbulebüyük tüy kenarındaki küçük tüy
barcarolleVenedik gondolcularının şarkısı
bareçıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle görülür hale getirmek, soymak
bare chancezayıf olasılık
bare livingkıt kanaat geçinme
bare wastelandkellik, çorak yer
barebackata eyersiz binen, çıplak ata binen, eyersiz olarak, eyer olmadan
barefacedyüzsüz, utanmaz, arsız
barefaced tenonhampaylı zıvana, düz zıvana
barehandedsilahsız, eldivensiz
bareleggedçıplak bacaklı, çorapsız
bargainpazarlık, anlaşma, uyuşma, pazarlık etmek, kelepir, ucuz şey, (for ile) hesaba katmak
bargain basementindirimli satış reyonu
bargain counterindirimli eşya tezgâhı
bargain dayindirimli satış günü
bargain priceucuz fiyat, indirimli fiyat
bargainerpazarlık eden kimse
bargaining powerpazarlık gücü
bargemavna, salapurya, çarpmak, toslamak, (into ile) (konuşmayı) kesmek, bölmek, müdahale etmek, (in ile) hızla içeri dalmak
barge inhızla içeri dalmak
barge intokonuşmayı kesmek, bölmek
barium carbonatebaryum karbonat
barium hydratebaryum hidrat
barium sulfatebaryum sülfat
bark(at ile) havlamak, (out ile) bağırarak söylemek, havlama, ağaç kabuğu
bark pittabakahanede kabuk çukuru
bark up the wrong treeyanlış kapı çalmak
barkerbağıran kimse, çığırtkan
barmyaptal, üşütük, çatlak, kaçık, manyak
barnambar, ağıl, ahır, büyük ve sevimsiz bina
barnacle(kayalara/gemi diplerine yapışan) bir tür midye, yapışkan kişi
barnstormtaşrada temsil vermek
barnstormertaşrada temsil veren oyuncu
barographbarograf, yükseltiyazar
barometerbarometre, basınçölçer
barometer scalebarometre taksimatı
barometric pressurebarometrik basınç, atmosfer basıncı
barometrybarometri, basınçölçüm
baronbaron, çok etkili ve önemli işadamı
baronessbarones, soylu kadın
barrackbağırarak sözünü kesmek
barragebaraj, bend, su bendi, yaylım ateşi, (soru/vb.) yağmur
barratorbaratarya suçunu işleyen kimse
barredparmaklıklı, çizgili, yollu, yasaklanmış, çubuklu
barrelfıçı, varil, büyük miktar, fıçı dolusu, namlu
barren(dişi hayvan) kısır, (bitki) meyve vermeyen, ürün vermeyen, verimsiz, (toprak) çorak, verimsiz, kıraç, işe yaramaz, sonuç vermez, boş, yararsız
barrennesskısırlık, çoraklık
barricadebarikat, engel, barikat kurmak, barikatla kapatmak/engellemek
barricaderbarikat yapan kimse
barrierengel, duvar, çit, korkuluk
barringharicinde, dışında, hariç, ...olmazsa
barristeravukat, dava vekili
barrowbir ya da iki tekerlekli el arabası
bartertakas, değiş tokuş, (for/with ile) takas etmek, değiş tokuş etmek
barycenterkütle merkezi, kütle özeği
bas-reliefyarım kabartma, alçak kabartma
basaltaban, temel, esasa ait
basal metabolic ratebazal metabolik oran
basal metabolismbazal metabolizma
basetemel,alt kısım,bir şeyin üzerinde durduğu kısım,taban,başlangıç çekidi,baş,esas,üs,merkez,merkez şube,doğru,düzlem,öz,özül,içerik,esas,baz,aşağılık,adi,alçak,alçakça,(on/upon ile) ...üzerine kurmak,-e dayandırmak
base linekenar izgisi, saha kenarı
base of a columnsütun tabanı
base of operationshareket üssü
base of opertionshareket üssü
base onüzerine kurmak, dayandırmak
baseballbeysbol, beysbol topu
baseboardsıvadibi, süpürgelik
basebornpiç, alçak, zalim
baseddayandırılmış, dayalı, bulunan
based on a contractsözleşmeli
baselessasılsız, temelsiz
baselessnessasılsızlık, temelsizlik
basemanbeysbolda meydancı
basementtemel,esas,özül,bodrum katı,bodrum,ziri zemin
basenessalçaklık, köpeklik
bashşiddetle vurmak, yumruk
bashfulçekingen, utangaç, sıkılgan
basic educationtemel eğitim
basic formulaesas formül, temel formül
basic industryana sanayi, temel sanayi
basic instructiontemel komut
basic materialshammadde, çıkış maddeleri
basic needstemel gereksinimler
basic sciencestemel bilimler
basicallytemel olarak, esasında
basicsbir şeyin en basit ama en önemli kısımları
basinleğen, geniş kase, kap, çanak, tas, havuz, lavabo, yalak, havza
basktadını çıkarmak, hoşlanmak, mutlu olmak, güneşlenmek
basketsepet, sele, (basketbol) file, (basketbol) basket, sayı
basket centrifugesepet santrifüj
basket womanseyyar satıcı kadın
basslevrek, bas, basgitar
bass controlbas ayarı, kalınlık ayarı
bastardpiç, alçak, puşt, it, adam, herif, hıyar, çizgi dışı, yasa dışı, alışılmamış, kurallara aykırı
bastard cut filesaman eğesi
bastardizekötüleştirmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak, yozlaştırmak, piç etmek
basteteğellemek, (pişen etin üzerine) erimiş yağ dökmek
basting threadteyel ipliği
batkriket/beysbol sopası, pinpon raketi, kalın sağlam sopa, değnek, vurma, vuruş, darbe, sopa ile vurmak, yarasa
batchingyığınlama, kumaş sarma
bathküvet, banyo yapma, banyo, yıkanma, banyo yapmak, yıkanmak, banyo yaptırmak, yıkamak, banyo suyu, banyo odası, banyo, ilaçlı su, banyo, ç.hamam, kaplıca, havuz
bath towelhamam havlusu, banyo havlusu
batheyüzmek, yüzme, suya/ilaca sokmak, yıkamak, yıkanmak
bathhousehamam, çimerlik, kabin binası
bathing trunkserkek mayosu
batholithbatolit, dipsiz kayaç
bathos(çok yüksek düşünce/biçim/vb.) birdenbire kötüleşme
bathtubbanyo küveti, banyo teknesi
batsdeli, çılgın, kaçık, üşütük
battersüt, yağ ve un karışımı hamur, pasta hamuru, bam güm vurmak, yumruklamak, hasara uğramak, paçavraya çevirmek, yıpratmak
batterybatarya, batarya, akü, pil, takım, seri, dizi, müessir fiil, dövme
battery boxakümülatör kabı, akümülatör kutusu
battery caseakümülatör kabı, akümülatör kutusu
battery chargerakü şarj aygıtı
battery charger lampredresör lambası
battery switchbatarya anahtarı
battery testerakü kontrol aygıtı
battingtabaka halinde pamuk, sopayla vurma
battlesavaş, muharebe, çarpışma, vuruşma, savaşım, mücadele, savaşmak, çarpışmak, mücadele etmek
battle fatiguesavaşın bıraktığı ruhsal çöküntü
battledoreçamaşır tokmağı
battlementsmazgallı siperler
battleroyalbüyük dövüş, büyük kavga
battuesürgün avı, sürek avı
battydeli, üşütük, kaçık, çatlak
baubleucuz mücevher, incik boncuk, gösterişli/değersiz şey, geçici şey
bauxiteboksit, alüminyumtaşı
bawdeski genelev patroniçesi
bawdilyaçık saçık bir şekilde
bawdyseksle ilgi, açık saçık, terbiyesiz
bawlbas bas bağırmak, kışkırmak
bawl outazarlamak, haşlamak, paylamak
baydefne,körfez,koy,bölme,bölüm,kısım,çıkma,cumba,havlama,uluma,(at) doru,keher,havlamak,ulumak
bayonet socketsüngülü duy
bazaarçarşı, yardım amacıyla düzenlenen satışlar
bdelliumbir çeşit kokulu reçine
bevar olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı
be a bad whipkötü araba kullanmak
be a dead lossbir boka yaramamak
be a disincentiveyıldırmak, cesaretini kırmak
be a good whipiyi araba kullanmak
be a nullitybir hiç olmak
be a shot in the armilaç gibi gelmek
be a whale atustası olmak
be able to-ebilmek, -abilmek
be able to take a jokeşaka kaldırabilmek
be about to-mek üzere olmak
be accustomed to doingyapmaya alışık olmak
be acquaintedhaberi olmak, bilmek, tanışmak
be acquittedberaat etmek, temize çıkmak
be addictedalışmak, bağımlı olmak, tiryakisi olmak
be afflicted with-den mustarip olmak
be afraid of one's own shadowöz gölgesinden korkmak
be alienatedyabancılaşmak
be all earskulak kesilmek
be all in a dithertir tir titremek, çok heyecanlanmak
be all skin and bonesbir deri bir sümük olmak
be all smilessekiz köşe olmak
be amazedşaşırmak, hayrete düşmek
be angry about-e sinir olmak
be angry with sbbirine gücenmiş olmak
be annoyed withbirine kızgın olmak
be anxious aboutmerak etmek
be as busy as a beaverbaşını kaşıyacak vakti olmamak
be as busy as a beebaşını kaşıyacak vakti olmamak
be as good as one's wordsözünü tutmak
be as thick as thievesçok sıkı dost olmak
be ashamedutanmak, mahcup olmak
be asphyxiatedboğulmak, oksijensiz kalmak
be associated withile ilişkisi olmak
be astonishedhayret etmek, çok şaşırmak
be at daggers drawn withkanlı bıçaklı olmak
be at it hammer and tongsfena kapışmak, dövüşmek
be at loggerheadssaç saça baş başa olmak
be at odds witharaları açılmak
be at sixes and sevenshallaç pamuğuna dönmüş olmak
be at varianceuyuşamamak, uyuşmazlık içinde olmak
be attached to-e düşkün olmak
be awarded a bidihale kazanmak
be bad at sthbir şeyi pek iyi bilmemek, anlamamak
be bad of sthbir işi pek iyi bilmemek, anlamamak
be below standardstandarda uymamak
be bent onyapmaya kararlı olmak
be boredcanı sıkılmak,darıkmak
be bored stiffcan sıkıntısından patlamak
be bound hand and footeli kolu bağlı olmak
be bushedhoşaf gibi olmak
be caught in a cleft stickaçmaza düşmek
be caught in a quagmireçıkmazda olmak
be caught in the middleiki ateş arasında kalmak
be caught redhandedsuçüstü yakalanmak
be coining moneypara kazanmak, para kırmak
be composed of-den meydana gelmek
be contradictoryters düşmek
be convenientyakışık almak
be cut out forbiçilmiş kaftan olmak
be determinedkafasına koymak
be determined to doyapmaya kararlı olmak
be disappointeddüş kırıklığına uğramak, üzülmek
be dischargedtezkere almak
be discharged from hospitalhastaneden taburcu olmak
be dismissedgörevden çıkarılmak
be down at the heelsüstü başı dökülmek
be dying tocan atmak, çok istemek
be eaten up withözünü yiyip bitirmek
be engaged in woolgatheringbaşında kavak yelleri esmek
be enough to make a saint sweardinden imandan çıkarmak
be entitled to-e hakkı olmak
be exasperatedtenge gelmek
be expectingbebek beklemek
be fed up withbıkmak, usanmak
be fond ofdüşkün olmak, hoşlanmak
be for the benefit of-in yararına olmak
be found wantingyetersiz bulunmak
be from-den gelmek, -li olmak
be good at(bir şeyi) iyi yapmak, iyi olmak
be green with envyaşırı derecede kıskanmak
be hadkazıklanmak, aldatılmak
be hard hit byyüzünden zarar etmek, zarara uğramak
be hard on sb's heelsbirinin peşini bırakmamak
be hard upeli darda olmak
be hoist withkendi kazdığı kuyuya düşmek
be hot under the collarbarut kesilmek
be hung up onsaplantısı olmak, takılıp kalmak
be in a hurryacelesi olmak, aşıkmak
be in a position to-cek durumda olmak
be in a quandaryikilem içinde olmak
be in a temperters davranmak, huysuz olmak
be in a tight cornerköşeye sıkışmak
be in arrearsborcu vaktinde ödeyememek
be in custodygözaltında bulunmak
be in deep waterayvayı yemek, başı belada olmak
be in Dutch with sbbiriyle başı belada olmak
be in good shapemali yağdayı iyi olmak
be in love withaşık olmak, sevmek
be in officeiktidar partisi olmak
be in poweriktidar partisi olmak
be in queer streetborca batmak
be in sackcloth and asheskaralar bağlamak
be in sb's bad booksbirinin gözünden düşmek
be in sb's debtbir kimseye borçlu olmak
be in seventh heavenhavalara uçmak
be in stitchesgülmekten kırılmak
be in the chairbaşkanlık etmek
be in the habit ofalışkanlığında olmak
be in the offingeli kulağında olmak, -mek üzere olmak
be in the redhesabında olandan fazla çekmek
be in the soupayvayı yemek
be in troublebaşı dertte olmak
be infectedbulaşmak,yolukmak
be insertedsalınmak,yerleştirilmek,sokulmak
be interested inile ilgilenmek
be lacking in stheksik olmak, yoksun olmak
be laid offgeçici olarak işten çıkarılmak
be lavish ofçok müsrif olmak
be left on the shelfevde kalmak
be like a cat on hot bricksburnundan solumak
be like a cat on tin roofburnundan solumak
be made of moneypara babası olmak
be made redundantişinden çıkarılmak
be making a bombbüyük kâr sağlamak
be meant foriçin olmak, -e ait olmak
be meant to-mek zorunda olmak
be more royalist than the kingkraldan çok kralcı olmak
be my guesttabii, elbette
be no skin off sb's nosebirinin umurunda olmamak
be oblivious of sth-den bihaber olmak
be off one's oatsözünü yakşı hissetmemek
be off the hooksıkıntıdan kurtulmak, belayı atlatmak
be on a go slowişi yavaşlatmak
be on a good wicketiyi durumda olmak
be on cloud nineağzı kulaklarına varmak
be on daysgündüz vardiyasında çalışmak
be on nightsgece vardiyasında çalışmak
be on one's toestetikte olmak
be on one's way togitmekte olmak
be on pieceworkparça başı vergin almak
be on pins and needlesdiken üstünde oturmak
be on tenterhooksdokuz doğurmak, diken üstünde oturmak
be on the balluyanık olmak
be on the boardyönetim kurulunda olmak
be on the carpetzılgıt yemek
be on the day shiftgündüz vardiyasında çalışmak
be on the declineazalmak, zayıflamak, güçten düşmek
be on the doleişsizlik tazminatı almak
be on the double timefazla mesai yaparak çift maaş almak
be on the grassesrar çekmek
be on the marketsatışa çıkarılmak
be on the night shiftgece vardiyasında çalışmak
be on the phonealısünü olmak,hatta olmak
be on the pilldoğum kontrol hapı almak
be on the point of-mek üzere olmak
be on the qui vivekulağı kirişte olmak
be on the receiving end-maruz kalmak, çekmek
be on the stagetiyatro oyuncusu olmak
be on the telexteleksi olmak
be on the thresholdeşiğinde olmak
be on the up and upözünü toparlamak
be on the war pathbabaları üstünde olmak
be on top of the worlddünyalar onun olmak
be out at elbowsüstü başı dökülmek
be out of luckşanssız olmak
be out of one's depthboyunu aşan suda yüzmek
be out of printbaskısı tükenmiş olmak
be out of shapeformda olmamak
be out of sortsbozuk çalmak
be out of workişsiz olmak
be out on bailkefaletle kurtulmak
be patience ofsabır göstermek
be perplexedşaşırmak, kafası karışmak
be pertinent toile ilgili olmak
be pooped outturşusu çıkmak, bitap düşmek
be possessed of-e sahip olmak
be proud ofile gurur duymak
be putty in sb's hands-in elinde oyuncak olmak
be responsible forsorumlusu olmak
be riledkızmak, sinirlenmek, uyuz olmak
be rolling in moneypara içinde yüzmek
be second to nonekimseden aşağı kalmamak
be sensitivehassas olmak,gevremek
be short ofyetersiz olmak, yetmemek
be sick ofden bıkmış olmak
be sorryüzgün olmak, üzülmek
be sorry forüzgün olmak, üzülmek
be strong forçok desteklemek
be struck all of a heapküçük dilini yutmak
be supportivedestek vermek
be supposed to-meli, -malı, -mesi gerek
be surprisedmat kalmak,hayran olmak,taaccüplenmek
be taken abackşaşakalmak, afallamak
be tantamount toile eşit olmak
be terrified of-den çok korkmak
be tied hand and footeli kolu bağlı olmak
be under a cloudşüphe altında olmak
be under arresttutuklu olmak
be under guardkoruma altında olmak
be under sedationilaçla yatışmak
be up to one's eyes in workbaşını kaşıyacak vakti olmamak
be up to standardstandarda uymak
be up to the eyes in debtuçan kuşa borçlu olmak
be upon doingyapmaya kararlı olmak
be wet behind the earsağzı süt kokmak
be within arms reachyakın olmak, elinin altında olmak
be wont to doyapmayı huy edinmek
be worn to a shadowkan ter içinde kalmak
be worthy ofdeğmek, layık olmak
be wrapped up inözünü kaptırmak
beachkıyı, sahil, kıyı şeridi, plaj, çimerlik, kıyıya sürmek
beach buggyçimerlik arabası
beach wearçimerlik kıyafeti
beachcombersahile yakın yerde yaşayan ve sahilde bulduklarını satarak geçinen kimse
beachheadköprübaşı, çıkarma yapılan sahil
beaconişaret ateşi, deniz feneri, havaalanlarındaki işaret ışıkları, yol gösterici
beadtespih tanesi,boncuk,kürecik,damla,ç.tespih,kolye
beadstespih, kolye, tespih, kolye
beady(göz) yuvarlak ve parlak, boncuk gibi
beady-eyedboncuk gibi gözler
beakerbüyük bardak, deney şişesi
beamışık, ışın, ışık demeti, tek yönde yollanan ünalgı dalgaları, sinyal, dalga, sevimli ve içten bakış, gülüş, kiriş, direk, kalas, ışıldamak, parlamak, parıldamak, gülümsemek, (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek, iletmek
beam transmitterışın yayıcısı
beamingparlak, sevinçle parlayan (yüz)
beanfasulye, (bakla/bezelye/kahve/vb.) tane, çekirdek, beyin, kafa, metelik
bean curdyumuşak soya peyniri
bean podfasulyenin tohum zarfı
bearayı, spekülatör, vurguncu, taşımak, götürmek, taşımak, kaldırmak, çekmek, aklında olmak, uygun olmak, yakışık almak, uymak, doğurmak, ürün vermek, dayanmak, çekmek, katlanmak, kaldırmak, sahip olmak, taşımak, bulundurmak
bear a grudgekin beslemek
bear downyenmek, çaba harcamak
bear gardenhayvanat bahçesi
bear hugçok sıkı kucaklama (ayı gibi)
bear in mindakılda tutmak, aklında tutmak
bear marketfiyatların düştüğü piyasa
bear one's crossbağrına taş basmak
bear outdesteklemek, doğrulamak
bear the marketfiyatları düşürmek
bear updayanmak, neşelen(dir)mek, desteklemek
bear withsabır göstermek, katlanmak
bear witness todelil olmak, kanıtlamak, göstermek
bearablekatlanılır, çekilir, dayanılır
bearablydayanılabilir şekilde
bearertaşıyan, hâmil, tabut taşıyan kişi, meyve veren ağaç, bitki
bearer bondhamiline tahvil
bearer chequehamiline yazılı çek
bearer sharehamiline hisse senedi
bearer stockhamiline hisse senedi
bearingbedenin duruşu, duruş, duruş biçimi, ilgi, ilişki, ilinti, taşıma, dayanma, katlanma, doğurma, doğum, meyve verme, ürün verme
bearing compasskerteriz pusulası
bearing metalyatak metali
bearishayıya benzer, ayı gibi, hödük
bearish operationborsa spekülasyonu
beast(dört ayaklı) hayvan, kaba kimse, hayvan
beast of burdenyük hayvanı
beast of preyyırtıcı hayvan
beastlysevilmeyen, istenilmeyen, beğenilmeyen, kötü, berbat, rezil
beatdövmek, vurmak, dövmek, çırpmak, çalkalamak, (kalp/nabız) atmak, yenmek, vurma, vuruş, yürek atışı, ritm, tempo, devriye bölgesi, çok yorgun, leşi çıkmış, hippi
beat a retreatgeri çekilmek, ricat etmek
beat aboutendişeyle aramak, rota değiştirmek
beat about the bushlafı ağzında gevelemek, bin dereden su getirmek
beat all hollowtamamen yenmek
beat downindirmek, azaltmak, fiyatı indirmeye ikna etmek
beat generationasi gençlik
beat intokafasına sokmak, öğretmek
beat itsiktir git!, defol!
beat offdefetmek, püskürtmek, bertaraf etmek
beat one's breastdizini dövmek
beat ones brainkafa patlatmak
beat out(ateş) vurarak söndürmek
beat sb black-and-blueeşek sudan gelinceye kadar dövmek
beat the airhavanda su dövmek, boşuna uğraşmak
beat the living daylights out ofpöstekisini sermek
beat the rapcezadan kurtulmak, yırtmak
beat to a pulpöldüresiye dövmek
beat updöverek yaralamak, pataklamak
beat up recruitsacemi asker toplamak
beaten(metal) vurularak biçimlendirilmiş, dövme, (yol) ayak izleriyle belirginleşmiş, yenik, mağlup
beaten golddövme altın, varak altın
beatingdövme, dayak, kötek, yenilgi
beatitudemutlak saadet, salt mutluluk
beauâşık, sevgili, kavalye, züppe erkek
beauticiangüzellik uzmanı
beautifulgüzel, çok iyi, harika
beautifullygüzel bir şekilde
beautygüzellik, güzel şey/kişi, çok iyi kişi/şey
beauty contestgüzellik yarışması
beauty parlourgüzellik salonu
beauty queengüzellik kraliçesi
beauty shopgüzellik salonu
beauty sleepgüzellik uykusu
beauty spotgüzelliğiyle bilinen yer
beaverkunduz, kunduz kürkü, kastor
becalmyatıştırmak, teskin etmek
becalmed(yelkenli tekne) rüzgârsızlıktan yol alamayan
because ofyüzünden, dolayı
bechancevaki olmak, başa gelmek
beckdere, çay, birisini işaretle çağırmak, işaret etmek
becketsancak bağı, iskota bağı, makara bülbülü
beckonparmak işaretiyle çağırmak, el etmek
becomeolmak, uymak, gitmek, yakışmak, (of ile) -e olmak, başına gelmek
become a byworddillere destan olmak
become acclimatizediklime alışmak, ortama alışmak
become dynamicdinamikleşmek
become loosegevşemek, sallanmak, çözülmek
become ofolmak, başına gelmek
become red in the faceyüzü kızarmak
become tiredyorgun düşmek,çarçamak
becominguygun, üzerine yakışan, yakışık alır, yerinde, doğru
becominglyuygun bir şekilde
bedyatak, karyola, (ırmak/vb.) yatak, tarh, çiçeklik, taban, temel, yerleştirmek, oturtmak, üzerinde yetiştirmek, üzerinde ekim yapmak
bed and boardkalacak yer ve yiyecek, tam pansiyon
bed and breakfastyatak ve kahvaltı
bed linençarşaf ve yastık kılıfı
bed platealtlık, taban levhası
bedaubbulaştırmak, kirletmek
bedazzlegözünü kamaştırmak
beddingyatak, yatak takımı
bedeck(with ile) süslemek
bedevilbozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak
bedlamgürültülü patırtılı yer, çıfıt çarşısı
bedlam broke loosekızılca kıyamet koptu
bedraggledüstü başı darmadağınık, pejmürde, dağınık
bedrockyerli kayaç, ana kaya
bedspreadsüslü yatak örtüsü
beefsığır eti, dırdır, şikayet, (about ile) dırdır etmek
beefygüçlü, kuvvetli, iri yarı
beekeeperarıcı, arı yetiştiricisi
beelinekestirme yol, düz çizgi, düz hat
been through the millyorgun argın
beerybira gibi, biradan sarhoş
beetpancar, şeker pancarı
beet greenspancar yaprağı
beet growerpancar öndürücüsü
beetlekanatlılardan herhangi bir böcek, iri kara böcek
beetle-browedsarkık kaşlı, çatık kaşlı
befall(kötü bir şey) olmak, başına gelmek
befituygun olmak, münasip olmak
befogsisle kapamak, şaşırtmak
befoolaldatmak, kandırmak
beforeönce, daha önce, önceden, önünde, -den önce, -meden önce
before Christmilattan önce
before the windrüzgâr yönünde
before-citedyukarıda anılan
before-mentionedyukarıda sözü edilen
befoulkirletmek, pisletmek
befriendarkadaşça davranmak, dostça davranmak, yardım etmek
befuddlesarhoş etmek, sersemletmek
begdilenmek, dilemek, istemek, rica etmek, yalvarmak
beg offmazeret beyan etmek
beg pardonEfendim, Ne dedin
begetbabası olmak, vücuda getirmek, neden olmak
begetterbaba, vücuda getiren kimse
beggardilenci, ahbap, herif, tip, yoksullaştırmak, fakirleştirmek, süründürmek
Beggars can't be choosersDilenciye hıyar vermişler eğridir diye beğenmemiş
beginneryeni başlayan, acemi
beginningbaşlangıç, başlangıç çekidi, köken
begrimekirletmek, pisletmek
begrudgeistemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak
beguile(into ile) aldatmak, kandırmak, büyülemek, çekmek, cezbetmek
beguilementaldatma, kandırma
behavedavranmak, hareket etmek, nazik davranmak
behave oneselfterbiyesini takınmak, doğru durmak, uslu durmak
behaviourdavranış, hareket, tavır
behaviour patterndavranış kalıbı
behaviourismdavranışçılık
beheadbaşını kesmek, kafasını uçurmak
behindarkaya, arkada, arkada, geride, geç, arkasında, gerisinde, ardında, arkasında, desteğinde, yanında, kıç
behind closed doorskapalı kapılar arkasında
behind ones backbirisinin arkasından, gıyabında
behind the sceneperde arkasından, gizlice
behind the scenesperde arkasından, gizlice
behind the timesdemode, modası geçmiş
behindhandgeç, gecikmiş, geç kalmış, arkada
beholdfarkına varmak, görmek
behooffayda, yarar, menfaat, çıkar
behoveyakışık almak, gerekmek, icap etmek
beingvarlık, yaşam, mevcudiyet, oluş, varlık, yaratık, mahluk
bejewelmücevherle donatmak
belatedlygecikerek, gecikmeyle
belaysuga etmek, volta etmek, sarıp bağlamak
belchgeğirmek, püskürtmek
beleagueretrafını çevirmek, kuşatmak
BelgianBelçika'ya özgü, Belçikalı
belieyanıltmak, gizlemek, maskelemek
beliefgüven, inanç, itimat, inanç, iman
believeinanmak, güvenmek, sanmak, zannetmek, varsaymak
believerinanan, iman eden kimse, mümin
belittleküçümsemek, küçük görmek
bell metalçan yapımında kullanılan bir metal
bell-bottomsispanyol paça pantolon
bellbottomsispanyol paça pantolon
belleçekici ve gözde kadın, dilber
bellicosekavgacı, huysuz, aksi
belligerencetartışmacılık, savaşçılık, kavgacılık
belligerencydövüşkenlik, savaş yağdayı
belligerent(ülke) savaşmakta, savaş halinde, (insan) kavgacı, kavgaya hazır, kızgın, sinirli
bellwetherkösemen, boynunda çan asılı koç
belly danceroryantal dansöz
belly laughgürültülü kahkahalarla gülme
bellyachekarın ağrısı, dırdır, şikâyet, dırdır etmek
bellybandkarın kuşağı, kolan
bellybuttongöbek, göbek çukuru
bellyfulçok fazla, gereğinden fazla
belonguygun olmak, yararlı olmak, doğru yerde olmak, yerinde olmak
belongingsbirinin kişisel eşyaları
belovedsevgili, canım, aziz
belowaşağı, aşağıda, altta, (toprak/deniz/vb.) altında, yer altında, -in altında, -den aşağı, -den düşük/az, aşağıdaki, alttaki
below parbaşa baştan aşağı, paritenin altında
beltkemer, kuşak, kayış, bölge, yöre, kuşak, kemerle/kuşakla bağlamak, kemerle dövmek, (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak, çok hızlı gitmek, jet gibi gitmek, uçmak
belt upçenesini kapatmak, kesmek
bemirekirletmek, çamura batırmak
bemoankederlenmek, üzülmek, sızlanmak
bemusedaklı karışık, şaşkın, iyi düşünemeyen
benchsıra, oturma sırası, bank, yargıç kürsüsü, yargıç, yargıçlar kurulu, tezgâh
bench latheküçük torna tezgâhı
bench markröper, denektaşı, kıstas, ölçüt
bench planetezgâh rendesi, büyük rende
benchmarkröper, referans işareti
bendeğmek, bükmek, eğilmek, bükülmek, yöneltmek, çevirmek, eğme, bükme, dönemeç, viraj
bend sb's earbirinin kulağını bükmek
beneathaltta, alta, altında, altına, (seviyesinin) altında, (denetimi/etkisi) altında
beneath ones dignity-e yakışmaz
benedictionkutsama, takdis
benefactioniyilik, yardım, bağış, ihsan, sadaka, yardım, hayır
benefactoryardımsever, hayırsever, iyilikçi
benefactresshayır sahibi kadın
beneficenceiyilik, lütuf, ihsan, hayır, cömertlik
beneficenthayır sahibi, iyilikçi, hayırsever
beneficial associationhayır kurumu
beneficiallyyararlı bir şekilde
beneficiary(miras/kazanç/vb.) elde eden kimse, mirasçı, kâr eden kimse
benefityarar, fayda, çıkar, kâr, kazanç, avantaj, işsizlik ve sağlık ödeneği, yaramak, yararı olmak
benefit by-den yararlanmak
benefit from-den yararlanmak
benevolencehayırseverlik, yardımseverlik
benevolentiyilikçi, hayırsever, yardımsever
benevolentlyyardımseverlikle
benignhalim selim, iyi huylu, tatlı, sevecen, (hastalık) tehlikesiz, bulaşıcı olmayan, (ur) tehlikesiz, iyicil
benignantmerhametli, müşfik
bentnamussuz, rüşvetçi, yiyici, çatlak, üşütük, ibne, homo, eğilim, yetenek
benthonicbentonik, dip canlılarına ilişkin
benthosbentos, dip canlıları
benumbuyuşturmak,kuruyup kalmak,donmak,mat kalmak
bequeathmiras olarak bırakmak
berateazarlamak, haşlamak
bereaveelinden almak, yoksun bırakmak
bereavedelinden alınmış, yoksun bırakılmış
bereaved widowgeride kalan yaslı eş
bereavementbüyük kayıp, matem
bereft(of ile) -sız, -siz, -den yoksun
bergamot oilbergamot yağı
berry(çilek/kiraz/vb.) küçük, yumuşak meyve
berserköfkeden deliye dönmüş, çılgın
berth(rıhtımda) palamar yeri, (tren ya da gemide) ranza, yatak, iş, (bağlanmak için) limana girmek, limana sokmak
beryllium oxideberilyum oksit
beseechyalvarmak, rica etmek, istemek
beseecheryalvaran kimse, rica eden kimse
beseemuygun olmak, yakışık almak
besetdört bir yandan saldırmak/çevirmek ve saldırıya hazırlanmak, sıkıştırmak, rahat bırakmamak
besettingyakayı bırakmayan, sürekli tehdit eden
besideyanında, yanına, kıyasla, -in yanında
beside oneselfçılgın gibi, özünden geçmiş
beside the pointkonunun dışında
besidesbunun yanısıra, ayrıca, bununla birlikte, üstelik, bir de, -den başka, -e ilaveten
besiegedört bir yandan sarmak, çevirmek, sıkıştırmak, rahat vermemek, rahatsız etmek, bunaltmak, sıkmak
besmearbulaştırmak, kirletmek
besotsarhoş etmek, sersemletmek
besottedsarhoş olmuş,özünü kaybetmiş,sersemlemiş,aptallaşmış
bespeakısmarlamak, talep etmek
besprinkleserpmek, saçmak
besten iyi, en iyi biçimde, en iyi, en, en çok, en fazla, en iyi taraf/yan/kısım, en iyi, birinin elinden gelen, yapabileceğinin en iyisi
best selleren çok satılan kitap
bestialkaba, hayvanca, hayvan gibi, acımasız, zalim
bestialitykabalık, hayvanlık, acımasızlık, zalimlik, insan-hayvan arasındaki cinsel ilişki
bestiallyhayvanca, vahşice, kabaca
bestirharekete geçirmek, yerinden oynatmak
bestir oneselfharekete geçmek
bestowvermek, bağışlamak, sunmak
bestridebacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek
bestselleren çok satılan (kitap/vb.)
betbahis, iddia, bahis olarak yatırılan para, bahse girmek, üzerine oynamak
bet one's bottom dollarkesinlikle emin olmak
beta particlebeta parçacığı
betelbetel ağacının yaprağı
bethinkdüşünmek, göz önünde bulundurmak
betideolmak, başına gelmek
betimesvaktinde, erkenden
betokengöstermek, belirtisi olmak
betrayihanet etmek, (özellikle sır) açıklamak, söylemek, yaymak, ele vermek, ele vermek, ortaya koymak, belirtmek
betray a secretsır vermek
betrayalihanet, ele verme
betrothevlilik sözü vermek, söz kesmek, nişanlanmak
betrothednişanlı, nişanlı
betterdaha iyi,daha yakşı,yakşırak,gelişmek,daha iyi bir hale gelmek,geliştirmek,daha iyi bir hale getirmek
better and bettergittikçe daha iyi
bettermentiyileşme, düzelme, şerefiye
betweenarada, arasında, aralarında
between sessionsoturumlar arasında
between the linessatırlar arası
between you and melaf aramızda, aramızda kalsın
bevelledşevli, eğri, konik
bevykuş sürüsü, kadın türkümü, kız türkümü
bewailağlamak, dövünmek, hayıflanmak
beware(of ile) sakınmak, dikkat etmek, korunmak
beware ofsakınmak, dikkat etmek, korunmak
bewilderşaşırtmak, sersem etmek
bewildermentşaşkınlık, hayret
bewitchbüyü yapmak, büyülemek
bewitchingçekici, cazibeli
beyondöteye, ötede, ileri, ötesinde, ötesine, ...sınırlarının dışında, ötesinde, -den başka, -ın dışında, -den daha geç/sonra
beyond all reasonmantıksız, aşırı
beyond one's authorityyetkisi dışında
beyond reproachmükemmel, hatasız, kusursuz
biannualyılda iki kere olan
biasönyargı, eğilim, meyil, önyargılı kılmak, önyargıyla hareket ettirmek
biasedönyargılı, yanlı, tarafgir
biased questionyanlı soru
biaxialçift eksenli, iki eksenli
bibliographerbibliyograf, bibliyografya uzmanı
bibliographicbibliyografik, kaynakçasal
bibliographicalbibliyografik, kaynakçasal
bibliographykaynakça, bibliyografi
bibliomaniabibliyomani, kitap toplama merakı
bibliomaniacbibliyoman, kitap delisi
bibliothecakütüphane, kitap kataloğu
bibulousayyaş, içkici, emici
bicarbonate of sodabikarbonat de sud, soda
bicentenaryikiyüzüncü yıl dönümü
bicentennialiki yüz yıllık
bicepspazı, iki başlı kol kası
bickerçekişme,mübahase,deyişme,mübahase etme,sözleşme,sövüşme,dalaşma,tokuşma,şırıltı,şırıldama,(incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz konularda) tartışmak,atışmak,mübahase etmek,didişmek,sözleşmek,çekişmek,deyişmek,tokuşmak,dalaşmak,sövüşmek,şırıldamak
bicomponentbikomponent, iki komponentli
biconcaveiki yüzeyi de içbükey
bicuspidiki uçlu, küçük azıdişi
bicyclebisiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek
bicycle chainbisiklet zinciri
bicycle forkbisiklet çatalı
bicycle lockbisiklet kilidi
bicyclistbisiklet sürücüsü
biddilemek, demek, buyurmak, emretmek, çağırmak, davet etmek, (fiyat) teklif etmek, değer biçmek, önerilerde bulunarak/teklifler yaparak destek almaya çalışmak, deklarasyon yapmak, fiyat teklifi, teklif, bir iş karşılığında istenen vergin, deklarasyon, girişim, kalkışma
bid bondgeçici teminat mektubu
bid deadlineteklif verme son günü
bid upaçık artırmada fiyat artırmak
biddingbuyruk, emir, buyurma, emretme, buyurulan şey, emredilen iş, deklarasyon
bide(uygun zamanı) sabırla beklemek
bide one's timefırsat kollamak
bidirectional microphoneikiyönlü mikrofon
bidirectional printerikiyönlü yazıcı
biennialiki yılda bir olan, (bitki) iki yıl ömürlü, iki yıllık
bifocalbifokal, çift odaklı
bifocalsçift odaklı gözlük
bifurcateçatallanmak, iki kola ayrılmak
bifurcationçatallanma, iki kola ayrılma
bigbüyük,yeke,iri,kocaman,önemli,popüler,ünlü,büyük
big businessbüyük iş, büyük sermayeli şirketler
big close-upbaş plan, yakın plan, yakın çekim
Big DipperBüyükayı yıldızı
big potönemli zat, kodaman
big-heartedeli açık, cömert
bigheadukala dümbeleği,özünü bir şey sanan kişi
bighthalat bedeni, koy, küçük körfez
bigoteddar kafalı, fanatik, yobaz, yalnız, kendi düşüncesine inanan, bağnaz
bigotrydarkafalılık, fanatiklik, yobazlık, bağnazlık
bikebisiklet, motosiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek
bilateraliki yönlü, iki yanlı, ikili
bilateral agreementikili anlaşma
bilateral antennaiki yönlü anten
bilateral contactiki taraflı sözleşme
bilateral negotiationsikili görüşmeler
bilateral relationsikili ilişkiler
bilateral tradeiki yanlı ticaret
bilesafra, öd, huysuzluk, sinirlilik, aksilik
bilgegeminin alt kısmı/dibi, sintine, sintine suyu, aptalca konuşma, zırva, saçmalık
bilinearbilineer, ikidoğrusal, iki çizgisi olan
bilkdolandırmak,aldatmak,kandırmak,boyun kaçırmak,kelekbazlık,yalan,manasız söz,hile,fırıldakçılık,fırıldak,cefengiyat,kelek
billkuş gagası, gaga, dimdik, denize uzanan kara parçası, burun, yasa tasarısı, hesap pusulası, hesap, fatura, afiş, ilan, el ilanı, kâğıt para, tahvil, poliçe
bill of clearancegümrük izni
bill of entrygümrük beyannamesi
bill of exchangepoliçe, kambiyo senedi, tahvil
bill of fareyemek listesi, menü
bill of healthsağlık belgesi
bill of indictmentiddianame
bill of ladingkonşimento, yükleme evrakı, manifesto
Bill of LawKanun Tasarısı
bill of rightsinsan hakları beyannamesi
bill of salesatış bordrosu, fatura, temlik senedi
billboard advertisingilan tahtalarıyla reklam yapma
billheadbaşlıklı form, antetli form
billingsgateağız bozukluğu
billowbüyük dalga, dalgalanmak, kabarmak
bills for collectiontahsile verilen senetler
bills of guaranteeteminat senetleri
bills payableborç senetleri
bills receivablealacak senetleri
billy goaterkek keçi, teke
bimetalismçift metal para jüyesi
bimetallic barbimetalik çubuk
bimetallic stripbimetalik şerit, ikimetalli şerit
bimolecularbimoleküler, çift moleküllü
bimonthlyiki ayda bir, iki ayda bir olan, iki aylık, ayda iki kere
binteneke, kutu, bidon, çöp kutusu, tımarhane
binary chainikili sayı zinciri
binary fissionikiye bölünerek üreme
binary number systemikili sayı jüyesi
binary reactioniki moleküllü reaksiyon
binary systemikili sayı jüyesi
binary variableikili değişken
bindbağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak, yapışmak, tutmak
bind overgöz hapsine mahk-m etmek
bind upsargı ile bağlamak
binderciltçi, cilt makinası, dosya, klasör
bindingciltçilik, ciltleme işi, kitap kapağı, kenar süsü, uyulması gereken, bağlayıcı
binding agentbağlayıcı, yapıştırıcı, binder
binding contractbağlayıcı akit
binding joistbağlantı kirişi
binding lawbağlayıcı yasa
bingeeğlence, alem, cümbüş
binocularbinoküler, çiftgözmercekli, aynı anda iki gözle bakılabilen dürbün
binocular visionbinoküler görüş, iki gözle görme
binomial equationikiterimli denklemi
binominaliki isimli, çift isimli
bioclimatalogybiyoklimatoloji
bioclimaticsbiyoklimatoloji
biodegradablebakterilerle ayrışabilen
biodegradationbiyolojik bozunma
bioelectricitybiyoelektrik
bioenergeticsbiyoenerjetik
biogeographybiyojeografi, canlılar coğrafyası
biographerbiyografi yazarı
biographyyaşam öyküsü, biyografi
biological degradationbiyolojik bozunma
biological warfarebiyolojik savaş
biological weaponsbiyolojik silahlar
biologybiyoloji, yaşambilim, dirimbilim
bioluminescencebiyoluminesans
biomebiyom, canlı topluluğu
bionicinsanüstü güçleri olan, biyonik
biostromebiyostrom, taşıl döşek
bipartisaniki partili, iki partinin üyelerinden oluşan, çift partili
bipartiteiki parçalı, ikili, iki partili
biplaneçifte kanatlı (dört kanatlı) uçak
bipolarçiftkutuplu, ikikutuplu, bipolar
bipolar formatbipolar format
biquadraticdördüncü kuvvetten olan
birchhuş ağacı, vurmak, dövmek, kamçılamak
birchenhuş ağacından yapılmış
birdkuş, insan, kişi, tip, kadın, kız
bird catcherkuş tutan kimse
bird fancierkuş meraklısı, kuşbaz
bird in the handçantada keklik
bird of paradisecennet kuşu
bird of passagegöçmen kuş
bird of preyalıcı kuş, avcı kuş
bird watcherkuş gözlemi yapan kimse
bird's-eyeyavşanotu, veronika
bird's-eye viewkuşbakışı görünüm
birdieküçük kuş, kuşcağız
birdmankuş avcısı, kuşçu, pilot
birds of a feather flock togethertencere yuvarlanmış kapağını bulmuş
birthdoğum, doğurma, dünyaya getirme, soy, sop, kodak kökeni, başlangıç, doğuş
birth certificatedoğum belgesi
birth controldoğum kontrolü
birthday carddoğum günü kartı
birthrightdoğuştan kazanılan ulusal hak, vatandaşlık hakkı
biscuitbisküvi, çörek, pasta
bisectiki eşit parçaya bölmek
bisexualçift cinsiyetli, ikieşeyli, erdişi, erselik, her iki cinse de ilgi duyan, biseksüel
bishoppiskopos, (satranç) fil
bissextileartık yıl, artık yıl
bitgem, delgi, keski, matkap, parça, lokma, kırıntı, miktar, kısa süre
bit by bityavaş yavaş, ufak ufak, azar azar
bit driverbit sürücüsü, ikil sürücüsü
bitchdişi köpek, kancık, karı, kancık, orospu, dırdır etmek, kafa şişirmek
bitchyzor beğenir, müşkülpesent, her şeyde kusur bulan, gıcık, kıl
biteısırmak, (böcek/yılan/vb.) sokmak, (balık) zokayı yutmak, hoşa gitmemek, rahatsız etmek, sıkmak, tutmak, kavramak, ısırık, ısırma, sokma, ısırılarak kopartılan parça, ısırık, lokma, yiyecek, lokma, keskinlik, acılık
bite off more than one can chewbaşından büyük işe girişmek
bite one's tongue offsöylediğine pişman olmak
bite sb's head offkabaca konuşmak
bite the dustyere düşmek, yenilmek
bitingacı verici, acıtıcı, zalim
bits and piecesıvır zıvır, ufak şeyler
bitteracı, keskin, sert, (soğuk/rüzgâr/vb.) sert, şiddetli, iliklere işleyen, acı, kötü, üzücü, acı bira
bitter almond oilacıbademyağı
bitter orangeturunç,narenç
bitter sweethem acı hem tatlı olan, iyi ve kötü olan
bitternessacılık, keskinlik, sertlik, şiddet
bittersweethem acı hem tatlı olan, yabanyasemini
bittyparçalı, kısım kısım, bölüm bölüm, çok az
bituminizebitümlemek, ziftlemek
bituminousbitümlü, ziftli, zift gibi
bituminous coalbitümlü kömür, adi maden kömürü
bituminous groutbitümlü harç
bituminous rocksbitümlü kayalar
bivalentiki değerlikli, iki valanslı
bivalveyumuşakçalardan çift kabuklu hayvan
bivouacçadırsız asker düşergesi, geceyi açık havada, çadırsız geçirmek
biweeklyiki haftada bir, iki haftalık, haftada iki kere, haftada iki kere olan/çıkan
bizarreacayip, garip, tuhaf
blabsır vermek, ispiyonlamak
blabberçok aptalca konuşmak, kafa ütülemek
blacksiyah, kara, sütsüz, sade, siyahi, kara derili, çok kirli, kötü, uğursuz, çok kızgın, sinirli, şeytani, (mizah) kara, siyah renk, siyah giysi, zenci, karartmak, siyaha boyamak, (göz) morartmak, kara listeye almak
black and blueçürük, morarmış
black and whiteyazı, basılı şey, siyah beyaz resim
black birchkara huş, kara kayın
black bookkara liste kitabı
black diamondsiyah elmas, karbonado, karaelmas
black earthçernozyom, kara toprak
black eyesiyah göz, morarmış göz, kara göz
black flagsiyah flama, korsan flaması
black frostkuru soğuk, kuru ayaz
black guardalçak, edepsiz, rezil, alçak kimse, küfretmek, sövüp saymak
black holehapishane koğuşu
black leadgrafit, kurşun tozu
Black Mariahapishane arabası
black marketkaraborsa,kara pazar
black marketeerkaraborsacı
black medickelebek otu, karayonca
black outkarartma yapmak, karartmak, bayılmak
black sheepyüzkarası, kara koyun
black spotyolda kazaların çok olduğu yer
black thornkaradiken, karaçalı
black tiesiyah papyon kravat, smokin
black widowzehirli bir örümcek
blackballaleyhinde oy kullanmak
blackboardkaratahta, tahta
blackcocksiyah erkek keklik
blackenkarartmak, kararmak, karalamak, leke sürmek, kirletmek
blackguardedepsiz kimse,eclaf
blackheadderide oluşan siyah çekit
blackjackyirmi bir oyunu, cop
blackleggreve katılmayan kişi
blacklistkara listeye almak
blackmailşantaj, şantaj yapmak
blackmail letterşantaj mektubu
blackoutkarartma, bayılma, baygınlık
Blackshirtİtalyan Faşist Parti Üyesi, Karagömlekli
blacksmithnalbant, demirci
blackthornkaraçalı, karadiken
blacktopasfalt (yol), asfaltlamak
bladdersidiktorbası, mesane, deri ya da lastikten yapılmış içine sıvı ya da hava doldurulan bir tür kese
bladder wackkeseli suyosunu
blade(bıçak/jilet/vb.) ağız,ülgüç,(kürek/pervane/vb.şeylerde) geniş yassı kısım,buğday gibi otsu bitkilerin geniş yassı yaprakları
blahalelade, sıradan, can sıkıcı
blamesorumlu tutmak, suçlamak, suç, sorumluluk, kınama
blamelesssuçsuz, kusursuz, kabahatsiz
blamelessnesssuçsuzluk, masumluk
blanchbeyazlatmak, ağartmak, (with/at ile) (yüzünün rengi) solmak
blanduysal, yamuşakbaşlı, ince, ağırbaşlı, (besin) fazla tatlı olmayan, hafif
blank(kâğıt/kaset/vb.) boş, (çek) açık, anlamsız, boş, boşluk, boş alan, üzerinde ilgili kişi tarafından doldurulmak üzere boşluklar bulunan kâğıt
blank ballot paperboş oy pusulası
blank cartridgekurusıkı fişek, kurşunsuz fişek, manevra fişeği
blank endorsementaçık ciro
blank outsilmek, karartmak
blank signatureaçığa imza
blank verseserbest nazım, uyaksız şiir
blanketbattaniye, sınırsız, bütün olasılıkları içeren
blanket insurancegenel sigorta
blanket mortgagegenel ipotek
blanket policygenel yangın sigortası poliçesi
blanketingbattaniyelik kumaş
blanklyboş boş, ifadesiz bir şekilde
blanknessboşluk, anlamsızlık
blarebağırmak, ötmek, cırlamak, cızırtı, zırıltı, rahatsız edici ses
blarneyövme, pohpohlama, yağ çekme
blaseherşeyden usanmış, bezgin
blast(rüzgâr/fırtına/vb.) ani patlama, esinti, patlama, büyük ve gürültülü patlama, madeni nefesli çalgılardan çıkan yüksek ve kulak tırmalayan ses, zırıltı, (kaya/taş) havaya uçurmak, bombalamak, ateş açmak, lanetlemek, kargışlamak, öldürmek, mahvetmek, yok etmek
blast furnaceyüksek fırın, maden eritme ocağı
blastedlanet olası, kahrolası, yıldırım çarpmış, yok olmuş, ölmüş, yıkılmış
blasterbarutçu, patlatman
blastingpatlayıcı, patlama
blasting cartridgepatlatma kartuşu, lokum
blasting timerpatlatma zamanlayıcısı
blatantkaba, utanmaz, arsız, terbiyesiz, küstah
blatherskitemangalda kül bırakmayan kimse
blazeateş, parlama, alev, parlak ışık, büyük/tehlikeli yangın, aniden öfkelenme, öfkeden parlama, alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, (haber) yaymak
blaze a trailbaş çekmek, iz sürmek
blaze awayateş etmeye devam etmek
blazingcayır cayır yanan, aşikâr, gün gibi ortada
blazonarmacılık, fiyaka, renklerle süslemek, donatmak, kaplamak
bleachbeyazlatmak, ağartmak, beyazlamak, ağarmak, beyazlatıcı madde
bleacherbir tür açık tribün
bleacherykasar dairesi, kasar atölyesi
bleachingağartma, beyazlatma, ağartıcı, beyazlatıcı
bleaching limekireçkaymağı
bleaching powderkireçkaymağı, ağartma tozu
bleaksoğuk, tatsız, nahoş
bleary(göz) kızarmış, sulanmış
bleatmelemek, mırıldanmak, sızlanmak
bleedkanamak, (for ile) yüreği kan ağlamak, içi sızlamak, acımak, (parasını) yemek, yolmak, söğüşlemek, âdet görmek, kanaması olmak
bleed foryüreği kan ağlamak, içi sızlamak
bleed sb whitebirini soyup soğana çevirmek
bleederhemofili hastası, şantajcı, havalandırma deliği
bleeder pipeboşaltma borusu, tahliye borusu
bleepsinyal, bip sesi, korna sesi, sinyal vermek, sinyalle/kornayla çağırmak
blemishgüzelliğini bozmak, lekelemek, çirkinleştirmek, güzelliği bozan leke/kusur/bozukluk
blench(korkudan) irkilmek
blendkarıştırmak,(çay/tütün/içki/vb.) harmanlamak,birbirine uymak,gitmek,bütün hale gelmek,katışık,karışım,harman
blenderkarıştırıcı, mikser
blightbitki hastalığı, kötü etki, bozmak, kötü etkilemek
blindkör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz, nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek, körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz hale getirmek, güneşlik, perde
blind alleyçıkmaz sokak, sonucu umutsuz iş
blind date(kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme
blind shaftdahili kuyu, içkuyu
blind spotgözdeki kör çekit
blind valleykör vadi, kör koyak
blindfold(birinin gözlerini) bir şeyle bağlamak, göz bağı
blindlykör gibi, körü körüne, ya herrü ya merrü
blink(göz) kırpmak/kırpıştırmak, (ışık) yanıp sönmek
blistersu toplamış kabarcık, kabartı, su toplamak, kabarcıklanmak, kabarmak, kabartmak, kabarmasına neden olmak
blithemutlu, neşeli, kaygısız
blitzani saldırı, ani hava saldırısı, hummalı faaliyet, sıkı çalışma dönemi
blizzardkar fırtınası, tipi
bloattuzlamak ve tütsülemek, şişirmek, kabartmak
bloateddavul gibi şişmiş, olması gerekenden büyük, normalden fazla, şişirilmiş
blobküçük damla, küçük/yuvarlak kütle
blocbir amaç için birleşmiş siyasal parti, politikacı ya da ülke gurubu, blok
blockkütük/kaya/taş parçası,blok,bir bütün olarak düşünülen miktar,(matbaa) blok,binalar dizisi,blok,birleşme,birlik,cellat kütüğü,arsa parçası,tıkayan şey,tıkama,tıkanıklık,engel,tıkamak,önünü kesmek,önlemek,engellemek,kapamak
block and tacklemakara takımı, palanga takımı
block lettersbüyük matbaa harfleri
blockadeabluka, denizden abluka etmek, ablukaya almak
blockagetıkanma, tıkanıklık, tıkayıcı şey
blockbusterbüyük uçak bombası
blockedbloke, bloklanmış, öbeklenmiş
blocked accountbloke hesap
blocked currencybloke para
blockheaddangalak, mankafa, aptal
blockingbloke etme, blokaj
blond(erkek) sarışın, (saç) sarı
blonde(bayan) sarışın, (saç) sarı
bloodkan, akrabalık, kan bağı, soy, mizaç, huy
blood blisterkan oturması
blood clottingkan pıhtılaşması
blood corpusclekan yuvarı, kan cisimciği
blood donorkan bağışında bulunan kimse
blood factorskan faktörleri
blood moneykiralık katillere verilen para, diyet
blood poisoningkan zehirlenmesi
blood pressurekan tazyiki,kan basıncı,tansiyon
blood relationshipkan bağı
blood transfusionkan nakli
blood vascular systemkan damarları jüyesi
bloodbathkıyım, katliam, toplukıyım
bloodcurdlingtüyler ürpertici, korkunç
bloodlesskansız, öldürücü olmayan, kansız, ruhsuz, cansız, ilgisiz, insanca duygulardan yoksun, kansız
bloodshedöldürme, kan dökme
bloodshot(gözü) kanlanmış
bloodsuckerasalak, parazit, kan emici, sülük
bloodthirstinesskana susama
bloodykanla kaplı, kanlanmış, kanlı, kanlı, kan dökülen, kahrolası, lanet olası, lanet, Allahın cezası, müthiş, acayip, fazlasıyla, süper, o biçim
bloody wellkesinlikle, pekâlâ, gayet iyi
bloody-mindeddik kafalı, gıcık, kıl, hunhar
bloomçiçek, en güzel çağ/dönem, çiçek açmak, çiçeklenmek, çiçek vermek, (ürün) zenginleşmek, verimleşmek, sağlıklı ve güzel görünmek, sağlıklı bir renge kavuşmak, gelişmek
bloomerbüyük yanılgı/hata, gaf
bloomingçiçek açmış, kör olası
blossomçiçek, ağaç çiçeği, çiçek açmak, çiçeklenmek, gelişmek, oluşmak, çiçeklenmek, (kız) büyümek, gelişmek, yetişmek, olgunlaşmak, canlanmak, neşelenmek, açılmak
blotleke, mürekkep lekesi, ayıp davranış, kusur, leke, kara, lekelemek, kirletmek, kurutma kâğıdıyla temizlemek, (out ile) gizlemek, kapatmak
blot one's copybookadını lekelemek, sicilini kirletmek
blot outgizlemek, kapatmak, bozmak, ortadan silmek
blotchderide oluşan leke ya da kırmızı çekit, mürekkep ya da boya lekesi
blotterbir parça kurutma kâğıdı, kayıt defteri
blotting padsumen, altlık
blotting paperkurutma kâğıdı
blowesmek, üflemek, uçurmak, sürüklemek, üflemek, üfleyerek çalmak, öttürmek, çabuk çabuk solumak, (sigorta/vb.) atmak, yanmak, çarçur etmek, lanetlemek
blow a fusesigorta atmak, tepesi atmak
blow downdevirmek, yere yatırmak, istim boşaltmak
blow great gunsfırtına halinde esmek (rüzgâr)
blow hot and colddaldan dala konmak, kararsız olmak, duraksamak
blow hot and cold aboutbir iyi bir kötü davranmak, oyun oynamak
blow inçıkıp gelmek, damlamak, düşmek
blow off steamağzını açıp gözünü yummak
blow one's own hornyüksekten atmak, övünmek
blow one's own trumpetözünü göklere çıkarmak
blow one's stacközünden geçmek,özünü kaybetmek
blow one's toptepesi atmak
blow ones stacköfkelenmek
blow outsönmek, (lastik) patlamak, havaya uçmak
blow overunutulmak, (fırtına) dinmek
blow sb upazarlamak, paylamak
blow sb's coverkimliğini ortaya çıkarmak
blow sth upönemini abartmak, (fotoğraf) büyütmek
blow the gaffağzından kaçırmak
blow upparlamak, birden kızmak, patlak vermek
blowflygöksinek, et sineği
blown glassşişirilerek imal edilmiş cam
blowoutcümbüş, âlem, lastik patlaması, patlak, lastikteki patlak, delik, patlama
blowpipe(zehirli ok/taş/vb.atmakta kullanılan) boru, üfleç
blowtorchpürmüs lambası, lehim lambası, pompa
blubberbalina türü balıkların yağı, ağlama, zırlama, zırıltı, hüngür hüngür ağlamak, zırlamak
bludgeonsopa, cop, sopayla dövmek
bluemavi, üzgün, hüzünlü, kederli, umutsuz
blue blooddoğuştan soyluluk, asil kan
blue cheese(iyi cins) mavi peynir
blue eyed boybirinin gözbebeği
blue jacketdenizci, bahriyeli
blue jokeaçık saçık fıkra
blue litmus papermavi turnosol kâğıdı
blue moonçok uzun bir süre
blue stockingentelektüel kadın
blue vitriolgöztaşı, bakır sülfat
blue-collarişçi sınıfına ilişkin
blue-pencilsansürden geçirmek, makaslamak
bluebottleiri mavimsi sinek
blueprintmavi kopya, ozalit, ayrıntılı tasarı, plan
blueprint apparatusozalit makinesi
blueshüzünlü müzik, blues, hüzün, keder, efkâr
bluffkaba saba,basit,blöf yapmak,(into ile) blöf yaparak kandırmak/ikna etmek,blöf,karakorku,kurusıkı,uçurum
bluishmavimtırak, gökçe, gökçül
blunderbüyük hata, gaf, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak, çam devirmek, yalpalayarak/sendeleyerek kör gibi yürümek
bluntkeskin olmayan, kör, körelmiş, kaba, dobra dobra, açık, köreltmek, körleştirmek
blurnet görülmeyen şey, hayal meyal, karaltı, net görülmesini zorlaştırmak, bulandırmak
blurbkitap tanıtım yazısı
blurt(out ile) ağzından kaçırmak
blurt outağzından kaçırmak
blushutanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma
blush to the roots of one's hairkulaklarına kadar kızarmak
blusterkabadayılık taslamak, bağıra çağıra konuşmak, atıp tutmak, (rüzgâr) sert esmek, kabadayılık, yıldırıcı konuşma, sert esinti, rüzgâr/dalga sesi
boa constrictorboa yılanı
boar(damızlık) erkek domuz, yaban domuzu
boardtahta, kalas, kereste, oyun tahtası, ekmek tahtası, ilan tahtası, not tahtası, yemek, yönetim kurulu, tahtayla kaplamak, (tren/uçak/otobüs/otomobil/gemi/vb.) binmek, yolcu almak, pansiyoner olarak almak/kalmak
board and lodgingpansiyon, yiyecek ve yatacak
board footkereste ölçü birimi
board measurekereste ölçüsü
board meetingyönetim kurulu toplantısı
board minutesyönetim kurulu tutanağı
board of administrationidare heyeti
board of directorsyönetim kurulu, idare meclisi
board of disciplinedisiplin kurulu
board of educationABD okullar idare heyeti
board of examinationsınav kurulu
board of governorsyönetim kurulu
board of managementyönetim kurulu
board of managersidare heyeti, yönetim kurulu
board of trusteesmütevelli heyeti
board roomyönetim kurulu odası
boarderpansiyoner, yatılı öğrenci
boardingtahta kaplama, yiyecek, içecek
boarding loungebiniş bekleme salonu
boarding pointkalkış çekidi
boarding schoolyatılı okul
boarding studentyatılı öğrenci
boardskitabın kapakları, sahne
boastövünme,lokalık,böbürlenme,övünç kaynağı,böbürlenerek konuşmak/söylemek,basıp bağlamak,özünü tariflemek,lokalık etmek,özünü övmek,lokalanmak,övünmek,böbürlenmek,-e sahip olacak kadar şanslı olmak
boasterbasıp kesen,özünü öven,loka
boastfulövüngen,özünü beğenmiş
boatsandal, kayık, tekne, gemi, kayık tabak, sandalla/kayıkla gezmek
boatswainporsun, lostromo
boatswain's pipekumanda düdüğü, fisket
bobaşağı yukarı hareket etmek, inip çıkmak, sallanmak, aşağı yukarı hareket ettirmek, sallamak, reverans, şilin
bobby pinmadeni saç tokası
bodeişaret etmek, belirtisi olmak
bode illuğursuzluğa delalet etmek
bode welliyiye işaret etmek
bodilybütün olarak, bütün halinde, hep birlikte, tümüyle, bedensel
bodybeden, vücut, gövde, ceset, kitle, heyet, kurul, nesne, madde
body activitiesvücut faaliyetleri
body buildingvücut geliştirme
body corporatehukuki şahıs
body politicdevlet, siyasi cemiyet
body structurevücut yapısı
body-centredgövde merkezli
bodyguardkoruyucu, muhafız, fedai
bog downbatağa batmak, çıkmaza girmek
bogeyöcü, düşsel korku, sümük
boggleürkütmek, şaşırtmak, korkutmak, (kuşku/korku/vb.) yüzünden duraksamak
bogtrotterbataklık arazide oturan kimse
boilkaynatmak, haşlamak, kaynamak, haşlanmak, kaynama, kaynatma, kaynama çekidi, çıban
boil awaykaynayıp gitmek, yok olmak
boil downkaynayarak suyunu çekmek, kısaltmak, kısmak
boil down toanlamına gelmek, olmak
boil overkaynayıp taşmak, köpürmek, tepesi atmak
boil sth down to sthkısaltmak, özetlemek
boil uptehlikeli bir boyuta ulaşmak, kızışmak
boiled eggrafadan yumurta
boiled meatsoğutma et,söğüş
boiler housekazan dairesi
boilingkaynayan, kaynama, kaynatma
boiling pointkaynama çekidi
boisterouskabaca, gürültülü, şen şakrak, (hava) kötü, sert
boldcesur, yürekli, gözüpek, atılgan, küstah, kaba, arsız, densiz, (görünüş) keskin hatlı
boldlycesaretle, güpegündüz
boldnesscesaret, yüreklilik, pervasızlık
bolltohum kabuğu, tohum zarfı
bollardiskele babası, kısa kalın direk
bollockstaşaklar, saçma, zırva
bolometerbolometre, ışınımölçer
boloneyzırva, palavra, boş laf, hikâye
bolshykurulu toplum düzenine karşı, yardımı esirgeyen
bolsteruzun yuvarlak yastık, (up ile) desteklemek, cesaretlendirmek
bolster updesteklemek, cesaretlendirmek
boltcıvata,kapı sürgüsü,sıyırma,mandal,yıldırım,(kumaş/vb.) top,kaçış,kaçma,(at) korkudan aniden kaçmak,irkilmek,acele etmek,çabuk hareket etmek,(yemek) çiğnemeden yutmak,abur cubur yemek,iki parçayı cıvatayla tutturmak,bağlamak,(kapı) sürgülemek,kilitlemek,kilitlenmek,un elemek,dimdik ve kıpırdamadan
bolt cuttercıvata keskisi
bolt knifemücellit bıçağı
boltertohuma kalkmış pancar
bolting silkipek gaze bezi
boltropegıradin, gıradin halatı
bombbomba, (the ile) atom bombası, bombalamak
bomb-proofbombaya dayanıklı, bomba geçmez
bombardbombalamak, bombardıman etmek, (soru/vb.) yağmuruna tutmak
bombardment airplanebombardıman uçağı
bombingbombardıman, bombalama
bombing airplanebombardıman uçağı
bombsightbombalama vizörü
bona fidegerçek, gerçekten, gerçek, gerçekten
bondbono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma, karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ, yapıştırmak, birleştirmek, yapışmak, birleşmek
bond markettahvil piyasası
bonded debtrehinli tahvil
bonded docksgümrük ambarı
bonded goodsgümrüklenmemiş mallar, antrepolanmış mallar
bonded warehousegümrük antreposu, gümrük ambarı
bonderbağlantı taşı, örgü taşı
bondholdertahvil sahibi, tahvilat hamili
bondingbirbirine bağlanma
bonding agenttutturucu madde, bağlayıcı madde
bondmantoprağa bağlı köylü
bonesümük,üstühan,kemik,kılçık,sümüklerini ayıklamak
bone marrowilik,sümük iliği
bone of contentiontartışma nedeni
bone structuresümük yapısı
bonelesssümüksüz,kılçıksız
bonhomieiyi huyluluk, canayakınlık
bonkerskaçık, kontak, üşütük
bonnetbaşlık, bone, kaput, motor kapağı
bonnet lockkaporta kilidi
bonnysağlıklı, gürbüz, güzel, yeterli, iyi
bonus accounttasarruf hesabı
bonysümüklü,kılçıklı,sıska,zayıf
boobgaf, aptalca hata, enayi, budala, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, çuvallamak
boob tubetelevizyon, sınalgı
booby prizeen kötü yarışmacıya verilen ödül
booby trapbubi tuzağı, şaka, sürpriz
bookkitap,hun,defter,deste,paket,kayıt,alısün rehberi,(yer) ayırtmak,deftere geçirmek,(in ile) varışını/geldiğini bildirmek,(up ile) ayırmak,tutmak,rezerve etmek
book debtsdefterlerin arz ettiği alacaklar
book entriesdefter kayıtları
book ingeldiğini bildirmek
book inventorymuhasebe içi envanter
book of accountmuhasebe defteri
book of authorized signatureimza sirküleri
book of final entryson giriş kayıtları defteri
book of original entryilk giriş kayıtları defteri
book reviewkitap eleştirisi
book surplusdefter fazlalığı
book upayırmak, tutmak, rezerve etmek
book valuedefter değeri, muhasebe değeri, maliyet
bookable(yer/vb.) ayırtılabilir
bookbinderciltçi, mücellit
bookbinderyciltçilik, ciltevi
bookedyeri ayrılmış, defterde kayıtlı
bookendkitap dayağı, kitap desteği
bookingrezervasyon, yer ayırtma, kaydetme
booking officegişe, bilet gişesi
booking recordsmuhasebe kayıtları
bookkeepersayman, muhasebeci
bookkeepingsaymanlık, muhasebecilik, muhasebe
bookkeeping departmentmuhasebe bölümü
bookkeeping entrymuhasebe kaydı
bookkeeping systemmuhasebe jüyesi
bookletkitapça,kitapçık,broşür
bookmaker(at yarışı/vb.de) bahis paralarını toplayan kimse, bahisçi
bookmarkkitapta kalınan sayfayı belirtmek için sayfa arasına konan herhangi bir şey
bookmobilegezici kütüphane aracı
bookstall(kitap/dergi/vb.satan) küçük büfe
bookwormkitap hastası, kitap kurdu
boomseren, gümbürtü, akarsuların iki yakasına gerilen ve geçişi önleyen kalın zincir, hızlı büyüme, artış, yükseliş, gümbürdemek, (önem/değer/vb.) hızlı biçimde artmak, çoğalmak, gelişmek, canlanmak
boom townhızla kalkınan kent, mantar kent
booniyilik, nimet, rahatlık, ihsan, bağış
boon companionyakın arkadaş
boorkaba/yontulmamış kimse, ayı
boorishlykaba bir şekilde
boorishnesskabalık, sığırlık
boostalttan yukarıya ittirmek, artırmak, yükseltmek, canlandırmak, artış, yükselme, teşvik, yardım, destek, cesaretlendirme
boost the moralemoralini yükseltmek
boosteritici, destekçi, hayran, destekleyen, güç ya da basınç arttıran aygıt, güçlendirici, bir ilacın etkinliğini arttıran madde
bootçizme, bot, potin, oto, bagaj, tekme, sepetleme, işten atma, tekmelemek, sepetlemek, kovmak
boot outkapı dışarı etmek
booteebebek patiği, kadın botu
boothsatış pavyonu,kulübe,baraka,çardak,talvar,gişe
bootleg(içki) yasadışı, kaçak, yasadışı içki yapmak/satmak/bulundurmak
bootlickdalkavukluk etmek, çanak yalamak
bootlickerdalkavuk, çanak yalayıcı, yaltak
bootstrapözünü yükleme,özyükleme
bootyganimet, yağma, çalınmış eşya
boozeriçkici, ayyaş, meyhane
boracicborik, borakslı, borasik
borderkenar, sınır, sınırlandırmak, sınır koymak, sınır olmak, ile ortak sınıra sahip olmak, sınırdaş olmak
border and offshore tradesınır ve kıyı ticareti
border gategümrük kapısı, sınır kapısı
border onsınır komşusu olmak, eğiliminde olmak
border tradesınır ticareti
borderlinesınır çizgisi, sınır, belirsiz, ortada
boredelmek, oymak, delik, sondaj çukuru, oyuk, delgi, boru, kutru, sonda, can sıkıcı/usandırıcı/bezdirici kimse, büyük gel dalgası, met dalgası, canını sıkmak, sıkmak
bore the pants offcanından bezdirmek
boreholesondaj deliği, yoklama deliği
borerburgu, matkap, lağım mili
boresightnişan kontrol aleti
boring barsondaj çubuğu, matkap mili
boring headmatkap başı, matkap aynası
boring machinedelme makinesi
boring rigsondaj tesisatı
borndoğmuş, doğuştan, kökenden, doğma
born on the wrong side of the blanketpiç
boroughİngiltere'de Parlamentoya üye gönderen kent
borrowödünç almak, borç almak
borrow troubletasasını çekmek
borrowed fundsborç alınan paralar
borrowerborç alan, borçlu, istikraz eden
borrowingödünç alma, borç alma, alıntı
borrowing nationborç alan ülke
borrowing powerborçlanma gücü, kredi limiti
borrowingsborçlanılan miktar
bortsiyah elmas, karbonado, karaelmas
bosomsine, koyun, göğüs, yakın, çok yakın, samimi
bosom friendcan ciğer kuzu sarması, can yoldaşı
Bosphorusistanbul Boğazı, Boğaziçi
bosspatron, -e emirler yağdırmak, patronluk etmek, yönetmek
bossyemretmeyi seven, buyurgan
botanicalbitkibilimsel, botanik, bitkilerden sağlanan, bitkisel
botanicallybotanik olarak
botanizebitkileri incelemek
botanybitkibilim, botanik
botchbir şeyi kötü yapmak, içine etmek, baştan savma onarmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, kötü yapılmış iş, baştan savma yapılmış şey
bothher ikisi, her ikisi de, (both ...and ...) sadece ...değil, aynı zamanda, her iki, iki
both andhem hem (de), hem hem de
both he and Ihem o hem de ben
bothercanını sıkmak, rahatsız etmek, (with/about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsız olmak, sıkıntı, zahmet, zorluk, kavga, kargaşa, huzursuzluk
bother withzahmet etmek, rahatsız olmak
bothersomecan sıkıcı, rahatsız edici
bottle openerşişe açacağı
bottle upiçine atmak, dışa vurmamak
bottle-feedbiberonla beslemek, mamayla beslemek
bottleneckdar geçit, dar boğaz
bottomdip, alt, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden, (out ile) en düşük seviyeye ulaşmak, iyice düşmek/azalmak
bottom outiyice düşmek, üzülmek
bottom priceen düşük fiyat
bottom viewalttan görünüş
bottomlessdipsiz, sınırsız, çok derin
boudoirbir kadının odası, özel oturma odası
boughağacın ana dallarından biri
bouncezıplamak, zıplatmak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, (çek) karşılıksız olduğu için geri çevrilmek, zıplama, hoplama, sıçrama
bounce backtoparlanmak, iyileşmek
bouncer(konakçı/gazino/vb.yerlerde) fedai, goril
bouncyyaşam dolu, canlı, istekli, hevesli, yerinde duramayan, (top) iyi zıplayan
bound(for ile) gitmeye hazır, gitmeye niyetli, giden, gidici, gitmek üzere olan, sınırlamak, sınır koymak, sınırlarını belirlemek, bağlı, bağlanmış, kesin, yükümlü, mecbur, ciltlenmiş, ciltli, kesin, niyetli, azimli, kafasına takmış, kesin kararlı, sıçrama, hoplama, zıplama, sınır, hoplamak, zıplamak, sıçramak, sekmek
bound tokesinlikle, garanti
bound up in-le meşgul, çok ilgili
bound up with-e bağlı, -le ilgili
boundary linesınır çizgisi
boundlesssınırsız, sonsuz
bounteouseliaçık, cömert, cömertçe verilmiş
bounteousnesscömertlik, bolluk
bountifulcömert, eli açık, bol
bountycömertlik, eliaçıklık, cömertçe verilmiş şey, ikramiye, prim, ödenek, bağış
bouquetbuket, (şarap) koku
bourgeoiskentsoylu, burjuva, kapitalist, anamalcı, maddiyatçı
bourgeoisieorta sınıf, kentsoylu sınıfı, kapitalist sınıf
boutkısa dönem, devre, kriz, nöbet, boks maçı
bovineinek/öküz gibi, inek/öküz ..., uyuşuk, hantal
bowreverans yapmak, başıyla selamlamak, (başını) eğmek, eğilmek, reverans, başla selamlama, pruva, baş, (ok atmakta kullanılan) yay, yay, kavis, fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm
bow and scrapeyağ çekmek, yaltaklanmak
bow compasskavis kompası, çekit pergeli
bow out ofbırakmak, ayrılmak
bow tiepapyon, papyon kravat
bow tokabul etmek, boyun eğmek, uymak
bow-leggedçarpık bacaklı, çarpık bacaklı
bowelsbağırsak, iç kısımlar, iç
bowergöz demiri, kameriye, çardak
bowlyuvarlak kase, tas, çanak, bovling topu, (kriket)/bovling/topu atmak, bovling oynamak, yuvarlamak, (along ile) hızla geçip gitmek
bowl overçarpıp düşürmek, yere yuvarlamak
bowlermelon şapka, (kriket) topu atan oyuncu
bowlineborina halatı, borina izbarço, barço bağı
bowstringyay kirişi, iple boğmak
boxkutu, sandık, kasa, (mahkeme) kürsü, loca, kulübe, (the ile) televizyon, sınalgı, kutulamak, kutuya/sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak, boks yapmak
box numberposta kutusu numarası
box on the earsille,şapalak
boxerboksör, boksör, buldok benzeri bir köpek
Boxing DayNoeli izleyen gün
boxing gloveboks eldiveni
boyerkek çocuk, oğlan, oğul, Vay canına!, Üf!, Vay be!
boycottboykot, boykot etmek
boyfrienderkek arkadaş, sevgili
boyhood(erkek) çocukluk çağı
bracedestek, bağ, dişlere takılan tel, diş teli, ç.pantolon askısı, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, desteklemek, (kendisini kötü bir şeye) hazırlamak
braceletbilezik,kolbak,(ç.) kelepçe
brachiopodkolsu-ayaklılar
bracing(özellikle hava) temiz, taze, canlandırıcı, güzel, dinçleştiren
brackenkartallı eğreltiotu
bracketdestek, dirsek, ayraç, parantez, türküm, parantez içine almak, birbirine ait kılmak
bradkarfiçe çivisi, parke çivisi
braggartloka,basıp kesen,özünü öven,övüngen kimse
braidsaç örgüsü, şerit, kordon, örmek
braidedşeritli, şeritlerle süslü
braillekörler için kabartma yazı
brainbeyin, zekâ, akıl, zeki kimse, beyin, beynini dağıtarak öldürmek, beynini patlatmak, kafasına patlatmak
brain fagzihin yorgunluğu
brain trustbir türküm danışman
brain washingbeyin yıkama
brainchildparlak düşünce, parlak buluş
brainlessbeyinsiz, kafasız
brainstormaniden kafanın çalışmaması, sersemlik, ani parlak fikir
brainwave(aniden akla gelen) parlak fikir
brainyakıllı, zeki, kafalı
braisekapalı kapta ve ağır ateşte pişirmek
brakefren, eğleç, eğleçleyip durdurmak/yavaşlatmak, eğleç yapmak, eğleçlemek
brake controleğleç kumandası
brake cylindereğleç silindiri
brake drumeğleç kampanası, eğleç tamburu, eğleç çanağı
brake fluideğleç hidrolik yağı, eğleç yağı
brake liningeğleç balatası
brake resistanceeğleç direnci
braking distanceeğleçleme mesafesi
branchdal, ağaç dalı, (akarsu/yol/demiryolu/vb.) kol, dal, şube, kol, bölüm, (ağaç) dallanmak, dallara/kollara, bölümlere ayrılmak
branch bankingşube bankacılığı
branch managerşube müdürü
branch of industrysanayi kolu
branch offikiye ayrılmak, konu dışına çıkmak
branch outdal budak salmak, genişlemek
branch out intoişi genişletmek
branch roadyan yol, yan sokak
branddağlamak, damgalamak, (kötü olaylar/vb.) iz bırakmak, derinden etkilemek, damgalamak, damga vurmak, damgalamak, ...damgası vurmak
brand newyepyeni, hiç kullanılmamış, gıcır gıcır
brandishsağa sola sallamak, savurmak
brashsaygısız, küstah, toy, acemi, aceleci
brasspirinç, pirinçten yapılmış eşya, küstahlık, cüret, yüzsüzlük
brass platingpirinç kaplama
brasseriebira ve yiyecek satan lokanta
brassypirinç renkli, sesi pirinç çalgılarınkine benzeyen, utanmaz, cazgır
bravadobudalaca cesaret, cüret, kabadayılık
bravecesur, yiğit, kahraman, cesaretle karşılamak
brave as a lionaslan yürekli
braverycesaret, yiğitlik, kahramanlık
brawlkavga, dalaş, dövüş, ağız dalaşı, kavga etmek, dalaşmak, ağız dalaşı etmek
brayanırmak, anırma, anırtı
brazenarsız, yüzsüz, şımarık, küstah
brazen it outpişkinlikle karşılamak, yüzsüzlüğe vurmak
brazen-facedarsız, yüzsüz, sırnaşık
BrazilBrezilya, bakkam ağacı, kızılağaç
Brazil nutBrezilya kestanesi
Brazil woodbakkam ağacı, kızılağaç
BrazilianBrezilyalı, Brezilya'ya özgü
brazingsert lehimleme, pirinç kaynak
breach(yasa) uymama, çiğneme, yerine getirmeme, savsama, gedik, yarık, oyuk, gedik açmak, yarmak
breach of contractsözleşmenin ihlali, sözleşmeye uymama
breach of dutygörevin ihmali
breach of etiquettegörgü kurallarına uymama
breach of faithgüveni kötüye kullanma
breach of prisonhapisten kaçma
breach of promiseevlilik sözünü tutmama, sözünden dönme
breach of the lawyasayı çiğneme, kanunu ihlal
breach of trustemniyeti kötüye kullanma
breadekmek,çörek,banak,rızk,geçim,kazanç,ekmek,para
bread and butterekmek parası, geçim yolu, geçim
bread basketekmek sepeti, tahıl ambarı, mide
bread winnerbir kodağı geçindiren kimse
breadcrumbekmek kırıntısı
breadlinebedava yemek kuyruğu
breadwinner(kodağın) geçimini sağlayan kişi
breakkırılmak,sınmak,parçalanmak,kopmak,kırmak,sındırmak,parçalamak,koparmak,bozmak,bozulmak,yarmak,açmak,çatlatmak,uymamak,tutmamak,çiğnemek,kontrol etmek,dizginlemek,daha iyi yapmak,mahvetmek,yıkmak,bitmek,sona ermek,çözmek,kırma,kırılma,açıklık,kırık,ara,mola,teneffüs,dinlenme,ani değişim,değişiklik,tan,şafak vakti,şans,fırsat
break a contractsözleşmeye uymamak, anlaşmayı ihlal etmek
break a habitkötü alışkanlıktan kurtulmak
break a promisesözünü tutmamak, sözünden dönmek
break a recordrekor kırmak
break a strikegrevi dağıtmak
break an appointmentrandevuya gitmemek
break awaykaçmak, kopmak, ayrılmak
break downparçalamak, yıkmak, parçalanmak, yen(il)mek
break evenne kâr ne zarar etmek
break heartkalbini kırmak
break insöze karışmak, lafı bölmek
break intozorla girmek, (konuşma/vb.) kesmek
break into applaudcoşkunca alkışlamak
break jailhapisten kaçmak
break loosezorla ayrılmak,özünü kurtarmak
break offkesmek, bitirmek, son vermek, koparmak, koparmak
break one's heart(bir kesin) kalbini kırmak,kalbini sındırmak,hatırına değmek
break one's neckçok çalışmak
break openaçmak, zorla açmak
break outkaçmak, firar etmek, patlak vermek
break out in a cold sweatsoğuk terler dökmek
break sb inbirini alıştırmak
break sth offkoparmak, kesmek, ayrılmak
break sth to piecesparamparça etmek
break sth updurdurmak, dağıtmak
break the back of sthbir şeyin belini kırmak
break the bankkeseye dokunmak
break the icebuzları çözmek, havayı yumuşatmak
break the newshaber getirmek
break the peaceasayişi bozmak
break the recordrekor kırmak
break throughortaya çıkmak, görünmek
break upparçalamak, parçalanmak, sona ermek, bitmek
break windosurmak, yellenmek
break with sbile bağını koparmak, ilişkisini kesmek
breakagekırma, kırılma, kırık, çatlak
breakawaykaçma, kaçış, firar, ayrılma, kopma, kaçak, kaçan/kopan/ayrılan kimse
breakdownarıza, bozulma, (sinirsel) bozukluk, çöküntü, çökme, inceleme
breakdown cranekurtarıcı vinci
breakdown lorrytamir kamyonu, arıza kamyonu
breakdown trucktamir kamyonu, arıza kamyonu
breakdown voltagedayanma gerilimi, çöküm gerilimi
breakerkırıcı, ezici, kırma makinesi, konkasör, kırıcı
breakeventoplam maliyet ve gelirin eşitliği
breakfastkahvaltı, kahvaltı etmek
breaking limitkırılma sınırı
breaking strengthkırılma mukavemeti
breakneckçok hızlı/tehlikeli
breakthrough(düşmana yapılan) ani saldırı, hücum, ani atak, ani ve önemli gelişme/ilerleme/yenilik/buluş
breakup(arkadaşlık/evlilik/birlik/vb.) sona erme, son, bölüm, parsel
breakwaterdalgakıran, mendirek
breastmeme, göğüs, gönül, sine
breast drillgöğüs matkabı
breast strokekurbağalama yüzüş
breast the tapeyarışı birinci bitirmek
breast-feedana sütüyle beslemek, emzirmek
breasthookçatal, yatırma paraçolu
breastropegöğüs halatı, göğüs paleti
breaststrokekurbağalama yüzüş
breastsummertaşıyıcı kiriş
breathsoluk, nefes, soluklanma, hafif rüzgâr, esinti, küçük bir hareket/işaret/iz
breathalysesürücüye alkol muayenesi yapmak
breathalyseralkol muayenesi yapmakta kullanılan aygıt
breathesolumak, soluk almak, nefes almak, fısıldamak, (koku/duygu/vb.) vermek, hissettirmek, aşılamak
breathe down sb's necktepesine dikilmek
breathe freelyrahat nefes almak, nefeslenmek
breathe insoluk almak, solumak
breathe one's lastson nefesini vermek
breather pipehavalandırma borusu
breathingsoluk alma, teneffüs etme, teneffüs
breathlesssoluk soluğa kalmış, soluk kesici
breathlessnesssoluksuzluk
breathtakingsoluk kesici, heyecanlı
brecciabreş, köşeli yığışım
breechloaderkuyruktan dolma silah
breed(hayvan) doğurmak, yavrulamak, damızlık olarak beslemek, yetiştirmek, yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, neden olmak, başlangıcı olmak, cins, soy, çeşit, tür
breederhayvan yetiştiricisi, üretim reaktörü
breeder reactorüretim reaktörü, üretken reaktör
breedingdoğurma, üreme, yetiştirme, görgü, soy
breeding ratioüretim oranı
breezemeltem,sahil küleği,esinti,çok kolay iş,çocuk oyuncağı,çıkıp gelmek/gitmek,(through ile) kolayca geçmek,atlatmak
breezyesintili, meltemli, neşeli, canlı, şen şakrak
brethrenkardeşler, din kardeşleri
breveiki tam notaya eşit nota, resmi yazı
brevetfahri terfi vesikası
breviersekiz puntoluk harf
brevitykısalık, (çay ya da kahve) yapmak, hazırlamak, demlemek, hazır olmak, demlenmek, (kötü bir şey) hazırlamak, tezgâhlamak, (kötü bir şey) gelmek
brewmayalandırarak yapılan içki, bira yapmak, hazırlamak, demlemek, kurmak
brewerbira yapan kişi, biracı
brewer's yeastbira mayası
briberüşvet vermek, rüşvet
briberyrüşvetçilik, rüşvet
bric-a-bracufak süslemeler, ıvır zıvır
bricktuğla, tuğla biçiminde herhangi bir şey
brick kilntuğla fırını, tuğla ocağı
brick masonrytuğla inşaat
brick pavementtuğla kaldırım
brick pavingtuğla kaplama
brick planttuğla fabrikası
brick uptuğlalarla doldurmak
bricklayerduvarcı, tuğla örme ustası
bricklayingtuğla duvar örme
brickworkstuğla fabrikası
brickyardtuğla fabrikası, tuğla harmanı
bridalgelin/düğün ile ilgili
bridesmaidgelinin nedimesi
bridewellhapishane, hapis
bridgeköprü, kaptan köprüsü, burun köprüsü, gözlük köprüsü, (telli çalgılarda) köprü, (diş) köprü, briç, köprü kurmak, köprüyle birleştirmek
bridgeheadköprübaşı mevzii
bridleat başlığı,yular,cılav,(at) dizginlemek,dizgin takmak,yular takmak,tutmak,dizginlemek,kızmak
bridle one's tonguegem vurmak
bridle pathatlılara mahsus yol
briefkısa, özet, dava özeti, talimat bilgi, ç.külot, don, gerekli bilgiyi vermek, son talimatı vermek
brierrootyabani gülün kökü
brierwoodyabani gülün tahtası
brigiki direkli yelkenli tekne, brik, askeri cezaevi
brigadetugay, ekip, takım
brigade commandertugay komutanı
brigadiertugay komutanı, tuğbay, tümgeneral
brigadier generaltuğgeneral
brigandyol kesen,kuldur,baskıncı,çapkıncı,eşkiya,soyguncu,harami,hayta,ızbandut
brigandagehaydutluk, eşkiyalık, kanunsuzluk
brigantinegulet (gemi), pergende
brightparlak,berrak,dupduru,aydınlık,akıllı,zeki,parlak,umut verici,parlak,neşeli,canlı
bright and earlysabahın köründe
brightenparlamak, canlanmak, parlatmak, canlandırmak
brightenerparlaklaştırıcı
brighteningparlatma, avivaj
brightness controlparlaklık ayarı
brilliancegöz alıcılık, harikuladelik, mükemmellik
brilliantışıl ışıl, pırıl pırıl, parlak, görkemli, hayranlık uyandırıcı, zeki, nefis, harika
brilliantlyışıl ışıl, pırıl pırıl
brimkırak,kenar,(bardak/kap/vb.) ağız,şapkanın yukarı doğru kıvrık bölümü,gölgelik,ağzına kadar dolmak,ağzına kadar dolu olmak,(over ile) taşmak
brimfulağzına kadar dolu, taşmak üzere, ağzına kadar
brindledkahve rengi, kahve renkli
bringgetirmek, neden olmak
bring aboutortaya çıkarmak, sebep olmak, meydana getirmek
bring an accusation againstithamda bulunmak
bring an actionaleyhine dava açmak
bring aroundikna etmek, ayıltmak, özüne getirmek
bring backgeri getirmek, hatırlatmak
bring downdüşürmek, indirmek, sürdürmek
bring down onolmasına neden olmak, başına getirmek
bring down the housetavan yıkılırcasına alkışlanmak
bring forthmeydana getirmek, doğurmak, sebep olmak
bring forwardileri sürmek, ortaya atmak, öne almak, arz etmek
bring inkazanç getirmek, kazandırmak, öne almak, kazanmak
bring in a billyasa tasarısı sunmak
bring in a verdict of guiltysuçlu bulmak
bring into daylightgün ışığına çıkarmak
bring into linehaddini bildirmek
bring into prominenceşöhret kazandırmak
bring offüstesinden gelmek, alt etmek, başarılı olmak
bring onistenmedik bir işe yol açmak, sebep olmak
bring outüretmek, öndürmek, yapmak, ortaya çıkarmak, cesaret vermek
bring prices downfiyatları indirmek
bring sb intutuklamak, gözaltına almak
bring sb in on sthbirine bir şeyi anlatmak, söylemek
bring sb roundayıltmak, kandırmak, razı etmek
bring sb to bookbirinden hesap sormak
bring sb to his kneesyola getirmek, boyun eğdirmek
bring sb to reasonmantıklı olmaya ikna etmek
bring sb upyetiştirmek, büyütmek
bring sth aboutmeydana getirmek, neden olmak
bring sth downindirmek, azaltmak
bring sth in its wakebir şeyi peşi sıra getirmek
bring sth into focusaçıklamak
bring sth offbaşarıyla sonuçlandırmak
bring sth onneden olmak, meydana getirmek
bring sth to lightmeydana çıkarmak
bring sth under the hammeraçık artırma ile satmak
bring the house downherkesi gülmekten kırıp geçirmek
bring through-den kurtarmak, tedavi etmek
bring to an endsonuçlandırmak
bring to lightortaya çıkarmak
bring to mindakla getirmek
bring underboyun eğdirmek
bring upbüyütmek, yetiştirmek, terbiye etmek, bahsetmek
bring up on the bottlebiberonla beslemek
bring up the rearen sonuncu gelmek
bringing-upçocuk bakımı ve terbiyesi, büyütme
brinkbir kayalığın ya da yüksek bir yerin kenarı, kenar, (kötü bir şeyin) eşiğinde olma, kenarında olma
briquettebriket, briketlemek
brisancebrizan, parçalama gücü
briskçabuk ve aktif, çevik, canlı, hareketli
brisket(hayvan) göğüs eti
brisknesscanlılık, faaliyet
bristlekısa, sert saç, kıl, (tüy/kıl/saç/vb.) diken diken olmak
bristly(saç/kıl/vb.) sert, diken diken
britannia metalbeyaz metal
BritishBritanya ile ilgili, Britanyalı, İngiliz
BritonBritanya imparatorluğunda oturan kimse
brittlekolay kırılır, kırılgan, gevrek, narin, nazik, atılgan, çabuk bozulan, gücenen
brittlenesskırılganlık, gevreklik
broadgeniş, enli, genişliğinde, sınırsız, geniş, engin, genel, yüzeysel, açık, belli
broad jump(spor) uzun atlama
broad-leavedgeniş yapraklı
broad-leaved hog-fennelpadişah otu
broadcastünalgı yayını, sınalgı yayını, ünalgı yayını yapmak, sınalgı yayını yapmak, yayınlamak, yaymak, bildirmek
broadcast bandyayın bandı
broadcast channelyayın arnası
broadcast receiveryayın alıcısı
broadcast stationyayın istasyonu
broadcast transmitteryayın vericisi
broadcasterünalgı istasyonu, ünalgı spikeri
broadcastingünalgı veya sınalgı ile yayın yapma, yayın
broadcasting areayayın alanı
broadcasting stationünalgı istasyonu, sınalgı istasyonu
broadengenişlemek, genişletmek
broadmindeddiğer düşüncelere saygılı, hoşgörülü, serbest fikirli
broadsidesaldırı, borda, borda ateşi
broadswordpala, geniş ağızlı kılıç
brocadeişlemeli, simli kumaş
broccolikarnabahara benzer bir bitki, karalahana
brochurebroşür,kitapçık,kitapça
broguekalın ve dayanıklı ayakkabı, İrlanda aksanı
broiltavuk kızartmak, et kızartmak, balık kızartmak, ızgara yapmak, çok sıcak olmak, kaynamak, yanmak
broilerızgaralık piliç, çok sıcak bir gün, cehennem
brokenkırık, uyulmamış, çiğnenmiş, tutulmamış, bozuk yazı, bozuk konuşma, yarım kalmış, bölünmüş, ezik, kolu kanadı kırık, engebeli, bozuk, taşlı
broken accountkesilen hesap
broken Englishbozuk ingilizce
broken homeparçalanmış kodak, yıkılmış yuva
broken period interestara faiz
broken reedipi ile kuyuya inilmez kişi
broken-downçökük, bozuk, bitkin, çürük, bozulmuş, işi bitmiş
brokenheartedkalbi kırık, umutsuzluğa kapılmış
brokenlyparça parça, kesik
broker agentaracı, mutavassıt
broker's covertellal timenat tezkeresi
broker's returnmal listesi
brokeragesimsarlık, komisyonculuk, komisyon
brokerage commissiontellaliye, simsariye, komisyon
brokingsimsarlık, komisyonculuk
bronchibronş, akciğer borusu
bronchiabronşlar, soluk borucukları
bronchialbronşlarla ilgili
bronchiolebronşiyol, solunum dalcığı
bronchusbronş, solunumdalı
bronzebronz, tunç, bronz rengi, bronzlaştırmak
broodkuş yavruları,kuluçkaya yatmak,kürt yatmak,arpacı kumrusu gibi düşünmek,kara kara düşünmek,kuşatmak,sarmak
brood maredamızlık kısrak
brood overkuşatmak, sarmak
brooderana makinesi, kuluçka makinası
broodykuluçka,kürt,kuluçkaya yatmak isteyen,düşünceye dalan,dalgın
brookdere, çay, dayanmak, çekmek, tahammül etmek, izin vermek, kabul etmek
broomsticksüpürge sopası, sapı
brothererkek kardeş, aynı türkümün erkek üyesi, kardeş, din kardeşi
brother-in-lawkayınbirader, enişte, bacanak
brotherhoodkardeşlik, birlik, camia, topluluk
brotherlinesskardeşçe oluş
brotherlyerkek kardeşe özgü, kardeşçe, kardeş gibi
brothers in armssilah arkadaşları
brought abouthasıl etmek, vuku bulmak
brought forwardhesap toplamını nakletmek
brought outmeydana çıkarmak, belirtmek
brought upyaklaşmasını sağlamak
browkaş, alın, tepe, yamaç
browbeatsert bakış ya da sözlerle gözünü korkutmak, yıldırmak, göz dağı vermek, zorlamak
browbeat outgözünü korkutmak, yıldırmak
brownkahverengi,konur,esmerleşmek,esmerleştirmek,kızartmak
brown coallinyit, yağız kömür
brown paperambalaj kâğıdı
browniehizmet perisi, iyilik perisi
brownstonekahverengi kumtaşı
browseotlamak, kitap karıştırmak
bruiseçürük, bere, ezik, çürütmek, berelemek, çürümek
bruitetrafa yaymak, haber yaymak
brunchgeç kahvaltı/erken öğle yemeği
bruntasıl yük, ağırlık, darbe
brushfırça, fırçalama, çalı, çalılık, tilki kuyruğu, sürtünme, temas, fırçalamak, hafifçe değmek, sürtünmek, temizlemek
brush asidebir kenara itmek, boş vermek, boşlamak
brush offreddetmek, ilişkiyi kesmek, başından atmak
brush pastureçalılık mera
brush uptekrar etmek, bilgi tazelemek, yenilemek
brushwoodçalı çırpı, sık çalılık, fundalık
brusquelysaygısızca, sertçe
brusquenessnezaketsizlik, saygısızlık, haşinlik, sertlik
brussels sproutbrüksellahanası
brutalacımasız, insanlıktan uzak, hayvanca, (gerçek) acı
brutalityvahşilik, gaddarlık
brutalizeduygusuzlaştırmak, vahşileştirmek, acımasızlaştırmak, acımasızca davranmak
brutehayvan, kaba kimse, hayvan, ayı, hayvan gibi, hayvani
brutishhayvani, hayvanlara yakışır, kaba
brutishnesshayvanlık, kabalık
bryophyticyosun cinsinden
bubblekabarcık, hava, gaz ya da su kabarcığı, fokurtu, boş, geçici şey, hava, balon, kabarcıklar çıkarmak, fokurdamak, (over/with ile) coşmak, taşmak
bubble companydolandırıcı şirket
bubble overcoşmak, taşmak
bubblerfıskiye şeklinde çeşme
bubblykabarcıklı, kabarcık dolu, neşeli, coşkulu, fıkır fıkır
bubonic plaguehıyarcıklı veba
buccal cavityağız boşluğu
buccaneerkorsan, deniz eşkıyası
buckerkek geyik/tavşan/sıçan, antilop, sorumluluk, bir dolar, (at/vb.) dört ayağı üzerinde zıplamak, (binicisini) üzerinden atmak
buck forelde etmeye çalışmak
buck sawçerçeveli testere
buck upgeliştirmeye çalışmak, acele etmek, neşelenmek
bucketkova, (down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan boşanırcasına yağmak
bucket conveyorkovalı konveyör
bucket downşakır şakır yağmur yağmak
bucket dredgerkovalı tarak makinesi
bucket seatçanak koltuk, öne yatar koltuk
buckletoka, kopça, eğim, kırım, çıkıntı, toka ya da kopça ile tutturmak, kopçalamak, eğilmek, bükülmek, yamulmak, eğmek, bükmek, yamultmak
buckle down(işe) dört elle sarılmak
bucklerküçük kalkan, siper
bucklingflambaj, buruşma, burkulma
buckwheatkara buğday, esmer buğday
bucolickır hayatına dair, köylü olan, köylü gibi
budgonca, tomurcuk, tomurcuklanmak, gonca vermek
buddinggelişmekte olan, ilerleme kaydeden
buddyarkadaş, kafadar, ahbap, lan, ulan
budgeyerinden oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdamak, yerinden oynamak
budgetbütçe, bütçede yer alan para miktarı, bütçe, bütçe yapmak
budget committeebütçe komisyonu
budget deficitbütçe açığı
budget documentsbütçe dokümanları
budget equilibriumbütçe denkliği
budget periodbütçe dönemi
budget programbütçe bağdarlaması
budget surplusbütçe fazlası
budgetary accountsbütçe hesapları
budgetary controlbütçe kontrolü
budgetary deficitbütçe açığı
budgetary draftbütçe taslağı
budgetary proposalbütçe tasarısı
budgetary surplusbütçe fazlası
buffsoluk sarı, kösele rengi, yumuşak birşeyle parlatmak, düşkün, meraklı, hasta
buffertampon, tampon görevi gören kişi ya da şey
buffer actiontampon etkisi
buffer statetampon devlet
buffer storagetampon bellek
buffettokatlamak, yumruk atmak, vurmak, büfe
buffoonerymaskaralık, soytarılık
bugböcek, mikrop, virüs, gizli dinleme aygıtı, aptalca ya da geçici heves, merak, ilgi, saplantı, bir şeyin hastası, meraklısı, hata ya da güçlük, arıza, tahtakurusu, gizli dinleme aygıtı yerleştirmek, gıcık etmek, uyuz etmek
bugabooumacı, korkulan şey
buggeradamcağız/hayvancağız, başbelası, karın ağrısı, bela, salak, kıl, gıcık, sinir, oğlancı, götçü, Kahretsin!, Hay ...!
bugger aboutsalakça davranmak, gıcık etmek
bugger offsiktir olup gitmek
buggeredleşi çıkmış, gebermiş
buggyböcekli, böcek dolu, bitli, fayton, çocuk arabası
buglerborazancı, boru çalan kimse
buildkurmak, yapmak, inşa etmek, oluşturmak, geliştirmek, beden yapısı, yapı
build a fire underbirine fitil vermek
build castles in the airolmayacak duaya amin demek
build insabit olarak yerleştirmek, dahil etmek
build on sandbuz üstüne yazı yazmak
build upgeliş(tir)mek, büyü(t)mek, güçlen(dir)mek
build-operate-transferyap-işlet-devret
builderinşaatçı, müteahhit, yapıcı, usta
builder's merchantyapı gereci satıcısı
buildingyapı,dikili,dikinti,inşaat,inşaatçılık,inşa etme
building actbina inşaat kanunu
building codebina mevzuatı, yapı yasaları
building constructionbina yapımı
building contractormüteahhit, inşaatçı, üstenci
building expensesinşaat masrafları
building licenseinşaat ruhsatı, yapı oluru
building loaninşaat kredisi
building lotinşaat sahası, yapı alanı
building maintenancebina bakımı
building managerşantiye şefi
building materialyapı gereci, inşaat malzemesi
building ownerinşaat sahibi
building plotimar parseli, yapı yerbölümü
building regulationbina talimatnamesi, bina nizamnamesi
building regulationsyapı kuralları
building researchyapı araştırması
building schemeyapı tasarımı
building siteşantiye, inşaat sahası
building societyinşaat şirketi, yapı kooperatifi
building stoneyapıtaşı, inşaat taşı
building tradeyapı sanayi, inşaat sektörü
building zoneyapı bölgesi
buildupgelişme, büyüme, çoğalma, artış
built-in cupboardgömme dolap
built-in furnituregömme mobilya, sabit mobilya
built-up areamesk-n yer, yerleşik alan
built-up beambileşik kiriş, mürekkep kiriş
bulb barometerhazneli barometre
bulb holderampul duyu, lamba duyu
bulboussoğan gibi, şişman ve yuvarlak
bulbous plantssoğanlı bitkiler
BulgarianBulgar, Bulgaristan'a ait
bulgeşişkinlik, şiş, ani artış, şişmek, kabarmak
bulkoylum, hacim, hantal gövde, en önemli kısım, esas kısım
bulk cargohavaleli mal, ambalajsız mal
bulk costambalajsız maliyet
bulk densityyığın yoğunluğu
bulk discounttoptan indirimi
bulkheadperde, gemi bölmesi
bulkyiri cüsseli, hantal, iri yarı, büyük, iri, çok yer kaplayan, hacimli
bullboğa, çamyarması, erkek fil, borsacı, aynasız, polis, sakçı, saçma, zırva
bull marketborsa fiyatlarının yükselmesi
bull pineçıralı çam, akçam
bull terrierbulteryer cinsi köpek
bull the marketborsa piyasasını yükseltmek
bull's-eyehedef merkezi, küçük pencere, lomboz
bulldozebuldozerlemek, zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla, tehditle kabul ettirmek, boyun eğdirmek
bulldozerbuldozer, yoldüzer
bulletinilan, bildiri, belleten, bülten
bulletin boardilan tahtası
bulletproofkurşun geçirmez
bullion(altın/gümüş) külçe
bullockiğdiş edilmiş boğa
bullshitsaçmalık, zırva, Hassiktir!, Saçma!
bullykabadayılık etmek, zorbalık etmek, kabadayı, zorba
bumkıç, otlanmak, (around ile) başıboş dolaşmak, serserilik etmek, göt gezdirmek, serseri, serserilik, başıboşluk, işini boktan yapan kimse
bumble(on/about ile) mırıldanmak, homurdanmak
bumble aboutmırıldanmak, homurdanmak
bumboatbombot, satıcı kayığı
bumpçarpmak,vurmak,toslamak,çarpışmak,sarsıla sarsıla gitmek,vurma,çarpma,çarpma sesi,gümbürtü,şişlik,çıkıntı,yumru,şiş,güm diye,aniden,gafleten
bump intorastlamak, tesadüf etmek
bump sb offbirini öldürmek
bump sth upartırmak, yükseltmek
bumptious(başkalarının düşüncelerine) saygısız, kaba
bumpyyamru yumru, çıkıntılı, tümsekli, bozuk, iyi kötü, şöyle böyle, düzensiz, bozuk tempolu
bunkurabiye, çörek, (saç) topuz
bunchdemet, deste, salkım, türküm, demet yapmak, bir araya toplamak, bir araya toplanmak
bunched costgötürü maliyet, götürü masraf
bunched incometoplu gelir, götürü gelir
bunchydemet halinde, kabarık, şişkin
buncodolandırmak, kazıklamak
bundbent, toprak set, rıhtım
bundlebohça, çıkın, deste, tomar, paket, bir yığın, paldır küldür gitmek, paldır küldür yollamak, acele ettirmek, tıkıştırmak, sokuşturmak
bundle of fibreslif demeti
bundle of raysışın demeti
bundle of rightsyasal haklar
bundle offalelacele göndermek, postalamak
bundle sb upbirini sarıp sarmalamak
bungtapa, tıkaç, fırlatmak, atmak
bungalowtek katlı ev, bungalov
bungleyüzüne gözüne bulaştırmak, bozmak
bunionayak baş parmağında oluşan ağrılı şişlik
bunkranza, kuşet, yatak, zırva, saçmalık
bunk offsıvışmak, tüymek, (okul) kırmak
bunkerkömür ambarı, kömürlük, yeraltı sığınağı
bunsen burnerbunsen gaz lambası
buntsürme, yanık, tos, tos vurmak, topa hafifçe vurmak
buntingbayraklık kumaş, kiraz kuşu
buoyşamandıra, cankurtaran simidi, su yüzünde tutmak, yüzdürmek, desteklemek, güçlendirmek
buoy ropeşamandıra halatı
buoy upmoral vermek, neşelendirmek
buoyancysu yüzünde durabilme,yüzme özelliği,batmama,(sıvının) kaldırma gücü,özünü hemen toparlama,moral kazanma,neşelenme
buoyantbatmaz, yüzen, neşeli, kaygısız
burağaç yumrusu, kozalak, (yün) pıtrağını çıkarmak
burblemırıldanmak, şırıldamak, çağlamak
burdenağır yük, yüklemek, sıkıntı vermek
burden costsdolaylı giderler
burden of proofispat külfeti
burden rategenel masraf oranı
burdensomesıkıntı verici, ağır, yük olan
bureaukapaklı yazı masası/sıra, komodin, çekmeceli dolap, resmi daire, büro, yazıhane
bureau of assemblybaşkanlık divanı
bureau of the censusnüfus memurluğu
bureau on changedöviz bürosu
bureaucratbürokrat, yazçizci
burgeeçatal gidon, gidon, özel bayrak
burgeontomurcuk, filiz, tomurkcuk/filiz vermek
burgherkasaba sakini, şehirli
burglar(ev/dükkân/vb/soyan) hırsız
burglar alarmhırsız alarmı
burglarizehırsızlık etmek
burglaryev soyma, hırsızlık
burglary insurancehırsızlık sigortası
burgomasterHollanda'da belediye başkanı
burgundyFransa'da bir eyaletin ismi
burial servicecenaze töreni
burlnope, yumru, dokunmuş kumaştan düğümleri temizlemek
burlesquealaya alma, taşlama, yerme, taklit ederek alay etmek, yermek
burleyince yapraklı tütün
BurmeseBirmanyalı, Birmanyaca, Birmanya dili
burnyanmak, yakmak, yanık
burn awayyakıp kül etmek, yanıp kül olmak
burn cutkanada orta çekmesi
burn downyakıp kül etmek, yanıp kül olmak
burn one's boatsköprüleri atmak
burn one's bridgesköprüleri atmak
burn one's bridges behind oneköprüleri atmak
burn one's fingersaptallığının cezasını çekmek
burn outyakıp kül etmek, sönmek, söndürmek
burn sb's earsazarlamak, fırça atmak, haşlamak
burn the candle at both endsgecesini gündüzüne katmak
burn the midnight oilgece yarılarına kadar çalışmak
burn to a crispkömür gibi yakmak
burn updaha canlı yanmak, yakıp yok etmek
burn with a low blue flameateş püskürmek, barut kesilmek
burnerbrülör, bek, yakmaç, gaz memesi, ocakçı
burningyanan, yakıcı, kızgın, ivedi, çözüm bekleyen, acil, önemli
burning glassbüyüteç, pertavsız
burning pointyanma çekidi
burning questionacil çözüm bekleyen sorun
burnishcilâlamak, parlatmak
burnishercilacı, perdahçı, perdah kalemi
burnishingmıskala vurma, fıçıda parlatma
burnt siennakırmızımsı kahverengi boya
burpgeğirmek, (bebeği) geğirtmek
burrçapak, kenar pürüzü, kozalak
burrowtavşan çukuru, oyuk, çukur, yuva, in, (çukur) kazmak, kazarak ilerlemek, yaslanmak, yaslamak
bursarveznedarlık, vezne, burs
burstpatlamak, patlatmak, dolup taşmak, patlama
burst inbirden içeri dalmak
burst in onyarıda kesmek, kesintiye uğratmak
burst intoaceleyle girmek
burst into flamesateş almak
burst into tearsgözlerinden yaş boşanmak
burst like a bubblesabun köpüğü gibi sönmek
burst outaniden söylemek, patlamak
bursting strengthpatlama gücü, patlama dayanıklılığı
burthenana fikir, nakarat, mesuliyet, yüklemek, yüklenmek, ağırlaştırmak, sıkmak
burygömmek, defnetmek, gizlemek, saklamak
bury one's head in the sandbaşını kuma gömmek
bury one's sorrowskederini saklamak
bury the hatchetbarışmak, barış görüş olmak
busotobüs, otobüsle gitmek, otobüsle götürmek
bus driverotobüs haydavcısı
bus stationotobüs terminali
bus terminalşehirlerarası otobüs terminali
busbarçıngı bağlama çubuğu
bushçalı, çalılık, (the ile) (özellikle Afrika ve Avustralya'da) vahşi bölge
bushedyorgun, bitkin, şaşırmış
BushmanGüney Afrika'da yerli kabilesi üyesi
bushy(saç/vb.) gür, çalı gibi, çalılık, çalılarla kaplı
businessiş, ticaret, işyeri, iş, konu, olay, sorun, şey
business administrationiş idaresi
business agentticari mümessil
business circleiş çevresi
business collegeekonomi okulu, iş idaresi okulu
business computeriş bilgisayarı
business consultantişletme danışmanı
business corporationticari şirket, ticari ortaklık
business dataticari veriler
business directoryticaret rehberi
business economicsişletme ekonomisi, işletme yönetimi
business enterpriseticari teşebbüs
business expensesişletme masrafları
business firmticari firma
business hoursiş sögenleri, çalışma sögenleri, mesai sögenleri
business incometicari gelir
business letteriş mektubu, ticari mektup
business likeciddi, jüyeli
business machinebüro makinesi
business managementişletme yönetimi
business managermüdür, yönetici, amir
business nameticari unvan, ticaret unvanı
business papersticari senetler
business peopleiş adamları
business schoolticaret okulu
business sectorticaret sektörü
business stampfirma damgası
business statementiş yağdayı
business transactionsticari işlemler
business traveliş seyahati
businesslikejüyeli, başarılı, sağduyulu
businessman's investmentticari yatırım
bustkırmak, parçalamak, büst, (kadın) göğüsler, (kadın) göğüs çevresi ölçüsü, fiyasko, tutuklama, baskın, tutuklamak, basmak, baskın yapmak
bust-upçıngar, kavga, bitme, sona erme
bustletelaş etmek, acele hareket etmek, koşuşmak, koşuşturmak, telaş, koşuşma, keşmekeş
busymeşgul,başı karışık,hareketli,işlek,faal,meşgul olmak,başını bir şeyle karıştırmak,(with ile) meşgul etmek
busy signalmeşgul işareti
busybodyherşeye burnunu sokan kimse, işgüzar
butama, ama, ancak, ki, -den başka
but thenfakat sonra, bununla birlikte
butcherkeksi, erkeksi kadın, erkek fatma
butcherkasap, katil, cani, kasap, insan kasabı, (hayvan) kesmek, gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, doğramak
butcher's-broomölmez dikeni
butcherykasaplık,insan kasaplığı,mezbaha,salhane,sallakhane
butttoslamak,kelle vurmak,(in ile) müdahale etmek,kesmek,alay konusu olan kimse,fıçı,sigara izmariti,göt,dipçik
butt weldalın kaynağı, alın bağlantısı
butteşahit tepe, tanıktepe
buttertereyağı, tereyağı sürmek
butter fly valvekelebekli valf
butter sb upbirine yağ çekmek, yağlamak
butter upyağcılık etmek, çok methetmek
butterfly nutkelebek somun
butterfly screwkelebek vida
butterscotchşeker ve tereyağı ile yapılan bir tür tatlı
butterwortböcek kapan bir bitki
buttondüğme, çıngı düğmesi, düğme, rozet, (up ile) düğmelemek, düğmelenmek
button one's lipsağzına kilit vurmak
button upsessiz olmak, başarıyla tamamlamak
buttonedup(iş) başarıyla yapılmış, sessiz, tutuk
buttonholeilik, düğme iliği, yakaya takılan çiçek, durdurup dinlemeye zorlamak
buttresspayanda, destek, yardımcı, destekçi, güçlendirici, desteklemek, güçlendirmek
buxom(kadın) etli butlu, dolgun
buysatın almak, inanmak, yutmak, kabul etmek
buy a pig in a pokegözü kapalı satın almak
buy at first handbirinci elden satın almak
buy for accountvadeli satın almak
buy for cashpeşin satın almak
buy for ready moneypeşin satın almak
buy forwardönceden satın almak, stok yapmak
buy inortak olmak, hisse almak
buy in bulktoptan satın almak
buy intoalışveriş yapmak, müşterisi olmak
buy offrüşvetle elde etmek, işini almak
buy on creditveresiye satın almak
buy on hire purchasetaksitle satın almak
buy on instalmentstaksitle satın almak
buy on the nevertaksitle satın almak, veresiye almak
buy oneself inhisse almak
buy outhissesini satın almak, işini satın almak
buy overrüşvetle (birini) satın almak
buy retailperakende satın almak
buy sb offrüşvetle elde etmek, para vererek kurtulmak
buy timevakit geçirmek, geciktirmek
buyer's creditalıcı kredisi
buyer's marketalıcı piyasası
buyers' marketalıcı piyasası
buying powersatın alma gücü
buying pricesatın alma fiyatı
buzzvızıldamak,(for ile) sinyalle çağırmak,vızıltı,sinyal,alısünle arama,alısünleme
buzz off!bas git!, çek arabanı!, defol git!
buzzardbir tür şahin, akbaba
buzzersinyal veren alet, sinyal
bygeçerek, geçip, yakında, (edat) yanında, yakınında, tarafından, yoluyla
by accidentkazara, tesadüfen
by airuçakla, havayoluyla
by all accountsherkesin dediğine göre
by and bybirazdan, az sonra, ileride
by and largegenel olarak, genelde
by any meansher ne şekilde olursa olsun
by appointmentrandevu ile, anlaşma gereğince
by auctionaçık artırma ile
by chancetesadüfen, şans eseri
By George!Maşallah! Vallahi!
by handelle, elden, el ile
by hook or by crookallem edip kallem edip
by inheritancemiras yoluyla, soyaçekimle
by leaps and boundsçarçabuk
by means ofkullanarak, sayesinde
by mutual agreementkarşılıklı anlaşmayla
by myselfyalnız başıma, kendi kendime
by no manner of meanshiçbir şekilde, kesinlikle
by no meanskesinlikle, hiç
by one's consentrızasıyla
by one's own petardkendi kuyusunu kazmak
by oneselfkendi kendine, tek başına, yalnız
by ourselvestek başımıza, yalnız
by sealed envelopekapalı zarf usulü
by sealed letterkapalı zarf usulü
by shank's maretabanvayla
by tenderarttırma veya eksiltmeyle
by the bookkurallara göre
by the numberskitabına göre, kitabına uydurarak
by the skin of one's teethkılpayı, son anda
by the sweat of one's browalın teriyle
by the time-dığı zaman, -meden önce
by the wayaklıma gelmişken, bu arada
by the waysideyol kenarında
by turnssırayla, art arda
by virtue of-den dolayı, -in sayesinde
by way ofyolu ile, niyetiyle
by-playmetnin dışına çıkarak konuşma
by-productyan ürün, yan etki
by-streetara sokak, yan sokak
bye-byegüle güle, allahaısmarladık, hoşça kal
bye-lineyazar adının verildiği satır
bye-passkestirme yol, baypas, çevre yolu, yan geçit, atlatmak, yanından geçmek
bylawyerel yasa, yönetmelik, tüzük
bypassyan yol, yan geçit, uğramadan geçmek, atlamak, boş vermek, pas geçmek
bypass roadbaypas, yangeçit
bypass transformerköprüleme transformatörü
bystandergörgü tanığı, seyirci
bywayaz kullanılan/az bilinen dar yol patika, sapa yol
bywordsembol, simge, deyiş, atasözü